Türk-Amerikan İlişkilerinde “Yalan Ortaklık” Dönemi…

Paylaş

Geçmişte ağırlıklı olarak “Stratejik Ortaklık” şeklinde adlandırılan, sonrasında ABD eski başkanlarından Obama ile birlikte “Model Ortaklık” şeklinde nitelendirilen ikili ilişkiler, Başkan Trump ile birlikte içine girilen “noktasız nokta” döneminden çıkacağa benziyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın telefonda verdiği “YPG’ye artık silah vermeyeceğiz” sözüyle birlikte iki ülke yeni bir ortaklık dönemine “girmiş” görünüyor. Dolayısıyla Türk-Amerikan ilişkilerini tanımlamak için literatüre yeni bir kavram ile katkı sağlamanın belki de tam vakti. Uygun görürseniz bunun adına “Yalan Ortaklık” diyelim.

Diğer taraftan bu adlandırmada geç bile kaldınız diyebilirsiniz. Açıkçası haksız da sayılmazsınız. Çünkü bırakın Türk-Amerikan ilişkilerinin başlangıcını ve sonrasındaki müttefiklik yıllarını, 12 Eylül 1980’deki darbeyi müteakiben verilen “Asker Sözü”nün bile koskoca bir yalandan ibaret olduğunu unutmuş değiliz.

Daha da ötesi, Trump’ın telefondaki taahhüdünün de “ilk söz” olmadığını biliyoruz. Örnek mi? Suriye Demokratik Güçleri (SDG) içerisinde yer alan PKK terör örgütünün Suriye versiyonu olan PYD/YPG güçleri asla ve kat’a Fırat’ın batısına geçmeyeceklerdi. ABD’nin “karadaki müttefiki” PYD/YPG/PKK Münbiç (Menbiç) operasyonu sonrası geri çekilecekti. Aynı şekilde YPG’ye verilen uçaksavar silahları başta olmak üzere verilen ağır/sofistike silahlar asla PKK’ya verilmeyecekti.

Peki, ne mi oldu? Bu silahlar PKK’nın eline geçti, daha doğrusu “bir şekilde” ulaştırıldı. PYD/YPG/PKK Kuzey Suriye’deki etki sahalarını daha da genişlettiler, derinleştirdiler. Bunu da toplamda 4 bin tırlık Amerikan silahları, yüzlerce ABD askeri ve 7 Amerikan üssü ile birlikte yaptılar. Ve bunlar halen alandalar. Bunlar varlığını devam ettirdikçe de bu sözün pratikte çok bir geçerliliğinin olmayacağı ortada.

Bunun dışında bu silah desteğinin sadece ABD tarafından gerçekleştirilmediği de biliniyor. DEAŞ ile mücadele adı altında kurulan çok uluslu koalisyon güçleri de bu terör yapılanmasını silahlandırıyor. Yani, ABD silah desteğini kesse bile, diğer koalisyon güçleri silahlandırmaya devam edecekler.

Muhtemelen ABD/Trump da bunun farkında. Gözünün arkada kalmayacağını biliyor. Onun için “topyekûn bir söz” ve bunun sahada hızlı bir şekilde tatbiki gerekiyor. Bunu görmeden heyecana kapılmanın bir anlamı yok, zira bize bu şekilde çok sözler verildi. Dolayısıyla Türkiye’nin mevcut politikasını istediklerini elde edene kadar sonuna kadar devam ettirmesi; yani ABD’nin anladığı dilden konuşması gerekiyor. Türk-Amerikan ilişkilerindeki normalleşme ancak böyle olur.

ABD Geri Adım Atar mı?

Burada iki adresten verilen mesaj oldukça önemli. Birincisi Beyaz Saray, diğeri ise ABD’nin Ankara Büyükelçiliği. Beyaz Saray Trump ile Erdoğan’ın telefon görüşmesini, “Başta terörün her çeşidiyle mücadele ve bölgesel istikrarın güçlenmesi olmak üzere, ABD ile Türkiye arasındaki ortaklık bir kez daha teyit edildi” diye değerlendirdi.

