Ermenistan-Azerbaycan Sınırında Provokasyon

Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik provokatif eylemleri, 10 Kasım 2020 tarihli ateşkes antlaşmasına rağmen devam etmektedir. Azerbaycan Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre, Azerbaycan-Ermenistan sınırındaki Kelbecer bölgesinde bulunan Azerbaycan mevzilerine Ermeni askerleri tarafından ateş açılmıştır. Buna karşılık Azerbaycan Ordusu’nun çeşitli önlemler aldığı belirtilmiştir. Nitekim sınırda yaşanan çatışmalarda 3 Ermeni asker ölmüş ve 2 Azerbaycan askeri de yaralanmıştır.

Bu kapsamda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Azerbaycan-Ermenistan sınırında yükselen tansiyonu ve söz konusu gerginliğin bölgeye yansımalarını alanın önde gelen uzman ve akademisyenlerinden alınan görüşler doğrultusunda dikkatlerinize sunmaktadır.

Dr. Öğr. Üyesi Emre OZAN (ANKASAM Türk Dış Politikası Danışmanı)

Konuya dair yaptığı değerlendirmede Dr. Öğr. Üyesi Emre Ozan, “Dağlık Karabağ’daki son savaşta Azerbaycan çok önemli kazanımlar elde etmiştir. Ateşkesin ardından Azerbaycan, bu kazanımlarını korumak amacıyla sınır güvenliğinin sağlanması, geri kazanılan bölgelerde kontrolün tesis edilmesi ve altyapının yeniden inşası gibi hedeflere yönelmiştir. Ermenistan ise büyük bir askeri yenilgi yaşamasından ötürü psikolojik savaş yürütmeye yönelmiştir. Mevzubahis saldırıları da bu kapsamda değerlendirmek gerekmektedir.” yorumunu yaptı.

Ozan, “Ermenistan Ordusu, savaşta büyük bir darbe almıştır. Bu yüzden toparlanması kolay değildir. Fakat bu tarz sınırlı ve provokatif saldırılarla iddialarını sürdürmeye, Azerbaycan’ın kazanımlarını elinden geldiğince değersizleştirmeye ve dezenformasyona başvurarak uluslararası alanda Azerbaycan üzerinde psikolojik üstünlük elde etmeye çalışmaktadır. Bu çabanın anlamlı bir sonuç doğurması mümkün değildir. Ancak ateşkesi riske attığı kesindir. Ufukta yeni bir çatışma görünmemektedir; fakat Karabağ Sorunu’nda kesin bir çözüme ulaşılmış da değildir. Dolayısıyla gerilimin tırmanması, yeniden çatışmaya yol açabilecek riskli bir durumdur.” diyerek açıklamalarını tamamladı.

Dr. Öğr. Üyesi Ramin SADIGOV (Bayburt Üniversitesi-İlahiyat Fakültesi)

Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Ramin Sadıgov, “10 Kasım 2020 tarihinde imzalanan ve Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki İkinci Karabağ Savaşı’nı bitiren ateşkes antlaşmasıyla birlikte iki ülke de belli yükümlülükler üstlenmiştir. Azerbaycan, savaş esnasında Karabağ bölgesini terk etmiş olan Ermenilerin tekrar buraya yerleşmesi konusunda herhangi bir sorun çıkarmama yükümlülüğünü üstlenmiş ve bunu yerine getirmiştir. Ancak Ermenistan, mağlup taraf olduğundan dolayı daha büyük sorumluluk altına girmiştir. Örneğin Ermenistan’ın Kelbecer, Laçin ve Ağdam’dan ordusunu geri çekmesi istenmiştir. Böylece Zengezur’dan da bir koridor açılacaktı.” dedi.

Sadıgov, “Geçen süreç içerisinde Ermenistan, Kerbecer, Laçin ve Ağdam’dan ordusunu çekse de ateşkes antlaşmasının bazı maddelerinin uygulanmadığı aşikardır. 44 gün süren savaşın ardından Ermenistan’daki istikrarsızlık kendisini daha belirgin bir şekilde göstermeye başlamıştır. Paşinyan’ın istifa etmesiyle erken seçime gidilmiş; lakin yaşanan gelişmelerin ardından Paşinyan, elini daha da güçlendirerek seçimlerden zaferle ayrılmıştır. Paşinyan’ın galibiyetiyle Ermenistan, özellikle de Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) desteğini alarak Azerbaycan’a karşı saldırgan tutumuna yeniden başlamıştır. Sınırda yaşanan gerginliklerin en büyük nedeni de budur.” dedi.

Sadıgov, “Asıl soru, Ermenistan’ın neden bu şekilde davrandığıdır. Paşinyan, Batı’ya çok yakın bir isimdir. Batı, uzun süredir Güney Kafkasya’da yer almaya çalışmaktadır ve Gürcistan’da bunu başarmıştır. Ermenistan üzerinden de Rusya’yı etkisizleştirmeye çalışmaktadır. Zira Ermenistan, adeta bir Rus toprağı gibidir. Sınırları Rus birlikleri tarafından korunmakta, ülke içinde binlerce Rus askeri bulunmakta ve topraklarında askeri üsler yer almaktadır. Ancak Ermenistan, Rusya’yla askeri işbirliği içerisindeymiş gibi gözükse de yüzü daha çok Batı’ya dönüktür ve Batı’yı bölgeye çekmek istemektedir.” açıklamasında bulundu.

Savaş sonrasında ABD’nin bölgeden uzak kaldığını hatırlatan Sadıgov, “Yeni ortaya çıkan jeostratejik durum, Batı’nın arzu ettiği şekilde sonuçlanmamıştır. Türkiye’nin Azerbaycan’la birlikte Şuşa Beyannamesi’ni imzalaması hem bölge ülkelerini hem de Batı’yı rahatsız etmiştir. Batılı güçler bölgeye girebilmek için çeşitli yollar aramaktadır. Bu yol da Paşinyan yönetiminden geçmektedir. Geçtiğimiz günlerde Paşinyan, Azerbaycan-Ermenistan sınırına Batılı barış güçlerinin yerleştirilmesi teklifinde bulunmuştur. Batı’nın bölgede bulunması hem Paşinyan’ın hem de Batılı güçlerin çıkarınadır. Çünkü Batı, Türkiye’nin bölgede etkin bir güç olmasını arzu etmemektedir. Bu durum da Ermenistan askerlerinin provokasyonlarına sebebiyet vermektedir.” dedi.

Sadıgov, “Şunu da söylemeliyiz ki; Avrupa Konseyi (AK) kısa bir süre önce Ermenistan’a 2,6 milyar avro hibe ayırmayı planladıklarını açıklamıştır. Mevzubahis paranın savaştan çıkan Ermenistan’ın yeniden kalkınması için kullanılacağı belirtilmiştir. Azerbaycan’a da yaklaşık 150 milyon avro civarında bir hibe ayrılmıştır. Ancak görüldüğü üzere, Ermenistan’a kıyasla bu hibe oldukça azdır.” yorumunda bulundu.

