ABD ve Fransa’nın Rekabet Eden Çin Politikaları

Avrupa ülkelerinin Çin’le ilişkilerinde her zaman kazan-kazan anlayışının hâkim olacağı söylenebilir.
Çin’le ekonomik bağımlılığı azaltmak konusunda hemfikir olan Avrupa, ABD’nin yaptığı gibi, gerektiğinde yaptırım kartını da elinde bulundurmaya çalışmaktadır.
Fransa, Çin’le ilişkilerinde, aynı ABD’nin yaptığı gibi, “Havuç-Sopa Oyunu”na başvurmaktadır.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Batı Dünyası’nın Çin’e bakış açısı son 2-3 yıldır hızla değişmiştir. Buna yol açan en önemli faktör, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) önce “ticaret savaşları” ve ardından “Tayvan ziyaretleri” yoluyla Çin üzerindeki baskısını yükseltmesidir. Küresel liderliğini kaybetme korkusuyla hareket eden ABD, Çin’i durdurabilmek için verdiği mücadelede Avrupa’yı da yanında görmek istemektedir. Bu bağlamda ABD, Çin’le yapılan ticari işlemlerde, bilgi ve teknoloji güvenliğinde ve Tayvan’la ilişkiler konusunda Avrupa’nın desteğini beklemektedir. Bu yüzdendir ki Kıta Avrupası, son yıllarda Çin’le ticaretinde karşılıklı bağımlılığı azaltmak, haberleşme güvenliğini sağlamak ve Tayvan’la diplomatik temasları sıklaştırmak suretiyle ABD’nin politikalarını takip etmeye çalışmaktadır.

Batı ülkeleri, son dönemde Çin politikalarını uyumlu hale getirmekte zorlanmaktadır. Bunda Rusya’nın 2022 yılında Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşın ve Pekin’in Moskova’ya verdiği desteği sürdürmesinin etkisi büyüktür. Halbuki Çin, resmi olarak bu savaşta tarafsız kaldığını ilan etmektedir.[i] Bu yüzden Avrupa, Ukrayna’daki savaşı sona erdirmek adına Çin’in Rusya’yı ikna etmesini istemektedir. Rusya’nın nükleer silah kullanma tehdidi ve Ukrayna’daki savaşı sürdürmekteki ısrarı, hem Avrupa hem Çin’in rahatsız olduğu hususlardır. Dolayısıyla bu konularda Batı ve Çin arasında halen ciddi bir işbirliği potansiyeli bulunmaktadır.

Bahsi geçen ortak yönler nedeniyle Avrupa ve Çin’in geleceği birlikte inşa etme fırsatları halen vardır. Fakat ABD ve İngiltere’nin Çin politikaları, Kıta Avrupası’nın Çin’e bakışlarının değişmesine yol açmaktadır. Özellikle Batı Pasifik’te milyonlarca vatandaşı ve büyük bir askeri varlığı bulunan Fransa’nın Çin konusunda ABD’yle uyumlu hareket etme çabaları dikkat çekicidir. Örneğin Fransa, son yıllarda Tayvan’a sık sık parlamento heyetleri göndermektedir. Ayrıca Paris, Avrupa Birliği (AB) çerçevesinde Çin’e karşı birtakım ekonomik yaptırımlar getirilebilmesi için çağrılar yapmaktadır. Yine son dönemde Fransa, Çin ile AB arasında daha dengeli bir ilişki kurulması çağrısında bulunmuş ve geçmişte Çin’e gerçekleştirilen altyapı transferi nedeniyle “stratejik hatalar” yaptığını belirtmiştir.[ii]

Fransa’nın bu hassas yaklaşımına rağmen Çin, Avrupa’yla ilişkilerinde diyalog ve işbirliğine ağırlık vermeyi sürdürmektedir. Örneğin Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, 20 Kasım 2023 tarihinde Fransız mevkidaşı Emmanuel Macron’la yaptığı telefon görüşmesinde, Fransa’nın AB ile Çin arasındaki ilişkilerin gelişmesini sağlamak için blok içinde kilit bir rol oynaması gerektiğini söylemiştir. Fransız ürünlerinin Çin pazarına girmesini memnuniyetle karşıladıklarını belirten Şi Cinping, Fransa’yla üst düzey temasları sürdürmeye istekli olduklarını vurgulamıştır.[iii] Bu pozitif yaklaşıma rağmen Fransız lider Emmanuel Macron, Çin pazarındaki yabancı şirketler için adil rekabet çağrısı yapmış ve rahatsız olduğu diğer bölgesel-küresel meseleleri mevkidaşı Şi Cinping’e iletme fırsatı bulmuştur.

