Yeni Zelanda’nın Batı’ya Desteğini Artırması

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

1 Şubat 2024 tarihinde Yeni Zelanda, Avustralya’yla daha yakın savunma bağları kurma çabaları kapsamında gelişmiş askeri teknolojileri Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Birleşik Krallık’la paylaşmayı düşüneceğini açıklamıştır.[1]

Avustralya ve Yeni Zelanda’nın savunma ve dışişleri bakanları, komşu ülkeler arasındaki güvenlik bağlarını derinleştirmek için Melbourne’de bir araya gelmiştir. Bu, Yeni Zelanda’nın sağ eğilimli koalisyon hükümetinin geçen yıl göreve gelmesinden bu yana gerçekleşen ilk ortak toplantı olmuştur.[2]

Avustralya, 2024 yılı içinde yetkililerini Yeni Zelanda’ya göndereceğini duyurmuştur. Böylece Avustralya, Birleşik Krallık ve ABD arasındaki üçlü savunma ortaklığını tartışabileceklerdir. Dahası ABD ve Birleşik Krallık, Avustralya’ya ABD’nin nükleer teknolojisiyle güçlendirilmiş denizaltı filosu sağlama konusunda anlaşmıştır.[3]

Yeni Zelanda, 1984 yılından beri limanlarında nükleer güçle çalışan gemilere izin vermemektedir. Ancak Avustralya, Birleşik Krallık ve ABD arasındaki gelişmiş askeri yetenekleri, yapay zeka, elektronik harp ve hipersonik teknoloji de dahil olmak üzere geliştirmek ve paylaşmak için bir taahhütte bulunma konusunda yer alıp almayacağı henüz belirsizdir.[4]

Yeni Zelanda’nın ABD ve Birleşik Krallık’la olan savunma bağlarını derinleştirmeyi düşünmesi, bölgesel güvenlik dinamikleri, Kuzey Kore kaynaklı tehditler ve Çin’in artan küresel gücü gibi faktörlerle bağlantılıdır. Çin’in Pasifik bölgesindeki etkinliği, Batı bloğundaki ülkeleri daha konsolide olmaları noktasında hızlandırmaktadır.

Öte yandan Kuzey Kore’nin bölgede yarattığı tehditler de ülkeleri daha sıkı savunma işbirliklerine yönlendirmektedir. Bölgedeki dengeyi sağlamak amacıyla ABD, Birleşik Krallık, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkeler arasında daha güçlü bir askeri işbirliği ortaya çıkmaktadır.

Yeni Zelanda’nın nükleer enerjili gemilere limanlarını kapalı tutma politikası, ülkenin çevresel hassasiyetlerini ve bağımsız dış politika tercihlerini yansıtmaktadır. Ancak ABD, Birleşik Krallık ve Avustralya’nın gelişmiş askeri teknolojileri paylaşma taahhüdü, Yeni Zelanda’nın bu politikasını gözden geçirmesine neden olabilir. Bu, ülkenin stratejik tercihlerinde bir değişikliğin işareti olabilir.NitekimYeni Zelanda 1951 yılında ABD ve Yeni Zelanda ortaklığıyla kurulan ANZUS[5] ortaklığından 1986 yılında ayrılmıştır.[6] Ancak Asya-Pasifik’teki konjonktürel dengelerin ve kırılgan güvenlik dinamiklerinin Wellington’u yeniden Batı kanadına ve belki de nükleer temelli savunma işbirliklerine mecbur bıraktığı ileri sürülebilir.  

Bu noktada Washington’un da bölgesel siyasetine ağırlık verdiği öne sürülebilir. Zira bu hamle ABD’nin Asya-Pasifik’teki nüfuzunu arttırma çabaları olarak görülebilir. Dahası ABD’nin bölgedeki müttefiklerinin konsolidasyonunu sağlamaya çalıştığı ve akabinde de hem Çin’in çevrelenmesi hedefine hız verdiği hem de Kuzey Kore’yle yürüttüğü rekabette daha güçlü bir askeri yapılanmaya sahip olmayı hedeflediği öne sürülebilir.

Dünyada halihazırda hem Rusya-Ukrayna Savaşı hem Hamas-İsrail Savaşı hem de Kızıldeniz’deki Husi saldırıları olmak üzere üç farklı çatışma noktası bulunmaktadır. ABD’de de bu üç çatışma noktasında da etkin bir role sahiptir. Bu kapsamda Asya-Pasifik’te yaşanması muhtemel bir çatışma veya sert güç kullanımında ABD’nin buraya yeterince güç, ekipman ve enerji ayıramayacağı söylenebilir. Bu sebeple de Washington’un Asya-Pasifik’te daha çok ittifaklar ve müttefiklik ilişkileri üzerinden bir politika yürüttüğü ileri sürülebilir. Kısacası ABD’nin bu bölgede başta Güney Kore, Japonya ve Avustralya olmak üzere yük ve sorumluluk paylaşımı hedeflediği, bu hedefleri doğrultusunda da Wellington’u da bu konjonktüre tam anlamıyla angaje etmek istediği çıkarımı yapılabilir.

