“Zeitenwende” ile Değişen Alman Dış Politikası ve Balkanlar

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Rusya’nın 24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna’ya saldırması, başta Avrupa kıtası olmak üzere küresel çaptaki dengeleri altüst etmiştir. Devam eden bu savaş, birçok tehdidi de beraberinde getirirken; devletlerin dış politikasını tekrar gözden geçirmelerine yol açmış ve ortaya çıkan bu konjonktüre ayak uydurmalarını zorlaştırmıştır. Özellikle enerji alanında Rusya’yla önemli ilişkilere sahip olan Almanya, bu savaşın ardından dış politikasında önemli bir değişime gitmiştir. Yaşanan değişim süreci, Almanya’nın dış politikasında uzun yıllardır devam eden bazı geleneksel yaklaşımlardan kopuşu işaret ederken; Berlin’in Avrupa Birliği (AB) içindeki pozisyonu için de önem arz etmektedir.

Bu bağlamda Rusya’nın saldırısından birkaç gün sonra 27 Şubat 2022 tarihinde Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, Almanya Federal Meclisi’nde gelişmeleri değerlendirdiği konuşmasında Rusya’nın adımının bir “Zeitenwende”; yani bir dönüm noktası olarak nitelendirmiş ve bunun önemli değişimler getireceğini ifade etmiştir. Konuşmasının devamında Scholz, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısına cevaben Alman dış politikasında önemli değişikliklere gidileceğini söylemiştir.[1]

Bu kapsamda meydana gelen değişiklikler incelendiğinde, Almanya’nın askeri harcamalarında artışa gideceği görülmüştür. Söz konusu durum ise Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana devam eden askeri harcamaları kısıtlı tutma geleneğinden kopuşa işaret etmektedir. Bu ise AB için de büyük önem arz etmektedir. Zira mevzubahis açıklamasında Scholz, AB ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) gibi kurumlara olan bağlılığı bir kez daha teyit ederken; dönüm noktasında olan AB’nin liderliğini ve güvenliğini Almanya’nın üstleneceği mesajını vermiştir.

Öte yandan, bu gelişmeyle Almanya, Rusya ve Doğu Avrupa ülkeleriyle karşılıklı iyi ilişkileri ifade eden “Ostpolitik” geleneğinden radikal bir uzaklaşma yaşayacağını da ortaya koymuştur. Her ne kadar yeni ve net bir Rusya politikası belirlenmemiş olsa da Rusya’ya olan enerji bağımlılığın azaltılması noktasında mühim adımlar atılmıştır. Zaten günümüzde diplomasiye ağırlık veren Ostpolitik’in pek de işe yaramadığı anlaşılmaktadır. Buna ek olarak karşılıklı ticari ve ekonomik ilişkilerle bir yatıştırma politikasını ifade eden “Wandel durch Handel (Ticaret Yoluyla Değiştirme)” politikasının da hüsrana uğradığı anlaşılmıştır.[2]

Schlolz’un değişimi ifade eden bu açıklamaları, Almanya içinde ve AB ülkelerinde farklı tepkilerle karşılaşırken Rusya’nın yakın tehdidi altındaki Doğu Avrupa ülkeleri, bunun geç kalınmış bir adım olduğunu dile getirmiştir.[3] Ancak gelinen noktada Ukrayna’ya önemli destek sağlayan devletlerin başında gelen Almanya, Soğuk Savaş sonrasında dış politikasında önemli bir dönüşüme girmiştir. Bilhassa Avrupa’nın güvenliğini üstlenme sözünü vermesi, AB içinde önemli değişimlere işaret ederken; ekonomi, ticaret ve enerji alanlarında oluşan boşluğun nasıl doldurulacağı hususunda Çin’in önemli bir aktör olarak ön plana çıkması dikkat çekici bir gelişme olmuştur.

