Asya-Pasifik Bölgesi, küresel güvenliğin en kırılganlaştığı ve bu sebeple de uluslararası kamuoyunun dikkatini çeken bölgelerin başında gelmektedir. Bölgede Tayvan, Güney Çin Denizi, Kuril Adaları, Dokdo ve Takeshima Adaları, Güney Kore-Japonya arasındaki tarihsel sorunlar ve Japon işgaline yönelik tazminat davaları, Kore Yarımadası’ndaki istikrarsızlık gibi birçok sorunlu mesele bulunmaktadır. Bunların arasında özellikle de yarattığı tehdidin küreselliği açısından Kuzey Kore’nin nükleer ve balistik füze denemelerinin büyük endişeler yattığı söylenebilir.
Güney Kore, Kore Yarımadası’nın nükleer silahlardan tamamen arındırılması çalışmalarından ve Kuzey Kore’ye yönelik diyalog ve müzakere çağrılarından sonuç alamamaktadır. Pyongyang hem söylemlerini hem de eylemlerini sertleştirmekte ve tehditvari açıklamalara devam etmektedir. Bu nedenle de Seul, yeni bir yöntem arayışı içerisindedir. Tüm bunların temel nedeninin ise Güney Kore’nin ulusal ve bölgesel güvenliğini sağlanmak olduğu ifade edilebilir.
Dahası Kuzey Kore’nin çok büyük ve önemli bir nükleer güç olduğunu belirtmekte fayda vardır.[1] Pyongyang’ın sahip olduğu nükleer gücün hem bölgesel hem de küresel olarak önemli bir tehlike yarattığı söylenebilir. Bilhassa Güney Kore hem jeopolitik konumu hem coğrafi yakınlığı hem tarihsel düşmanlıkları hem de mevcut mücadeleleri nedeniyle bu tehlikeyi en yakından hisseden devletlerdendir. Çünkü Kuzey Kore ve Güney Kore, tarihsel geçmişi bulunan kritik problemlere sahiptir. Aynı zamanda bu iki ülke, aralarındaki sorunları gerek ideolojik farklılıkları gerekse de jeopolitik konumları nedeniyle hala aşabilmiş değildir. Dahası Pyongyang ile Seul arasındaki sorunlar artarak devam etmektedir.
Seul’un dış politikadaki arayışlarında Washington’un önemli bir yer tuttuğu ve Güney Kore’nin de bu sebeple Kuzey Kore’ye karşı söylemini sertleştirdiği öne sürülebilir. Seul’un söylemleri, yapıcı olmaktan çok uzaktır ve çözümden ziyade çatışmayı körüklemektedir. Çünkü Asya-Pasifik Bölgesi üzerine hayata geçirilen ve özellikle de ABD temelli vuku bulan müttefiklik ilişkileri, tatbikatlar ve söylemler, en nihayetinde Kuzey Kore’yi daha da provoke etmektedir.
Üstelik Kuzey Kore’nin sık sık balistik ve nükleer füze denemeleri gerçekleştirmesi[2] de gerilimi tırmandırmaktadır. Bunun yanı sıra ABD’nin ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) bölgede Pyongyang karşıtlığı kapsamında oluşturduğu ittifaklar da Kuzey Kore’yi provoke etmektedir. Ayrıca ABD ve NATO, bu ittifakları kurarak aslında Çin’i çevrelemeyi amaçlamaktadırlar. Fakat bunu yaparken küresel kamuoyuna Kuzey Kore bahanesini sunmaları, Pyongyang’ın “ötekileştirilmesine” hizmet etmekte ve provokatif bir etki yaratmaktadır.
Halihazırda Güney Kore ve Japonya, Asya-Pasifik Bölgesi’nde ABD’nin ve NATO’nun en güçlü müttefikleridir, denebilir. Bu konuda söz konusu devletlerin ortak tehdit algısının belirleyici rol oynadığı öne sürülebilir. Zira her iki aktör de aslında tarihsel olarak ciddi problemlere sahip ülkelerdir. Ancak müşterek güvenlik kaygılarının tarafları bir araya getirdiği görülmektedir.
Bahse konu olan durumun hem ABD hem de NATO’nun işine geldiği söylenebilir. Çünkü söz konusu birliktelik, bu aktörlerin bölgede sahip oldukları nüfuz açısından önemlidir. Tüm bunların yanı sıra Batı’nın Çin’i çevreleme ve Kuzey Kore’yi nükleer denemeler konusunda caydırma politikasında yine bölgedeki müttefiklerinin ve ittifaklarının önemi büyüktür.
Diğer taraftan Pyongyang yönetimi, ülkenin resmi devlet ideolojisi olarak adlandırılabilecek Juche politikası çerçevesinde güvenlik, ekonomi ve siyasi alanlarda bağımsız bir perspektif çizmeye çalışmaktadır. Zira Juche politikası, ülkenin kendi kendine yetebilmesi fikri üzerine temellendirilmiştir. Bu noktada da Kuzey Kore’nin nükleer programından vazgeçmeyeceği öne sürülebilir. Nitekim bu anlayışa göre, hükümetlerin peşinden gitmesi gereken bazı ilkeler vardır. Bunlar; siyasi bağımsızlık, ekonomide kendi kendine yetebilme ve ulusal savunma alanında kendini koruyabilecek kapasiteye ulaşmaktır. Kuzey Kore’nin neredeyse kuruluşundan itibaren devam ettirdiği nükleer programının da bu ilkeler çerçevesinde ülkenin büyük stratejisini oluşturduğu söylenebilir
Sonuç olarak Asya-Pasifik’teki tehditlerin hem niceliksel hem de niteliksel bakımdan artması, bölgede Batı’nın önemli bir müttefiki olan Güney Kore’nin dış politikada daha proaktif davranmasına yol açmıştır. Dolayısıyla Seul’un tehdit algılamaları değişmedikçe bu tutumun süreceği öngörülebilir.
[1] “Is It Time to Accept North Korea Is a Nuclear Power?”, Cable News Network World, https://edition.cnn.com/2022/10/28/asia/north-korea-nuclear-threat-solution-analysis-intl-hnk/index.html, (Erişim Tarihi: 01.08.2023).