Rahip ve Dolara İndirgenmiş Bir Kriz(!)

Paylaş

ABD-Türkiye arasındaki kriz bir “Rahip”e ve karşılığı sadece kaba güç, zorbalık, silah olan “kâğıt parçasına” indirgenmiş vaziyette. Hatta bu bağlamda doların bir karşılığının olmadığı yönündeki söylemlerin bile yanlış ya da en azından eksik olduğu iddia edilebilir. Oysa mesele o kadar basit değil.

Dolayısıyla Ankara-Washington hattındaki krize yönelik değerlendirmelerde Türkiye’ye çok büyük bir haksızlık yapıldığı ve bunun temelinde de halen yeni dünya ve Türkiye gerçeğinin bir türlü anlaşılamadığı görülüyor. Nitekim krizin “adı”, “sebepleri”, “gerçek aktörleri”, “olası geleceği” ve “yol açabileceği sonuçlar” gibi mevzular çok farklı zeminlerde değerlendiriliyor. Haliyle sonuç da çok sağlıklı olmuyor.

Buradaki en büyük değerlendirme hatasını ise mevzuya sadece konjonktürel çerçeveden bakmak oluşturuyor. Üstelik bu konjonktürel bakış açısı da geniş bir perspektiften olmuyor; sınırlı bilgilere dayalı, sığ ve daha ziyade yönlendirmeli, üçüncü el bilgilere dayanıyor. Oysa gerçek manada bir stratejik değerlendirme ciddi uzmanlık gerektiren bir iş.

Ne yazık ki, günümüz dünyasında uluslararası ilişkiler gibi, disiplinin kendisi de ele ayağa düşmüş vaziyette. Dünyayı işin içinden çıkılmaz hale getiren ve hızlı bir şekilde bir kaosa götüren nedenlerden biri de bu. Bu tespit, Türkiye açısından da geçerli!

Gerçek bir stratejik değerlendirme öncelikle ayağını bastığın yeri tanımaktan ve meseleye oradan bakmakla geçer. Bu coğrafyanın kendisi ve milli şuurdur. Ayağını bastığın yeri kendi pencerenden, kendi kuram ve kavramların ile küresel bazda okuyamaz ve özellikle de onun tarihsel arka planını bilmez isen, o zaman “coğrafya-tarih-siyaset” bağlamında sağlıklı bir analiz de yapamazsın. Zira gerçek manada konjonktürü anlamak da buradan geçer. Bu da Google veya benzeri arama motorlarından elde ettiğiniz anlık bilgilerle olmuyor ne yazık ki…

Türkiye-ABD arasındaki kriz de bu değerlendirme hatalarından nasibini almış durumda. Meseleye başkalarının “gönül/çıkar pencerelerinden” matematiksel verilerle bakmak, hiç kuşkusuz buradaki en büyük yanılgıyı oluşturuyor. Bunun temelinde de elbette “aşağılık duygusu”, “kompleks”, “gönüllü muhiplik” ve “devşirilmiş uzmanlık/entelijansiya” yatıyor. Yani tamamıyla ahlaki bir sorun!

Bu bağlamda Türkiye’nin öncelikle bu sorununu aşması gerekiyor. Yeni bir bakış açısı ve yapılanmaya A’dan Z’ye ihtiyaç var. Belki de bu krizin bir kez daha bizlere hatırlattığı bu. Umut edilir ki bu sefer bu işe ciddi manada el atılır ve yeni bir yapılanmaya gidilir.

ABD Türkiye’nin Dip Dalga Gücünden Rahatsız!

Türkiye-ABD arasındaki asimetrik durumu sadece maddi güç unsurları ile değerlendirmek, bir kere başlı başına bir hata. Örneğin ABD, Türkiye’nin sahip olduğu yumuşak güce milyar dolarlar akıtarak sahip olmaya çalıştı ama bunu başaramadı. Bunun için isminde Hüseyin geçen Barack Obama’yı bile iktidara taşıdı, bol bol poz verdirdi, konuşturdu ama olmadı. Zira ABD’nin insanlığın gönül dünyasında yeri yok. Tam tersine her geçen gün büyüyen bir nefret var ve çok ilginçtir ABD oraya ısrarla odun taşıyor.