Sadıgov, dikkat çeken diğer bir hususun da son günlerde iki ülke arasında yaşanan çatışmaların özellikle iki noktada cereyan etmesi olduğunu ifade ederek, “Bu noktalardan biri, yoğun miktarda altın madeni bulunan Kelbecer iken; diğer nokta da Nahçıvan’ın Sederek bölgesidir. Ermeni askerlerin Kelbecer’e yaptıkları saldırıda direkt olarak Azerbaycan hedef alınmıştır. Bu bölgenin hedef olarak seçilmesinin nedeni de bölgeye Batılı askeri birlikleri çekmek ve buradaki altın madenini işleterek kazanç elde etmektir. Diğer bir neden de Azerbaycan’ın Kelbecer’e ulaşımının Rus Barış Gücü’nün kontrolü altındaki Ağadere yolu üzerinden sağlanmasıdır. Zikredilen bölge, yüksek dağlarla çevrilidir. Ermenistan, Azerbaycan’ın buraya askeri teknoloji ve teçhizatı ulaştıramadığını zannetmektedir. Bu yüzden de Erivan yönetimi, saldırı için bahse konu olan noktayı seçmiştir. Ancak Bakü, dilediği şekilde bölgeye askeri teknolojisini götürebilmektedir. Şu da belirtilmelidir ki; Azerbaycan, Ermenistan’a karşı bir müdahalede bulunmamaktadır. Yalnızca provokasyonlara cevap vermektedir.” dedi.

Son olarak Sadıgov, “Sederek bölgesinde de ateşkes sıklıkla bozulmaktadır. Bu da Ermenistan ve arkasındaki akıl ve zihniyetin Türkiye’ye bir gözdağı vermesidir. Çünkü Türkiye, Nahçıvan’ın garantörüdür. Ancak bu durumun herhangi bir hedefe ulaşamayacağı da bellidir. Şuşa Beyannamesi’yle birlikte Türkiye’nin Azerbaycan’a tam desteğini göstermesi, Ermenistan’ı ve diğer ülkeleri rahatsız etmiştir. Azerbaycan Ordusu, tüm provokasyonlar karşısında dikkatli adımlar atmaktadır. Unutulmamalıdır ki; Azerbaycan-Ermenistan sınırında yaşananlar, Karabağ’da Rusya’nın kontrolünde bulunan bölgelerde neler olup bittiğine dair meseleleri gündemden uzaklaştırmaktadır. Yani tüm gündem iki ülke arasında yaşanan sınır sorunlarına kaymaktadır. Ermenistan Ordusu içerisindeki Rusya yanlısı şahıslar ve gruplar da bundan yararlanmaktadır.” diyerek açıklamalarını tamamladı.

Coşkun BAŞBUĞ (Güvenlik ve Terör Uzmanı-Emekli İstihbarat Albayı)

Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik provokatif tutumunun giderek arttığını belirten Emekli Albay Coşkun Başbuğ, “Nikol Paşinyan’ın yeniden iktidara gelmesinin ardından bu saldırgan tavırlar artış göstermiştir. Çünkü söz konusu bölgede uygulanan geleneksel politikayı devam ettiren bir Paşinyan gerçeği ortaya çıkmıştır. Seçim öncesinde Batı’dan aldığı destekle Ermenistan’ı savaşa sürükleyen Paşinyan, bölgede gerilimin zirve yaptığı bir süreç yaşanmasına neden olmuştur. Halk ve ordu, savaşta alınan ağır yenilginin faturasını Paşinyan’a kesmiştir. Fakat gelişen süreç içerisinde birtakım siyasi çalkantılar yaşanmış ve ardından Batı yanlısı politikaları tercih eden Ermeni halkı, Paşinyan’ı yeniden Başbakan seçmiştir. Bu da Ermenistan’ı daha önce olduğu gibi Batı’ya yakın bir politika izlemeye yöneltmiştir.” dedi.

Başbuğ, “Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik kışkırtıcı tavrında Batı’nın önemli bir rolü olduğu bilinen bir gerçektir. Zira emperyalist yapı gerek Kıbrıs’ta gerek Irak’ta gerekse de Suriye’de ağır darbeler almıştır. Sersemleyen küreselciler şimdilerde bu darbeleri savuşturmanın derdine düşmüş durumdadır. Paşinyan’ın Batı’dan aldığı desteğin ve kazandığı seçiminin hoyratlığı bize göstermektedir ki; Ermenistan, saldırgan tutumunu devam ettirecektir. Ancak bu kez Paşinyan’ın hesaba katmadığı bir şey vardır: Geçmişte Ermenistan’ın yanında konumlanan Rusya, bu kez aynı desteği vermeyecektir. Yani yeni bir Azerbaycan-Ermenistan Savaşı yaşandığında Moskova, ağırlığını Azerbaycan’dan yana kullanacaktır.” diyerek açıklamalarını tamamladı.