“Zeitenwende” Sonrasında Balkanlar

Almanya’nın dış politikasında yaşanan bu değişimin Balkanlar üzerinde de etkisi olmuştur. Ancak belirtmek gerekir ki; özellikle de Yugoslavya’nın dağılmasından sonra bölgede yaşanan gelişmelere kayıtsız kal(a)mayan Almanya, Balkan jeopolitiğindeki önemli aktörlerden biridir. Bölgenin Avrupa-Atlantik kurumlarıyla uyum ve bütünleşme sürecini yakından takip eden Almanya, diyalog süreçlerinin sürdürülmesinde belirleyici rol oynayan önemli aktörlerdendir.

Dolayısıyla Almanya’nın bölge politikasında bir devamlılık söz konusudur. Bu yüzden de Rusya-Ukrayna Savaşı’nın etkileri, Balkanlar’da önemli ölçüde hissedilirken; bölgedeki istikrarsızlık unsurlarındaki artış, bilhassa AB ülkelerini tedirgin etmiştir. Bu nedenle Rusya’nın bölgedeki nüfuzunu arttırma gayreti, Almanya gibi AB ülkelerinin bölgeye daha fazla odaklanmasına neden olmuştur.

Hatırlanacağı gibi, Scholz’un Foreign Affairs dergisinde 2023 yılı başında yayınlanan makalesinde Batı Balkanlar’a değindiği sözleri ilgi çekicidir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “Avrupa’yı nüfuz alanlarına bölerek büyük güçler ve tabi devletler” olarak bloklaşma yoluna gideceğini iddia eden Scholz, bu bloklaşmanın Balkanlar’da yaşanacağına işaret etmiştir.[4] Özellikle de tarihte yaşanan benzer gelişmelere bakıldığında ve günümüzde yaşanan olaylar düşünüldüğünde, Scholz’un söz konusu çıkarımının doğruluk payının bulunduğunu söylemek mümkündür.

Yukarıda ifade edilen sebepten ötürü Scholz, Batı Balkanlar’ın AB’yle bütünleşme ve uyum süreçlerinin hızlandırılması gerektiğini ifade ederek üyelik süreçlerinin tamamlanmasının önem taşıdığını vurgulamıştır. Bu çerçevede Scholz, Balkan ülkeleriyle yürütülen sürecin hiç olmadığı kadar önem taşıdığının altını çizerek Rusya’nın etki alanlarının kırılması ihtiyacının altını çizmiştir. Nitekim Almanya Şansölyesi’nin de ifade ettiği gibi, Berlin Süreci’nin tekrar canlandırılması noktasında Almanya’nın önemli adımları olmuştur.[5]

Tahmin edileceği üzere, Almanya’nın bölgeye yönelik vurgularının önemli getirileri de olmuştur. Özellikle de bölgedeki önemli potansiyel kriz alanlarından olan Bosna-Hersek’in AB aday ülke statüsü elde etmesi, bu konudaki önemli bir gelişme olarak yorumlanabilir. Ayrıca bölgenin mühim devletlerinden Kuzey Makedonya’yla üyelik müzakerelerinin yeniden başlatılmasını da mevzubahis sürecin bir parçası olarak yorumlamak mümkündür.

Almanya’nın attığı bir diğer önemli adım ise askeri alanda olmuştur. 2022 yılının Temmuz ayında Bosna’daki barışı koruma gücü olan EUFOR’a 10 yılın ardından tekrar asker gönderilmesi kararı alan Berlin yönetimi,[6] daha öncesinde de Kosova’daki barış gücü olan KFOR’daki askerilerin görev sürelerini uzatmıştır. Bu gelişmeyle bölgedeki askeri görünürlüğünü de arttırmıştır.[7]

Tüm bunlara ek olarak Scholz’un “Zeitenwende” açıklamasından kısa bir süre sonra, 2022 yılının Mart ayında Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Balkan ülkelerine bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Bakan’ın ziyareti öncesinde Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ziyaretin Putin’in saldırgan adımlarının gölgesinde gerçekleştiği ve bu ziyaretle Almanya’nın bölgeye yönelik sorumluluğunun teyit edilmesinin hedeflendiği ifade edilirken; Baerbock’un şu cümleleri, Almanya’nı bölgeye yönelik yaklaşımını gözler önüne sermektedir:[8]

