Güney Kore-Japonya Yakınlaşması Neyi İfade Ediyor?

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Güney Kore Cumhurbaşkanı Yoon Suk Yeol, 17 Mart 2023 tarihinde Japonya Başbakanı Fumio Kişida’nın resmi davetlisi olarak Tokyo’yu ziyaret etmiş ve iki lider, tarihsel anlaşmazlıkları sona erdirme konusunda anlaşmıştır.[1] Bu görüşmeden kısa süre önce Güney Kore, Japonya’yla gergin ilişkilerine son vermek amacıyla İkinci Dünya Savaşı sırasında zorla çalıştırılan işçilere tazminat ödeyeceğini duyurmuştu.[2] Bu tekliften sonra Tokyo yönetimi, Seul’le ikili ilişkileri düzeltmek için harekete geçmiş ve yapılan zirvede ikili anlaşmazlıklar büyük oranda aşılmıştır. Taraflar, son yıllarda ara verilen güvenlik toplantılarını da yeniden başlatmıştır.

Söz konusu gelişme, bölgesel güvenlik dengelerinde ciddi bir kırılma yaratabilir. Zira Japonya’yla sorunlarını çözen Güney Kore’nin dış politika ve güvenlik stratejilerinde önemli bir değişim beklenmektedir. Tokyo, Seul’u de yanına alarak Pekin ve Pyongyang’a karşı birleşik bir cephe oluşturmak istemektedir. Aslında bu Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) stratejisidir. Japonya ve Güney Kore, ABD’nin Çin’i kuşatma stratejinde sadece birer araçtır. Eğer Güney Kore, Japonya’yla birlikte hareket etmeye başlarsa Çin, bölgede daha da yalnızlaşacaktır. Buradaki temel hedef; ABD, Japonya ve Güney Kore arasında bir ittifakın kurulmasıdır. Washington’un bu hedeflerine giderek daha fazla yaklaştığı söylenebilir. Bunun önündeki tek engel ise Güney Kore ve Japonya arasındaki bahsi geçen tarihsel anlaşmazlıklardır. 17 Mart 2023 tarihli zirve de iki ülkenin tarihsel sorunlarını çözmesi, Asya-Pasifik’te ABD-Güney Kore ve Japonya arasındaki ittifakın güçlenmesi ve resmiyet kazanması şeklinde yorumlanabilir.

Güney Kore’nin dış ve güvenlik politikasında görülebilecek değişimleri analiz etmeden önce, son aylarda bölgesel düzlemde yaşanan gelişmeleri ortaya koymak yararlı olacaktır. 2022 yılının Ekim ayında Beyaz Saray ve aynı yılın Aralık ayında Tokyo Hükümeti’nin yayımladığı ulusal güvenlik strateji belgelerinden sonra 28 Aralık 2022 tarihinde Seul yönetimi, ilk kez bir Hint-Pasifik Strateji Belgesi yayımlamıştır.[3]Dolayısıyla bu belgenin yayımlanmasında ABD’nin baskı ve yönlendirmesinin etkili olduğu öne sürülebilir. Buna rağmen Güney Kore, yeni Hint-Pasifik stratejisinde Çin’den çok az bahsetmiştir. Bunun sebebi Çin’in Güney Kore’ninen büyük ticaret ortağı olması, büyük bir askeri kapasitesinin bulunması ve Kuzey Kore’yle birlikte hareket etme potansiyelidir. Yanı başındaki bu büyük askeri tehditler nedeniyle Güney Kore, uzun yıllar Çin ile ABD arasında bir denge politikası yürütmüştür.

Güney Kore, yayımladığı strateji belgesinde “üç büyük tehdidin (Rusya, Kuzey Kore ve Çin)” merkezinde yer aldığını vurgulamıştır.[4] Bu yüzden de Seul yönetimi, bölgedeki krizi derinleştirecek hamleler yapmaktan kaçınmaktadır. Güney Kore, özellikle de Kuzey Kore’nin nükleer silahlarına ve Çin Ordusu’na karşı direnmenin bir yolunun olmadığını düşünmektedir. Genel itibarıyla Seul, bölgede Washington liderliğinde kurulan ittifaklara verilen desteğin büyük bir savaşa yol açabileceğini düşünmektedir. Yine de Seul yönetimi, “üç büyük tehditle” baş edebilmek için Tokyo ve Washington’la azami ölçüde işbirliği yapmak durumundadır. Bu yüzdendir ki; Güney Kore, yakın geçmişte Kuzey Kore’nin nükleer silahlarına yanıt verebilmek için ABD’yle işbirliği yapmayı planladıklarını ve buna yönelik görüşmeler gerçekleştirdiklerini açıklamıştır.[5] Yine bu süreçte Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Güney Kore ve Japonya’yı ziyaret ederek Çin, Kuzey Kore ve Rusya gibi tehditlerle mücadele için destek mesajı vermiştir.

