Türkiye Üzerinde 15 Temmuz Rövanşı mı?

Paylaş

Dikkat! Görünmez El Bir Kez Daha Sokaklarda… Sokaklar üzerinden Türkiye’ye ayar verilmeye çalışılıyor. Hedef görünürde her ne kadar iç siyaset gibi görünse de, nihai hedefin dış politika olduğu çok açık. Ve aslında bugünlerde yaşadığımız şey, bizlere çok da yabancı değil.

Eğer tarihsel hafızayı biraz zorlarsanız, benzer hadiselerin 19. yüzyılın son yıllarından itibaren kurtlar sofrasında bir meze yapılmaya çalışılan Osmanlı İmparatorluğu üzerinde de tatbik edilmeye çalışıldığını sizler de rahatlıkla görebilirsiniz.

Aynı şekilde, Türk siyasi hayatının son yetmiş yıllık tarihine bakıldığında da, özellikle de ellili yılların ikinci yarısından itibaren; “siyaset-bürokrasi-sokaklar” üçlüsü üzerinden bu ülkeye ayar verme girişimlerinin ayyuka çıkarılma girişimlerine ve bunun ülkeye ne tür maliyetlere yol açtığına da şahitlik edebilirsiniz.

Peki, neden Türkiye’ye böyle zaman zaman “ayar operasyonları” yapılıyor? Sorulması gereken en doğru soru belki de bu. Çünkü buna verilecek yerinde cevap, aynı zamanda bu operasyonların arkasındaki fail ya da faillerini de doğrudan ortaya çıkartacaktır. O yüzden bu cevap, sanıldığının çok daha ötesinde bir öneme sahip.

Bunun için de söz konusu dönemlere karşılaştırmalı bir şekilde bakmak lazım. Zira olayların tırmandırıldığı bu dönemlerin bazı ortak özellikleri var ki, onlar bugün de geçerliliğini temel mantığıyla korumaya devam ediyor. (Ne de olsa tarihin en fazla tekerrür ettirildiği, ders almasını bir türlü bilemeyen ülkeler grubu içerisinde yer alıyoruz.)

Bunları ana hatlarıyla sıraladığımızda karşımıza sebep-sonuçlar bağlamında (izlenilen yöntem-araçlar da göz önünde bulundurulmak suretiyle) iç içe geçmiş ve pek de değişmeyen aşağıdaki şu hususların çıktığını göreceksiniz.

Hep Aynı Oyun! 

Öncelikle, bu tür operasyonların uluslararası sistemde önemli bir kırılma sürecine girildiği dönemlerde gerçekleştirildiği görülmektedir. Örneğin, 20. yüzyılın başlarında I. Dünya Savaşı’na giden süreçte Osmanlı üzerinde oynanan oyun veya 11 Eylül sonrası gibi. (Güncele yakın bir diğer örnek ise, Soğuk Savaşın sonlarına doğru Türkiye’yi yeni döneme hazırlama ve bir “model” olarak sunma doğrultusunda Türkiye’nin “yeniden yapılandırılması” verilebilir.)

Bir diğer dikkat çekici husus ise, Türkiye’nin “eksen kayması” yaşamaya başladığı dönemlerde bu tür müdahalelerin gündeme gelmesidir. Örneğin, DP döneminde rahmetli Adnan Menderes’in Türk dış politikasına “Sovyet/Rusya Dengesi”ni getirme girişimi böylesi bir akıbetin örneğidir. Bunun dışında Türk dış politikasında yakın çevreye dönüş hamleleri de bu şekilde cezalandırılmaya çalışılmıştır. Örnek mi? İran ve Libya desek…

Devletin yeniden toparlanma, tam manasıyla milli-bağımsız-güçlü bir Türkiye hedefi doğrultusunda politika değişikliği arayışlarına girildiği,  öze dönüş hamlelerinin/projelerinin gündeme geldiği dönemlerde de bu tür operasyonlar sıkça karşımıza çıkmaktadır. Örnek mi? Milli Görüş tarihine ve burada da en azından Kıbrıs Barış Harekâtı ve sonrasında 90’lı yıllarda rahmetli Erbakan hocamıza yönelik operasyonlara/gelişmelere bakmak fazlasıyla yeterli olacaktır. Aynı şekilde rahmetli Özal Türk-İslam Federasyonu dediği için bir faili meçhule kurban gitmiştir.

Dış politika hedefli bu ayar girişimlerinin nihai adresi ise hep iç siyaset olmuştur. Türkiye’yi dış politikada belli bir eksene çekme ya da orada tutma hedefinde olan güçler, kaçınılmaz bir şekilde iç siyasete de müdahale etmişler ve çıkarlarını da yine içerideki uzantıları üzerinden yapmışlardır.

Bunu öyle bir ustalıkla yapmışlardır ki, bu değişiklikleri millete kendi tercihi olarak yutturmuşlardır. Örnek mi? Türkiye’nin 1946’da çok partili siyasi hayata geçişi! Sovyet tehdidi üzerine, ABD’nin talebi üzerine atılan bu adım bizlere yıllarca farklı anlatılmıştır. Oysa burada milli iradenin değil, küresel iradenin bir tercihi söz konusudur. Ekonomi için anlatılan o “görünmez el”, bizde hep siyaset için devrede olmuştur!

Bundan dolayı da mümkünse bu üçlüyü, değilse en azından bunlardan birini kontrol edebilmek bu güçler açısından çok önemli olmuştur. Aynı zamanda, devletin yeniden yapılandırılması çalışmalarında da bu üçlüden özellikle ilk ikisinin devamlı şekilde bir öncelikli hedef olması ve bu arayışın sokaklarda akamete uğratılmaya çalışılması da bir tesadüf değildir. Ve Türkiye’de yaşanan da aslında tam manasıyla budur. Bunun mücadelesi verilmektedir.

Türkiye Yalnız Değil!

Açıkça ifade edelim, birileri 15 Temmuz’un rövanşını almak istiyor ve bunun için düğmeye bastı. Türkiye’ye bu bağlamda başta Rusya, İran, Körfez ülkeleri ve hatta Özbekistan’ın verdiği desteğin altında da bu yatmaktadır. Çöküşe geçen Batı ve yükselen doğu arasındaki fark ve mücadelede kendi eksenini oluşturmaya çalışan Türkiye’ye verilen destek de diyebiliriz buna…

Türkiye’de bir süredir yaşanan gelişmelere bir de bu açıdan bakmakta fayda var. Aksi takdirde Türk-İslam dünyasının son kalesini çok zor günler bekliyor.

Eğer bu Kale düşerse, bu Kale’den beklentileri olan mazlumların ahından on yıllarca kurtulamayız. Bilmem, anlatabildim mi?

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler