Tarih:

Paylaş:

Moldova Protestoları ve Tahıl Koridoru Tartışmalarının Görünmeyen Yüzü

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

28 Şubat-1 Mart 2023 tarihlerinde Moldova’nın başkenti Kişinev’de hükümet karşıtı protestolar düzenlenmiş ve binlerce kişi sokağa çıkarak uygulanan politikalara itirazını dile getirmiştir. Moldova Hükümeti ise polisin müdahalede bulunduğu söz konusu gösterilerden Rus yanlısı Shor Partisi’ni sorumlu tutmuştur.[1]

Bu anlamda Moldova’da hükümet karşıtı gösterilerin meydana gelmesinin son derece önemli bir gelişme olduğunu ifade etmek gerekmektedir. Nitekim olayların ardından çeşitli kaynaklar tarafından bahse konu ülkede Rusya yanlısı bir devrimin ya da askeri darbenin yaşanabileceği iddia edilmiştir.[2] Bu noktada protestolara binlerce insanın katılması ve Moldova siyasetinde Rus yanlısı olarak nitelendirilen bir partinin etkinliğinin ve kitleleri harekete geçirerek sokağı yönlendirebilme kapasitesinin gün yüzüne çıkmasının son derece mühim bir hadise olduğu vurgulanmalıdır. Çünkü yaşananlar, Moskova’nın Batı yanlısı politikalarıyla gündeme gelen Kişinev’e yönelik uyarısı şeklinde yorumlanabilir. Bir diğer ifadeyle Rusya gerek Transdinyester’deki statünün korunması gerek Kişinev’in Bükreş’e bağlanma tartışmalarının sonlandırılması gerekse de Moldova’nın Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne (NATO) yönelmesi hususunda mesaj vermek istemiş olabilir.

Bahsi geçen durumu açmak gerekirse, Transdinyester’de Moskova yanlısı ayrılıkçıların bulunduğu ve Rus Barış Gücü’nün görev yaptığı hatırlatılmalıdır. Ancak Rusya, NATO’nun genişleme sürecinin kendisinin Karadeniz üzerinden kuşatılması anlamına geldiğini de düşünmektedir. Nitekim Rusya’nın Ukrayna’ya gerçekleştirdiği askeri müdahalenin nedenlerinden biri de budur. Dolayısıyla Moldova’nın NATO’ya yönelmesi veya NATO üyesi Romanya’yla birleşmesi gibi gelişmeler, Moskova’nın kuşatılmışlık algısının pekişmesine hizmet etmektedir. Böylesi bir gelişmenin yaşanması halinde Rusya’nın Ukrayna’nın ardından Transdinyester’e müdahalede bulunabileceği dahi öne sürülmektedir. Yani Rusya’nın parmağının bulunduğu protestolar üzerinden Moldova Hükümeti’ne baskı yapmayı seçtiği ifade edilebilir.

Bununla birlikte Moldova’da askeri darbe gerçekleşmesi olasılığı da her ne kadar konuşulsa da çok gerçekçi bir senaryo değildir. Nitekim söz konusu ülkenin bağımsızlığını kazanmasının ardından askeri-güvenlik bürokrasisini Transdinyester Sorunu’ndan mütevellit Moskova’ya mesafeli bir eğilim üzerinden kurguladığı bilinmektedir. Mevcut durumda da ülke, NATO’ya yönelmektedir. Dolayısıyla Rusya’nın Moldova’da bir askeri darbe organize edebilecek kapasitede olmadığı düşünülmektedir.

Bir diğer seçenek ise Rusya’nın Transdinyester’e askeri müdahale gerçekleştirebileceği şeklindedir. Bu yüzden de zaman zaman Rus yetkililer, özellikle de Transdinyester’deki Rus Barış Gücü’nün hedef alınması halinde buna misliyle karşılık verileceğini belirtmektedir. Ayrıca Kremlin’den dönem dönem Ukrayna’nın Transdinyester’i hedef alabileceği şeklinde ifadeler de gelmektedir. Esasen bu tarz çıkışlar üzerinden Moskova, Transdinyester’e müdahalede bulunabileceği, yani Rusya-Ukrayna Savaşı’nın alanının genişleyebileceği imasında bulunmakta ve kendi olası müdahalelerine meşru gerekçe yaratmaya çalışmaktadır. Bu nedenle de son dönemde Rus yetkililerin Moldova temalı açıklamalarının arttığı görülmektedir. Fakat Rus Barış Gücü’nün bölgede bulunduğu realitesi göz önüne alındığında, Moskova’nın Transdinyester’deki statüyü değiştirmek istemeyeceği de ifade edilebilir.

Kuşkusuz Moskova’nın Moldova’ya ilişkin çıkışlarındaki artış, Batılı devletlerin Kiev yönetimine yönelik askeri yardımları arttırmasıyla yakından ilişkilidir. Tahmin edileceği üzere mevzubahis yardımlar, Rusya’da büyük rahatsızlık yaratmaktadır. Bu yüzden de Kremlin, nükleer silahlar, enerji, gıda krizi ve savaşın alanının genişlemesi gibi çeşitli konulara değinerek elini yükseltmektedir.

