Tarih:

Paylaş:

Rusya-Türkiye-İran’dan Ortak Suriye Kararı ve İşbirliği – 1

Benzer İçerikler

20 Aralık 2016 tarihinde Rusya, Türkiye ve İran Dışişleri ile Savunma Bakanları, Suriye krizini çözüme kavuşturmak ve yaşanan insanlık trajedisini sona erdirmek üzere bir araya geldiler. Görüşmeler sonucunda Rusya, Türkiye ve İran, Suriye krizinin çözümünde atılacak kısa vadedeki adımlara yönelik “Moskova Bildirisi” olarak adlandırılan yeni bir bildiri yayınladılar. Bu belge, ilgili ülkelerin dışişleri ve savunma bakanları tarafından imzalandı. Eğer Rusya-Türkiye-İran üçlü işbirliği uygulamada başarılı olursa 20 Aralık Suriye krizinde işlerin yoluna konduğu önemli bir gün olarak tarihe kaydedilecektir. Üç ülke, Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruyacak ve ülkedeki tüm çatışmaları sona erdirecek bir sürece garantör olma konusunda anlaştı. Ancak, bu işbirliği sadece üç ülkeyle sınırlandırılmamakta ve diğer ilgi gösteren devletlere de açık tutulmaktadır. Moskova Bildirisi sadece bir başlangıç zemini oluştursa da bu üç ülkenin daha pek çok alanda karşılıklı işbirliğini sürdüreceği söylenebilir.

Rusya, İran ve Türkiye; DAEŞ, El Nusra Cephesi ile diğer terör gruplarına karşı beraber savaşacaklarını net olarak ifade ettiler. Ayrıca taraflar, Suriye hükümeti ile muhalifler arasındaki anlaşmaya aracılık etmeye hazır olduklarını belirttiler. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Suriye’de muhalefetin destekçisi olan Türkiye’ye daha fazla rol biçilmesini ön gören yeni bir müzakere sürecinin başlatılmasını da önerdi. Putin, bu müzakerelerin Kazakistan’ın başkenti Astana’da yürütülebileceğini açıklayarak “Bu platform Cenevre’ye rakip çıkmayacak, bilakis oradaki görüşmeleri genişleten bir platform olacak” dedi. Kazakistan Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Suriye yönetimi ile muhalifler arasındaki müzakerelerin netleşmesi durumunda, ülkenin bu görüşmelere platform sunabilmesi için olanaklarını gözden geçireceği belirtildi. Bu bağlamda, Suriye rejimi ile muhalif gruplar arasında Kazakistan’ın başkenti Astana’da bir toplantı düzenlenmesini ve –diğer uluslararası girişimlerin başaramadığı- gerçek bir sonuç elde edilebilmesi için kriz sürecinde inisiyatif almayı kararlaştırdılar. Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev, Suriye’de çatışmakta olan taraflar arasında müzakere düzenleme hususunu 17 Aralık’ta Rusya ve Türkiye Devlet Başkanları ile birlikte ele aldı. Aynı zamanda Nazarbayev, siyasi bir çözümün ancak tüm tarafların ve Suriye hükümetinin işbirliğiyle sağlanabileceği kanaatindeydi.

Rusya, İran ve Türkiye, Suriye’de sahadaki olayları gerçekten etkileme gücüne sahip öncü aktörlerdir. Bu üçlü işbirliği ise ABD ve öncülük ettiği koalisyonla bir anlaşmaya varma umutları yok olduktan sonra başlatıldı. BM’nin aracılık ettiği Uluslararası Suriye Destek Grubu çerçevesinde henüz hiçbir sonuca ulaşılamadı. Üç taraflı görüşmeler, savaşın yıktığı ülkedeki durumu değiştirmek amacıyla Halep muhaliflerden alındıktan sonra gerçekleştirildi. Burada ateşkes anlaşmasının tarafları Rusya, İran ve Türkiye’dir. Ateşkes, on binlerce sivil ile savaşan muhaliflerin tahliyesine imkân tanıdı ve bu başarılı girişim, Suriye’nin diğer bölgelerinde de kurtarılmayı bekleyenler için umut ışığı oldu.

Rusya ve Türkiye, ortak bir tehditle karşı karşıya olduklarından Moskova’nın Ankara Büyükelçisi Andrei Karlov’a düzenlenen suikastin ilişkilerini etkilemeyeceğini açıkladılar. 20 Aralık toplantısı esnasında, Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov bu trajedi için “hepimizin terörle daha kararlı bir şekilde mücadele etmemizi sağladı” yorumunda bulundu.

Suikast olayının müşterek soruşturmasına katılmak üzere Rusya ekibi Türkiye’ye gönderildi. Suikasttan sonra Sergrei Lavrov, Türk mevkidaşı Mevlut Çavuşoğlu ile görüşmesinin şimdi “daha da önemli” olduğunu belirtti. Rus Devlet Başkanlığı sözcüsü Dmitry Peskov, suikastın müzakere sürecini hiçbir şekilde etkilemeyeceğini vurguladı. Rus Devlet Başkanı Vladimir Putin ise “Türkiye’deki Rus büyükelçisinin öldürülmesine verilecek yanıt, terörle mücadelenin güçlendirilmesidir” yorumunda bulundu.