Dolayısıyla son dönemde Güney Kore’nin askeri-güvenlik politikalarını değiştirmeye başladığını söylemek mümkündür. Bu değişim, aslında 2022 yılının Mayıs ayında Yoon Suk Yeol’ün Cumhurbaşkanı seçilmesiyle başlamıştır. Seul yönetimi, hızla Washington’la ilişkilerini restore etmiştir. Bunun ardından da Güney Kore, yakın çevresinde hem ABD hem de Japonya’yla askeri tatbikatları başlatmıştır. Son bir yıldır ABD, tarihsel anlaşmazlığı bulunan iki ülkeyi “ortak tehditler” karşısında bir araya getirmeyi başarmıştır. Bu bağlamda Güney Kore’nin dış ve güvenlik politikasında önemli bir eksen kayması yaşanmaktadır. Seul, kendisini giderek Pekin’in hedefi haline getirmektedir. Yani günümüze kadar Çin’i karşısına almaktan olabildiğince kaçınan Seul yönetimi, yakın zamanda Pekin’le yüzleşmeye başlayabilir.

ABD’nin Çin’i kuşatma stratejisi hız kazanırken; Güney Kore, Hindistan, Avustralya, Filipinler, Singapur ve Japonya gibi aktörler bölgesel dengeleri korumakta zorlanmaktadır. Çin veya ABD arasında bir tercihe zorlanan bölge devletleri, kurallara dayalı düzeni korumak için çabalamaktadır. Ukrayna’dan sonra Tayvan’da savaşın çıkabileceği düşüncesi, devletleri bu tehlikeye karşı güvenlik tedbirleri almaya itmektedir. Güney Kore ve Japonya arasındaki anlaşmazlıklar, bölgedeki güvenlik sorunlarının çözümünü zorlaştıran ve hatta derinleştiren bir faktör olarak görülmektedir. İki ülke, Batı’nın demokratik ekseninde yer almalarına rağmen bir araya gelmekte zorlanmaktadır. Bahsi geçen devletler, Pekin’le derin ticari bağlara sahiptir. Dolayısıyla Seul-Tokyo ilişkileri düzelse bile bunun Pekin’e karşı birleşik bir cephe halini alması zordur. Bölgesel kutuplaşma derinleştikçe Güney Kore de bu girdabın içine doğru çekilmektedir.

Güney Kore’nin Japonya’yla yakınlaşması, sözde “otoriter rejimler” olarak konumlanan Çin ve Kuzey Kore karşısındaki “demokratik cephenin” güçlenmesi şeklinde yorumlanmaktadır. Bu iki ülke, yakın çevrelerindeki tehditleri bertaraf edebilmek adına Batılı büyük güçlerden destek alma ihtiyacı hissetmektedir. Ulusal güvenliklerini sağlamak için askeri ittifaklar kurma yöntemi, karşı bloğun da askeri gücünü artırmasına yol açmaktadır. Batılı büyük güçler, Asya-Pasifik’teki çıkarlarını ilerletebilmek için Japonya ve Güney Kore gibi aktörlerle işbirliği yapmayı kaçınılmaz görmektedir. Vekaleten savaşların Ortadoğu ve Avrupa’dan sonra Asya-Pasifik’e de sıçrama tehlikesi vardır. Belirli bir blok seçmek durumunda kalan bölge devletleri, farkında olmadan savaşın içine doğru sürüklenmektedir. Güney Kore de blok siyasetinden uzak kalmayı başaramamıştır. Bu yüzden de Seul’ün yakın gelecekte Washington’la birlikte yeni ittifaklara doğru yelken açması sürpriz olmayacaktır.


[1] “Japan, South Korea Move to Mend Ties At Landmark Summit”, Al Jazeera, https://www.aljazeera.com/news/2023/3/17/japan-south-korea-move-to-mend-ties-at-landmark-summit, (Erişim Tarihi: 23.03.2023).

[2] “Japan PM Wants Summit with South Korea Next Week, Says Junior Coalition Party Head”, Reuters, https://www.reuters.com/world/asia-pacific/japan-pm-wants-summit-with-south-korea-next-week-says-junior-coalition-party-2023-03-07/, (Erişim Tarihi: 23.03.2023).  

[3] Strategy for a Free, Peaceful and Prosperous Indo-Pacific Region”, The Government of Republic of Korea, https://www.mofa.go.kr/viewer/skin/doc.html?fn=20221228060752073.pdf&rs=/viewer/result/202212, (Erişim Tarihi: 23.03.2023).

[4] Strategy for a Free…”, a.g.m.

[5] “South Korea Says Talks Underway on U.S. Nuclear Operations Planning”, Nikkei, https://asia.nikkei.com/Spotlight/N-Korea-at-crossroads/South-Korea-says-talks-underway-on-U.S.-nuclear-operations-planning, (Erişim Tarihi: 23.03.2023).

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.

Benzer İçerikler