Bu anlamda Rusya’nın gıda krizini tetikleme yönündeki açıklamaları da Transdinyester Sorunu’ndan bağımsız okunamayacak mahiyettedir. Dolayısıyla 3 Mart 2023 tarihinde Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın Tahıl Koridoru hakkında yaptığı açıklama oldukça mühimdir. Söz konusu açıklamada Moskova yönetimi, Tahıl Koridoru’na ilişkin anlaşmanın sağlıklı bir şekilde işlemediğini ve Batılı devletlerin Rusya ile Birleşmiş Milletler arasında imzalanan muhtırayı sabote ettiğini öne sürmüştür.[3]

Anlaşılacağı gibi, Rusya’nın Tahıl Koridoru üzerinden verdiği temel mesaj, tahıl ihracatındaki beklentisinin karşılanmadığı ve bu nedenle de gıdayı bir pazarlık unsuruna çevirebileceğidir. Dolayısıyla Rusya, küresel düzeyde gıda krizini tetikleyebileceği imasında bulunmaktadır. Lakin mesele, bununla sınırlı değildir. Zira Tahıl Koridoru mevzusu, Transdinyester Sorunu’nun geleceği bakımından da mühimdir. Çünkü Tahıl Koridoru ve özellikle de Odessa Limanı’nın açık kalması, bir noktada Rusya tarafından Moldova’ya ve Batı’ya savaşın Transdinyester’e sıçramayacağı yönünde verilen bir güvencedir. Bu sebeple Tahıl Koridoru’nun geleceğinin tartışmaya açılması, savaşın alanının genişlemesi ve Moldova’nın toprak bütünlüğünü tehdit edecek şekilde Transdinyster’in çatışmaların yaşandığı bir alana dönüşmesi sonucunu doğurabilir.

Öte yandan böylesi bir senaryonun Rusya açısından rasyonel gözükmediği de belirtilmelidir. Çünkü yukarıda da ifade edildiği üzere Transdinyester’deki mevcut statüko, Rusya’nın çıkarlarına uygundur. Kremlin’in bu statükoyu değiştirmek isteyeceği düşünülmemektedir. Zira çatışmaların başlaması halinde işlerin Moskova’nın planladığı gibi gideceğinin garantisi yoktur. Ukrayna, bunun en canlı örneğidir. Üstelik Ukrayna’daki savaşta bile personel ve mühimmat sıkıntısı yaşayan Rusya’nın Moldova’yla ilgisini ve enerjisini daha fazla dağıtacağı da öngörülebilir.

Tüm bunlara ek olarak Moldova’nın NATO üyesi olmamasına rağmen ittifakın bir parçası olan Romanya’yla birleşme eğilimine sahip olması da Transdinyester’e yönelik Rus müdahalesi seçeneğini rasyonaliteden uzaklaştırmaktadır. Zira Kişinev’in Romanya’ya bağlanma kararı alması ve söz konusu kararın Bükreş tarafından tanınması halinde, Romanya’nın NATO Antlaşması’nın beşinci maddesini işletmesi ihtimali vardır. Bu da Üçüncü Dünya Savaşı’na evrilecek bir Rusya-NATO Savaşı’na kapı aralayabilir. Devletlerin son kertede kendi ulusal çıkarlarına, kapasitelerine, potansiyellerine ve sınırlılıklarına bakarak karar alan rasyonel birimler olduğu düşünüldüğünde, böylesi bir savaşın Moskova için akılcı olmadığı öne sürülebilir. Buna rağmen Moskova’nın Transdinyester’e ilişkin imalarda bulunmayı sürdüreceği de aşikardır. Bu ise daha ziyade Batı’ya Rusya’nın Ukrayna’da yenilmesi durumunda, tüm dünyanın kaybedeceği mesajının verilmesi şeklinde okunabilir. Yani Moskova, Batı’ya karşı pazarlık noktasında elini yükseltmekte ve savaşın alanının genişleyerek çatışmaların başka ülkelere sıçrayabileceği imasında bulunmaktadır.

Sonuç olarak Rusya, Tahıl Koridoru üzerinden hem gıda krizini derinleştirebileceği hem de Transdinyester’e saldırabileceği imasında bulunsa da bu gerçekçi değildir. Zaten Tahıl Koridoru’nu pazarlık unsuru olarak kullanan Rusya’nın çıkışlarına rağmen Tahıl Koridoru’na ilişkin anlaşma iki ay süreliğine uzatılmıştır. Ancak Kişinev’deki protestolar, Rusya’nın Moldova Hükümeti’nin jeopolitik tercihlerini sınırlandırmaya dönük baskısını arttırabileceğine de işaret etmesi bakımından oldukça mühimdir. Tüm bu hususlar ise Moldova bağlamında Transdinyester Sorunu’nun daha sık konuşulacağını göstermektedir.


[1] “Does Russia Have Plans for a Coup in Moldova? Anti Government Protest in Moldova’s Chișinău”, Poland Daily 24, https://polanddaily24.com/does-russia-have-plans-for-a-coup-in-moldova-anti-government-protest-in-moldovas-chisinau/politics/19342, (Erişim Tarihi: 03.03.2023).

[2] Aynı yer.

[3] “В МИД РФ заявили, что зерновая сделка не работает”, AİF, https://aif.ru/politics/world/v_mid_rf_zayavili_chto_zernovaya_sdelka_ne_rabotaet, (Erişim Tarihi: 04.03.2023).

Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN, 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2017 yılında Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu ‘’Uluslararası Güç İlişkileri Bağlamında İkinci Dünya Savaşı Sonrası Hegemonik Mücadelelerin İncelenmesi’’ başlıklı teziyle almıştır. Doktora derecesini ise 2021 yılında Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı‘nda hazırladığı “İmparatorluk Düşüncesinin İran Dış Politikasına Yansımaları ve Milliyetçilik” başlıklı teziyle alan Başaran’ın başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, İran araştırmaları ve Afganistan çalışmalarıdır. Başaran iyi derecede İngilizce ve temel düzeyde Farsça bilmektedir.