Türk-Amerikan İlişkilerinde “Oyun Bitti”…

Paylaş

Yazının başlığına bakıp, “bu da ne demek, nasıl oluyor” yani diye sorabilirsiniz. O zaman bir kez daha söyleyelim; Türk-Amerikan ilişkilerinde oyun bitti, şimdi gerçeklerle yüzleşme, hatta yeni bir hesaplaşma vakti. Özellikle de ABD boyutuyla…

Zira Türk-Amerikan ilişkilerindeki sorun, göründüğü gibi konjonktürel değil; mazisi en az 58 yıl öncesine dayanan yapısal mahiyetteki meselelerin, krizlerin patlamasının bir sonucu. Yani, mızrağın çuvala sığmadığı bir durum. Dolayısıyla bu gerçeği anlamadan yapılan her bir analiz, havanda su dövmekten öteye gidemeyecektir.

Peki niçin 58 yıl? Cevabı çok basit. İkili ilişkilerde, eski başbakanlardan rahmetli Menderes’in kucağında nur topu gibi bulduğu ABD gerçeğini biraz geç de olsa anladığı ve bu bağlamda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ile tekrar yeni bir dönemi başlatma kararı aldığı 1959 yılına denk geliyor da ondan.

Malum, taraflar Moskova’da görüşmek için randevulaşıyor. Soğuk Savaş tarihinin en önemli kırılma noktalarından biri olabilecek bu görüşme mümkün olmuyor. Çünkü 1960 Temmuz’unda gerçekleşmesi beklenen zirveden hemen önce, 27 Mayıs’taTürkiye ’de bir darbe yapılıyor ve Menderes “dış politikada eksen kayması” kararının bedelini ekibinden bazı arkadaşlarıyla birlikte darağacında ödüyor.

Oysa Menderes, “Yeni Türkiye”nin kuruluş sürecinde önemli bir yer teşkil eden ve sonrasında ihanete uğrayan “Sovyet Dengesi”ni tekrar Türk dış politikasının merkezine oturtmak istiyordu; aynen son dönemde görüldüğü üzere…

Çok Boyutlu Eksen Kayması!

Burada belki dikkatinizi çekmiştir. Yukarıda “dış politikada eksen kayması”nı özellikle tırnak içinde kullandım. Zira bu eksen kaymasının sadece dış politika ile sınırlı kalmayacağını en azından Amerikalılar biliyor. Daha da ötesi, bu kaymanın iç politikada ciddi bir değişim-dönüşüm olmadan gerçekleşemeyeceğinin de onlar farkında.

Bunun farkında oldukları için her ne pahasına olursa olsun Türkiye’yi içeride kılcal damarlarına kadar kontrol altında tutmaya çalışıyorlar ve gerçekleştirdikleri her bir darbeyi “demokrasi” adına, Türk milleri adına yaptıklarını söylüyorlardı. Bu gerekçenin kendisi bile aslında günümüze ışık tutan önemli bir ayrıntı. Çünkü mantıkta temel olarak değişen bir şey yok.

Nasıl mı? Hatırlatalım; “ 15 Temmuz İhanet Darbesi”ni gerçekleştirenler “Cihanda Sulh Konseyi” değil, “Yurtta Sulh Konseyi” adını kullanmışlar ve “demokrasi”ye vurgu yapmışlardı. Aynı şekilde 2013’teki “Gezi Olayları/Provokasyonu” da tüm dünyaya bir “sivil başkaldırı” olarak sunulmaya çalışılıyordu. Hedef, Türkiye’yi başarısız bir devlet olarak göstermek ve akabinde yeni bir darbenin önünü açmaktı. Dolayısıyla “Gezi Provokasyonu” ve sonrasında bir bir gündeme gelen hadiseler, 15 Temmuz İhanet Darbesi”ne doğru işleyen sürecin bir parçasıydı…

Yani o günden bugüne değişen hiç bir şey yok. Ve “çok partili siyasal hayatın” niçin Türkiye’ye ısrarla kabul ettirildiğini ve “Yeni Türkiye” sürecinin bundan kurtulmak için nasıl adımlar attığını, 16 Nisan referandumunun klasik bir oylamadan daha derin bir önem-anlam ifade ettiğini sanırım şimdi daha iyi anlıyorsunuzdur. Zira Türkiye burada sadece iç siyasetiyle ilgili değil, dış siyasetiyle de ilgili önemli bir mesafe kaydetmiş durumda.

Ve bu noktada Türkiye’deki stratejik akıl, rahmetli Menderes ile çıkışını yapan, rahmetli Özal ile bir ileri noktaya taşınan ve rahmetli Hocamız Prof. Dr. Necmettin Erbakan ’ın “Bana ne Amerika ’dan, bana ne Amerika’dan” çıkışı ile zirve yapan milli, bağımsız, güçlü Türkiye’yi her ne pahasına olursa olsun hayata geçirme konusunda kararlı.

ABD Bu Stratejik Aklın Peşinde!

Dolayısıyla burada mazisi en az 58 yıl öncesine dayanan bir devlet kararından ve bunun “siyaset-strateji-araçlar” bağlamındaki ahenksizliğe rağmen bir takım kayıpları göze alarak hayata geçirilmesi kararlılığından bahsediyoruz.

Düne kadar bu irade ile mücadele edebilen ABD açısından artık bunun zor bir hal almaya başlaması, ABD’nin Türkiye’ye yönelik acziyetten kaynaklanan öfkesini arttırmış görünüyor. Zira ABD bir hayalet ile mücadele ettiğinin farkında. Bundan dolayı ABD uzunca bir süredir bu hayaletin peşinde. Fakat bir türlü istediği sonuca ulaşamıyor. Ulaşamadığı gibi bu hayaletin kale gibi korunaklı misyonlarına girmesini de engelleyemiyor.

Burada söyleyebildiği sadece “bazı yetkililer”… Bu noktada ABD Büyükelçisi Bass’ın yaptığı açıklamadaki şu ifadeler oldukça önemli: “Özellikle rahatsızlık veren nokta ise, görünüşe göre bazı Türk yetkililer..” ve “Bu tutuklama, bazı yetkililerin, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki uzun zamandır süre gelen işbirliğini bozmak amacında olup olmadığına ilişkin soruları akıllara getirmiştir.”

Türk-Amerikan İlişkilerindeki Oyunu Bozan “Bazı Türk Yetkililer”

Peki, kim bu “bazı Türk yetkililer”? Kendileri de bilmiyor. Bilseler eminim ya darağacında ya da bir faili meçhul adı altında ortadan kaldırırlardı. Fakat her kim ise bu “bazı Türk yetkililer”, onların anladığı dilden konuşuyor ve ABD’nin kimyasını fena bozmuş görünüyor.

Diğer taraftan ABD pes edeceğe benzemiyor. Soğuk Savaş sonrası ete kemiğe bürünmeye, hızlı bir şekilde kontrolünden çıkmaya ve 11 Eylül ile birlikte kendisine meydan okumaya başlayan “Yeni Türkiye” gerçeğini tanımama ve onunla mücadele etme politikasını elindeki son araca kadar devam ettirme kararlığında.

Dolayısıyla 15 Temmuz’da zirve yapan ve sonrasında kesintisiz bir şekilde devam eden bir mücadele söz konusu. Ve gidişat açık bir hesaplaşmaya doğru adeta koşturuyor. Önümüzdeki günler çok farklı, doğrudan ya da dolaylı her türlü “sürpriz”e gebe görünüyor. Bu arada bir yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermeme açısından belirtelim; ABD sürpriz yapma noktasındaki tekelini kaybetmiş durumda!

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler