Tarih:

Paylaş:

Avrupa Parlamentosu’nun Laçin Açıklaması ve Olası Zararları

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Karabağ, Sovyetler Birliği döneminden miras kalmış bir donmuş çatışma bölgesidir. Zira uluslararası hukuka göre Azerbaycan’ın toprağı olan Karabağ, 30 yıl boyunca Ermenistan’ın işgali altında kalmıştır. Bu süreçte Avrupa, genel olarak Ermenistan yanlısı bir tutum sergilemiştir. Ancak 27 Eylül 2020 tarihinde başlayan İkinci Karabağ Savaşı neticesinde bölgedeki dengeler ve denklemler değişmiştir. Azerbaycan’ın elde ettiği zaferle birlikte Kafkasya’da barış ve uzlaşı için gerekli ortam tesis edilmiştir.

Diğer yandan Rusya ile Ukrayna arasında başlayan savaş, Avrupa açısından Kafkasya’yı öncelikli alanlar arasına sokmuştur. Çünkü Rusya’ya çeşitli yaptırımlar uygulayan Avrupalı devletler, bu süreçte alternatif kaynaklara yönelmiştir. Kafkasya, mevzubahis kaynaklara ulaşma konusunda iki açıdan önemlidir. Öncelikle Kafkasya ve Hazar bölgesi, önemli enerji kaynaklarına sahiptir. Azerbaycan’ın sahip olduğu yeraltı zenginlikleri, Avrupa’nın içinde bulunduğu enerji krizini aşmasında etkili olabilir.

İkinci olarak da Kafkasya, Avrupa’nın Orta Asya’ya ulaşması bakımından en önemli geçiş güzergahını oluşturmaktadır. Zira Azerbaycan, doğu-batı güzergahında Hazar Denizi üzerinden Avrupa’nın Orta Asya’ya geçişindeki kilit ülkedir.

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlamasıyla birlikte Kafkasya-Hazar-Orta Asya güzergahında etkili olmak isteyen Avrupa, Karabağ’daki gelişmelerle ilgili daha aktif bir politika izlemeye başlamıştır. Çünkü bölgede sağlanacak uzlaşı ve barış ortamı, Avrupa’nın alternatif yeraltı kaynaklarına en kısa sürede, en az maliyetle ve en sorunsuz şekilde ulaşmasını mümkün kılacaktır.

Azerbaycan-Ermenistan hattında yaşanan normalleşme süreci de dünyadaki diğer örneklerde olduğu çeşitli sorunlar, eleştiriler ve barış bozucu aktörlerin etkisiyle karşı karşıyadır. Bilhassa tarafların çeşitli konularda uzlaşamamaları, normalleşme sürecinde problemlerin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki normalleşme sürecindeki en önemli meselelerden biri olan Laçın Koridoru, son dönemde dikkat çekmektedir.

Laçın Koridoru’nda yaşanan gelişmelere bakıldığında, öncelikle bölgede Azerbaycan’ın egemenlik haklarının ihlal edildiği ve doğanın tahrip edilmesi yoluyla yasadışı bir şekilde maden çıkarıldığı vurgulanmalıdır. Bununla birlikte koridoru kontrolsüz bir şekilde kullanmak isteyen kişiler/grupların bölgeye silah kaçırdıkları da bilinmektedir.[1] Bu sayede aktörler, normalleşme sürecini sekteye uğratarak uzlaşı ihtimalini ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır.

Erivan yönetimi ise bölgedeki Ermenilerin dış dünyayla bağlantısının kesildiği iddiası üzerinden insani değerleri araçsallaştırmaktadır.[2] Bu kapsamda dünyayı etkilemeye çalışan Erivan yönetiminin amacına bir nebze de olsa ulaştığı söylenebilir. Zira Avrupa Parlamentosu (AP), 19 Ocak 2023 tarihinde protestocuların Laçın Koridoru’na ulaşımı engellediğini ve bunun Karabağ’da insani krize yol açtığını iddia etmiştir.[3]

AP’nin bahse konu açıklaması, bölgedeki gerçeklerle uyuşmamakta ve normalleşme sürecine zarar vermektedir. Gelişmeler, özellikle de Kafkasya’daki normalleşme sürecine karşı olan Karabağ Klanı’nın güçlenmesine hizmet etmektedir. Ayrıca bu durum, normalleşme yönünde çeşitli adımlar atan Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın daha fazla baskıya maruz kalmasına neden olmaktadır. Paşinyan yönetiminin baskı altına girmesi ise normalleşme sürecini sekteye uğratabilir.

Kafkasya’daki normalleşme sürecinin bozulması, sadece Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki normalleşme çabalarına değil; Avrupa’nın bölge politikasına da zarar verecektir. Zira Avrupa, Azerbaycan üzerinden Hazar Denizi ve Orta Asya’ya ulaşmaya çalışmaktadır. Bu politikanın hayata geçirilmesi için de bölgesel istikrarın ve kalıcı barışın sağlanması gerekmektedir.

