QUAD Gölgesinde Artan Hindistan-Rusya Askeri İşbirliği

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Hindistan ve Rusya, dünyanın önde gelen güçlü ülkeleri arasında yer almaktadır. Hindistan, Çin’den sonra Asya’nın en büyük ikinci ekonomisi durumundayken; Güney Asya’nın da en büyük ekonomisi konumundadır. Rusya ise Avrasya’nın askeri ve siyasi açıdan en güçlü devleti olarak bilinmektedir. 1971 senesinde imzalanan Dostluk Antlaşması bağlamında Soğuk Savaş esnasında oldukça iyi bir siyasi, askeri ve ekonomik ilişkiler kuran Hindistan ve Rusya, Sovyetler Birliği’nin dağılması ve 1992 yılında Rusya Federasyonu’nun kurulmasıyla birlikte bir ayrışma sürecine girmiştir.

Yeni Delhi, 2000’li yılların başında Batı’ya ve özellikle de Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) yaklaşmayı tercih etmiştir. Bununla birlikte uluslararası konjonktürde meydana gelen değişimler, yaygın şekilde tırmanışa geçen güvenlik krizleri ve dünyanın çeşitli coğrafyalarında Devletü’l Irak ve’ş Şam (DEAŞ) gibi aşırılık yanlısı terörist grupların yükselişi, Hindistan’ın yeni bir yol haritası çizmesini gerektirmiştir. Bu rotanın belirlenmesi esnasında ise ABD’nin Afganistan’ı işgali ve Çin’in hızlı ekonomik büyümesi de etkili olmuştur. Tam da bu sebeplerin doğduğu ve doğmaya başladığı bir dönemde, 2012 senesinde, Hindistan Başbakanı Narendra Modi göreve başlamıştır. Modi’nin iktidara gelmesiyle birlikte Yeni Delhi, Moskova’yla ilişkileri yeniden geliştirmeye başlamıştır.

Bu süreçte Hindistan’ın hızla yükselen ve giderek daha iddialı hale gelen Çin’le olan sorunları, Yeni Delhi’nin Pekin’e karşı uyguladığı tarafsızlık politikasını değiştirmesine sebebiyet vermiştir. Hindistan, Çin’i dengelemek için yüzünü kaçınılmaz şekilde ABD’ye ve Asya-Pasifik bölgesindeki müttefiklerine dönmüştür. Washington’un söz konusu yönelimin farkına varması, Hindistan’ın ABD nezdindeki stratejik önemini arttırmasını beraberinde getirmiştir. Bu durum, Donald Trump yönetiminin Hindistan’ı, Washington’un “yeni Hint-Pasifik” stratejisinin merkezine koyma kararına dahi yansımıştır.[1]

Yeni Delhi’nin QUAD’a dahil olması, çok önemli bir gelişme şeklinde değerlendirilmiştir. Çünkü Hindistan’ın her durumda ABD’nin Hint-Pasifik stratejisinin temel aldığı kritik sütunlarından olduğu açıktır. Bu nedenle Hindistan’ın ileriye dönük Hint-Pasifik tartışmalarında belirgin şekilde bulunması şaşırtıcı değildir. Ancak Hindistan için QUAD; diplomatik işbirliği, küresel kamu mallarının üretiminde koordinasyonun düzenlenmesi ve daha büyük kurallara dayalı düzeni güçlendirebilecek kolektif bir varlık yaratmak için araçtır. Yani diğer üyelere nazaran Yeni Delhi, QUAD’ı askeri bir ittifak olarak görmemektedir.[2]

Bununla birlikte Hindistan için asıl sorun, Çin’le uzun süredir devam eden ve güvenlik, diplomatik ve ekonomik boyutları bulunan ihtilaftır. Aslında Hindistan’ın Hint-Pasifik vizyonu, daha çok Hint Okyanusu’na dayanmaktadır. Mevzubahis vizyon, Çin’in güçlü olduğu ve ABD, Avustralya ve Japonya için endişe yarattığı Pasifik Okyanusu’yla çok fazla ilgilenmemektedir.

