Ruhani’nin ABD Baskısına Karşı Rusya Hamlesi

Paylaş

Son çeyrek asırda bölgede meydana gelen ve yaşanan krizleri kendi yararına çevirebilen İran, ABD’de Donald Trump’ın seçilmesinin ardından endişeye kapılmıştır. Trump hem seçim kampanyasında hem de Beyaz Saray’a girişinin hemen ardından İran aleyhine söylem ve politikalarına devam etmiş; 25 İranlı şirket ve kişiye karşı yaptırım uygulamıştır. ABD bununla da yetinmeyip doğrudan eski müttefikleriyle ilişkilerini canlandırarak bölgede ve dünyada İran’a karşı geniş çaplı ve etkili bir ittifak oluşturma girişimlerine başlamıştır. Trump’ın Suudi Arabistan ikinci Veliahdı Prens Muhammed Bin Selman ile görüşmesiyle birlikte bölgede İran’a karşı oluşturulması düşünülen koalisyonun kurulması yönünde yeşil ışık yakılmıştır.

İlk etapta İran’ın Yemen’deki nüfuzu, Suudi Arabistan ve ABD’nin hedefindedir. İran nüfuzunun geniş olduğu bir diğer ülke Irak’tır. ABD, Irak-Suudi Arabistan ilişkilerini iyileştirme yönünde her iki tarafa da baskı yapmaktadır. Yıllar sonra ilk defa Suudi Arabistanlı yüksek düzeyli bir yetkili Bağdat’ı ziyaret ederek Irak-Suudi Arabistan ilişkilerini normalleştirmek istediklerini duyurmuştur. Diğer yandan ABD, Suudi Arabistan’a yakınlaşıp İran’la ilişki seviyesini en düşük seviyeye indirmesi yönünde Irak Başbakanı Haydar El-İbadi’ye baskı yapmaktadır. Türkiye’nin, ABD ve Suudi Arabistan’ın denetiminde; Iraklı Sünni liderleri önce İsviçre, ardından İstanbul ve Ankara’da bir araya getirmek suretiyle; bu üç ülkenin Sünnilerini Irak’ın siyasal yaşamında daha aktif yer almaları için teşvik edeceği öngörülmektedir.

Yukarıda işaret edildiği gibi ABD öncülüğünde Suudi Arabistan, Türkiye, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerle birlikte bölgede İran’ın nüfuzuna karşı koalisyon oluşturulacağı yönünde ciddi adımlar atılmıştır. Sisi’nin son ABD ziyaretinden de anlaşılacağı üzere ABD, Mısır’ı da İran’a karşı cephede yer alan grupta görmek istemektedir. Ayrıca son dönemde Suudi Arabistan-Mısır arasında yaşanan gerginliğe ABD’nin baskısı sonucu son verilmeye çalışılmaktadır. Ürdün’de gerçekleşen Arap Birliği Zirvesi çalışmaları çerçevesinde iki ülke arasındaki gerginliği gidermek amacıyla Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdülaziz ile Sisi bir araya gelmiştir. Mısır’ın da sahip olduğu önemli konumu itibariyle İran’a karşı oluşturulması öngörülen koalisyonda yer alması bizzat ABD tarafından istenmektedir.

İran, Trump’ın Beyaz Saray’a girişinin ardından ABD’nin İran’ı tehdit etmesi konusunda ciddi olduğunu anlamış ve ABD ile diğer bölge ülkeler tarafından oluşacak koalisyona karşı sessiz kalmayarak bazı adımlar atmıştır. İran, özellikle Arap Körfezi ülkeleriyle yaşanan sorunları diyalog yoluyla çözmek için hazır olduğunu defalarca hem cumhurbaşkanı hem de diğer üst düzey yetkililere açıklamıştır. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin, Kuveyt ve Umman’ı ziyaretini de bu kapsamda değerlendirmek mümkündür. Ruhani bu iki Arap Körfezi ülkesi aracılığıyla özellikle Suudi Arabistan ile yaşadığı sorunların diyalog ve barışçıl yöntemlerle çözülmesini dile getirmiştir. Fakat Suudi Arabistan, İran’ın bu taleplerine olumlu yaklaşmamış ve İran’ın iyi niyetli olmadığını duyurmuştur.

Suudi Arabistanlı yetkililere göre İran; sorunları diyalog yoluyla çözmek istiyorsa, bölgede teröre sağladığı desteğine ve tahrip edici eylemlerine son vermesi gerekmektedir.