Üç tarafın Suriye konusunda birleşmesi, güç dengesinde önemli bir değişime işaret etmekte ve ABD’nin pozisyonunun zayıflaması anlamına gelmektedir. Rusya’nın desteklediği güçlerin Halep’i geri almaktaki hızlı ve etkin başarıları göz önünde bulundurulduğunda, ABD’nin liderlik ettiği koalisyon Musul ve Rakka’daki “stratejik” saldırılar esnasında kayda değer bir kazanım elde edememektedir. Halep zaferi, bir güç simsarı olarak ABD’nin durumunu büyük oranda zayıflatırken Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın gücünü daha da konsolide etmektedir.

Müşterek bildiri, Ankara ve Tahran’la işbirliği kurma açısından Rusya’nın elde etmiş olduğu kazanımları yansıtmaktadır. Örneğin bir NATO üyesi olan Türkiye, S-400 uzun menzilli hava savunma füze sistemlerinin alımı konusunda Rusya ile görüşmektedir. Taraflar, elektronik sistemler, mühimmat ve füze teknolojisi alanları da dahil olmak üzere bütün alanlardaki askeri işbirliğini arttırma fırsatlarını incelemektedirler. 1 Kasım’da Moskova’da bu hususlar Türk Silahlı Kuvvetlerinin Genelkurmay Başkanı General Hulusi Akar ile görüşülmüştür.

Türkiye ve Rusya müşterek bir askeri, istihbarati ve diplomatik mekanizma kurmanın yollarını araştırmaktadır. Türkiye Savunma Bakanı Fikri Işık’a göre, Türkiye Suriye konusunda Rusya ile işbirliği için gereken her şeyi yapacaktır. Bakan Işık Rusya ile savunma işbirliği alanında yeni bir sayfa açıldığını, çıkarları temelinde savunma alanında Rusya ile yakın ilişkiler geliştireceğini ve bunun NATO ya da herhangi başka bir ülkeye karşı bir adım olmayacağını vurgulamıştır.

Aynı zamanda, Rusya ve Türkiye, iddialı bir yatırım olan ‘‘Türk Akımı’’ gaz projesini hayata geçirmek üzeredir. Bu gelişmeler, Türkiye ile ABD ve NATO müttefikleri arasındaki bağların zayıfladığı bir ortamda yaşanmaktadır. Ankara, PKK/PYD terör örgütlerine karşı mücadelede Batılı müttefiklerinin tutumunu ve özellikle, 15 Temmuz darbe girişimine karşı sessiz kalmalarını sert bir şekilde eleştirmektedir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kasım ayında CBS’nin 60 Dakika adlı programında ABD’nin politikalarından ötürü hayal kırıklığı yaşadığını söylemiştir. Türk yetkililer, NATO’nun teröre karşı savaşta Türkiye ile işbirliği yapmaktaki isteksizliğinden dolayı tepki göstermektedirler.

Ankara, Şangay İşbirliği Örgütü (SCO) yada Şangay Paktına katılma olasılığını değerlendirmektedir. Türkiye, önemli bir Avrasya gücüdür. Avrasya sistemiyle bütünleşmesi, mantıklı bir adım olacaktır.

Rusya ile İran arasındaki ilişkiler, Ortak Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA) ya da İran Nükleer Anlaşması’nın yürürlüğe girmesi sonrasında daha da güçlenmiştir. Başkan Vladimir Putin, geçen Kasım ayında İran’ı ziyaret etmiştir, bu 2007 yılından beri gerçekleşen ilk ziyarettir. İki tarafın ajandasında da kazançlı ekonomik projeler mevcuttur.

İki ülke Suriye’deki askeri planları düzenli olarak görüşmektedirler, İran bölgede kara gücü sağlarken, Rusya hava desteği vermektedir. Rus savaş uçakları, Suriye’deki terörist hedefleri vurmak için İran hava alanlarını kullanmaktadır. İki ordu müşterek tatbikatlar düzenlemektedir. Aynı zamanda Rusya, İran’a modern S-300 hava savunma sistemi sağlamıştır.

Türkiye ve İran Dışişleri Bakanları kısa bir süre önce, farklılıklarına rağmen diyaloğa açık olacaklarına söz vererek, Suriye krizinin çözümünde daha fazla işbirliğine gideceklerini ilan etmişlerdir. İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevat Zarif, İran’ın Suriye konusunda Rusya ve Türkiye ile “işbirliği yapmaya ve çalışmaya” hazır olduğunu söylemiş ve Moskova ile Ankara arasında “yeni başlayan işbirliği”nden memnun olduklarını da konuşmasına eklemiştir.

20 Aralık’ta Moskova’da imzalanan bildirinin önemi ne kadar vurgulansa azdır. Bu, Suriye’deki durumu değiştirmek üzere sahada güçleri olan ülkeler tarafından başlatılmış uluslararası bir çabadır. Halep’in geri alınması ve gelecekteki politikaların koordine edilmesiyle, savaşın yıktığı ülkede bir barış ümidi belirmiştir. Bu kaçırılmayacak kadar büyük bir fırsattır.

Doç. Dr. Kanat YDYRYS
Doç. Dr. Kanat YDYRYS
Lisans eğitimini 2010 yılında Ahmet Yesevi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamlamıştır. 2010-2012 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Rusya Federasyonu’nun “Yakın Çevre” Politikası ve Orta Asya Güvenliği Üzerindeki Etkileri” isimli yüksek lisans tezini savunmuştur. 2012 yılından günümüze Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Ulusal Güvenlik ve Enerji Stratejsi Bağlamında Rusya Federasyonu’nun Çin Halk Cumhuriyeti’ne Yönelik Politikası” isimli doktora çalışmalarını yapmaktadır. Dış politika, enerji politikaları, güvenlik, jeopolitik, Orta Asya siyaseti konularında akademik çalışmalar ve analizler yapmaktadır.