Cavid VELIYEV (Uluslararası İlişkiler Analiz Merkezi)

Ermenistan’ın provokasyonlarının üç nedeninin bulunduğunu belirten Cavid Veliyev, “İlk olarak Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 44 gün süren İkinci Karabağ Savaşı’nın ardından Azerbaycan için meselenin kapandığını ve bir sorun kalmadığını açıklamıştır. Ancak Ermenistan, bu tarz ihlallerde bulunarak Azerbaycan’la aralarındaki sorunun bitmediği mesajını vermeye çalışmaktadır.” yorumunda bulundu.

44 günlük savaşı bitiren 10 Kasım 2020 tarihli ateşkes antlaşmasının Ermenistan tarafından kabul edilmek istenmediğini vurgulayan Veliyev, “Erivan, mevzubahis antlaşmayı değiştirmek istediğinin sinyallerini vermektedir. Özellikle de son günlerde Ermenistan basınının da desteğiyle mevzubahis durumun ortadan kaldırılabileceği düşünülmektedir. Ermenistan’daki bazı uzmanlar; Türkiye, Azerbaycan ve Rusya tarafından çevrelendiklerini ve bu üçlü kuşatmaya başta Fransa olmak üzere Batı’nın desteğiyle karşı koyabileceklerini ifade etmektedir.” dedi.

Veliyev, “Üçüncü ve son neden ise Azerbaycan’ın işgalden kurtarılmış topraklarının yeniden yapılandırılmasına karşı Ermenistan’ın bir tehdit oluşturmak istemesidir. Burada üç yönlü bir süreç devam etmektedir: İşgalden kurtarılmış topraklar yeniden yapılandırılmakta, Birinci Karabağ Savaşı sonunda evlerini terk etmiş 1 milyona yakın göçmenin geri dönmesi için çalışılmakta ve Azerbaycan devamlı olarak yurt dışından gazetecileri, uzmanları ve diplomatları bölgeye davet ederek buradaki mevcut durumu göstermektedir. Ermenistan ise buna karşılık provokasyonlarda bulunarak söz konusu bölgenin güvenli olmadığı imajını oluşturmaya çalışmaktadır. Böylelikle Azerbaycan’ın politikalarını engellemek istemektedir.” diyerek açıklamalarını tamamladı.

Hulusi KILIÇ (Emekli Büyükelçi)

Emekli Büyükelçi Hulusi Kılıç, “Ermenistan’ın saldırgan politikasını devam ettirmesi, 10 Aralık 2020 tarihli üçlü mutabakatla sağlanan bölgedeki barış ve istikrarı tehdit etmektedir. Kelbecer bölgesinde yaptıkları terör saldırıları, Ermenistan siyasi yönetiminin aklını başına almadığının son somut göstergesidir.” dedi.

Kılıç, “Esasen bu tür terör eylemleri, Erivan’ın Bakü’yle barış anlaşması imzalamak istemediği mesajını vermektedir. Azerbaycan, Ermenistan’la ortak sınırların belirlenmesini talep ederken; Erivan’ın bunu istemediği ve bu konuda Bakü’de bir bezginlik yaratmaya çalıştığı anlaşılmaktadır. Zira Ermenistan, yaklaşık 30 yıl Karabağ bölgesinde işgalci sıfatıyla sınır olmadan varlığını sürdürmüştür.” ifadelerini kullandı.