İran, bölgede nüfuzunu sınırlamaya ve hatta varlığına son vermeye yönelik çalışmaların ciddi olduğunun farkındadır. Bu nedenden dolayı İran da elinde bulunan baskı araçlarını etkin biçimde kullanmaya çalışacaktır. Rusya ile ilişkilerini biraz daha genişletip üst düzeylere çıkarma çabası da İran’ın ABD’ye karşı kullanabileceği önemli bir baskı aracıdır. Çünkü İran’ın 2011 yılında başlayan ve hala devam eden Suriye krizinde Rusya ile işbirliği yapması hem Suriye hem de bölgede dengelerin İran lehine değişmesine neden olmuştur. Rusya, yaklaşık olarak son 5 yılda İran’ın en önemli müttefiklerinden biri haline gelmiştir.

İki ülke başkanı 4 yılda dokuz defa görüşmüştür.  Ruhani’nin 28 Mart 2017 tarihinde Rusya’ya gerçekleştirdiği ziyareti ve Putin ile görüşmesi diğer dokuz görüşmelerden farklıdır. Son görüşme diğer görüşmelere kıyasla ilk ikili özel görüşmedir. Zira önceki ziyaretlerde görüşmeler belli bir konferans veya başka toplantılar çerçevesinde gerçekleşmiştir. Ama 28 Mart 2017 tarihindeki görüşmede özel olarak iki ülke arasındaki ilişkileri ele alarak bölgesel ve küresel sorunlara değinilmiştir.

Ruhani’nin son Rusya ziyaretinin nedenleri aşağıdaki gibi sıralanabilir;

1- Yukarıda işaret edildiği gibi ABD, İran’a karşı baskı uygulamakta ve buna karşı İran, Rusya ile ilişkilerini genişleterek ABD’ye karşı baskı unsuru olarak kullanmaya çalışmaktadır. İran’ın Rusya ile ilişkilerini daha üst seviyelere taşıması ABD ve diğer Arap ülkelerin oluşturduğu baskıya bir yanıt niteliğindedir.

2- İran’ın, nükleer anlaşmaya sadık kalacağını defalarca üst düzey yetkilileri tarafından açıklanmıştır. Rusya, bu anlaşmanın uygulanmasında etkili bir arabulucu rolünü üstlenebilir. Örneğin İran, geçtiğimiz günlerde balistik füze denemeleri gerçekleştirdiğinde, Rusya’dan İran’ın bu denemesinin nükleer anlaşmaya aykırı olmadığını savunan açıklamalar gelmiştir. Ayrıca nükleer anlaşmanın imzalanmasının ardından Rusya, İran’ın güneyinde bulunan Buşehr ilinde 10 milyar dolarlık elektrik üretimi amaçlı iki nükleer santralin inşası için sözleşme imzalamıştır.

3- 19 Mayıs 2017 tarihinde İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yaklaşması sebebiyle Ruhani, Rusya’dan bazı ekonomik çıkarlar elde etmeye çalışmaktadır. Ruhani’ye ve hükümetine yöneltilen eleştirilerin başında ekonomik alanda başarısız olmaları gelmektedir. Ruhani’nin, Rusya’yla enerji alanında ve ekonomik alanda bazı kazanımlar elde etmesi; cumhurbaşkanlığı seçimlerinde lehine sonuçlar doğurabilecektir. Rusya’nın ABD’de gerçekleşen son başkanlık seçimlerine müdahale ettiği iddia edilmiş ve İran’ın seçimlerine de benzer şekilde müdahalede bulunacağı söylentileri dolaşmaya başlamıştır. Rusya, Ruhani’nin Batı yanlısı politikalar izlemesinden rahatsız olmuştur. Zira Rusya ile Batılı ülkeler arasındaki ilişkiler Ukrayna krizinin ardından iyice açılmıştır. Ama Ruhani, gerçekleştirdiği ziyaretle Putin’i bu konuda tatmin etmeye çalışmıştır.

4- Uygulanan yaptırımlar sebebiyle İran, istediği her ülkeyle rahat bir şekilde silah alım anlaşmalarını imzalayamamaktadır. İran’ın bölgede ve dünya çapında gerçekleştirdiği eylem ve faaliyetlerinden dolayı silah alımına çok ihtiyacı vardır. Ayrıca ABD’nin öncülüğünde kurulacak koalisyona karşı gelebilmesi için silah ve mühimmata ihtiyaç duymaktadır. Bunları temin etmek için önemli bir kaynak durumunda olan ülke ise Rusya’dır. İran içeriği daha netleşmeyen 10 milyar dolar değerinde silah alım konusunda Rusya ile anlaşmıştır. Rusya daha önceki yıllarda satışı gerçekleşen Rusya s-300 füze sistemini 2016 yılında İran’a vermiştir. İranlı yetkililer daha sonra Rusya’da bu çeşit füze sisteminin daha gelişmiş sürümünü almayı hedeflediklerini ve İran Savunma Bakanı da Rusya ile bu konuda ilişkilerini en üst düzeye çıkarmayı planladıklarını ifade etmiştir. Ruhani, Rusya ile silah alımında da daha kapsamlı  işbirliği hedeflemektedir.

