Rusya-Gürcistan Savaşı’nın 15. Yılı

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Rusya’nın 2008 yılında Güney Osetya Cumhuriyeti’nde başlayan çatışmalara dahil olmasıyla başlayan Rusya-Gürcistan Savaşı’nın üzerinden 15 yıl geçmiştir. Ukrayna Savaşı’ndan sonra yeniden gündeme gelen Güney Osetya ve Abhazya’nın Rusya Federasyonu’na bağlanması fikri, Ukrayna Savaşı ve Karabağ Savaşı gibi olaylarla beraber post-Sovyet coğrafyasındaki sınır anlaşmazlıklarının aynı düzlemde ilerlediğinin bir göstergesidir.

Gürcistan Cumhurbaşkanı Salome Zurabişvili, savaşın 15. yıldönümünde yaptığı açıklamada, ülkesinin toprak bütünlüğünü barış yoluyla sağlamak istediğini, Rusya’nın ise saldırgan ve işgalci olduğunu ve 15 yıldır hukuksuzca Gürcistan topraklarının %20’sini işgal altında tuttuğunu söylemiştir.1 Aynı zamanda Başbakan İrakli Garibaşvili de, dönemin Başbakanı Mikhail Saakaşvili’yi Rusya’yı provoke etmekle ve akılsız politika yürütmekle suçlamıştır.2 Güney Osetya Dışişleri Bakanı Ahsar Dzhioev ise yaptığı açıklamada Rusya’nın doğru olanı yaptığını ve Kafkasya’nın güvenlik garantörü olduğunu söylemiştir.3

2008 yılı, uluslararası siyasette önemli bir dönüm noktası olmuştur. Rusya-Gürcistan Savaşı, toprak anlaşmazlıklarının, etnik gerilimlerin ve büyük güç dinamiklerinin karmaşıklığını gözler önüne sermiştir. Aynı zamanda 2008 Güney Osetya Savaşı veya Beş Gün Savaşı olarak da bilinen bu çatışma, bölgesel ve uluslararası politikada derin etkilere yol açmıştır. Sovyet sonrası coğrafyada barışın ne kadar kırılgan olduğunu bizlere hatırlatmıştır.

Rusya-Gürcistan Savaşı’nın kökleri, özellikle Güney Osetya ve Abhazya gibi ayrılıkçı bölgelerin Gürcistan’la uzun süredir devam eden gerilimlerine dayanmaktadır. Bu bölgeler, 1990’lı yılların başlarında Gürcistan’dan bağımsızlığını ilan etmiş ve yıllarca çözümsüz kalan çatışmalara yol açmıştır. 2008 yılının Ağustos ayında bölgedeki durum, Gürcistan’ın Güney Osetya’daki kontrolü yeniden sağlamak amacıyla operasyon başlatmasıyla tırmanmış ve Rusya’nın askeri tepkisi söz konusu çatışmanın kaderini belirleyen hamle olmuştur.

Bu savaş, Kafkasya’daki bölgesel dinamikler açısından derin etkilere sahiptir. Uluslararası çözüm çabalarının yetersiz kaldığını ve bölgedeki diğer donmuş çatışmaların yeniden alevlenebileceğini bizlere göstermiştir. Rusya’nın Güney Osetya ve Abhazya’nın bağımsızlığını tanıması, Gürcistan’la ilişkilerinin bozulmasına ve Gürcistan’ın Bağımsız Devletler Topluluğu’ndan ayrılmasına yol açmıştır. Ayrıca Ukrayna ve Moldova gibi ayrılıkçı hareketlerin olduğu post-Sovyet ülkelerinde endişeleri artırmıştır. Aynı zamanda savaş, Sovyet sonrası sınırların kırılganlığını açığa çıkarmış ve tarihsel etnik gerilimlerin jeopolitik çıkarlara hizmet etmesi için nasıl manipüle edilebileceğini göstermiştir.

