Rusya-Ukrayna Savaşı’nın Afrika’ya Etkileri

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Rusya’nın 24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna’ya saldırmasıyla başlayan savaş, halen devam etmektedir. Rusya’nın bu saldırılarına karşılık Avrupa Birliği (AB) ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) de yeni yaptırım kararları alarak caydırıcı bir etki yaratmak istemiştir. Kuşkusuz bu yaptırımlar, tüm dünyayı ciddi şekilde etkileyecektir. Zira uygulanan veya uygulanacak olan yaptırımların ekonomik, siyasi ve toplumsal birçok etkileri olacaktır. Savaşın Afrika’daki krizler üzerindeki etkisini tam anlamıyla tespit edebilmek için henüz erken olsa da savaşın yansımalarının çok boyutlu olacağı söylenebilir. Bu bağlamda yazımızda yaptırımların Afrika ülkelerini nasıl etkileyeceği sorusunun yanıtı irdelenmelidir. 

İlk olarak yaptırımların Afrika’ya etkisinin ekonomi başta olmak üzere siyasi, diplomatik ve askeri boyutlarda olacağı ifade edilebilir. Zira ekonomik açıdan bakıldığında, yaptırımların tüm dünyayı etkilemeye başlaması, bunun en somut göstergelerinden biridir. Üstelik ekonomi boyutunun hem kıtasal hem de ülkesel bazda etkileri vardır. Çünkü Afrika’da bulunan 54 ülkenin her biri ayrı ayrı nedenlerle ekonomik gelir ve gider kollarına sahiptir. Bu bakımdan Afrika ülkelerinin her biri için oluşacak etkiler farklı olacaktır. Mesela Nijerya’da bulunan petrol ve doğalgaz, bu savaşla beraber Nijerya açısından olumlu bir değişime yol açabilir ve ülke ekonomisine katkı sağlayabilir.

Dahası mesele, sadece yaptırımlardan ibaret değildir. Zira savaşın da dünyaya etkileri bulunmaktadır. Hem diplomatik hem de ekonomik anlamda bütün dünyada olduğu gibi Afrika’da da birtakım etkiler hissedilmeye başlanmıştır. Çünkü Moskova yönetimi, birkaç Afrika ülkesiyle nükleer ve askeri işbirliği anlaşmaları imzalamış ve bu ülkelere silah satışı yapmıştır. Böylece son yıllarda Rusya, Afrika ülkeleriyle ilişkilerini ileri seviyelere taşımaya başlamıştır. Ancak savaşla birlikte Afrika ülkelerinin birtakım çekinceleri ve savaştan kaynaklı olarak kıta ülkelerine etkileri de baş göstermiştir. Örneğin Mısır, buğday ithalatının yüzde 75-80’ini Rusya ve Ukrayna’dan yapmaktadır. Ancak savaşın ortaya çıkardığı durumdan ötürü Mısır, ithalat planında değişiklik yapmak zorunda kalmaktadır. Ayrıca ithalat planındaki bu değişimde eğer yavaş davranırsa veya ikame edeceği başka ülke bulmakta zorluk çekerse, ülkede zaten artan gıda fiyatlarına daha da zam gelmesi kaçınılmaz gözükmektedir.

Afrika’nın buğday ithalatı, 2007-2019 yılları arasında yüzde 68 artmış ve 47 milyon tona yükselmiştir.[1] Söz konusu ithalatın büyük bir kısmı, Rusya ve Ukrayna’dan yapılmaktadır. Rusya ve Ukrayna, kıtadaki buğday, arpa ve yağlı tohumlar gibi hububat çeşitlerinin ana tedarikçileri konumundadır. Bu iki devlet, dünya buğdayının yaklaşık yüzde 30’unu tedarik etmektedir. Buna ek olarak Rusya, kendi başına dünyanın en büyük üçüncü doğalgaz ve petrol üreticisi durumundadır. Dolayısıyla Rusya’dan petrol ve doğalgaz ithalatı yapan bazı kıta ülkeleri ile her iki ülkeden de hububat alımı gerçekleştiren Afrika ülkeleri, yakın gelecekte fiyat artışlarından kaynaklanan bir problemle karşılaşacaktır.