Hindistan için Hint-Pasifik perspektifi, Afrika’nın doğu kıyısından Pasifik’in doğusuna ve güneyine kadar uzanmakta ve Ortadoğu’nun da bir kısmını da içermektedir. Buna karşılık ABD’nin Hint-Pasifik stratejisine ise Afrika ve Ortadoğu dâhil değildir. Diğer taraftan Hindistan, QUAD’ın Çin karşıtı bir “demokrasiler ittifakı” olarak algılanmasından da rahatsızlık duymaktadır.

Yeni Delhi, Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra bağlantısızlığı söylemsel düzeyde reddetmiş; fakat yine de herhangi bir ülke veya grupla ittifaka girmeye istekli olmamıştır. Mevcut durumda ise Hindistan, Çin’in yükselen bir güç olmasından kaygı duymaktadır. Buna rağmen Çin’in 2021 senesinde ABD’yi geçerek bir numaralı ticaret ortağı haline geldiği gerçeğiyle de karşı karşıya kalmaktadır.[3]

Öte yandan Doğu Ladakh’ta 2020 yılının yaz aylarında yaşanan Çin-Hindistan sınır krizi, Yeni Delhi’nin Moskova’ya bağımlılığını arttırmıştır. Krizin başlarında Hindistan Savunma Bakanı Rajnath Singh, Moskova’ya seyahat etmek, Rus savunma yetkilileriyle görüşmek, acil yedek parça ve ekipman tedarikini sağlamak, yeni savaş uçakları satın almak ve silah alımlarının hızlandırılmış transferini aramak için salgın koşullarına rağmen Rus muhataplarıyla görüşmüştür. Ayrıca Yeni Delhi, 2017 senesindeki Doklam Açmazı sırasında yaptığına inanıldığı gibi, sınır çatışmalarını Hindistan’ın lehine olan durumdayken sonlandırmasına yardımcı olma potansiyeli bulunan bir kriz yöneticisi olarak Rusya’dan yardım istemiş olabilir.[4] Dahası Hindistan, dünyanın en büyük silah ithalatçılarından biridir. Ülkenin askeri ihtiyaçları, 100 milyar dolarlık askeri modernizasyon programının bir parçası olarak savaş uçaklarından denizaltılara kadar uzanmaktadır.

Rusya’nın Hindistan’a silah satışı, Sovyetler Birliği ile Hindistan’ın 1971 senesinde anlaşma imzalamasından beri ikili ilişkilerin temel dayanağı olmuştur. Hindistan Savunma Kuvvetleri’nin %60’ından fazlası Rus silahlarıyla donatılmıştır. Hindistan’ın silah ihracatçısı olma hırsı, silah üretiminde neden Rusya’yla işbirliği yaptığını da açıklamaktadır. İki ülke, “Brahmos” füze sisteminin imalatı ve  SU-30 uçakları ile T-90 tanklarının lisanslı üretiminde işbirliği yapmaktadır. Edinilen bilgilere göre, tam teknoloji transferini içeren AK-203 tüfeklerinin ortak üretiminin yapılması da planlanmaktadır. Buna ek olarak Hindistan’ın Rusya’nın S-400 füze sistemini satın alma kararı, silah tedarikçilerini çeşitlendirerek askeri ve diplomatik seçeneklerini en üst düzeye çıkarma arzusunu yansıtmaktadır.[5]

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün bir raporuna göre, 2016-2020 yılları arasındaki Rus silah ihracatının yaklaşık %23’ü Hindistan’a gerçekleştirmiştir.[6] Öte yandan askeri ve teknik işbirliği, zaman içinde test edilmiştir ve ikili ortaklığın temel taşı olmaya devam etmektedir. İkili Savunma Anlaşması, 2031 yılına kadar 10 yıl daha uzatılmıştır. Rusya, Çin’in Galwan saldırısının ardından Singh’in 2020 yılının Eylül ayında Moskova’yı ziyareti sırasında talep ettiği temel askeri teçhizatı sağlamayı sürdürmektedir. Bu ise Çin’in Hindistan’a yönelik önemli maddelerin tedarikini erteleme talebine rağmen gerçekleşmektedir.[7]

Hindistanlı diplomatlar, S-400 satın alma kararının ülkenin ünlü “stratejik özerklik” uygulamasını desteklediğini ve ABD’nin buna saygı duyması gerektiğini açıklamıştır. Trigunayat, Hindistan’ın büyük savunma bütçesinin de ona stratejik avantaj sağladığını söylemiştir.

