Afganistan’daki Değişen Oyun Teorisi

Paylaş

Yeni Büyük Oyun’un merkezi olarak görülen Afganistan’da oyun başlamıştır. Bu yüzden de ülke, büyük bir değişim geçirmektedir. Bölgedeki karışık ve çetrefilli jeopolitik ve jeostratejik durum, Taliban ve Afgan hükümetinin farklı kademelerindeki uyumsuzlukları, ABD ve NATO müttefik kuvvetlerinin çıkış politikasındaki kararsızlık, Afganistan’daki düzeni daha da kötüleştirmiştir. Ne yazık ki ülke yine kaosa, çatışmaya, komploya ve daha fazla sivil zayiata doğru ilerlemektedir.

Afganistan’ın yakıcı sorunları üzerine yapılan barış görüşmeleri, ABD’nin hatalı çıkış politikası nedeniyle hatırı sayılır bir başarıya ulaşamamıştır. Yakın zamanda gerçekleştirilen Moskova Barış Konferansı’nda katılımcı ülkeler, Taliban temsilcilerinden ABD, NATO veya Afgan kuvvetlerine karşı herhangi bir Bahar Saldırısı başlatmama konusunda güvence arayışında bulunmuştur. Ancak 1 Mayıs 2021 tarihinde çekilmesi beklenen ABD’nin  11 Eylül 2021 tarihine kadar Afganistan’da kalacağını açıklamasıyla birlikte, Taliban tarafından verilen tüm taahhütler suya düşmüş ve tüm ana paydaşlar, devam eden güç oyununda aslan payını güvence altına almak için birbirleriyle çatışarak “sıfır noktasına” dönmüştür.

Şimdiyse Taliban Sözcüsü Mohammed Naeem, 16 Nisan 2021 tarihinde Türkiye’de yapılacak Afganistan müzakerelerine katılmayacaklarını açıklamıştır. Bundan ötürü Taliban, süreçteki öngörülemezlik ve ABD ile NATO müttefik kuvvetlerinin çıkış politikasındaki belirsizlik nedeniyle saldırılarını yeniden başlatmaya hazırlanmaktadır. Zira Taliban, ABD’nin çekilmeyi ertelemesini Doha Anlaşması’nın ihlali olarak görmektedir.

Aslında NATO bile ABD’nin barış görüşmelerini teşvik etmesini desteklemiş ve çekilmeye sıcak bakmıştır. Ancak görünen o ki; Pakistan ve Özbekistan’ın bölgesel uzlaşma sürecine rağmen Afganistan’ın geleceği yine karanlık ve kasvetlidir. Afganistan’da istikrar ve barış umutları yeniden sona ermektedir.

Dahası Taliban, Türkiye’nin farklı siyasi partiler, gruplar ve ülkeleri bir araya getirerek Taliban ile Afgan hükümeti arasındaki farklılıkların giderilmesi için uğraştığı barış görüşmelerine katılmayacağını açıklamıştır. Örgütün bu kararında ABD’nin çekilmesi sonrasında yaşanabilecekler, hükümet sistemindeki anlaşmazlıklar, iç siyasi diyalogda ortaya çıkan netice, güç paylaşımı noktasındaki ihtilaflar, dini ve etnik kimlik farklılıkları doğrultusunda kimlik gruplarının çatışan beklentileri ve coğrafi nedenler etkili olmuştur.

Bilindiği üzere, ABD Başkanı Joe Biden’ın Afganistan’dan askerlerin çekilmesine ilişkin resmi açıklamasının hemen öncesinde, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, barış sürecinin tüm paydaşları arasında “karşılıklı mutabakat” çağrısı yapan Genelkurmay Başkanı Kamar Caved Bajva’yla görüşmüştür.

Biden, süreci gözden geçirdikten sonra da nihai kararını vererek ABD kuvvetlerinin 11 Eylül 2021 tarihine kadar Afganistan’da kalacağını duyurmuştur. Bu karar, Biden yönetiminin ABD ile Taliban arasındaki 29 Şubat 2020 tarihli Doha Anlaşması’nın Washington yönetimi tarafından ihlal edildiği anlamına gelmektedir. Bu nedenle de ABD’nin kararından sonra Taliban, hiçbir barış görüşmesine katılmayacağını duyurmuş ve Washington’u Türkiye’de başlaması planlanan konferansı ertelemeye zorlamıştır.

Pakistan Genelkurmay Başkanı ise İslamabad’ın tüm paydaşların karşılıklı mutabakatına dayanan “Afgan liderliğinde, Afganların Sahip olduğu” bir barış sürecini destekleyeceklerini söylemiştir. ABD Dışişleri Bakanı ise Pakistan’ın bölgede barış ve istikrar için çabalarını göz önünde bulundurarak ikili ilişkileri daha da geliştirme sözü vermiştir.