“Bugün Batı Balkanlar’a, her şeyden önce oradaki insanların bizden ne beklediğini dinlemek ve aynı zamanda Avrupa’nın göbeğindeki bu bölgeyi Moskova’nın etkisine teslim etmeyeceğimizi göstermek için gidiyorum. Son birkaç gün içinde Avrupa, harekete geçebileceğini ve Rusya Devlet Başkanı’nın saldırgan eylemlerine karşı koymaya kararlı olduğunu gösterdi. Şimdi AB’ye komşu ülkelerle ileriye dönük ilişkilerimizde aynı ruhu göstermeye hazır olduğumuzu kanıtlamalıyız.”

Sonuç olarak Almanya’nın Balkanlar politikasında bir devamlılık unsurunun bulunduğunu; ancak son dönemdeki gelişmeler neticesinde bölgeye atfedilen önemin arttığını söylemek mümkündür. Özellikle de Rusya ile Avrupa arasında bir koridor görevi gören Balkanlar, sadece Almanya değil; Avrupa için de stratejik bir bölgedir. Yaşanan enerji krizi ve ekonomik ve ticari bunalımların getirdiği sınamalar karşısında Balkanlar önemli bir potansiyele sahiptir. Dolayısıyla bunun farkında olan ve AB içerisinde bir lider rolü üstlenebileceğini göstermek isteyen Almanya’nın ilerleyen dönemde bölgeye olan ilgisini arttırması beklenebilir.


[1] Isabel Muttreja-Bernhard Blumenau, “How Russia’s Invasion Changed German Foreign Policy”, Chatham House, https://www.chathamhouse.org/2022/11/how-russias-invasion-changed-german-foreign-policy, (Erişim: 12.01.2023).

[2] Bernhard Blumenau, “Breaking with Convention? Zeitenwende and the Traditional Pillars of German foreign Policy”, International Affairs, 98(6), 2022.

[3] Liana Fix, “German Foreign Policy After “Zeitenwende” (Change of an Era)”, Council on Foreign Relations, https://www.cfr.org/project/german-foreign-policy-after-zeitenwende-change-era, (Erişim: 12.01.2023).

[4] Olaf Scholz, “The Global Zeitenwende-How to Avoid a New Cold War in a Multipolar Era”, Foreign Affairs, https://www.foreignaffairs.com/germany/olaf-scholz-global-zeitenwende-how-avoid-new-cold-war, (Erişim: 12.01.2023).

[5] Aynı yer.

[6] “Njemačka spremna ponovno rasporediti trupe u BiH u okviru EUFOR-a”, Radio Slobodna Evropa, https://www.slobodnaevropa.org/a/eufor-bih-njemacka-vojnici/31899452.html, (Erişim: 12.01.2023).

[7] “Nemačka za produženje mandata KFOR-a”, Radio Kim, https://www.radiokim.net/vesti/politika/nemacka-za-produzenje-mandata-kfora.html, (Erişim: 12.01.2023).

[8] “Reise in die Länder des westlichen Balkans und die Republik Moldau”, Auswärtiges Amt, https://www.auswaertiges-amt.de/de/aussenpolitik/baerbock-web/2516380, (Erişim: 12.01.2023).

Mustafa ÇUHADAR
Mustafa ÇUHADAR
Mustafa Çuhadar, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunudur. Lisans döneminde disiplinlerarası çalışmalarına ağırlık veren Çuhadar'ın başlıca çalışma alanları, Balkanlar ve İstihbarat çalışmalarıdır. 2021 yılında Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde yüksek lisans eğitimine başlayan Çuhadar, halihazırda Bosna Hersek’teki siyasi partileri inceleyen yüksek lisans tezini hazırlamaktadır. Çuhadar, iyi derecede İngilizce, Boşnakça, Hırvatça ve Sırpça ve temel seviyede Almanca bilmektedir.

Benzer İçerikler