Ermenistan’da Normalleşme Tartışmaları

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

2022 yılının Temmuz ayının son günlerinden itibaren Karabağ merkezli temas bölgelerinde; yani Azerbaycan ile Ermenistan sınırında ateşkes ihlallerinin yaşandığı görülmektedir. Bu durum, iki ülke arasında kalıcı bir barışın anlaşmasının imzalanması amacıyla yürütülen müzakere sürecini sabote etmeye yönelik bir girişimin bulunduğu şeklinde yorumlanabilir. Bu çerçevede gerek Ermenistan siyasetinde ve toplumunda etkisini sürdüren savaş yanlısı milliyetçi kesimlerinin gerekse de üçüncü devletlerin birtakım provokasyonlarda bulundukları söylenebilir. Oysa hem Bakü hem de Erivan ivedi bir şekilde kalıcı barış anlaşmasının imzalanmasını amaçlamaktadır.

Barış anlaşmasının imzalanması noktasında Azerbaycan’ın elinin daha rahat olduğu ifade edilebilir. Zira Azerbaycan, İkinci Karabağ Savaşı’nda elde ettiği zaferi teyit eden bir anlaşma imzalamaya hazırdır. Bir anlamda Bakü, sahada elde ettiği kazanımları masada da korumaya çalışmaktadır. Bu bağlamda Azerbaycan halkı da İkinci Karabağ Zaferi’ni doğrulayacak bir anlaşmanın hayata geçirilmesi noktasında son derece isteklidir.

Buna karşılık Erivan yönetiminin ise işi görece daha zordur. Zira Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, her ne kadar bölgesel işbirliği, güvenlik ve barış arayışlarını destekleyen bir duruş ortaya koyarak normalleşme süreçlerini Ermenistan’ın uluslararası toplumdan izole olmasını engelleyecek ve Batı’ya açılmasını sağlayacak stratejinin bir parçası olarak görse de ciddi bir muhalefetle karşı karşıyadır. Üstelik bu muhalefete, ordu ve bürokrasi içerisinde Karabağ’ın işgalini savunan bazı kesimlerin de destek verdiği bilinmektedir. Esasen sınırdaki provokasyonları da bu çerçeveden okumak gerekmektedir.

Bilindiği gibi Ermeni muhalefeti, Paşinyan’ı İkinci Karabağ Savaşı’nın sorumlusu olarak görmektedir. Nitekim bu gruplara göre, Rusya’nın savaş esnasında görece nötr bir tavır takınmasının sebebi de Batı yanlısı bir siyasetçi olan Paşinyan’ı cezalandırmak istemesidir. Belirtmek gerekir ki; Moskova yönetiminin tutumu konusunda Ermeni muhalefeti haksız da değildir. Buna göre, Paşinyan’ın devrilmesi halinde Ermenistan’da iktidara Rusya’yla iyi ilişkiler kurulmasını savunan kesimler gelebilir. Bu senaryoda da bölgede İkinci Karabağ Savaşı sonrasında oluşan statükoyu değiştirebilecek revizyonist girişimler gerçekleştirilebilir.

Bahse konu olan yaklaşım sebebiyle İkinci Karabağ Savaşı’nın ardından Paşinyan karşıtı protestolar yaşanmış ve bu eylemler sırasında Ermenistan Ordusu, askeri darbe girişiminde bulunmuştur. Ermenistan Başbakanı ise erken seçim kararı alarak hem toplumsal hareketi hem de darbe riskini bertaraf etmeyi başarmıştır. Üstelik seçimlerde Paşinyan’ın ezici bir zafer elde ettiği de görülmüştür. Elbette bu netice, Ermeni halkının da işgal yanlısı politikalardan yorulduğunu ortaya koymaktadır. Bir diğer ifadeyle Ermenilerin büyük çoğunluğu, Karabağ’daki işgalin kendilerini fakirleştirmekten başka bir işe yaramadığının farkındadır. Bu da Ermeni halkının ekseriyetinin barış istediği anlamına gelmektedir.