Öte yandan Avrupa hem ikili ilişkiler çerçevesinde hem de Avrupa Birliği (AB) kapsamında Azerbaycan’la münasebetlerini güçlü tutma ihtiyacıyla karşı karşıyadır. Bölgeye dair yapılan açıklamalarda Azerbaycan’ın çıkarlarının göz ardı edilerek suçlanması ve ötekileştirilmesi, Bakü’nün AB’yle ilişkilerini gözden geçirmesine sebebiyet verebilir. Böylesi ortamda mühim bir bölgesel güç olan Azerbaycan, Avrupa’nın Kafkasya, Hazar ve Orta Asya’ya yönelik stratejisini kolaylaştırabilecek ya da zorlaştırabilecek siyasi, ekonomik ve askeri kapasiteye sahiptir. Avrupa’nın ötekileştirici ve gerçeklerden uzak söylemlerinin vereceği zarar, Fransa üzerinden örnek gösterilebilir.

Fransa’nın hem geçmişte hem de günümüzde Karabağ Sorunu’nun çözülmemesi konusundaki arayışlarda Minsk Üçlüsü bağlamında görev alan devletlerden olduğu bilinmektedir. Ancak Paris yönetimi, sorunun çözülmesine dönük bir irade geliştirmek yerine; Azerbaycan’ın haklarını göz ardı eden bir politika benimsemiştir. Bu durum, hem Azerbaycan-Fransa ilişkilerine zarar vermekte hem de Paris’in Kafkasya’daki varlığını sınırlandırmaktadır.

Bir dönemler dünya siyasetinde etkili bir devlet olan Fransa, günümüzde Kafkasya’da ciddi bir varlık gösterememektedir. Kafkasya gibi jeoekonomik, jeostratejik ve jeopolitik avantajları yüksek olan bir bölgeden soyutlanmak ise bu ülkenin küresel bir aktöre dönüşmesini zorlaştırmaktadır.

Diğer taraftan söz konusu gelişmeler, Ermenistan’ın çıkarlarına da hizmet etmemektedir. Bölgesel düzeyde tansiyonun yükselmesi, bahsi geçen ülkedeki siyasi ve ekonomik krizin derinleşmesine neden olmaktadır. Ayrıca bu durum, bölgesel projelerin hayata geçmesinin aksamasına da sebebiyet vermektedir. Böylece Ermenistan, bölgesel işbirliği sayesinde dahil olabileceği projelerden kazanım elde edememektedir.

Sonuç olarak AP’nin açıklaması, sahadaki gerçeklerle uyuşmamaktadır. Nitekim yapılan açıklamanın çok boyutlu bir şekilde ciddi zararlar yaratacağı aşikardır. Söz konusu açıklamalardan zarar görecek ilk aktör de Avrupa’nın kendisidir. Çünkü AB ülkeleri, Kafkasya’dan soyutlanacak ve Hazar ile Orta Asya’ya ulaşmakta zorlanacaktır. Ayrıca Azerbaycan-Ermenistan hattındaki normalleşme süreci de zarar görecektir. Çünkü söz konusu açıklama, Karabağ Klanı’nın elini güçlendirecektir. Buna ek olarak Paşinyan üzerinde artan baskı ve Bakü’nün ötekileştirilmesi, Ermenistan’daki siyasi ve ekonomik krizi derinleştirebilir. Bu da bölgesel projelerin hayata geçirilmesinin aksamasına ve Erivan’ın önemli kayıplar yaşamasına neden olacaktır.


[1] Sabina Mammadli, “Russia Probing into Azerbaijani Info on Weapons Smuggling into Karabakh via Lachin Road”, Azernews, https://www.azernews.az/nation/205211.html, (Erişim Tarihi: 24.01.2023).

[2] “Thousands of Armenians Trapped in Nagorno-Karabakh Face Humanitarian Crisis”, France 24, https://www.france24.com/en/asia-pacific/20230120-thousands-of-armenians-trapped-in-nagorno-karabakh-face-humanitarian-crisis, (Erişim Tarihi: 24.01.2023).

[3] Ömer Tuğrul Çam, “AP Milletvekilleri Karabağ’daki Laçın Koridoru’nun Açık Tutulmasını Talep Etti”, Anadolu Ajansı, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/ap-milletvekilleri-karabagdaki-lacin-koridorunun-acik-tutulmasini-talep-etti/2792159, (Erişim Tarihi: 24.01.2023).

Dr. Emrah KAYA
Dr. Emrah KAYA
ANKASAM Dış Politika Uzmanı Dr. Emrah Kaya, Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezundur. Yüksek lisans derecesini 2014 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde hazırladığı “Latin Amerika'da Sol Liderlerin Yükselişi ve Uluslararası Politikaya Etkisi: Venezuela-Bolivya Örneği” başlıklı teziyle almıştır. Kaya, doktora derecesini de 2022 yılında aynı üniversitede hazırladığı "Terörle Mücadelede Müzakere Yöntemi: ETA-FARC-LTTE-PKK" başlıklı teziyle elde etmiştir. İyi derecede İngilizce bilen Kaya'nın başlıca çalışma alanları; Orta Asya, Latin Amerika, terörizm ve barış süreçleridir.