Arap Körfezi Ülkeleri Arasında Yaşanan Krizin Nedenleri ve Gerçekleşebilecek Muhtemel Senaryolar

Paylaş

Körfez Ülkeleri’nin birbirleri arasındaki diplomatik ilişkiler, bu ülkelerin Katar ile diplomatik ilişkileri nezdinde bir krizin yaşanmasına sahne olmuştur. Kriz, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı’nın konuya ilişkin yaptığı açıklama ile başlamıştır. Açıklamayla Doha’nın, Suudi Arabistan’da istikrarı bozmaya yönelik olarak gerçekleştirdiği gizli ve açık ihlallerden ve bölge istikrarını hedef alan teröre ve mezhepsel gruplara (Müslüman Kardeşler, DAEŞ, El-Kaide ve Husiler gibi) destek vermesinden dolayı diplomatik ilişkilerin kesildiği ve Suudi Arabistan’ın bütün kara, deniz ve hava saha ve sınırlarının Katar’a karşı kapatıldığı ilan edilmiştir. Suudi Arabistan’ın ardından Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Mısır ve Yemen de Katar ile ilişkilerin kesildiğini duyurmuşlardır.

Söz konusu ülkelerin dışişleri bakanlıklarının yayınladıkları bildirilerin içerikleri çok az bir farklılık göstererek birbirlerine benzemektedir. Bildiriler genel olarak, diplomatik ilişkilerin kesilmesi, Katar Diplomatik Misyon çalışanlarının ilgili ülkeyi 48 saat içerisinde, diğer vatandaşların ise, 14 gün içerisinde terk etmeleri talebi, hava ve deniz saha ve sınırlarının kapatılması gibi meseleleri içermiştir. Böylesi bir adımın atılması, daha önceden bu konu üzerinde düzenli biçimde çalışıldığı göstermekte ve hepsinin üzerinde de Suudi Arabistan’ın ağırlığı hissedilmektedir.

Fakat, Katar bu gelişmelere karşı sakin ve durumu daha da tırmandıracak adımlardan uzak duran bir tutumun sergilenmesiyle yanıt vermiştir. Katar Dışişleri Bakanlığı’nın konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn’in Katar’la diplomatik ilişkilerin kesilmesini ve kara, hava, deniz saha ve sınırlarının kapatılmasını esefle karşıladığını ve aynı zamanda çok şaşırdığını” duyurmuştur. Katar Dışişleri Bakanlığı’nın bildirisinde ise Mısır’a hiçbir şekilde değinilmemiştir.

Gelişmelerden anlaşılan, krizin temelleri anlık bir tepki sonucu ortaya çıkmamıştır. Daha önceki dönemlerde de Katar ile diğer Arap Körfezi ülkeleri arasında bazı anlaşmazlıklar yaşanmıştır. Katar’ın İran ile olan ilişkilerinin şekli ve tabiatı, anlaşmazlıkların temel unsurunu oluşturmaktadır. Arap Körfez Ülkeleri’nin Katar-İran arasındaki bu ilişkilere karşı çekinceleri olmuştur. Ayrıca Katar, mayıs ayında Riyad’da, İran’ın nüfuzunu sınırlandırmak amacıyla yapılan Körfez-ABD zirvesine katılmasına ve zirveden çıkan kararları teyit etmesine rağmen net bir tavır sergilememiştir. Katar, İran’ın nükleer programına karşı Körfez Ülkeleri’nden bağımsız ve farklı bir tutum sergilemiştir. Katar’ın böyle bir tavır sergilemesi gerçekçi politikalar izlenmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Bu durum bazı haklı nedenleri de içermektedir. Örneğin Katar, İran ile deniz sınırlarında doğalgaz yataklarının olmasından dolayı İran’ı karşısına almayı göze alamamıştır. Bu durum İran’ın, Katar’a hava sahasını açmasına ve İran Ziraatçılar Birliği’nin gıda maddeleri göndermeye hazır olduğunu duyurmasına neden olmuştur. Çünkü Katar gıda maddelerinin yaklaşık %40’nı Suudi Arabistan’dan ithal etmektedir.