ABD’nin kitleleri harekete geçirememesinin altında da bu “nefret” yatıyor. ABD dip dalgayı kontrol edemiyor ve bundan dolayı da sahada tam bir hâkimiyet sağlayamıyor. “Saray hâkimiyetinin” dışında bir üstünlük kuramayan ABD, bundan ötürü de gerçek manada bir güç olamıyor ve bundan dolayı da istenmeyen adam konumunda…

Buna karşılık Türkiye yakın çevresinden başlamak üzere küresel çapta dip dalganın “aranılan”, “geç kaldın” dediği bir aktör. Türkiye’nin “dip dalga” ile olan müttefikliği birçok oyunu bozmuş durumda. Bu avantajı Türkiye’yi birçok operasyondan koruduğu gibi, onu lider ülke olmaya da zorluyor. Güçlü ve temiz mazisi, burada en büyük referansı. O yüzden Türkiye, ABD yanlısı rejimlere rağmen sahada fazlasıyla etkili.

Türk Jeopolitiğinin Dönüşü…

Değerlendirmelerdeki bir diğer yanılgı ise, Türkiye’nin sahip olduğu jeopolitik-stratejik önemin zaman zaman önemsizleştirilmeye, itibarsızlaştırılmaya çalışılması ki, burada en büyük argümanlarını“Türkiye’nin jeopolitik önemini fazla abartmayalım” oluşturuyor. O zaman burada sormak lazım; Türkiye’nin jeopolitik konumu bu kadar önemli değil ise, o zaman niçin Türkiye birkaç yüzyıldır hedef halinde ve Türkler bu coğrafyadan çıkartılmaya çalışılıyor?

Jeopolitiğin başlı başına bir sihirli değnek olmadığının, hatta ona sahip olmanın birçok devlet-millet açısından felaketlere yol açtığının farkındayız. Fakat farkında olduğumuz bir diğer husus ise, bu jeopolitiğe sahip olanların küresel güç olma yolunda çok büyük bir avantajı da elde ettiğidir. Anadolu-Mezopotamya tarihi bize aynen bunu söylemektedir.

Nitekim Türkiye’nin hem Anadolu hem de Mezopotamya bağlamında eş zamanlı bir mücadele vermesi ya da buralardan kuşatılıp-çökertilemeye çalışılmasının altında da bu husus yatmaktadır. Türkiye o yüzden iki büyük cephede mücadele vermektedir. Türkiye bu kuşatmayı yardığı ve sancağı buralarda diktiği an dünya yeni bir döneme girecektir.

ABD’nin Hedefindeki “Güçlü Liderlik-Güçlü Devlet” Anlayışı…

Sahip olunan jeopolitik-stratejik önem-konumun güçlü bir devlet ve liderlik anlayışı ile pekiştirilme sürecinden duyulan rahatsızlık da Türkiye’ye yönelik son operasyonun temel gerekçelerinden birini oluşturmaktadır. Zira güçlü bir liderlik ile pekiştirilmiş bu devletin önündeki tek seçeneğin tekrar bir cihan devleti kurmak olduğunun onlar da farkındadır.

Dolayısıyla Türkiye-ABD arasındaki krizin temelinde, Washington’un çok daha büyük, derin kaygıları yatmaktadır. ABD, Türkiye’yi engelleyemediği takdirde karşısına çok daha farklı bir eksenin çıkacağının ve bunun diğerlerinden farklı olduğunun bilincindedir. Osmanlı sonrası bölgede oluşan güç boşluğunu yeniden doldurmaya aday Türkiye, bundan ötürü ABD’nin hedefindedir.

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler