Analiz

Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği Yarışı

ABD’nin “her bölgeden aday” çağrısı, BM Genel Sekreterliği seçiminde liyakat ilkesinin ön plana çıktığını göstermiştir.
Latin Amerika ülkeleri, bu dönemde BM liderliğini tarihsel bir hak olarak görmüş ve ortak aday beklentisini güçlendirmiştir.
Yeni genel sekreterlik yarışı, küresel temsil adaleti ile çok kutuplu diplomasi anlayışının kesiştiği bir dönüm noktası olmuştur.

Paylaş

Birleşmiş Milletler’de (BM) yeni genel sekreter seçimi öncesinde Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) yaptığı açıklama, uluslararası diplomasi sahnesinde dikkat çekici bir tartışmayı yeniden gündeme getirmiştir. Vaşington yönetimi, bir sonraki BM Genel Sekreteri’nin dünyanın herhangi bir bölgesinden seçilebileceğini belirterek Latin Amerika ülkelerinde uzun süredir oluşmuş “sıranın kendilerine geldiği” yönündeki beklentiyi sarsmıştır. Bu açıklama, küresel kurumların temsil adaleti konusundaki tartışmaları yeniden canlandırmıştır.

ABD’nin BM nezdindeki misyonu adına konuşan Büyükelçi Yardımcısı Dorothy Shea, yeni genel sekreterin seçiminde “bölgesel sıranın” değil, liyakatin esas alınacağını ifade etmiştir. Shea, “bu kadar önemli bir pozisyon için seçimin tamamen yetkinlik esasına göre yapılması gerektiğini” söylemiştir. Bu yaklaşım, ABD’nin BM’de daha kapsayıcı bir aday havuzu oluşturmak istediğini göstermiştir. Aynı zamanda, Vaşington’ın kurumsal liderlikte coğrafi önceliklerden ziyade performans ölçütlerini öne çıkarmayı hedeflediği anlaşılmıştır.[i]

ABD’nin bu açıklaması, diplomatik gelenek açısından köklü bir değişimi işaret etmiştir. Zira BM Genel Sekreterliği görevi, tarih boyunca bölgesel denge gözetilerek devredilmiştir. Latin Amerika ve Karayipler’in sırada olduğu görüşü, bu dengenin doğal bir uzantısı olarak kabul edilmiştir. Ancak ABD’nin son çıkışı, “rotasyonun bir gelenek, zorunluluk değil” şeklinde yorumlanmıştır. Böylece Vaşington, seçim sürecini daha esnek bir çerçeveye oturtmak istemiştir.

Latin Amerika ülkeleri, BM Genel Sekreterliği’nin 1945 yılındaki kuruluşundan bu yana hiç kendilerinden bir temsilciye verilmemiş olmasından dolayı uzun süredir bu pozisyonu hak ettiklerini düşünmüştür. Panama’nın BM Daimî Temsilci Yardımcısı Ricardo Moscoso, yaptığı açıklamada bu durumu açıkça dile getirmiştir. Moscoso, gelişmekte olan ülkelerin liderlik deneyimlerinin tanınması gerektiğini vurgulamış ve Latin Amerika ile Karayipler’in bu sefer öne çıkarılması gerektiğini belirtmiştir.[ii]

Bölge ülkeleri, küresel yönetimde daha fazla söz sahibi olmayı uzun süredir talep etmiştir. Bu talep, sadece sembolik bir temsil değil, aynı zamanda küresel karar alma süreçlerinde adil bir pay talebidir. Latin Amerika, sürdürülebilir kalkınma, iklim adaleti ve sosyal eşitsizlik gibi konularda kendi deneyimlerini dünya sahnesine taşımayı istemiştir. Bu nedenle yeni genel sekreterin Latin Amerika’dan çıkması, bölge için yalnızca prestij değil, aynı zamanda tarihsel bir dengeleme anlamına gelmiştir.

Rusya’nın BM Daimî Temsilcisi Vasiliy Nebenzia’nın açıklamaları ise ABD’nin tutumunu destekler nitelikte olmuştur. Nebenzia, bölgesel rotasyonun bir “gelenek” olduğunu, ancak bunun bağlayıcı bir kural olmadığını ifade etmiştir. “Latin Amerikalıların bu dönem için ahlaki bir haklılığı vardır, ancak başka bölgelerden adayların da çıkmasına engel yoktur” sözleri, Moskova’nın konuyu diplomatik esneklikle değerlendirdiğini göstermiştir. Ayrıca Nebenzia’nın “liyakat cinsiyetten önce gelir” vurgusu, yaklaşan seçimde hem nitelikli hem de cinsiyet dengeli bir değerlendirme sürecinin gerekliliğini ortaya koymuştur.[iii]

Rusya’nın bu tutumu, çok kutuplu dünya düzeninde dengeli bir bakış açısı olarak yorumlanmıştır. Çünkü Moskova, hem Latin Amerika’nın taleplerini meşru görmekte hem de adaylık sürecinin evrensel ölçütlerle yürütülmesini savunmaktadır. Bu bakımdan, Rusya’nın açıklamaları sürece yumuşatıcı bir diplomatik ton kazandırmıştır

BM tarihinde bugüne dek hiç kadın genel sekreter seçilmemiştir. Bu durum, uzun süredir eleştirilmiştir. Danimarka’nın BM Daimî Temsilcisi Christina Markus Lassen, “80 yıl sonra artık bir kadının bu kurumun başına geçmesinin zamanı gelmiştir” diyerek sürecin cinsiyet eşitliği açısından da önem taşıdığını vurgulamıştır.[iv]

Latin Amerika ülkeleri bu konuda avantajlı bir konumda bulunmuştur. Şili’nin eski Devlet Başkanı Michelle Bachelet ve Kosta Rika’nın eski Başkan Yardımcısı Rebeca Grynspan gibi isimler hem bölgesel hem de cinsiyet temsili açısından güçlü adaylar olarak görülmüştür. Bu iki figür, hem ulusal düzeyde liderlik deneyimi edinmiş hem de uluslararası kurumlarda etkin görevler üstlenmiş kişilerdir. Dolayısıyla Latin Amerika bu yarışta yalnızca “sıra bizde” dememiş, aynı zamanda nitelikli aday profilleriyle sürece ciddi katkı sunmuştur.

BM Genel Sekreteri’nin seçimi, teorik olarak tüm üye devletlerin önerilerine açık olsa da pratikte süreci Güvenlik Konseyi yönlendirmiştir. Beş daimî üye olan ABD, Çin, Rusya, Fransa ve İngiltere’nin onayı olmadan hiçbir adayın seçilmesi mümkün olmamıştır. Bu yapı hem istikrar hem de güç dengesi açısından önem arz etmiştir.

BM Güvenlik Konseyi ile BM Genel Kurulu Başkanı’nın yıl sonuna kadar göndereceği ortak mektupla aday çağrısı yapılacaktır. Adaylar, birer BM üyesi devlet tarafından önerilecektir. Bu sürecin resmiyet kazanmasıyla birlikte diplomatik kulisler daha da hareketlenecektir. Latin Amerika ülkelerinin ortak blok hâlinde hareket etmesi beklenmiştir. Nitekim geçmiş seçimlerde de bölgesel dayanışma, adayların güç kazanmasında belirleyici olmuştur.

Vaşington yönetimi açısından bakıldığında, BM liderliğinin şekillenmesi ABD’nin uluslararası konumunu doğrudan etkilemiştir. Donald Trump yönetimi, BM’nin “etkinliğini artırma” söylemiyle kurumun yeniden yapılandırılmasını hedeflemiştir. ABD, yeni genel sekreterin “çok taraflı işbirliği kadar reform anlayışına da açık” bir profil taşımasını istemiştir. Bu durum, ABD’nin kurumu küçültmek ya da kontrol altına almak istediği anlamına gelmemiş, daha ziyade etkin ve sonuç odaklı bir yönetim arzusunu yansıtmıştır.