Savaş kaynaklı olarak bu tahıllara erişim azalmakta veya engellenmektedir. Mevzubahis durum, Afrika’da özellikle de Mısır, Fas, Cezayir, Kenya ve Libya gibi Rusya ve Ukrayna’dan ithalat yapan ülkeleri ciddi şekilde etkileyecektir.Kuzey Afrika’da on yıllardır kuraklıkların arttığı ve kıtanın bu bölgesindeki ülkelerde halkı yerel gıdalarla destekleyecek endüstri yeteneğinin bulunmadığı bilinmektedir. Bu nedenle de bahse konu olan ülkeler, vatandaşlarını korumak adına Ukrayna ve Rusya’dan yaptıkları tahıl ithalatına her geçen gün daha da bağımlı hale gelmiştir. Bu yüzden de savaş durumunun getirdiği engelleme ve kısıtlamalar ile tedarik zincirinde yaşanan sorunlar, Afrika’da bu iki ülkeden yapılan tahıl ithalatını vuracak ve böylece birçok gıda ürününde fiyat artışları yaşanacaktır.

Gana, Kenya ve Nijerya gibi ülkelerin buğdayı çok fazla tükettiği bilinmekte ve bu buğdayın büyük çoğunluğu ithal edilmektedir. Dolayısıyla tahıl ürünlerindeki artışlar, bu gibi ülkeleri derinden etkileyecektir. Bu da yüksek enflasyon demektir. Öte yandan Angola ve Nijerya gibi petrol ihracatçısı ülkelerin düşük üretimlerine karşılık petrol fiyatlarındaki artıştan dolayı emtia fiyatlarındaki artıştan daha az etkileneceği öne sürülebilir. Zira zikredilen devletlerin ithalat-ihracat rakamlarında bir dengenin oluşacağı öngörülmektedir.

Rusya’nın Ukrayna’ya yaptığı bu saldırının kısa ve orta vadede Afrika’daki açlık ve yoksulluğu arttırma ihtimali vardır. Bu durum, halihazırda devam eden Covid-19 salgınından ötürü ortaya çıkan zorlukları daha da derinleştirmektedir. Bu sebeple savaş devam ettiği sürece, Afrika’daki vatandaşların yoksulluğu da artacaktır. Buna ek olarak Rusya’nın büyük bankalarının SWIFT’ten çıkarılması hasebiyle ödemelerde de çeşitli zorluklar yaşanacaktır.

2014-2017 yılları arasında 40 trilyon fit küp doğalgazın keşfedildiği ve üretimin 2022 yılı içinde başlamasının beklendiği Senegal de dahil olmak üzere, diğer bazı ülkeler de Avrupa’nın enerji çeşitlendirmesinden benzer şekilde yararlanabilir.[2] Halihazırda birçok Avrupa ülkesine sıvılaştırılmış doğalgaz tedarikçisi olan Nijerya, Avrupa pazarlarına yönelik ihracatını arttırmak için Nijer ve Cezayir’le birlikte Trans-Sahra Gaz Boru Hattı’na da girmektedir. 16 Şubat 2022 tarihinde bu üç ülke, 13 milyar dolara mal olacağı tahmin edilen boru hattını geliştirmek için bir anlaşma imzalamıştır.[3] Söz konusu boru hattına, yeni petrol ve doğalgaz tedarikçisi arayışı içine giren Avrupa’nın önemli bir finansör olması muhtemeldir.