Katar ile Suudi Arabistan arasında Yemen ve Suriye krizleri gibi bölgesel düzeyde bir rekabet söz konusudur. Her ne kadar yüzölçümü ve nüfus sayısı bakımından iki ülke arasında büyük farklar olsa da Katar böyle bir rekabete girebilecek kapasiteye sahiptir. Böyle bir rekabete girebilmesinin en önemli nedeni ise petrol ve doğalgaz gelirlerdir. 2012 yılında elde edilen istatistiki verilere göre gerçekleştirdiği 885,1 trilyon (m3) üretimi ile Katar dünyanın en büyük dördüncü doğalgaz üreticisi konumundadır. Ayrıca 1992 yılında Katar ile ABD aralarında Ortak Savunma Anlaşması imzalanmış ve bu anlaşmaya göre Katar ABD’ye Siliye ve Adid askeri üslerini kiralamıştır. Katar, ülkesinde bulunan İsrail ticaret ofisi aracılığıyla bu ülke ile de ticari ilişkiler inşa etmiştir.

Bahreyn’in ise Katar ile Hevar ve Al-Zebbara adalarından dolayı anlaşmazlıklar yaşamaktadır ve bu sorun yüzünden 1986 yılında Suudi Arabistan’ın müdahalesi olmasa iki taraf arasında çatışma yaşanacaktı. Bahreyn’de protesto gösterileri başlayınca Katar, Bahreyn ile göstericiler arasında arabuluculuk yapmaya çalışmıştır. Ancak Bahreyn, bunu reddetmiştir ve ardından Bahreynli yetkililerde Katar’ın gizlice gösterici ve protestoculara destek sağladığı kanaati oluşmuştur. Bahreyn’de böyle bir kanaatin oluşmasında iki neden vardır. Birincisi, Katar’ın doksanlı yıllarda ülkede meydana gelen darbe girişiminde Bahreyn’ı suçlamasıdır. Bu iki ülke arasındaki anlaşmazlığın siyasi bir nedendir. Diğeri ise tarihi nedenlerdir. Sınır anlaşmazlıkları, tarihi nedenlerin başında gelmektedir. Bütün bunlara rağmen Katar, Arap Körfez Ülkeleri’nin Bahreyn’e gönderdikleri Körfez Kalkanı Kuvvetleri’ne ve Yemen’de Suudi Arabistan’ın öncülüğünde kurulan Arap Koalisyonuna katılmıştır. Ancak Arap ülkeleri tarafından “terör örgütü” olarak sınıflandırılan Müslüman Kardeşler’in Mısır ve Suriye teşkilatında yer alan çok sayıda isim Katar tarafından ağırlanmaktadır.

Son Olarak Bu Krizin Çözümünün Aşağıda Belirtilen Senaryolardan Biri Şeklinde Olacağı Ön Görülmektedir:

Birinci Senaryo

Krizin çözülmesidir. Çok sayıda ülke krizi çözmek amacıyla aracı olmaya başlamıştır. Türkiye, ABD ve Kuveyt sorunu çözmek için aracı olan ülkelerin başında gelmektedir. Herkes bölgenin öneminin ve hassasiyetinin farkında olduğundan dolayı kriz daha fazla büyümeden arabulucuk yapma girişimlerine başlamışlardır. Bölgede yeni krizlerin oluşması siyasi sahneyi derinden etkiler ve bunun Suriye krizine etkileri olumsuz biçimde olur. Diğer yandan Arap Körfezi ülkeleri birbirlerine ortak dil, tarihsel, toplumsal ve kültürel bağlarla bağlandıklarından dolayı, Arap Körfez Ülkeleri’nde karar alıcılar üzerinde baskı uygulanarak atılan adımların gözden geçirilmesine neden olunabilecektir. Dolayısıyla kriz önümüzdeki günlerde çözüme kavuşacaktır.

İkinci Senaryo

Krizin devam etmesi ve hatta daha da kötüye gitmesidir. Fakat böyle bir durumda Katar, İran ve hatta Irak ile yakınlaşarak diplomatik yalnızlığını aşmaya çalışacaktır. Böyle bir tablonun oluşmasıysa Arap Körfezi Ülkerleri liderlerinin bölgede yürüttükleri İran’ı yalnızlaştırma politikalarına karşı ciddi bir tehdit oluşturacaktır.

Yukarıda işaret edilen bütün hususlar göz önünde bulundurulduğunda Körfez ilişkilerindeki sorunun aşılması bölgesel ve küresel veriler bağlamında gerçeğe daha yakındır.

Benzer İçerikler