Şayrat Vuruşu, “Operasyon Pers” mi?

Paylaş

Ve ABD Ortadoğu’ya Suriye üzerinden keskin bir dönüş yaptı. “Şayrat Vuruşu”; ABD’nin 2012’de askıya aldığı Suriye müdahalesinin başlangıcı olarak da kabul edilebilir. Yani, ortada sürpriz bir durum yok. Daha öncesinde vurma kararı aldığı, fakat geciktirdiği bir operasyonu uygulama söz konusu.

Hatırlayın, Esad güçleri 2012’de ilk kimyasal kullandığında ABD açısından önünde tek bir seçenek vardı: Suriye’ye müdahale! Çünkü Obama yönetimi açısından Esad’ın kimyasal silah kullanması, kırmızı çizgisi gereği ABD’nin Suriye’ye askeri müdahalesini gerektiriyordu. Yani, ABD Afganistan ve Irak sonrası tekrar bir sıcak savaşın içine doğrudan girecekti.

Fakat beklenildiği gibi olmadı. Esad’ın bir anlamda resti karşısında ABD yeni bir savaş olasılığı karşısında kıvranırken, Rusya yardımına yetişti ve Cenevre karşılığı ABD bir şekilde karizmayı kurtardı. O tarihten itibaren de ABD’nin Suriye politikasında Türkiye’nin yerini Rusya ve hatta Rusya-İran ikilisi aldı. Arzu edenler beş yıl öncesine gidebilirler ve sürece bir de kendileri bakabilirler.

Dolayısıyla, burada sorgulanması gereken asıl husus; ABD’nin kırmızı çizgisi gereği 2012’de yapması gereken saldırıyı niçin şimdi yapmış olduğu. Daha net soralım: ABD niçin bu kadar bekledi? Bu operasyon için gerçekten eski başkan Barack Hüseyin Obama’nın gidip, yerine düğmeye basabilecek yeni başkan Donald Trump’ın gelmesi mi gerekiyordu, yoksa çok daha farklı gerekçeler mi söz konusuydu?

Eğer bu soruya yerinde cevap verilebilirse, bundan sonraki süreçte ABD’nin neyi planladığı daha net bir şekilde anlaşılabilir. Elbette Türkiye’yi ve bölgeyi ne tür sürprizlerin beklediği de…

ABD, Rusya ve İran’ı Tuzağa mı Düşürdü? 

Yaşanan tüm gelişmeler bu soruya “evet” diyor. Rusya ve İran, şu an büyük bir tuzağa düşmüş Pirus Zaferi’nin ikilisi gibi. Trump’ın daha iktidar yolunda İsrail’e verdiği söz, hemen akabinde İran’ı hedef göstermesi ve Rusya’yı İran üzerinden bir tercihe zorlaması bunu gösteriyor. Nasıl mı? Söyleyelim…

Öncelikle, ABD; Suriye ve hemen sonrasında Kırım-Ukrayna krizleri/müdahaleleri üzerinden Rusya’yı sürdüremeyeceği uzun bir savaşın içine çekmiş durumda. Daha da ötesi Rusya’nın düne kadar ilmek ilmek dokuduğu AB merkezli Batı ve yakın çevre politikası büyük bir darbe almış vaziyette. Rusya, büyük projesini küçük kazanımlara feda etmiş kötü bir tüccar görüntüsünde…

Rusya’nın bu hatası ABD’nin elini fazlasıyla güçlendirmiş durumda. ABD, Rusya’ya alan açmak suretiyle bu ülkelerdeki tarihi Rus tehdidini hafızalarda yenilemiş görünüyor. Şu an NATO üzerinden Rusya’yı çok daha az maliyetle ve hızlı bir şekilde çevreleyebilmesinin altında da bu yatıyor. Daha da ötesi, ABD; Almanya-Rusya ikilisinin kendisini hedef aldığı Avrupa Birliği (AB)  merkezli oyununu bozmuş durumda.

Dolayısıyla Rusya Kırım’da kazandım, Suriye’de Tartus ve Lazkiye’yi yan cebime koydum derken, aslında kaybediyor. Bu kazandıkları, kaybettiklerinin yanında devede kulak misali. Daha da önemlisi, Rusya’nın bu kazanımlarını muhafaza edebilmesi bundan sonraki süreçte çok daha güç olacak…

“Operasyon Pers”

İran’a gelince… İran, ABD’nin kendisine açtığı alanları mal bulmuş mağribi gibi doldurmaya başlayınca başta yakın çevresinden olmak üzere, tüm bölgede büyük bir tepkiyle karşılanmış, hatta bir tehdit olarak algılanmıştır. Pers İmparatorluğu ya da Pers/Fars Milliyetçiliğinin dönüşü ve Şii Hilali tehdidi söylemlerinin ve İslam NATO’sunun ortaya çıkışının altında da bu algı yatmaktadır.

İran’ın ABD’nin kendisine sistematik bir şekilde açtığı alanlara kontrolsüz, fırsatçı bir aktör edasıyla yaptığı hamleler, ne yazık ki kendisi ile İslam dünyası arasına büyük bir duvarın örülmesine hizmet etmiştir.

Nitekim Afganistan, Irak, Suriye ve Yemen’deki kazanımları İran’ı bir hedef haline getirmiş bulunmaktadır. İran, bu hamleleriyle “Direnç Cephesi”nin çok daha ötesinde bir hedef güttüğünü ortaya koymuş, söylemleri eskisi kadar karşılık bulmadığından dolayı inandırıcılığını kaybetmiş ve hızlı bir şekilde yalnızlaşma sürecine girmiştir.

İran’ın Rusya dışında sırtını dayayacağı güçlü bir müttefik bulamayışının altında da bu husus yatmaktadır. İran, bu bağlamda Rusya’ya mahkûm bir hale gelmiştir. İran açısından tarih, bir kez daha tekerrür etmiş görünmektedir. Oysa İran İslam Devrimi’nin hedefi bu değildi!

Dolayısıyla, İran’ın burada ciddi bir muhasebe yapması ve bir an önce coğrafyası ile barışması gerekmektedir. Aksi takdirde, Suriye ve Irak merkezli gelişmeler tek bir şeye işaret etmektedir: Operasyon Pers. Böylesi bir operasyonda güneyden İran’ı daha önce işgal edenler bilindiği gibi, kuzeyden de işgal edenler halen hafızalarda olmalı…

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler