Analiz

Avrupa İklim Riski Değerlendirmesi

İklim değişikliği, Avrupa çevresindeki krizleri ve kırılganlıkları yoğunlaştıran bir risk çarpanı olarak hareket etmektedir.
Avrupa’da iklim riskleri, sadece iklimle alakalı değil, aynı zamanda iklimsel olmayan faktörler tarafından da şekillendirilmekte ve bölgedeki çeşitli sektörleri ve hassas sosyal grupları etkilemektedir.
Avrupa’nın iklim değişikliğiyle mücadelede öncelikli hedefler arasında altyapı direncinin artırılması, finansal istikrarın sağlanması ve hassas bölgelerde dayanıklılığın artırılması bulunmaktadır.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Avrupa Çevre Ajansı’nın Ocak 2024 tarihinde yayınladığı “Avrupa İklim Riski Değerlendirmesi” başlıklı raporu,[1] küresel çapta insan kaynaklı iklim değişikliğinin yeryüzünü nasıl etkilediği ve özellikle Avrupa’nın bu değişimden nasıl etkilendiği konusunda önemli bir bilgilendirme sunmaktadır. Bu rapor, 2023 yılının global anlamda en sıcak yıl olduğunu ve küresel ortalama sıcaklığın sanayi öncesi seviyeleri 1,5°C aştığını belirtmektedir. Avrupa, aşırı hava olaylarının yükselmesine ve yağış düzeninin değişmesine sebebiyet veren hızlı bir ısınma yaşamaktadır. Aynı zamanda bazı bölgelerde şiddetli yağışların ve sel felaketlerinin arttığı da gözlemlenmektedir.

İklim değişikliği, mevcut krizleri daha da kötüleştirip savunmasız sosyal grupları ve kritik altyapıyı etkileyerek sistem bazında zorluklara neden olabilmektedir. Bunun etkileri, yaygın hasara neden olan ve çeşitli sistemlerin birbiriyle bağlantılı olduğunu gösteren aşırı olaylarla birlikte halihazırda belirgindir. Sera gazı emisyonlarının azaltılmasına yönelik acil küresel çabalar, gelecekteki değişikliklerin büyüklüğünü ve hızını belirlemede hayati önem taşımaktadır. Birçok hedefi barındıran bütünleşmiş uyum politikaları, iklim değişikliği meselelerinin önemli bir şekilde ele alınmasını gerektirmektedir.

İklim değişikliği, Avrupa çevresindeki krizleri ve kırılganlıkları yoğunlaştıran bir risk çarpanı olarak hareket etmektedir. İklimle alakalı tehlikeler ve iklim dışı etkenler arasındaki etkileşimler gıda güvenliğini, kamu sağlığını, ekosistemleri, altyapıyı ve ekonomiyi tehdit etmektedir. Bu tehditler birbiriyle alakalı sistemler yoluyla çoğalarak farklı sektörleri ve hassas sosyal grupları etkilemektedir. Bu risklerin belirlenmesi, etkili risk azaltma stratejileri açısından hayati önem taşımakta ve kırılganlıkların kökeninde ele alınmasının önemini açıklamaktadır. Kapsamlı uyum politikaları, toplumsal sistemlerin direncini artırırken temel insan gereksinimlerini korumalı, mevcut eşitsizlikleri dikkate almalı ve hassas gruplara yönelik desteğe öncelik vermelidir.

Avrupa’daki iklim riskleri çok yönlüdür ve sadece iklimle alakalı riskler tarafından değil, aynı zamanda iklimsel olmayan risk faktörleri tarafından da şekillendirilmektedir. Sürdürülebilir olmayan arazi kullanımı, eskiyen altyapı ve zayıf sağlık hizmetleri gibi faktörler, iklim etkilerine karşı kırılganlığı büyük ölçüde artırmaktadır. Avrupa İklim Risk Değerlendirmesi (EUCRA); ekosistemler, gıda güvenliği, sağlık, altyapı ve ekonomi alanlarındaki 36 büyük iklim riskini titizlikle tanımlamakta ve analiz etmektedir. Özellikle Güney Avrupa, alçak kıyı bölgeleri ve AB’nin en dış bölgeleri, birden fazla risk taşıyan ve acil eylem gerektiren coğrafyalardır.

İklim risklerinin etkisi coğrafi sınırları geçip Avrupa genelinde turizm, tarım ve ormancılık gibi sektörleri de etkilemektedir. Büyük oranda işsizlik, yoksulluk ve yaşlanan nüfusla özdeşleşen bölgeler hassas durumdadır. Özellikle kentsel alanlar, sınırlı yeşil çevreler sebebiyle daha fazla kötüleşen sıcak hava dalgaları ve aşırı yağışlardan dolayı yüksek risklerle karşı karşıya kalmaktadır.

Etkili uyum politikalarıyla iklim risklerine karşı direnç oluşturulabilir, bölgesel farklılıklara öncelik verilebilir ve sosyo-ekonomik eşitsizlikler dikkate alınabilir. Mevcut kararların uzun vadeli sonuçları, gelecekte ciddi etkilerin önüne geçilmesi için acil eylem ihtiyacının altını çizmektedir. Politika uzmanları iklim tehlikelerini ve iklim dışı risk faktörlerini inceleyerek iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak ve Avrupa için daha dirençli bir geleceği teşvik etmek için kapsamlı stratejiler geliştirmektedirler.

Avrupa ekosistemlerinin durumu, insan kaynaklı iklim değişikliğinden dolayı tehdit altındadır. Kıyı ve deniz ekosistemleri, denizdeki sıcak hava dalgaları, asitleşme ve kirlilik gibi iklimle ilgili etkenler sebebiyle farklı risklerle karşı karşıyadır. Bu riskler hem biyoçeşitliliği hem de insan refahı için hayati önem taşıyan ekosistemi de tehlikeye sokmaktadır. Ayrıca karasal ve tatlı su ekosistemleri de ciddi risk altındadır ve yüksek ısınmadan dolayı potansiyel felaket senaryoları ortaya çıkmaktadır. Daha uzun süren kuraklıklar ve orman yangınları; kötü yönetim uygulamalarıyla daha da kötüleşen temel tehditlerdir.

Avrupa’nın ormanları, karbon tutma ve biyolojik çeşitlilik bakımından oldukça önemli olmakla beraber orman yangınları ve böcek salgınları gibi iklim krizi kaynaklı artan tehditler de bulunmaktadır. Bu bozulmalar ormanların oksijen kaynağı olma kapasitelerini zayıflatmaktadır. Mevcut iklim politikalarının güçlendirilmesi, ekosistem restorasyonuna öncelik verilmesi ve tarımsal ve endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanan kirliliğin azaltılması son derece önemlidir. Ayrıca mekânsal planlama ve toprak sağlığına ilişkin rehberlik ve gelişmiş deniz planlaması değişen bir iklimde Avrupa’nın ekosistemlerini korumak için zorunludur.

Gıda kümesi bağlamında iklim riskleri Avrupa’nın güney bölgelerinde mahsul üretimini ve gıda güvenliğini tehdit etmektedir. Bu riskler arasında uzun süreli kuraklıklar ve aşırı sıcaklar sebebiyle mahsul kıtlığının yanında aşırı kuraklıklar ve olağanüstü hava olayları yer almaktadır. Uluslararası tedarik zincirlerinde ve ekosistemlerde iklimle alakalı aksaklıklar bu riskleri daha da artırarak özellikle gelişmemiş toplumlar için gıda satın alınabilirliği ve erişilebilirliği etkilemektedir.

Bu zorlukların üstesinden gelmek amaçlı politika uzmanları çok yönlü bir yaklaşım uygulamalıdır. Kuraklığa dayanıklı mahsullerin ve sürdürülebilir tarım uygulamalarının desteklenmesi gibi tedbirlerle dayanıklılığın arttırılmasını içermelidir. Bunun yanında su yoğun üretim yöntemleri konusunda farkındalığın sağlanması ve tarımda farklılığın teşvik edilmesi gerekmektedir. Özellikle Ortak Tarım Politikası ve Ortak Balıkçılık Politikası olmak üzere AB politikaları arasındaki uyum, iklim risklerinin etkin bir şekilde ele alınması için elzemdir.

Bitki temelli beslenme gibi sürdürülebilir beslenme türlerine geçişin teşvik edilmesi, kaynaklar üzerindeki baskıyı hafifleterek gıda güvenliğini artırmaktadır. Sosyal politikalar, toplumun tüm kesimleri için besleyici gıdaya ortak erişimi sağlamaktadır. Bütüncül ve koordineli bir yaklaşım, iklim değişikliğinin karmaşıklığını azaltmak ve Avrupa’da gıda üretimi ile güvenliğini korumak için önem taşımaktadır.

İklim değişikliği, özellikle sıcak hava dalgalarının, orman yangınlarının ve bulaşıcı hastalıkların arttığı Avrupa’da halk sağlığı açısından tehditler yükselmektedir. Yaşlanan nüfusla daha da kötüleşen sıcaklığa bağlı rahatsızlıklar, ısı risklerinin kritik olduğu Güney Avrupa’da acil önlemler gerektirmektedir. Orman yangınları yalnızca evleri ve altyapıyı yok etmekle kalmamakta, duman soluma ve yanık yaralanmaları yoluyla sağlık riskleri de oluşturmaktadır. Bulaşıcı hastalıklar ise Batı Nil Virüsü ve kene kaynaklı rahatsızlıklar kuzeye gittikçe daha sıcak havalarda artmaktadır.