Doğalgazın yanı sıra Rusya’ya yönelik daha fazla yaptırım, bölgedeki diğer doğal kaynak ihracatçılarına da fayda sağlayabilir. Örneğin Güney Afrika, Rusya’dan sonra, otomobil ve elektronik ürünler için kritik bir girdi olan dünyanın en büyük ikinci paladyum üreticisidir ve bu nedenle Rusya’ya uygulanan uluslararası yaptırımların bir sonucu olarak artan taleple karşılaşabilir. Benzer bir şekilde önemli bir altın ihracatçısı olan Güney Afrika’nın para birimi, değerli metalin artan küresel fiyatlarının bir sonucu olarak güçlenmektedir.

Dikkatlerin çoğu savaşın Trans-Atlantik ilişkiler üzerindeki etkilerine odaklanırken; Ukrayna’nın işgali, pan-Afrika dayanışması üzerinden Afrika ülkelerini de önemli bir teste tabi tutmaktadır. Son aylarda Afrika Birliği’nden (AfB) Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) ve Güney Afrika Kalkınma Topluluğu’na (SADC) kadar bu dayanışmayı temsil etmeyi amaçlayan kurumlar, Sahel’deki darbe dalgası ve kıtada yükselen isyanla nasıl başa çıkılacağı konusunda devlet başkanları arasındaki çatışan görüşler tarafından baltalanmıştır.

Bütün bunlara ek olarak Rusya, Afrika’nın diğer devletlerle ticaretinin yalnızca yüzde 2-3’üne tekabül etmektedir. Afrika’dan yapılan yatırımın yalnızca yüzde 0,5’i ve Afrika’ya ihracatın ise sadece yüzde 2’si Rusya tarafından yapılmaktadır. Bu veriler dikkate alındığında, Rusya’nın Afrika’da küresel bir yatırımcı veya önde gelen bir ekonomi olmadığı anlaşılmaktadır. Bunun anlamı ise yaptırımların kıta üzerindeki etkisinin sınırlı düzeyde kalacağıdır. Zira Afrika’nın ekonomik açıdan etkilenmesi buğday ve mısır gibi çok tüketilen tahıl ürünlerindeki emtia fiyatlarındaki artış ve petrol fiyatlarıyla ilişkili bir seyre sahip olacaktır.

Siyasi ve diplomatik anlamda ise Afrika’daki birçok ülke, siyasi aktörler ve hükümetler çoğunlukla Rusya veya Ukrayna/Batı ile açık bir uyumdan kaçınmakta ve şimdilik taraflarını belirlememiş gibi görünmektedir. Bunun dışında Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda Rusya’nın kınanması kararında 54 Afrika ülkesinden 27’si Rusya aleyhine oy kullanırken; şaşırtıcı şekilde 17 ülke çekimser kalmış, Eritre lehe oy kullanmış ve kalan devletler ise oylamaya hiç katılmamıştır. Çekimser kalan ülkelerin bir kısmı, Rusya’nın çeşitli anlaşmalar imzaladığı veya Wagner güçlerinin bulunduğu ülkelerdir. Buna ek olarak her iki tarafın yanında ya da karşısında olmak istemeyen devletler de hiç katılım sağlamayarak kendilerine göre stratejik bir hamle yapmıştır. Aksi halde Rusya ve Batı tarafınca eleştirilere maruz kalabilir ya da aldıkları yatırımlar tehlikeye düşebilirdi.

Çekimser, karşı oy ve katılmayanların sayısının oldukça yüksek olmasının bu noktada birkaç sebebi vardır. İlk sebebin Güney Afrika Cumhuriyeti başta olmak üzere bazı Güney Afrika devletlerinin Sovyetler Birliği tarafından bağımsızlık mücadelelerine verilen desteğe duydukları nostaljik saygıdır. Bir diğer sebep ise Afrikalı devletlerin Soğuk Savaş’ın görünür şekilde olası dirilişinin içine çekilme konusundaki isteksizliğidir. Zira birçok Afrika ülkesi, Soğuk Savaş döneminde vekil-uydu aktör noktasındaydı ve bu durumdan olumsuz etkilenmişlerdir. Bir diğer neden ise Rusya’nın son yıllarda Afrika’da artan etkisidir. Bu husus, Afrika’daki birçok ülke ile Rusya arasında son yıllarda imzalanan çeşitli anlaşmalar ve Wagner güçlerinin ondan fazla ülkede bulunmasından kaynaklanmaktadır. 

