Tarih:

Paylaş:

“Bir Ordu” ve “İslam Jeopolitiği”nin Dönüşü

Benzer İçerikler

Tarihsel kodlara keskin bir dönüşün yaşandığı ve bu bağlamda dünyanın acımasız bir güç mücadelesine sahne olduğu bir dönemde Türk-İslam coğrafyası daha ne kadar süreyle zulmün, işgallerin, iç savaş girişimlerinin adresi olmaya devam edebilir? Elbette devam edemez! Bunun böyle devam etmeyeceğiyle ilgili olarak somut mesajlar üst üste gelmeye devam ediyor.
Bölgesel bir savaşın eşiğinden dönen coğrafya, yeni bir birlikteliği inşa edeceğiyle ilgili güçlü mesajlar veriyor. Düne kadar “İslam iç savaşı” hesabı yapanlar, şimdilerde bu hesaplarının bumerang etkisiyle yüzleşmeye başlamış durumdalar.
Daha da ötesi, uyandırdıkları devin önünü kesmek için yeni hamlelere hazırlanıyorlar. İran’ın tekrar güdeme getirilmesi bunun en temel göstergeleri arasında yer alıyor. Dolayısıyla İran bir kez daha İslam dünyası açısından önemli bir sınav konusu olacağa benziyor. Ne demek istediğimi ilerleyen günlerde izah etmeye çalışacağım, şimdilik bunu not etmekle yetinelim.
Mevzuya tekrar dönecek olursak… Astana Zirvesi ile sembolleşen Suriye-Irak iç savaşlarında yaşanan dönüşüm ve burada bölge devletlerinin güçlü bir mutabakata doğru gitmeye başlaması, şimdiden “Türkiye-İran-Suriye-Irak”  dörtlüsünün dönüşü olarak dillendirilmeye başlanmış durumda. Özellikle Irak cephesinde yaşanan gelişmeler ve Irak Başbakanı Haydar el İbadi’nin yaptığı son açıklamaları dikkatlice takip etmekte fayda var.

İbadi’nin Dönüşü…

Düne kadar farklı çıkışlarıyla ön plana çıkan İbadi; Musul ve Haşdi Şabi krizleri sonrası yeni bir tutum benimsemeye başlamış görünüyor. Başbakan Sayın Binali Yıldırım’ın Bağdat ve Erbil ziyaretleri sonrası Musul’da yaşanan gelişmeler, İbadi’nin coğrafyaya olan güvenini daha da arttırmış gibi.
Coğrafyaya güvenini diyorum, çünkü İbadi düne kadar farklı bir takım işbirlikleriyle ulaşamadığı neticeyi öze dönmek suretiyle elde etmeye başlamış durumda. Musul’da rüzgârın kendi lehine dönmeye başlaması ve Bağdat’taki konumunun bu vesileyle daha da kuvvetlenmesi hiç kuşkusuz İbadi’nin gözünden kaçmıyor.
Bu noktada İbadi’nin şu iki açıklaması oldukça önemli: 1) “Eskiden ordu bazı kentlerdeki vatandaşlarımız tarafından kabul görmüyordu. Şimdi bu Ordu ulusal bir Ordu’ya dönüştü ve tüm Iraklılar tarafından kabul görmeye başladı.”; 2) “İslam Ülkeleri Koalisyonuna, Irak’ta DEAŞ’tan zarar gören bölgelerin altyapı imarı konusunda yardım yapması çağrısı yapıyorum. Bunu memnuniyetle karşılarız. Bu da söz konusu ülkelerle ilişkileri güçlendirir.”
Bu iki açıklamada iki anahtar kelime var: Ordu ve İslam Ülkeleri Koalisyonu. Bilmem anlatabildim mi?
Evet, birçok kesim tarafından İslam NATO’su/Müslüman NATO, İslam Ordusu Koalisyonu ve Teröre Karşı İslam İttifakı’ndan bahsediyorum. Dolayısıyla İbadi’nin bu dönüşünün güçlü bir kurumsal temeli var. Bu temel; bölgede güvenlik eksenli yeni bir işbirliğinin dönüşü ve aynı zamanda Sünnilik-Şiilik; Sünnilik-Vahhabilik/Selefilik çatıştırmaları/rekabeti bağlamında yürütülmeye çalışılan bir takım projelerin de sonunun başlangıcı olarak değerlendirilebilir.