Söz konusu durumun farkında olan başlıca isim ise Paşinyan’dır. Ermeni lider, bölgede yürütülecek normalleşme süreci vesilesiyle Ermenistan’ın başta komşuları olmak üzere Batılı devletlerden yatırım çekebileceğini ve bunun da istihdam yaratma olanağı sağlayacağını düşünmektedir. Buna ek olarak normalleşme süreçleri vesilesiyle Ermenistan, koridorlar bağlamında da mühim bir transit geçiş ülkesine dönüşecek ve Orta Asya-Hazar Denizi-Kafkasya-Türkiye-Avrupa rotasının; yani Orta Koridor’un en kritik ülkelerinden biri haline gelecektir. Bu da Ermeni halkı için müreffeh bir geleceğin inşa edilmesi demektir.Dolayısıyla kalıcı barışı tesis edecek bir anlaşmanın imzalanması, bölgeye ilişkin en rasyonel senaryodur.

Tüm bu fırsatlara rağmen Ermenistan’da ciddi bir muhalefet hareketi vardır. Bu yüzden de zaman zaman toplumsal hareketlerin ön plana çıktığı görülmektedir. Bunun en son örneği de Fransa Ermeni Örgütleri Koordinasyon Konseyi Eşbaşkanı ve ARF Taşnaksutyun Bürosu Üyesi Murad Papazyan’ın aşağıdaki açıklamalarıdır:[1]

“Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Ermenistan’ı otoriter bir devlete dönüştürüyor. Demokrasi ayaklar altına alınıyor ve bireysel özgürlükler göz ardı ediliyor. Paşinyan bir terör atmosferi yaratıyor. Bunu kabul etmiyoruz ve kabul etmeyeceğiz. Ermenistan’ın bu rejimden kurtulması için mücadele edeceğiz ve başarıya ulaşacağız.”

Hiç şüphe yok ki; Ermenistan’da Paşinyan’ın otoriterleştiği yönünde eleştiriler yapılsa da bu eleştirilerin temelinde İkinci Karabağ Savaşı sonrasında oluşan milliyetçi tepki yer almaktadır. Bu kapsamda Papazyan’ın gerek üye olduğu parti gerekse de eşbaşkan olarak görev yaptığı konsey, radikal milliyetçi özellikleriyle dikkat çekmektedir.

Aynı zamanda Fransız Ermenileri üzerinden diasporanın mesajlarını da barındırmaktadır. Buna ek olarak diasporanın diğer devletlerle ilişkileri, üçüncül aktörlerin barış süreçlerine müdahalesi gibi bir mahiyete sahiptir. Bu anlamda Papazyan özelinde radikal Ermeni milliyetçilerinin asıl amacı, Azerbaycan ve Türkiye’yle yürütülen normalleşme süreçlerinin sabote edilmesidir. Bu düşünceyi içselleştiren grupların Paşinyan karşıtı çalışmalarını sürdüreceklerini öne sürmek mümkündür. Dolayısıyla bölgesel barışın tesisi ve sürdürülebilmesi açısından Ermenistan’da Paşinyan’ın iktidarda olmasının bir fırsat olduğu vurgulanmalıdır.

Tüm bu gelişmeler karşısında Paşinyan, lideri olduğu Sivil Sözleşme Partisi aracılığıyla barış sürecine ilişkin kamuoyu desteğinin sağlanmasına yönelik bir çalışma başlatmış gözükmektedir. Zira Ermeni halkına rağmen müzakerelerin baltalanması hiç de kolay olmayacaktır. Bu kapsamda Sivil Sözleşme Partisi üyelerinden mühim açıklamalar gelmektedir. Bunların en dikkat çekici olanı ise Ermenistan Ekonomi Bakanı Vahan Kerobyan’ın Azerbaycan hakkındaki sözleridir. Kerobyan, Azerbaycan’la demiryolu bağlantısının yeniden kurulmasının Ermenistan’ı büyük pazarlara taşıyacağına inandığını belirtmiş ve demiryolu bağlantısı olmadan gelişmiş bir sanayiye kavuşmanın imkânsız olduğunu dile getirmiştir.[2]

Bu noktada barışa giden yolda tarafların ortaya koyacakları iradenin büyük ehemmiyet arz ettiği vurgulanmalıdır. Bu yüzden de tarafların müzakereleri sürdürme kararlılığı, yaşanan ve yaşanması muhtemel provokasyonların bertaraf edilmesi bakımından son derece önemlidir. Nitekim Kerobyan’ın açıklamaları, Erivan yönetiminin barış arayışlarına olan inancını ortaya koyması bakımından son derece mühimdir.