Askeri olarak incelendiğinde ise karşımıza Rusya’nın Afrika ülkeleriyle yaptığı silah anlaşmaları ve daha da önemlisi Afrika dışında birçok yerde etkinliği olan Rus özel askeri şirketi Wagner çıkmaktadır. Rusya-Ukrayna Savaşı ve dolayısıyla Rusya’ya uygulanan yaptırımlar Wagner’in Afrika’daki durumunu nasıl etkileyecektir?

Rusya’nın dünyanın geri kalanından izole olması, onu Afrika’nın çoğundan dışlanan Mali, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti gibi ülkelere daha da yakınlaştırabilir. Bununla birlikte artan gıda fiyatları, birçok ülke için politik olarak hassas bir zamanda gelmektedir. Afrika’da 2022 ve 2023 yıllarında Angola, Kenya ve muhtemelen Sudan ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti gibi birçok ülkede seçimler olacaktır. Dolayısıyla Afrika’da mevcut hükümetlerin devam edebilmesi ve yeniden seçilebilmesi için kendilerini garantiye alma durumu söz konusu olabilir. Bu durumda Wagner güçleri, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde olduğu gibi diğer ülkelerde de hükümetlere ‘koruma’ sağlayabilir. Bu durumda bazı ülkelerde Wagner’in ve dolayısıyla Rusya’nın nüfuzu artacaktır.

Mevcut durumda Mali Hükümeti’yle anlaşan ve bu ülkede faaliyete başladığı iddia edilen Wagner’in son başarısı, Fransız Büyükelçisi ile Fransız medya kanallarının Mali’yi terk etmesi ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Fransız birliklerini 2022 yılının Şubat ayında ülkeden çekmesi olmuştur. Söz konusu gelişme, Afrika devletleri üzerinde Batı güvenlik yardımının etkisinin azaldığına işaret etmektedir. Bu nedenle Wagner, gelecek dönemde siyasi ve askeri sorunları çözmek adına etkili bir yöntem olarak kabul görmeye başlamıştır. Bu da Afrika devletlerinde artan Wagner etkisinden anlaşılmaktadır. Yaptırımların ve Rusya-Ukrayna Savaşı’nın tüm dünya ekonomisine olan etkilerinden dolayı Afrika’da yaşanabilecek yiyecek sıkıntıları ve gıda kıtlığı ile yaklaşan seçimler ve siyasi istikrarsızlıklar, daha fazla Afrikalı liderin destek almak amacıyla Wagner güçlerine ulaşması gibi bir fırtına ortaya çıkarabilir.

Rusya’ya uygulanan yaptırımlar neticesinde Rus rublesi dolar karşısında büyük değer kaybetmiştir. Bu bağlamda Rusya’ya uygulanan yaptırımların belli bir noktaya kadar etki edeceği; ancak orta ve uzun vadede etkisinin fazla olmayacağı düşünülmektedir. Zira Rusya’ya karşı henüz kayda değer düzeyde doğalgaz ve petrol yaptırımı uygulanmamıştır. Yani adeta Rusya’ya çıkar yol bırakılmıştır. Çin’in örtülü desteği de Rusya’nın etkilenmesinin uzun vadeli olmayacağının göstergesidir. Ancak bütün bunların dışında Afrika’ya olan etkiler söz konusu olduğunda, Afrikalı devletlerden birçoğunun yaptırımlardan etkilenmesi olasıdır. Çünkü gıda, petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki artış ile tedarik sıkıntılarının yaşanması, gıda güvenliğini zora sokacak, gıda başta olmak üzere birçok ürünün fiyatlarında olağanüstü artışa neden olacak ve dolayısıyla birçok Afrika devletinde büyük enflasyona yol açacaktır.