ABD Ankara Büyükelçiliği ise: “Daha önceki politikamızla da tutarlı bir şekilde Başkan Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan ’ı Suriye’de sahalardaki ortaklara verilen askeri yardımla ilgili bekleyen düzenlemelerin yanı sıra, şimdi Rakka’daki savaşın tamamlandığı, DEAŞ’in bir daha geri dönmeyeceğini temin edecek şekilde istikrar aşamasına doğru ilerlendiği konularında bilgilendirmiştir” ifadelerini kullandı.

Burada bence göz ardı edilmemesi gereken en önemli detaylardan biri Beyaz Saray tarafından kullanılan “terörün her çeşidi” ifadesi. Türkiye’nin buradaki hassasiyeti ve talepleri göz önünde bulundurulduğunda sanki ABD tarafı bu noktada Türkiye ile aynı çizgiye gelmiş görünüyor. Peki, bu gerçekten mümkün olabilir mi? Açıkçası geçmiş deneyimler fazlasıyla ihtiyatlı olmayı gerektiriyor. Hiç kuşkusuz Trump’ın atacağı adımlar elbette oldukça önemli. Peki, Başkan Trump bu adımı atar ve Türk-Amerikan ilişkilerinde bir normalleşme dönemi başlar mı?

Trump, Türkiye ile Anlaşmaya Mecbur!

Normal şartlarda Trump’ın bu adımı atması gerekiyor. Zira ABD, Suriye-Irak merkezli olarak Ortadoğu’da iyice köşeye sıkışmış vaziyette. Bu sıkışmışlık etkisini küresel bazda gösterdiği gibi, ABD iç siyasetinde de ciddi bir şekilde hissettiriyor. Nitekim ABD derinlerinde yaşanan güç mücadelesinde ibre her geçen gün Trump ve arkasındaki yapının aleyhine dönüyor. Yani Trump’ın işi çok ama çok zor!

Dolayısıyla ABD/Trump açısından yeni bir mutabakata, yeni bir hamleye ihtiyacı var. Bunu denemiyor da değil ve bu noktada Türkiye çıkışı, Ankara’ya uzattığı “barış çubuğu” ilk değil. Daha da ötesi, Türkiye öncesi bu çubuğu başka aktörlere de uzatmış durumda. Örneğin Çin ve Rusya gibi… Ama anlaşılan o ki bu girişimlerinden de bir sonuç elde edememiş…

Suudi Arabistan /Körfez- İran üzerinden de istediğini elde edemiyor. Bilakis her hamlesi daha büyük fiyaskolar ile neticeleniyor.

Aynı şekilde “yeni uydu müttefik” girişimi de akamete uğratılmış vaziyette. Kuzey Irak ve Kuzey Suriye merkezli bir “BOP Kürdistanı” inşası adeta bumerang etkisi yapmış durumda. O yüzden İngiliz derin gazetecilerinden ve Ortadoğu uzmanlarından Robert Fisk’in geçtiğimiz günlerde (25 Kasım) Independent Gazetesi’nde yer alan analizi oldukça önemli. Fisk, bu analizinde kısaca: “Ey Kürtler, satıldınız, ABD sizi bir kez daha yüzüstü bıraktı, bize gelin” diyor.

Dolayısıyla bu analiz ABD-İngiltere ikilisi arasındaki Ortadoğu-Türkiye merkezli güç mücadelesinde gelinen aşamayı ortaya koyması açısından çok önemli. Çok büyük bir olasılıkla ABD bunu gördü ve Türkiye’yi tekrar kazanmaya yönelik bir ön alıcı hamle peşinde.

Her ne kadar burada her geçen gün ağırlığını hissettiren “Türkiye-Rusya-İran Üçlüsü” merkezli de facto ittifakın ABD’nin peşini Ortadoğu dışında başka bölgelerde de bırakmayacağı hususu anlaşılmış olsa da, ABD bölgedeki asıl rakibinin İngiltere olduğunun farkında ve buradaki kilit ülkenin Türkiye olduğunun da bilincinde. Bundan dolayı ABD bir kez daha Türkiye diyor.

Ankara, Washington’un bu mecburiyetinin farkında olmalı ve ona göre adımlarını atmalı. Bu süreçte Kasım 2007-Mayıs 2013 aralığından da önemli dersler çıkarmalı! Bilmem anlatabildim mi?

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler