Asya-Pasifik bölgesindeki artan gerilim ve kırılganlaşan güvenlik denklemi, devletleri bir eksen tercihi yapmaya itmektedir. Bu eksenlerden biri Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) öncülüğünü yaptığı Batı İttifakı ve diğeri Kuzey Kore, Çin ve Rusya gibi aktörlerin yer aldı Doğu eksenidir.
Filipinler, Güneydoğu Asya’da bulunan ve Güney Çin Denizi’nin doğusunda yer alan bir ülkedir.[1] Aynı zamanda Pasifik Okyanusu’nun da batısında yer alması nedeniyle ülke coğrafi olarak oldukça önemli bir konumda bulunmaktadır. Nitekim Güney Çin Denizi, Tayvan ve Çin’e olan yakınlığı da Filipinler’i ABD’nin gözünde Çin’in çevrelenmesi stratejisi kapsamında önemli bir aktör haline getirmektedir. Nitekim Güney Çin Denizi üzerinde Pekin’in gerçekleştirdiği faaliyetler de Manila’yı rahatsız etmekte ve Batı çizgisine yaklaştırmaktadır.
Dahası Asya-Pasifik Bölgesi’nde gitgide taraflar arası sınırlar keskinleşmektedir. Bundan dolayı uzlaşı ortamından giderek uzaklaşılmakta ve bölgede herkesin tarafını seçmesi gereken bir atmosfer hâkim olmaya başlamaktadır. Güvenlik konjonktürünün bu kadar kırılganlaştığı bir çerçevede de Filipinler’in taraf olarak Batı’yı müttefik olarak seçtiği söylenebilir. Aynı zamanda Manila-Washington hattında gelişecek olumlu diyalogların bir kazan-kazan ilişkisi olduğu da söylenebilir.
Filipinler’in Güney Çin Denizi’ndeki varlığını güçlendirmek için Japonya’ya yönelmesi ve Japonya’yla bir işbirliği düzeyi yakalamaya çalışması da dikkatlerden kaçmamaktadır. Bu noktada Filipinler’in Japonya’dan beş büyük devriye gemisi alacağı ve yeni bir iskeleyle karargahın inşası için de işbirliği yapılacağı haberi dikkat çekicidir.[2] Bu hamle, Güney Çin Denizi üzerindeki gerginliği artırmaya çok müsait bir hamledir. Üstelik bu gemi alımının Japonya’yla yapılıyor olması da Çin için ekstra rahatsız edici bir durum yaratabilir.
Dahası Güney Kore de Asya-Pasifik Bölgesi’nde Batı perspektifine sahip bir ülkedir. Nitekim bu durumda da Batı’nın yarattığı tehdit algısının Güney Kore’nin de tehdit algısını şekillendirdiği söylenebilir. Bunun haricinde de halihazırda Güney Kore jeopolitik konumu hasebiyle Kuzey Kore tehlikesini en yakından hisseden devletlerden biridir. Bu bağlamda Güney Kore ve Filipinler arasında gerçekleşen görüşmeler öneme haiz bir durum meydana getirmektedir.[3]
Bu noktada Seul’un güvenlik endişeleri dolayısıyla yeni bölgesel işbirlikleri ve ittifaklar arama amacı güttüğü söylenebilir. Çünkü Güney Kore’nin bölgesel Batı İttifakı’nı genişletmesi ve yeni müttefiklik ilişkilerine imza atması, Kuzey Kore karşıtı kutbun genişlemesi ve daha da konsolide olması anlamına gelebilir.
Söz konusu durum, ABD ve NATO’nun bölgedeki nüfuzunu artırma hamlesi olarak da okunabilir. Zira ABD bölgedeki varlığını artırmak ve bu sebeple de Çin karşıtı cepheyi güçlendirmek istiyor olabilir. Nitekim bu noktada Çin’in çevrelenmesi hedefinin hızlandırıldığı söylenebilir.
Sonuç olarak Asya-Pasifik Bölgesi’nde yaşanan gerilim, devletleri net bir şekilde bir taraf seçmeye ve bir kutba dahil olmaya itmektedir. Böylesi bir konjonktürde de Filipinler’in çerçevesinde dış politikasında Batı perspektifini içselleştirdiği söylenebilir. Bu duruma Seul’le kurulan ilişkiler de örnek olarak gösterilebilir. Zira bu durumun ilerde Filipinler’in Batı İttifakı içerisinde yer alması veya Manila-Taipei hattında ilişkilerin gelişmesi şeklinde pratiğe de tezahür edeceği ileri sürülebilir.
[1] “The Philippines At A Glance”, Permanent Mission of the Republic of the Philippines to the United Nations, https://www.un.int/philippines/philippines/philippines-glance#, (Erişim Tarihi: 06.09.2023).
[2] “Philippine Coast Guard Turns To Japan For More Boats”, NHK World – Japan, https://www3.nhk.or.jp/nhkworld/en/news/20230121_03/, (Erişim Tarihi: 06.09.2023).
[3] “Secretary of Defense Travels to Republic of Korea, Philippines”, U. S. Department of State, https://www.defense.gov/News/Advisories/Advisory/Article/3279581/secretary-of-defense-travels-to-republic-of-korea-philippines/, (Erişim Tarihi: 06.09.2023).