6 Ocak ve İslam NATO’su

Burada hiç kuşkusuz “Türkiye-Körfez-Pakistan Üçlüsü”nün sürecin lokomotif gücü olarak ön plana çıkması ve daha da önemlisi İslam Ordusu/İslam NATO’su bağlamında kat edilen mesafe bu coğrafyada farklı bir iradeye işaret ediyor. Siz buna ister coğrafyadaki stratejik aklın dönüşü, isterseniz coğrafyanın yeniden işbaşı yapmaya başlayan sağduyusu deyin, sonuçta ortada…
Bu kapsamda yukarıdaki tarihe dikkat çekmek istiyorum. 6 Ocak haklı olarak birçoğunuz açısından sıradan bir gün olabilir ama öyle değil. Bu tarih, Pakistan eski Genelkurmay Başkanı Rahil Şerif’in, Suudi Arabistan’ın öncülük ettiği 41 üyeli “Teröre Karşı İslam İttifakı” komutanlığına atandığının açıklandığı bir tarih. Dolayısıyla, İslam dünyası açısından önemli bir adım.
Nitekim bu atamadan bir hafta sonra, yani 13 Ocak’ta Müslüman ülkelerin Genelkurmay Başkanları Cidde’de bir araya geliyor ve başta CENTCOM üzerinden olmak üzere, dünyanın birçok başkentine “selam” yolluyor.
Bu atamanın kendisi bile başlı başına önemli. Çünkü bu atama şu anlamlara geliyor:
1. Bu adımla birlikte 16 Aralık 2015’te kuruluşu deklare edilen “İslam Ordusu Koalisyonu” açısından önemli bir aşamaya girilmiştir.
2. Bu gelişme, ortak bir irade sonucunda kurulmasına karar verilen İslam Ordusu’nun kurumsallaşması ve daha caydırıcı bir güce dönüştürülmesi bağlamında devam eden kararlılığa işaret etmektedir. Böylece, İslam Ordusu konusundaki birtakım spekülasyonlara da son verilmiştir.
3. İslam ülkeleri kendi sorunlarını kendi içlerinde çözmek istemektedir. Dolayısıyla, bölgede oluşturulacak etkili bir “İslam NATO”su ile birlikte bölge dışı aktörlerin alana müdahalesinin önüne geçilebileceği gibi, bölgedeki istikrarı bozma kapasitesi, niyeti olan her türlü ülke ve tehdide karşı da bir caydırıcılık sağlanmış olacaktır.
4. Dolayısıyla bu görevlendirme, sadece Suudi Arabistan-Pakistan bağlamında bir işbirliğinin sonucu olarak değil; iki ülke özelinde, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 41 ülkeden müteşekkil “Teröre Karşı İslam İttifakı”nın ortak bir adımı olarak da değerlendirilebilir.
Bu bağlamda Türk ve Pakistan Silahlı Kuvvetleri’nin deneyimi İslam dünyası açısından büyük bir fırsat sunmaktadır. Türkiye-Suudi Arabistan-Pakistan liderliğindeki bu koalisyon; bölgesel ve küresel istikrar, barış ve güvenlik açılarından tüm dünya açısından bir şans olarak değerlendirilmelidir.
Bu gelişmelerin hemen ardından da Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Körfez ülkeleri ziyaretine şahit oluyoruz. Bu ziyareti ve bölgedeki gelişmeleri artık bir sonraki yazımda ele alacağım.
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROLhttps://www.ankasam.org/author/mse/?lang=en
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında Arayış, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yaptı. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan; Avrasya Dosyası, Stratejik Analiz, Stratejik Düşünce, Gazi Bölgesel Çalışmalar, The Journal of SSPS, Karadeniz Araştırmaları, gibi akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, Bölgesel Araştırmalar, Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları, Gazi Akademik Bakış, Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri, Demokrasi Platformu dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmektedir. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.