Savunma düşünce kuruluşu Sipri’nin bir raporuna göre ise Hindistan, küresel savunma ticaretinin yaklaşık %10’unu oluşturan dünyanın en büyük ikinci silah ithalatçısıdır. Moskova, Hindistan’ın portföyünü çeşitlendirme ve yerli savunma üretimini artırma kararı nedeniyle payı düşmesine rağmen Hindistan’ın en büyük silah tedarikçisi olmaya devam etmektedir.[8] Putin, bu askeri işbirliğini şu şekilde değerlendirmektedir: [9]

“Hindistan’la savunma ilişkimizin son yıllarda önemli ölçüde genişlediğini ve derinleştiğini biliyoruz. Sahip olduğumuz geniş ve derin ilişki, önemli bir savunma ortağı statüsüyle orantılı olarak gelişmiştir. Savunma ilişkimizdeki bu güçlü ivmenin devam etmesini bekliyoruz. Hindistan’la stratejik ortaklığımıza kesinlikle değer veriyoruz”.

Rusya’nın Ulusal Güvenlik Stratejisi, 2021 yılının Temmuz ayında yayınlanan bilgilere göre, Yeni Delhi’yle ilişkileri “özel imtiyazlı stratejik ortaklık” olarak tanımlamakta ve bunları Rusya-Çin ilişki ağlarının anlatıldığı paragrafta tartışmaktadır. Son zamanlarda Modi, Hindistan’ın Rusya’nın Uzak Doğu’sundaki ekonomik projelere ilgisini göstermiş ve böylece Yeni Delhi’nin “Doğuya Bakış” politikasını Vladivostok’a kadar genişletmiştir.

Ayrıca Washington’ın itirazları üzerine Hindistan, yıl sonundan önce teslim edilmesi gereken Rus yapımı S-400 hava savunma sistemlerini satın almıştır. Üstelik Modi, Rusya’nın en iyi nişanı olan St. Andrew Nişanı’na layık görülen dört yabancı liderden biridir. Ruslar, Hindistan’ı kendi uluslarının neredeyse sorunsuz bir ilişkiye sahip olduğu, güvenilir bir dost şeklinde görmektedir. Hintlilerin çoğu ise Rusya’yı, Hindistan’ın yetmiş beş yıllık bağımsızlığı boyunca ülkelerine hiçbir zaman zarar vermediği kanıtlanmış bir dost olarak görmektedir.[10]

Hindistan’ın dış politikasının tarihine bakıldığında, Doğu ile Batı arasındaki dengeleyici ilişkilerin Yeni Delhi’nin bağımsızlığından bu yana politika yapımında ön planda olduğu görülmektedir. Ancak Hindistan Hükümeti’nin bir denge oluşturma ve kurma çabaları, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana yoğunlaşmıştır. Hindistan’ın ABD’yle derin stratejik ortaklığına rağmen Yeni Delhi, Washington’a karşı güvensizlik hissetmektedir. Bu güvensizliğin nedenlerinden biri, tarihi boyunca Yeni Delhi için her zaman ciddi bir tehdit olan Pakistan ile ABD arasındaki ilişkidir.

Bahse konu olan dengeyi göz önünde bulunduran ABD, Hindistan’a yönelik tehditlerinin hiçbir şekilde operasyonel olmadığının ve Yeni Delhi’nin Moskova’yla ilişkilerini daha da derinleştirmesine yol açtığının farkına varmıştır. Rusya ise Hindistan’a çeşitli nedenlerden ötürü ihtiyaç duymaktadır. Rusya’nın 2014 senesinin Şubat ayında Kırım’ı ilhak etmesinin ardından uygulanan uluslararası izolasyondan kurtulmak için Hindistan gibi aktörlere ihtiyacı vardır. Mokova’nın bu durumu, Hindistanlı yetkililerin bundan faydalanmasını sağlamıştır. Genel olarak Narendra Modi’nin başbakanlığı, taraflar arasındaki münasebetler bakımından göreceli bir başarı dönemi olarak kabul edilebilir. Ancak Ruslar, Hindistan’ı hâlâ bölgesel ve uluslararası bir stratejik ortaktan ziyade; stratejik bir rakip olarak görmektedir.