Türkiye’nin önemli bir NATO üyesi/müttefiki olduğu gerçeği, ABD’nin güvenini sağlamaktadır. Dahası Ankara, Taliban’ı anlaşma masasına da oturtabilir. Nitekim Blinken yazdığı mektup aracılığıyla sadece Kabil yönetimini değil; aynı zamanda Rusya, Çin, Pakistan, İran, Türkiye ve Hindistan’ın da katkısıyla barış görüşmelerini hızlandırmaya ve anlaşmayı sonuçlandırmaya çağırmıştır. Ayrıca BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’le de görüşerek kapsamlı bir ateşkesin hayata geçirilmesi yoluyla sürece adil ve kalıcı bir siyasi çözüm aradığını belirtmiştir.

Dahası Ankara’nın Afgan Barış Görüşmeleri’ne ev sahipliği yapması, Washington’un ilişkileri yeniden değerlendirmesine ve Türkiye’nin küresel ilişkilerdeki önemini hatırlamasına yol açabilir. Ancak ne yazık ki Taliban, barış görüşmesine katılmayı reddetmiştir.

Kabil ile Taliban arasında uzlaşı sağlanabilmesi için aşılması gereken çok sayıda engel bulunmaktadır. Bu yüzden de sürecin geleceğine ilişkin ciddi bir belirsizlik vardır.

Küresel ve bölgesel aktörlerin yaklaşımlarına bakıldığında ise sosyo-ekonomik ve jeopolitik nedenler başta olmak üzere yatırımları, projeleri ve çeşitli ortaklıkları nedeniyle Çin ve İran’ın Afganistan’da atamayacağı çok şey olduğu söylenebilir. Ayrıca Rusya’da bölgesel hedefleri sebebiyle ABD’nin Afganistan’dan çekilmesini istemektedir.

Orta Asya ve Afganistan’ın önde gelen uzmanı olarak kişisel düşüncem Pakistan’ın, Afganistan’da barış ve istikrarın tesis edilebilmesi için barış görüşmelerine Taliban’ın yeniden katılımını sağlaması için belirleyici rol oynayabilir. Suudi Arabistan ise yurtiçi baskıları ve dış politikadaki yönelim bozukluğu sebebiyle eski konumunu koruyamamıştır. Katar ise Türkiye’deki görüşmeleri de desteklemektedir.

Ne yazık ki Afganistan, her şeyin sert askeri yöntemlerle kararlaştırılacağı kirli bir güç oyununun içinde görünmektedir. Ülke içerisindeki güç sahipleri/paydaşları ve bu düzene katılanlar arasındaki barış ve uyum, şimdiye kadarki en düşük düzeydedir. Kuzey İttifakı, stratejik önceliklerinde değişikliğe gidebilir. Şiddet seviyesinin, sabotaj faaliyetlerinin ve gruplar arası düşmanlığın yeniden patlayacağı öngörülebilir. Bu nedenle de gerçek ve sürdürülebilir bir barışa ulaşmak henüz bir hayal gibi gözüküyor.

Dr. Mehmood Ul Hassan KHAN
Dr. Mehmood Ul Hassan KHAN
Dr. Mehmood Ul Hassan Khan was born on September 11, 1969 in Lahore, Pakistan. After finishing Primary and Secondary School in his hometown, in 1992 he entered the Faculty of Public Administration, University of Punjab, Lahoer. He has specialties in management, marketing, economics and governance. He has also master degree in Development with specialization in Diplomacy and Public Relations. He has degrees in International relations and basic Law too. He completed his M.Phil. leading to Ph.D. in 2010 from University of Punjab, Pakistan in Development. He has vast experience in serving different departments of the Federal Government. He has also a rich experience in research, peace and conflict resolution and defence issues. He has been in this profession for more than 25 years. He worked in BBC Asia Network as regional expert on Afghanistan and Middle East in 2004. He worked as regional expert in USGAM, Turkey and had a great experience while interacting with TRT too. Transparency International UK selected him “peer Viewer” from Pakistan in 2015. His research and comprehensive articles have already been published in China, Uzbekistan, Iran, Turkey, Azerbaijan, USA, South Korea, UAE and Kuwait too. He has great experience in the socio-economic, geo-politics and geo-strategic issues of Central Asia, Caucasus and Middle East. He is a famous expert on CIS and Caucasus in Pakistan. Member Board of Experts: CGSS, Islamabad. Ambassador at large at IHRFW.

Benzer İçerikler