Bosna Hersek’teki Uzlaşmazlıkların Dış Politikaya Yansımaları

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Balkanlar, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan en büyük soykırıma ev sahipliği yapmıştır. Bosna Hersek’in bağımsızlığından rahatsız olan Sırplar, muasır medeniyetlere yakışmayacak türden eylemler gerçekleştirmiştir. Srebrenitsa Katliamı’nın soykırım olarak tanınması hakkında çeşitli girişimler olsa da bu çabalar yetersiz kalmaktadır. İfade etmek gerekir ki; bölge, son derece sıkıntılı dinamiklere sahiptir. Bilhassa Sırplar, Yugoslavya’nın dağılmasından sonra yeni kurulan düzeni, Sırpların ezilmesi gayesiyle teşkil edilen bir sistem olarak yorumlamaktadır. Bu durumun Bosna Hersek’teki çıktısı ise Sırp Cumhuriyeti’nin ülkenin Batı’yla entegrasyon sürecini baltalamasıdır.

Vaziyeti açmak gerekirse Balkanlar, geçmişten beri çeşitli çatışmalara ev sahipliği yapmış bir coğrafyadır. Bölgenin demografik yapısı, bu çatışmaların temel sebebi olmuştur. Ayrıca bölge üzerinde nüfuz sahibi olmak isteyen aktörlerin rekabeti de yaşanan gerilimlerin tırmanmasına sebebiyet vermiştir. Nihayetinde günümüzde bile Balkan coğrafyasında siyasi istikrarın sağlandığını söylemek oldukça güçtür.

Bilindiği üzere Sırp Cumhuriyeti Lideri Milorad Dodik, uzun süredir Bosna Hersek’e karşı bağımsızlık vurgusu yapmaktadır. Ayrıca Rusya’yla münasebetleri oldukça güçlü olan Dodik, sık sık Batı karşıtı tutumuyla yeni polemiklerin yaşanmasına yol açmaktadır. Aslında Bosna Hersek’in gerek ekonomik yapısını gerekse de güvenliğini genel anlamda Batı’yla ve özel olarak da Amerika Birleşik Devletleri’yle (ABD) işbirliği içerisinde oluşturmak istediği görülmektedir. Ancak Dodik’in duruşu, bunu zorlaştırmaktadır.

Anlaşılacağı gibi Bosna Hersek, dış politikada ortak bir tavır sergileyememektedir. İç siyasetteki güçlü görüş ayrılıkları, diplomasiye de yansımaktadır. Öte yandan ifade etmek gerekir ki; Ukrayna’daki savaş nedeniyle birlikte manevra alanı azalan Rusya’nın Balkanlara olan ilgisi artmıştır.

Bölgedeki istikrarsız yapı, potansiyel bir çatışma alanı olması hasebiyle dikkat çekmektedir. Burada göz ardı edilmemesi gereken husus, Bölgede yaşanacak olası bir krizde Avrupa’nın doğrudan etkileneceğidir.

Üzerinden durulması gereken bir başka mesele ise Batı’ya karşı gücünü korumak isteyen Moskova’nın “Balkanların Balkanlaştırılması” gayesiyle hareket ettiğidir. Zira Avrupa’da aşırı sağ normalleşirken milliyetçiliğin olumsuz etkilerinin yayılması için de uygun ortam oluşmaktadır.

Balkan halklarının ayrışmasında ise din, güçlü bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu doğrultuda Rus dış politikasının bölgeye yönelik çalışmalarında Panslavizm ön plana çıkmaktadır. Bölgedeki gerilim, büyük oranda Sırplar üzerinden şekillenmektedir. Kosova-Sırbistan hattındaki gerilimin yanı sıra Bosna Hersek nezdinde de Sırp Cumhuriyeti’nin adımları birtakım problemler yol açmaktadır.  Artan bir ivme kazanarak devam eden diplomatik gerilimde Dodik’in tutumunu değiştirebilmek için Batı’nın hem ekonomik hem de diplomatik yaptırımlardan geri durmayacağını ifade etmek gerekmektedir.

Banja Luka yönetiminin Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi Christian Schmidt’in kararlarını yayınlamamaya yönelik kararnamesi, Dodik’in Batı’dan her geçen gün uzaklaştığını kanıtlar niteliktedir.[1] Söz konusu kararname, Batı tarafından anayasal düzene ve Bosna Hersek devletine karşı bir saldırıyı temsil eden bir karar olarak değerlendirilmektedir. Tüm bu gelişmeler, Dayton Barış Anlaşması’nın meşruiyetinin sorgulanmasına kapı aralamaktadır. Srebrenitsa’daki Soykırımı Anma Günü, Bosna Hersek’teki krizleri de zaman zaman tetiklemektedir. Bu durumun en temeldeki sebebi ise Sırp Cumhuriyeti’nden dolayı ortak bir tavırda buluşulamamasıdır. Mevzubahis ihtilafı gösteren gelişmelerden biri de 11 Temmuz’un Bosna Hersek’te yas günü ilan edilmesi kararında görüş birliğine varılamamasıdır.[2]

En nihayetinde Bosna Hersek’teki gelişmeler, Batı’yı rahatsız etmektedir. ABD, küresel mücadeledeki yerini koruyabilmek için müttefiklerinin güvenini kaybetmemeye özen göstermektedir. Bu bağlamda bölgedeki güvenlik endişelerini gidermek için inisiyatiflerini arttıracağı söylenebilir. Zira ABD Saraybosna Büyükelçisi Michael Murphy, Washington’un Bosna Hersek halkına bağlılığını vurgulamıştır.[3] 

Bir yandan Kosova’daki gelişmeler bir yandan da Bosna Hersek’teki gelişmeler, “Açık Balkanlar”a yönelik beklentileri zayıflatmaktadır. Özellikle de bölgedeki siyasi istikrarsızlık, çeşitli konularda işbirliğini sağlayacak girişimlerin önünde engel teşkil etmektedir. Bu noktada Arnavutluk’un bölgedeki siyasi istikrar için gerçekleştirdiği girişimler dikkat çekse de kısa vadede olumlu bir ilerleme yaşanması oldukça zordur. Çünkü bölgedeki kırılgan yapı devam etmektedir.


[1] “Dodik potpisao sporni zakon o neobjavljivanju odluka OHR-a”, Al Jazeera, https://balkans.aljazeera.net/videos/2023/7/7/dodik-potpisao-neustavni-zakon-o-neobjavljivanju-odluka-ohr-a, (Erişim Tarihi: 07.07.2023).

[2] “Vijeće ministara BiH odbilo proglasiti 11. juli danom žalosti”, Al Jazeera, https://balkans.aljazeera.net/news/balkan/2023/7/5/vijece-ministara-bih-odbilo-proglasiti-11-juli-danom-zalosti, (Erişim Tarihi: 05.07.2023).

[3] “Američki ambasador Michael Murphy: Kada se Sarajevo našlo pod opsadom, oklijevali smo”, Al Jazeera, https://balkans.aljazeera.net/news/balkan/2023/7/6/americki-ambasador-kada-se-sarajevo-naslo-pod-opsadom-oklijevali-smo, (Erişim Tarihi: 06.07.2023).

Benzer İçerikler