Tüm bunlara ek olarak siyasi ve diplomatik anlamda Afrika, adeta ikiye bölünmüş durumdadır. Bir taraf Batı’ya yakın olarak Rusya aleyhine oy verirken; diğer taraf çekimser kalmakta veya oylamalara dahi katılmayarak iki tarafın da yanında yer almaya özen göstermektedir. Aslında bu durum, Afrika’da artan Rus etkisini gözler önüne sermektedir. Askeri anlamda ise Wagner’in gelecek dönemde Afrika’da nüfuzunun artıp artmayacağı da Rusya-Ukrayna Savaşı’nın gidişatı ile yaptırımların boyutuna ve etkisine bağlı olarak değişiklik gösterecektir. Olası bir ek yaptırımlar paketine doğalgaz veya petrol unsurları eklendiği takdirde veya yaptırımların Rusya’yı düşünülenden fazla şekilde etkilemesi halinde, Wagner güçlerinin kaynaklarında kısıntı yaşanabilir ve bu da Rusya’nın Afrika’daki etkinliği azaltabilir.

Sonuç olarak Rusya-Ukrayna çatışması, Afrika kıtasında sürdürülebilir, dayanıklı ve kapsayıcı gıda sistemlerini inşa etmek adına politika ve yatırım seçeneklerine olan acil ihtiyacı bir kez daha gözler önüne sermiştir. Zira savaş, yoksulluk ve eşitsizlik de dahil olmak üzere yapısal zayıflıkları ve kırılganlıkları arttırmaktadır. 


[1] Josefa Leonel Correia Sacko-Ibrahim Assane Mayaki, “Africa Nutrition Year: Impact of Russia-Ukraine Conflict on African Food Systems”, African Union Development Agency, https://www.nepad.org/publication/africanutritionyear-impact-of-russia-ukraine-conflict-african-food-systems#:~:text=Africa’s%20wheat%20imports%20increased%20by,wheat%20and%20sunflower%20to%20Africa, (Erişim Tarihi: 25.04.2022)

[2] Seth Onyango, “Ukraine Crisis: Could Africa Become Europe’s Next Gas Station?”, How we made it in Africa?, https://www.howwemadeitinafrica.com/ukraine-crisis-could-africa-become-europes-next-gas-station/140820/, (Erişim Tarihi: 26.04.2022)

[3] Kester Kenn Klomegah, “Europe Abandons Russia’s Energy-Can Africa Become Reliable Alternative Supplier?”, Modern Diplomacy, https://moderndiplomacy.eu/2022/04/25/europe-abandons-russias-energy-can-africa-become-reliable-alternative-supplier/, (Erişim Tarihi: 30.04.2022)

Göktuğ ÇALIŞKAN
Göktuğ ÇALIŞKAN
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünde lisans eğitimi alan Göktuğ ÇALIŞKAN, aynı süreçte çift ana dal programı kapsamında üniversitenin Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yer alan Uluslararası İlişkiler bölümünde de eğitim görmüştür. 2017 yılında lisans mezuniyetini tamamladıktan sonra Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde yüksek lisans programına başlayan Çalışkan, bu programı 2020 yılında başarı ile tamamlamıştır. 2018 yılında ise çift ana dal programı kapsamında eğitim gördüğü Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun olmuştur. Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) bursu kapsamında 2017 yılı YLSY programını kazanarak halen Fransa’da dil eğitimi alan Göktuğ Çalışkan aynı zamanda Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisidir. YLSY programı kapsamında Fas'ta Uluslararası Rabat Üniversitesinde Yönetişim ve Uluslararası İstihbarat alanında 2. yüksek lisansını yapmakta olan Çalışkan, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası Ilişkiler bölümünde doktorasına başlamıştır. Iyi derecede İngilizce ve Fransızca bilmektedir.

Benzer İçerikler