[1] C. Raja Mohan, “Are Indo-Russian Ties the Next Casualty of Great-Power Shifts?”, Foreign Policy, https://foreignpolicy.com/2021/09/07/india-russia-modi-putin-geopolitics-china-pakistan-afghanistan-brics/, (Erişim Tarihi: 17.12.2021).

[2] Ashley J. Tellis, “India, Russia, and the Quad: Russia’s Place in the Indo-Pacific”, Carnegie Moscow Center, https://carnegiemoscow.org/commentary/84179, (Erişim Tarihi: 17.12.2021).

[3] Manjari Chatterjee Miller, “The Quad, AUKUS, and India’s Dilemmas”, Council on Foreign Relations, https://www.cfr.org/article/quad-aukus-and-indias-dilemmas, (Erişim Tarihi: 17.12.2021).

[4] Sameer LaLwani, “The Influence of Arms Explaining the Durability of India–Russia Alignment”, Journal of Indo-Pacific Affairs, 4(1), 2021, s. 7.

[5] Anita Inder Singh, “India Must be Realistic About Russia Relations”, The Interpreter, https://www.lowyinstitute.org/the-interpreter/india-must-be-realistic-about-russia-relations, (Erişim Tarihi: 17.12.2021).

[6] Saheli Roy Choudhury, “India and Russia Broaden Defense Ties Despite Potential Risk of U.S. Sanctions”, CNBC Newsletters, https://www.cnbc.com/2021/12/07/india-russia-broaden-ties-and-military-cooperation.html, (Erişim Tarihi: 17.12.2021).

[7] Ashok Sajjanhar, “How Putin’s Delhi Visit Has Reinvigorated A Time-Tested Partnership between India and Russia”, Firstpost, https://www.firstpost.com/india/how-putins-delhi-visit-has-reinvigorated-a-time-tested-partnership-between-india-and-russia-10201111.html, (Erişim Tarihi: 17.12.2021).

[8] Vikas Pandey, “Vladimir Putin: What Russian President’s India Visit Means For World Politics”, BBC News, https://www.bbc.com/news/world-asia-india-59515741, (Erişim Tarihi: 17.12.2021).

[9] Arul Louis, “Putin’s Visit to India Clouds Timing of India-US Ministerial Dialogue”, The Business Standard, https://www.business-standard.com/article/current-affairs/putin-s-visit-to-india-clouds-timing-of-india-us-ministerial-dialogue-121112400246_1.html, (Erişim Tarihi: 17.12.2021).

[10] Dmitry Trenin, “Russia-India: From Rethink to Adjust to Upgrade”, The Moscow Times, https://www.themoscowtimes.com/2021/12/06/russia-india-from-rethink-to-adjust-to-upgrade-a75743, (Erişim Tarihi: 17.12.2021).

Dr. Seyedmohammad Seyedi ASL
Dr. Seyedmohammad Seyedi ASL
Seyedmohammad Seyedi Asl, 2008 yılında Urmiye Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Klimatoloji Bölümü’nden mezun olmuştur. 2012 yılında Tahran Üniversitesi Coğrafya Fakültesi Jeopolitik Bölümü’nde savunduğu “Explanation of Geopolitical Relationships of Iran and Azerbaijan Republic with Constructivism Approach” başlıklı teziyle yüksek lisans derecesini almaya haz kazanmıştır. 2021 yılında Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu “İran’ın Dış Politikasında Şia Mezhep Faktörün Etkisi ve Kullanımı: Jeopolitik Bir Değerlendirme” başlıklı teziyle doktora eğitimini tamamlamıştır. Türkçe, Farsça ve İngilizce bilen Asl’ın bu dillerde yayınlanmış çok sayıda akademik çalışması bulunmaktadır.

Benzer İçerikler