Emmanuel Macron, Rusya-Kuzey-Kore askeri işbirliğine ilişkin “derin kaygılarını” dile getirmiş ve bunun Rusya’nın Ukrayna’daki savaşını etkileyebileceğini söylemiştir.[iv] Fransız lider, ayrıca Rusya’nın Ukrayna’daki eylemlerini ve nükleer silah kullanma tehdidini hatırlatarak bu konuda Çin’le işbirliğine kapı aralamıştır. İklim değişikliğiyle mücadele, iki ülke arasındaki bir diğer işbirliği alanı olmuştur. Şi Cinping, ülkesinin kömürlü termik santrallere yaptığı yatırımı durdurma ve kömür enerjisi kullanımını azaltma konusundaki kararlılığını yinelemiştir. Buna karşılık Emmanuel Macron, özellikle nükleer enerji sayesinde düşük karbon emisyonlu enerji santrallerinde teknik destek verme teklifinde bulunmuştur. Bunun yanı sıra iki lider, Fransa ile Çin arasındaki turistik ve akademik alışverişi hızlandırma konusunda anlaşmıştır.

Fransa’nın Çin’le temaslarını sıklaştırması ve pozitif diyaloğunu sürdürmesine ABD ve İngiltere şüpheyle bakmaktadır. Hatırlatmak gerekirse Emmanuel Macron, 2023 yılının Nisan ayında Çin’i ziyaret etmiştir. Bu konuda Londra merkezli Reuters gazetesi, “Macron’a yakın davranan Çin Devlet Başkanı Şi, ABD’ye ‘karşı’ çıkması için Fransa’yı ikna etti” başlığını kullanmıştır.[v] İngiltere’nin bakışını bir kenara bırakırsak ABD’nin Çin’le diyaloğunu sürdürmek istediği söylenebilir. Dolayısıyla Fransa’nın Çin’le temasları da aslında ABD politikalarıyla benzerdir. Ancak Avrupa’nın Çin politikalarında ABD’den ayrışma ihtimali halen vardır. Başka bir ifadeyle Çin-Avrupa işbirliği potansiyeli her zaman mevcuttur ve ABD’nin bu konuda Avrupa’yı ikna ekmesi sanıldığı kadar kolay olmayabilir.

Avrupa, özellikle Almanya, Çin’in gerçek manada bir rakip olacağı kanaatinde değildir, diyebiliriz. Son dönemde Fransa’nın da Almanya’nın görüşlerini takip ettiğinden, yani Çin’le işbirliğine halen sıcak baktığından bahsedebiliriz. Yine de Batı Dünyası içerisinde Çin politikaları konusunda bir kafa karışıklığının yaşadığı aşikardır. Kısacası Avrupa ülkeleri, Çin’le ekonomik işbirliği yapmayı sürdüreceklerini, ancak Rusya örneğinde yaptıkları gibi, kritik ticaret kalemlerinde ve teknolojide Çin’e bağımlı olmaktan kaçınacaklarını söylemektedirler. Çin’le ekonomik bağımlılığı azaltmak konusunda hemfikir olan Avrupa, ABD’nin yaptığı gibi, gerektiğinde yaptırım kartını da elinde bulundurmaya çalışmaktadır. Yani Fransa, Çin’le ilişkilerinde, aynı ABD’nin yaptığı gibi, “Havuç-Sopa Oyunu”na başvurmaktadır. Büyük güçler arasındaki rekabette “iyi davranışı ödüllendirme” ve “kötü davranışı cezalandırma yöntemi” oldukça yaygındır. Fakat bu yöntemi daha çok ABD’nin kullandığını söyleyebiliriz. Bu yüzden Avrupa ülkelerinin Çin’le ilişkilerinde her zaman kazan-kazan anlayışının hâkim olacağı söylenebilir.


[i] “China’s Position on the Political Settlement of the Ukraine Crisis”, China MFA, https://www.fmprc.gov.cn/mfa_eng/zxxx_662805/202302/t20230224_11030713.html, (Erişim Tarihi: 15.08.2024).

[ii] “France’s Macron: Sale of European Strategic Infrastructure to China Was an Error”, Reuters, https://www.reuters.com/world/frances-macron-sale-european-strategic-infrastructure-china-was-an-error-2022-10-21/, (Erişim Tarihi: 15.08.2024).

[iii] “China Bets On France in Relations With EU”, Euractiv, https://www.euractiv.com/section/politics/news/china-bets-on-france-in-relations-with-eu/, (Erişim Tarihi: 15.08.2024).

[iv] Aynı yer.

[v] “With Lavish Treatment Of Macron, China’s Xi Woos France To ‘Counter’ U.S.”, Reuters, https://www.reuters.com/world/with-lavish-treatment-macron-chinas-xi-woos-france-counter-us-2023-04-07/, (Erişim Tarihi: 15.08.2024).

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.

Benzer İçerikler