Bu yaklaşım, ABD’nin BM’deki rolünü güçlendirme çabasının bir uzantısı olmuştur. Vaşington, yeni genel sekreterin küresel krizlere hızlı ve esnek yanıt verebilecek bir liderlik sergilemesini talep etmiştir. Bu da seçim sürecinde “meritokrasi” kavramını öne çıkarmıştır

Latin Amerika ülkeleri bu süreci “bölgesel dayanışma testi” olarak görmüştür. Şili, Arjantin, Kosta Rika ve Meksika gibi ülkelerin farklı diplomatik yaklaşımları olsa da genel kanaat bu dönemde bölgeden bir adayın desteklenmesi yönünde şekillenmiştir. Ancak geçmiş deneyimler göstermiştir ki Latin Amerika içindeki siyasi farklılıklar zaman zaman ortak bir aday üzerinde uzlaşmayı zorlaştırmıştır. Buna rağmen bölge ülkeleri tarihsel bir dönüm noktasında olduklarının bilincindedir.

Bachelet’in insan hakları konusundaki uluslararası itibarı ve Grynspan’ın Birleşmiş Milletler Latin Amerika ve Karayipler Ekonomik Komisyonu’ndaki deneyimi, Latin Amerika’nın bu sefer güçlü kartlara sahip olduğunu göstermiştir.

Sonuç olarak BM Genel Sekreterliği yarışı, yalnızca bir lider seçimi süreci değil, küresel temsil ve adalet arayışının da yansıması olmuştur. ABD’nin “her bölgeden aday” çağrısı, uluslararası siyasette liyakat ilkesinin öne çıkarılmasına katkı sağlamıştır. Buna karşın Latin Amerika’nın tarihi beklentileri de meşru bir temele dayanmıştır.

Önümüzdeki süreçte hangi bölgeden aday çıkarsa çıksın, yeni genel sekreterin görev tanımı daha karmaşık bir küresel düzen içinde şekillenmiştir. İklim krizi, göç, savaşlar ve ekonomik eşitsizlikler gibi konular, BM’nin etkin liderliğini her zamankinden daha fazla gerekli kılmıştır.

Latin Amerika bu süreçte yalnızca bir koltuk değil, küresel vizyonda daha geniş bir temsil istemiştir. ABD’nin meritokratik yaklaşımı ve Rusya’nın dengeli tutumu, sürecin çok kutuplu bir karakter kazandığını göstermiştir. Sonuçta bu yarış uluslararası diplomasi tarihinde yeni bir dönemin kapısını aralamıştır. BM, temsil adaletini ve liyakat ilkesini birleştirebilirse, küresel meşruiyetini daha da güçlendirecektir.


[i] Nichols, Michelle. “US Urges Global Race for Next UN Chief in Move Likely to Annoy Latin America”, Reuters, https://www.reuters.com/world/americas/us-urges-global-race-next-un-chief-move-likely-annoy-latin-america-2025-10-24, (Erişim Tarihi: 26.10.2025).

[ii] Aynı yer.

[iii] Aynı yer.

[iv] Aynı yer.

Ali Caner İNCESU
Ali Caner İNCESU
Ali Caner İncesu, 2012 yılında Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olmuştur. Eğitimine Kapadokya Üniversitesi Turist Rehberliği ön lisans programında devam etmiş ve 2017 yılında mezun olmuştur. 2022 yılında Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi'nde Seyahat İşletmeciliği ve Turizm Rehberliği alanlarında yüksek lisans eğitimlerini başarıyla tamamlamıştır. 2024 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde University of Maryland Global Campus (UMGC) Siyaset Bilimi lisans programından mezun olmuştur. 2023 yılı itibarıyla Kapadokya Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora eğitimine devam etmektedir.2022 yılında Paraguay Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nde (Ankara) özel danışmanlık görevi de yürüten İncesu, ileri seviyede İspanyolca ve İngilizce bilmekte olup İngilizce ve İspanyolca dillerinde yeminli tercümandır.Çalışma alanları Latin Amerika, uluslararası hukuk ve turizmdir.

Benzer İçerikler