Kılıç, “Bu bağlamda Azerbaycan’ın görüşme arzusu yok oluncaya kadar Ermenistan’ın sınır ihlallerini devam ettirme niyetinde olduğu görülmektedir. Bakü, işgale son verdikten sonra Ermenistan’la sınırlarının belirlenmesi sürecini başlatmak istemektedir. Ancak Erivan’ın buna hazır olmadığı açıkça görülmektedir. Moskova’nın bu konuda sürdürdüğü arabuluculuk girişimi de henüz sonuç vermemiştir. Bu süreçte Paşinyan’ın Rusya yerine Fransa’yı arabulucu olarak konumlandırma çabası içerisinde olduğu görülmektedir. Zira Paşinyan, Rusya’nın kendisine baskı yaptığını görmekte ve Paris’in mesnetsiz Ermeni tezlerini savunmasından ötürü Azerbaycan’ın bu öneriyi kabul etmeyeceğini bilmektedir. Sonuç olarak Erivan yönetiminin hala geçmişte yaşadığını, ortadaki yeni gerçeği kabul etmek istemediğini ve sorunun çözümsüz kalmasından yana olduğunu söyleyebiliriz.” diyerek açıklamalarını tamamladı.

Elnur ENVEROĞLU (Eurasia Diary)

Konuya dair yaptığı açıklamalarda Gazeteci Elnur Enveroğlu, “Öncelikle belirtmek isterim ki; Ermenistan, son günlerde hem Nahçıvan hem de Kelbecer’de ateşkesi defalarca ihlal etmiş ve etmeye devam etmektedir. Bu kapsamda Ermenistan, çeşitli provokasyonlarda bulunmaktadır. Zaten bu yüzden de Azerbaycan Ordusu misilleme yapmaktadır.” ifadelerini kullandı.

Enveroğlu, “Hem savaş alanında hem de masada başarısız olan Ermenistan, İkinci Karabağ Savaşı sonrasında oluşan statükoya çeşitli bahanelerle itiraz etmektedir. Bu durum, sınırın çizilmesini geciktirme ve Azerbaycan tarafını kışkırtma çabası olarak da nitelendirilebilir. Çünkü Ermenistan’ın savaşma yetisi bulunmamaktadır ve mevcut hükümetin güvendiği tek yer Avrupa’dır. Daha doğrusu Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki sınır sorunlarına müdahale etmek isteyen Fransa’dır. Kuşkusuz Fransa ve diğer Batılı güçler, Türkiye’nin Güney Kafkasya’daki siyasi ve askeri etkisinden rahatsızdır. Paşinyan yönetiminin istikrarsızlığı, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki üçlü ulaşım ve iletişim çalışma grubunun askıya alınmasına bile yol açmıştır.” dedi.

Aynı durumun Rusya için de geçerli olduğunu dile getiren Enveroğlu, “Ermenistan, Batı’ya ne kadar güvenirse güvensin; Rusya dışında hiçbir ülke, ona yakın olamayacaktır. Bugün Rusya, Ermenistan’daki tek söz sahibidir. Karabağ’da ve sınırdaki provokasyonlarda Rusya’nın önemli bir rol oynadığını düşünüyorum. Moskova, Ankara’nın bölgedeki en büyük rakibidir. Kremlin, Zengezur Koridoru’nun Türkiye’nin etkisini Orta Asya’ya kadar uzatacağını bilmektedir. Bu nedenle Rusya, Ermenistan’ı sınırda bu tür provokasyonlar yapması için teşvik etmektedir.” diyerek değerlendirmelerini tamamladı.

Özge ELETEK
Özge ELETEK
Özge Eletek 1999 yılında İzmir’de doğdu. İlk ve orta öğretim hayatını İzmir’de tamamlayan Eletek, 2021 yılında Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Çeşitli düşünce kuruluşlarında birçok konferans ve seminere katılan Eletek, Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi’ndeki stajını sürdürmektedir. Halihazırda Dokuz Eylül Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimini sürdürmektedir.