Rusya-Gürcistan Savaşı, uluslararası sahnede yoğun tartışmalara ve tepkilere neden olmuştur. Bu savaş, Soğuk Savaş sonrası güvenlik düzenlemelerinin, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) de dahil olmak üzere, zayıflıklarını ortaya koymuştur. Batılı ülkelerin teşvik ettiği Gürcistan’ın NATO üyeliği hedefi, çatışma sırasında yeni belirsizlikler yaratmıştır. Batı’nın savaşa tepkisi, Rusya ile Batı arasındaki mevcut fikir ayrılıklarını ve çıkar çatışmasını yeniden gün yüzüne çıkarmıştır.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa, Rusya’nın eylemlerini kınayarak Gürcistan’ı desteklemiş ve toprak bütünlüğü ilkesini vurgulamıştır. Buna karşılık Rusya, müdahalesini Rus vatandaşlarını ve çıkarlarını savunma gerekçesiyle insan hakları müdahalesi (R2P) kavramını öne sürerek savunmuştur. Rusya’nın Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığını tanırken, aynı yıl Kosova da bağımsızlığını ilan etmiştir. Rusya’nın Balkanlar’daki müttefiki Sırbistan’dan ayrıldığını ilan eden Kosova, uluslararası hukuk bağlamında Batılı ülkeler ve Rusya arasında gerginliğe sebep olmuştur. Batılı ülkelerin, Kosova’nın self-determinasyonuna saygı göstermesine rağmen Abhazya ve Güney Osetya’yı Gürcistan toprağı olarak görmeleri, Rusya tarafından “ikiyüzlülük” olarak yorumlanmıştır. Savaş aynı zamanda Rusya’nın askeri gücünü sergileme isteğini ve yakın çevresindeki etkisini göstermiştir. Bu, Rusya’nın dış politikasında bir dönüm noktası olmuş ve Moskova, Sovyet sonrası çekingenliğinden uzaklaşarak uluslararası sahnede gücünü yeniden arttırmaya koyulmuştur.

Savaş, mevcut güvenlik yapılanmalarının eksikliklerini vurgulayarak çatışma çözümüne daha kapsamlı bir yaklaşımın gerekliliğini ortaya koymuştur. Yine bu çatışmalar, Avrupa Birliği’nin (AB) ve diğer bölgesel örgütlerin kendi arka bahçelerindeki çatışmaların hafifletilmesi çabalarında yetersiz kaldığını bizlere göstermiştir. Ayrıca Birleşmiş Milletler gibi uluslararası platformların krizleri etkili bir şekilde yönetme yeteneklerinin sınırlarını göstermiştir. Savaşın ardından Gürcistan’ın toprak bütünlüğü bir tartışma konusu olarak kalmış ve Rusya, ayrılıkçı bölgelerdeki askeri varlığını sürdürmüştür. Bu savaş, Soğuk Savaş sonrası dönemde askeri çatışmaların tahmin edilemezliği konusunda dikkat çekici bir örnek olmuştur. Son olarak Rusya-Gürcistan Savaşı, yerel bir anlaşmazlığın hızla daha büyük bir jeopolitik çatışmaya dönüşebileceğini, insanların büyük acılar çekmesine neden olabileceğini ve bölgesel istikrarsızlığı daha da körükleyebileceğini göstermiştir.


1 “Gürcistan Cumhurbaşkanı Zurabişvili: Rusya Topraklarımızın Yüzde 20’sini İşgal Altında Tutuyor”, AA, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/gurcistan-cumhurbaskani-zurabisvili-rusya-topraklarimizin-yuzde-20sini-isgal-altinda-tutuyor/2963520, (Erişim Tarihi: 19.08.2023).

2 Aynı yer.

3 “Çeviri: On beş yıllık güvenlik: Rusya, Güney Osetya İçin Güvenilir Bir Barış Garantörüdür”, Ria, https://ria.ru/20230808/osetiya-1888768543.html?in=t, (Erişim Tarihi: 19.08.2023).

Aslan ISTEPANOV
Aslan ISTEPANOV
Orta Doğu Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü

Benzer İçerikler