Esasen Kerobyan, yaptığı açıklamalar vesilesiyle Ermenistan’ın dış politikasında ilerlemek istediği yönü de net bir biçimde gözler önüne sermiştir. Çünkü Erivan yönetimi, otuz yıllık işgalin ülkeyi Rusya ve İran’a bağımlı hale getirdiğinin farkındadır. Bahse konu olan durumun tersine çevrilmesi ise Ermenistan’ın Batı’ya erişiminin sağlanmasını gerektirmektedir. Bu da Türkiye ve Azerbaycan’la sağlıklı ilişkiler tesis edilmesinden geçmektedir. Tüm bu bilgilerden hareketle, ilerleyen dönemde normalleşme süreçlerinde çok daha somut adımların atılabileceği, örneğin Zengezur Koridoru’nun açılması hususunda kritik eşiklerin aşılabileceği öngörülebilir. Lakin Erivan’ın önce kamuoyu desteğini sağlayacak ikna sürecini başarıyla yürütmeye odaklanacağı anlaşılmaktadır.

Kerobyan’a benzer bir açıklama da Ermenistan Eski Sağlık Bakanı ve Sivil Sözleşme Partisi Milletvekili Arsen Torosyan’dan gelmiştir. Torosyan, “Otuz yıl önce, çökmekte olan bir imparatorluğun ıstırabı sırasında yeniden ölümü ve savaşı seçtiğimizde, “kazanan” olduğumuza inandık. Gururumuzla kör olduk ve büyük bir hata yaptık.” diyerek ciddi bir özeleştiride bulunmuştur.[3]

Torosyan’ın bahse konu olan sözleri, bölgedeki işgal durumunun Ermenistan’a herhangi bir kazanç sağlamadığını ortaya koyması bakımından dikkat çekicidir. Çünkü Ermenistan, otuz yıl boyunca, Birleşmiş Milletler (BM) kararlarıyla işgalci devlet statüsüne sürüklenmiş, Türkiye sınırının kapalı olmasından ötürü ticari ilişkileri sekteye uğramış ve Rusya ile İran’la yakınlaşmak dışında dış politikada kayda değer bir manevra yapamaz hale gelmiştir. Ülkede denge siyaseti yürütülememiş ve Erivan’ın hareket alanı sınırlanmıştır. Bu da Ermenistan’ın müreffeh bir devlet olmasını önlemiştir.

Sonuç olarak Paşinyan yönetimi, bölgedeki normalleşme süreçleriyle bölgesel güvenliği, istikrarı ve refahı önceleyen bir durumun oluşmasını arzulamaktadır. Bu konuda Erivan’da güçlü bir irade olsa da Ermeni kamuoyunun ikna edilmesinin önem arz ettiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla özelde Kerobyan ve Torosyan’ın ve genelde ise Sivil Sözleşme Partisi milletvekillerinin verdiği mesajlar, kamuoyunun ikna edilmesine dönük bir çabanın yansıması olarak yorumlanabilir.


[1] “АРФ Дашнакцутюн: Будем бороться за освобождение Армении от действующего режима”, News.am, https://news.am/rus/news/714437.html, (Erişim Tarihi: 04.08.2022).

[2] “Армянский министр: Свободная торговля с Азербайджаном поможет выйти на крупные рынки”, Vesti, https://vesti.az/v-mire/armyanskii-ministr-svobodnaya-torgovlya-s-azerbaidzanom-pomozet-vyiti-na-krupnye-rynki-468871, (Erişim Tarihi: 04.08.2022).

[3] “Депутат от правящей в Армении партии: Мы 30 лет назад ошиблись и выбрали войну”, News.am, https://news.am/rus/news/714462.html, (Erişim Tarihi: 03.08.2022).

Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN, 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2017 yılında Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu ‘’Uluslararası Güç İlişkileri Bağlamında İkinci Dünya Savaşı Sonrası Hegemonik Mücadelelerin İncelenmesi’’ başlıklı teziyle almıştır. Doktora derecesini ise 2021 yılında Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı‘nda hazırladığı “İmparatorluk Düşüncesinin İran Dış Politikasına Yansımaları ve Milliyetçilik” başlıklı teziyle alan Başaran’ın başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, İran araştırmaları ve Afganistan çalışmalarıdır. Başaran iyi derecede İngilizce ve temel düzeyde Farsça bilmektedir.

Benzer İçerikler