İklim değişikliği; özellikle sel, aşırı hava olayları ve enerji sistemindeki değişiklikler altyapı açısından önemli riskler oluşturmaktadır. Politika öncelikleri arasında değerlendirmelerin yapılması, kritik altyapı direncinin yükseltilmesi ve iklim adaptasyonunun enerji politikalarıyla birleştirilmesi yer almaktadır. Bu durum sistemik adaptasyon, düzenleyici gözetim ve iklim projeksiyonlarının altyapı standartlarına dahil edilmesini vurgulayan AB düzeyinde koordineli çabalar gerektirmektedir. Ayrıca, binaların soğutma ihtiyaçlarının ele alınması ve enerji altyapısı planlamasında su kıtlığının yönetilmesi önemli önceliklerdir. Genel olarak, iklim değişikliğinin Avrupa’nın altyapısı üzerindeki olabilecek yıkıcı etkilerini azaltmak ve temel hizmetlerin devamlılığını sağlamak için önleyici adımlar şarttır.

Ekonomi ve finans alanı da iklimle ilgili kritik risklerle karşı karşıyadır. Avrupa dayanışma mekanizmaları, kamu maliyesini ve finansal istikrarını tehdit eden maliyetli iklim olayları sebebiyle zorlanmaktadır. Finansal piyasalarda iklim risklerinin fiyatlandırılmasına yönelik kaymalar, kırılganlıkları daha da kötüleştirebilir. Politika öncelikleri arasında iş dünyası öncülüğünde adaptasyonun teşvik edilmesi, kamu finansmanı direncinin güçlendirilmesi ve hava koşullarıyla ilgili sigorta erişiminin teşvik edilmesi yer almaktadır. Bu önlemler; riskleri azaltmayı, finansal istikrarı sağlamayı ve iklim değişikliğinin etkileri karşısında dayanıklılığı artırmayı amaçlamaktadır.

Avrupa en dış bölgelerinde tropikal kasırgalar ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi acil iklim riskleriyle karşı karşıyadır. Bu zorlukların üstesinden gelmek için bölgelerin yaklaşımlarının yanı sıra daha güçlü AB politikalarına ihtiyaç duyulmaktadır. Temel öncelikler arasında ihtiyati politika yaklaşımı, kapsayıcı karar alma ve yönetişim düzeyleri arasında işbirliği yer almaktadır. Dayanıklılığa yatırım yapılarak ve kırılganlıklar ele alınarak iklim değişikliğinin hassas bölgeler üzerindeki etkileri azaltılmaktadır.

Avrupa Çevre Ajansı’nın Ocak 2024 tarihli “Avrupa İklim Riski Değerlendirmesi” raporu, insan kaynaklı iklim değişikliğinin Avrupa ve dünya genelindeki etkilerini detaylı bir şekilde açıklamakta ve acil eylem çağrısında bulunmaktadır. Avrupa’nın karşı karşıya kaldığı hızlı ısınma; aşırı hava olaylarının artmasına, yağış düzeninin değişmesine ve ekosistemlerdeki dengesizliklere yol açmaktadır. Ayrıca, iklim değişikliğinin mevcut krizleri derinleştirerek savunmasız sosyal grupları ve kritik altyapıyı etkilediği bilinmektedir. Bu bağlamda, iklim değişikliğine karşı etkili mücadele için bütünleşik uyum politikalarının hayati öneme sahip olduğu ifade edilebilir. Sonuç olarak Avrupa’nın karşı karşıya olduğu iklim risklerine karşı mücadelede acil ve kapsamlı eylemlerin gerekliliği ortadadır.


[1] “Avrupa İklim Riski Değerlendirmesi”, Avrupa Çevre Ajansı, https://www.eea.europa.eu/publications/european-climate-risk-assessment, (Erişim Tarihi: 16.03.2024).

Melike AKIN
Melike AKIN
Melike Akın, 2021 yılında Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden "Türk-Yunan İlişkilerinde Ege Sorunu" başlıklı bitirme teziyle mezun olmuştur. 2022 yılından itibaren Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde yüksek lisans programında eğitimine devam etmektedir. "Ukrayna Savaşı’ndan Sonra AB’nin Enerji Arayışları: Bir Alternatif Olarak Güney Gaz Koridoru" başlıklı yüksek lisans tezini yazmaktadır. İleri düzeyde İngilizce bilen Melike’nin ana ilgi alanları arasında Avrupa Birliği, enerji diplomasisi ve uluslararası örgütler yer almaktadır.

Benzer İçerikler