Dahası ABD’nin bölgedeki kutuplaşma siyaseti nedeniyle bölge ülkelerinin de taraf seçme zorunlulukları varmış gibi bir davranış biçimine itildikleri söylenebilir. Özellikle Washington ile Pekin arasındaki rekabette bu durum tam anlamıyla görünür olmaktadır. Ancak bölge devletlerinin her ne kadar ABD’yle iyi ilişkiler geliştirerek Batı bloğunu oluşturdukları ve Çin’le konjonktürel bir rekabet yürüttükleri bilinse de bu devletlerin Pekin’le birlikte içerisinde bulundukları bu rekabetin boyutunu yükseltme veya bu rekabeti bir sıcak çatışma haline getirme isteklerinin olmadığı öne sürülebilir. Çünkü bu devletler, Çin’le baş edebilecek askeri güce sahip olmamakla birlikte olası bir çatışma durumunda ABD’den ne kadar ve ne derece yardım alabilecekleri şüphelidir. Ayrıca Batılı güçler, Çin’le kurmuş oldukları ekonomik bağları zedelemek istememektedirler.

Dolayısıyla birçok Batı ülkesi, ABD’nin kutup siyasetinden uzak durmaya çalışmaktadırlar. Ancak Washington da Asya-Pasifik’te daha konsolide bir Batı bloğu için söz konusu devletlere bir “öteki” arayışı içerisindedir. Aynı zamanda kendisine mecbur olmaları için rekabetlerin boyutlarını da yükseltmektedir. Bu bağlamda ABD her ne kadar sözde “Çin tehdidini” bölgeye yayılmak için kullansa da Kuzey Kore’nin yarattığı nükleer tehditler de Washington’a oldukça kullanışlı bir konjonktür yaratmaktadır. Tüm bu durumlar neticesinde de Wellington gibi Seul, Tokyo veya Kanberra gibi aktörlerin Batı’ya yaklaştıkları öne sürülebilir.

Sonuç olarak bölgedeki güvenlik dinamikleri ve uluslararası ilişkiler bağlamında yaşanan bu gelişmeler, ülkeler arasındaki savunma ve güvenlik işbirliğinin karmaşıklığını göstermektedir. Yeni Zelanda’nın bu yönde attığı adımlar, bölgesel denge ve güvenlik konularında daha geniş bir anlayışın bir parçası olarak değerlendirilebilir.


[1] “New Zealand Says it Will Contemplate Sharing Military Tech With U.S. and Britain”, Associated Press News, https://apnews.com/article/australia-new-zealand-defense-advanced-military-technologies-2f104902fd6190d636a3f1d24803990c, (Erişim Tarihi: 02.01.2024).

[2] Aynı yer.

[3] “New Zealand Says it Will Contemplate Sharing Military Tech With US and Britain”, The Times of India, https://timesofindia.indiatimes.com/world/rest-of-world/new-zealand-says-it-will-contemplate-sharing-military-tech-with-us-and-britain/articleshow/107323777.cms?from=mdr, (Erişim Tarihi: 02.01.2024).

[4] Aynı yer.

[5] “ANZUS Treaty Comes Into Force”, News Zealand History, https://nzhistory.govt.nz/anzus-comes-into-force, (Erişim Tarihi: 27.01.2024).

[6] “U.S. Withdraws New Zealand’s ANZUS Shield”, The Washington Post, https://www.washingtonpost.com/archive/politics/1986/06/28/us-withdraws-new-zealands-anzus-shield/0985d3b7-dc86-47fd-8831-d3653d4c6327/, (Erişim Tarihi: 27.01.2024).

Zeki Talustan GÜLTEN
Zeki Talustan GÜLTEN
Zeki Talustan Gülten, 2021 yılında Yalova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden “Amerikan Dış Politikası” başlıklı bitirme teziyle ve 2023 yılında da Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Dış Ticaret bölümünden mezun olmuştur. Halihazırda Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda Tezli Yüksek Lisans öğrenimine devam eden Gülten, lisans eğitimi esnasında Erasmus+ programı çerçevesinde Lodz Üniversitesi Uluslararası ve Politik Çalışmalar Fakültesi’nde bir dönem boyunca öğrenci olarak bulunmuştur. ANKASAM’da Asya-Pasifik Araştırma Asistanı olarak çalışan Gülten’in başlıca ilgi alanları; Amerikan Dış Politikası, Asya-Pasifik ve Uluslararası Hukuk’tur. Gülten, iyi derecede İngilizce bilmektedir.

Benzer İçerikler