5- İran, Türkiye ve Rusya ile üçlü ittifak sonucu oluşan olumlu hava, kısa süreliğine devam etmiştir. Özellikle İran’ın bölgede yayılmacı politikası ve tahrip edici eylemlerinden dolayı üst düzeyli Türk yetkililer tarafından eleştirilmiştir. Diğer yandan Rusya bir taraftan Türkiye’nin terör örgütü gördüğü oluşumlara destek verirken diğer taraftan da İran ile birlikte Suriye’de sivil halkı bombalamaya devam etmektedir. Bu nedenle Türkiye-Rusya arasında yaşanan yakınlaşmaya rağmen bazı sıkıntıların halen davam ettiği görülmektedir. Fakat geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin Batılı ülkelerle yaşadığı gerginliklerden dolayı Türkiye’nin Batılı ülkelerle olan ilişkileri olumsuz yönde etkilenmiştir. İran, Türkiye ile ilişkilerini üst seviyelere çıkarıp daha önce oluşturulan Türkiye-Rusya-İran üçlü ittifakını canlandırmaya çalışmaktadır. Ruhani’nin, Moskova’dan “Astana’da barış ve ateşkes görüşmelerinin devam edeceğini” duyurması bu kapsamda değerlendirebilmektedir.

6- 7 Mart 2017 tarihinde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Rusya’yı ziyaret ederek Putin ile görüşmüştür. Netanyahu, Rusya’ya ABD ile birlikte bölgede İran’ın nüfuzuna karşı çalışacaklarını Putin’e açıkça bildirmiştir. Kısacası, İsrail’in yeni oluşacak düzende Rusya’ya yanlarında yer alma teklifinde bulunduğu öngörülmektedir. Çünkü İsrail, Suriye ile olan sınır bölgesinde İran’ın nüfuzunun genişlemesine karşıdır ve İran’ın gün geçtikçe artan gücü İsrail’i endişelendirmiştir. Ruhani, Netanyahu’nun Rusya’ya gerçekleştirdiği ziyaretten 21 gün sonra Moskova’yı ziyaret etmiştir. Ruhani’nin Rusya ziyaretindeki hedeflerinden birini “Rusya-İsrail ilişkilerinin İran’ın aleyhine genişlemesini engelleme çabası” olarak değerlendirmek mümkündür.

7- ABD-Rusya ilişkilerin normalleşmesi durumunda İran, Rusya aracılığıyla ABD tarafından yapılan baskıların azaltılmasını talep edebileceği öngörülmektedir. ABD-Rusya arasındaki ilişkilerin normalleşmesi her ne kadar zor görünse de imkansız değildir.

Ruhani, Rusya üzerinden karşı cepheye; ‘İran’ı yenmenin ve sahip olduğu etkiyi yok edip ortadan kaldırmanın kolay olmadığı’ mesajını iletmek istemiştir. Fakat aynı zamanda İran etrafındaki çember daralmış ve pratikte İran karşıtı güçlü bir koalisyon oluşturulmak üzere; ABD, Suudi Arabistan, Katar gibi Körfez ülkeler harekete geçmiştir.

Dr. Muwafaq Adil OMAR
Dr. Muwafaq Adil OMAR
Lisans (2005) ve Yüksek lisans ( 2008) eğitimini ‘Saddam Sonrası Irak’ta Şiilerin Yeni Konumları ve Körfez Ülkeleri Üzerindeki Olası Siyasal Etkileri’ başlıklı tezi vererek Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamlayan Muwafaq Adil OMAR doktora programına Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası ana bilim dalında Doktora öğrencisi olarak halen devam etmektedir. Orta Doğu, Irak, Suriye, İran, Türkiye, Arap ülkeler ve Demokratikleşme üzerinde çalışmakta ve Arapça, Türkçe, Sorani Kürtçesi ile İngilizce dillerini bilmektedir. 2010-2012 yılları arasında Irak’ın Erbil kentinde bulunan Selahaddin Üniversitesi, Hukuk ve Siyaset Bilgiler fakültesinde öğretim görevlisi olarak Siyaset bilimler bölümünde; uluslararası teoriler, uluslararası ilişkilere giriş, siyaset bilimine giriş, siyasi tarih, siyasal sistemler ve hukuka giriş derslerini vermiştir.

Benzer İçerikler