Analiz

BM Güvenlik Konseyi’nin Sahra Kararı ve Fas Diplomasisinin Zaferi

Fas, Batı Afrika’ya refah ve güvenlik sağlamak için “kazan-kazan” prensibini uygulamaktadır.
BMGK’nın Sahra kararı, normal bir görev süresi uzatımının ötesinde siyasi gerçekçiliğin ve uluslararası toplumun ortak aklının onayıdır.
Bu başarının ardında Fas’ın on yıllara yayılan, sessiz fakat derinden ilerleyen, çok katmanlı bir devlet aklı yatmaktadır.

Paylaş

31 Ekim 2025 tarihi Sahra-Sahel kuşağının ve Kuzey Afrika’nın geleceğine yön verecek tarihi bir dönüm noktası sayılabilir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından yapılan oylama, Sahra meselesine ilişkin on yıllardır süren statükoyu tamamen sarsan ve diplomatik anlayışı tamamen değiştiren bir nitelik taşımaktadır. Konsey’in 31 Ekim kararı, normal bir görev süresi uzatımının ötesinde siyasi gerçekçiliğin ve uluslararası toplumun ortak aklının onayıdır.[i] Bu husus, Fas Kralı 6. Muhammed’in liderliğinde yürüttüğü sabırlı, kararlı ve çok boyutlu stratejisinin üst düzeyde tescilidir. 

Yaşananlar, ideolojik saplantıların ve Soğuk Savaş kalıntısı yaklaşımların miadını doldurduğunu, yerini pragmatizmin, kalkınmanın ve bölgesel istikrar arayışının aldığını net bir biçimde ortaya koymaktadır. Bu kararı değerli kılan, sadece sonucu (11 lehte, 0 aleyhte, 3 çekimser) olmaktan ziyade metnin ruhuna işlenen dil ve bu dilin arkasında yatan diplomatik süreçtir.[ii] Fas diplomasisi, sahada inşa ettiği somut gerçekleri, uluslararası hukukun ve diplomasinin merkezine taşıyarak bir başarı hikayesi yazmıştır.

Oylamanın ayrıntılarına bakıldığında kararın önemi daha iyi anlaşılabilir. Rusya, Çin ve Pakistan, sürecin hızını durduramayan, geleneksel bir jeopolitik duruşun ötesine geçemeyen bir hamle yapmıştır. Cezayir’in oy kullanmaması, diplomatik bir tecridin ve sürecin gerçekliğinden kopuşun sessiz bir itirafı olabilir. BMGK, ilk defa bu kadar net ve güçlü bir biçimde, Fas’ın 2007 yılında sunduğu özerklik planını çözümün merkezi olarak işaret etmiştir.[iii] Önceki kararlarda not edilen veya dikkate alınan bir öneri statüsünden sıyrılan bu plan, bugünkü metinde “en uygulanabilir çözüm” (the most feasible solution) ve gelecekteki müzakerelerin “temeli” (basis) olarak tanımlanmıştır.[iv]

Diplomaside kelimeler birer silahtır ve bu kelimeler, referandum gibi artık uygulanabilirliği kalmamış, bölgenin sosyolojik ve demografik gerçekleriyle örtüşmeyen seçenekleri fiilen ve hukuken sürecin dışına itmektedir. BMGK, bu dil tercihiyle, siyasi hayalciliğin sonu geldiğini ve kalıcı barışın tek yolunun Fas’ın toprak bütünlüğü ve egemenliği çerçevesinde sunulan genişletilmiş bölgesel özerklikten geçtiğini kabul etmektedir.

Bu diplomatik zafer, elbette bir gecede elde edilmemiştir. Bu başarının ardında, Fas’ın on yıllara yayılan, sessiz fakat derinden ilerleyen, çok katmanlı bir devlet aklı yatmaktadır. Bu stratejinin ilk ayağı sahada yaratılan somut gerçekliktir. Fas, uluslararası toplumun karar vermesini beklerken pasif bir tutum benimsememiş, bilakis güney illerini (Sahra bölgesini) krallığın en gelişmiş bölgelerinden biri haline getirecek devasa bir “Yeni Kalkınma Modeli” uygulamıştır. Laayoune ve Dakhla gibi şehirler, bugün Fas’ın ve hatta Afrika’nın en modern altyapılarına, üniversitelerine, hastanelerine ve yenilenebilir enerji tesislerine ev sahipliği yapmaktadır. 

Tiznit’ten Dakhla’ya uzanan otoyol projesi ve Dakhla Atlantik Limanı gibi mega projeler, bu bölgeyi sadece Fas’a bağlamakla kalmamış, onu Afrika’nın Atlantik’e açılan stratejik bir kapısı haline getirmiştir. Fas, bu hamlelerle uluslararası topluma bir sorun değil, bir fırsat sunmuştur. Bölgeye yapılan milyarlarca dolarlık yatırım, Fas’ın kendi toprağına duyduğu güvenin ve oradaki halkın refahına adanmışlığının bir kanıtıdır. Bugün BMGK’nın uygulanabilir bulduğu özerklik planı, bu somut kalkınma hamleleri sayesinde zaten sahada yaşayan bir gerçekliğe dönüşmüştür.

Stratejinin ikinci ayağı, bu sahadaki gerçekliği diplomatik tanınırlığa dönüştürme üzerine kurulmuştur. Fas, geleneksel BMGK koridorlarındaki tıkanıklığı aşmak için konsolosluk diplomasisi olarak bilinen dahice bir hamleyi devreye sokmuştur. Başta Afrika ülkeleri olmak üzere Arap dünyasından ve Latin Amerika’dan onlarca ülke, Laayoune ve Dakhla’da konsolosluklar ve başkonsolosluklar açmıştır. Bu hamle, uluslararası hukukta “de facto” (fiili) tanımanın en güçlü göstergelerinden biridir. Her açılan konsolosluk, Fas’ın egemenliğini bu topraklarda fiilen kabul etmiş ve BMGK üzerindeki baskıyı artırmıştır. Bu durum, tabandan tavana yayılan, geleneksel diplomasi kalıplarını kıran ve uluslararası bir konsensüsü adım adım inşa eden bir ustalık örneğidir. Dolayısıyla Konseyi’nin söz konusu kararı, aslında bu ülkelerin büyük bölümünün zaten kabul ettiği bir gerçeği resmileştiren, bu fiili durumu hukuki bir çerçeveye oturtan bir adım olmuştur. Fas, müttefiklerini artırarak ve kararlı bir duruş sergileyerek diplomatik süreci kendi lehine çevirmeyi başarmıştır.

Üçüncü olarak bu gelişme, dünya çapındaki jeopolitik dengelerden ayrı düşünülemez. Fas, bölgesel bir istikrar adası ve Avrupa ile Afrika arasında önemli bir köprü olarak öne çıkmakta.  Avrupalı ve Amerikalı ortakların, özellikle Sahel kuşağında artan istikrarsızlık, terör tehditleri ve düzensiz göç baskıları nedeniyle bölgede güvenilir, istikrarlı ve güçlü müttefiklere olan ihtiyacı artmıştır.  Bu noktada Fas, söz konusu görevi iyi bir şekilde yerine getirmektedir. Öte yandan güvenlik, istihbarat paylaşımı ve terörle mücadele hususlarında Batı’nın en önemli ortaklarından biri haline de gelmiştir. Stratejik işbirliğinin bir sonucu olarak ABD, 2020’de Fas’ın egemenliğini tanımış ve 31 Ekim’deki BMGK kararı, bu tanımanın artık uluslararası politikaya dönüştüğünü göstermiştir.  İspanya ve Almanya’nın Fas’ın özerklik planını en ciddi ve gerçekçi temel olarak kabul etmesi, Avrupa’nın da jeopolitik gerçekleri kavradığını göstermektedir. Bu bağlamda Avrupa, güney sınırında istikrarsız bir bölge yerine gelişen ve istikrar sağlayan bir Sahra bölgesi görmek istediği ifade edilebilir.  Söz konusu karar, Fas’ın güvenilir bir ortak olduğunu ve bölgesel istikrara yardımcı olduğunu da göstermektedir.

Bu kararın sonuçları, sadece Fas’ın ulusal bütünlüğü için bir güvence olmanın ötesinde, tüm Afrika kıtası için yeni bir dönemin kapısını aralamaktadır. Kral 6. Muhammed’in başlattığı “Sahel-Atlantik İnisiyatifi” bu vizyonun merkezinde yer almaktadır. Fas, karayla çevrili Sahel ülkelerine (Mali, Nijer, Burkina Faso, Çad) Atlantik Okyanusu’na erişim sağlama hedefiyle Sahra bölgesindeki altyapısını bu ülkelere açma teklifinde bulunmaktadır. Bu durum, bölgenin ekonomik kaderini değiştirebilecek, ticareti ve entegrasyonu teşvik edecek devrimci bir projedir. Bu stratejik koridorun hayata geçirilmesi için gerekli olan en önemli adımın, Fas’ın sahra bölgesini istikrarlı ve güvenli bir bölge olarak ilan etmesidir.  Bu hamlesiyle Fas, sadece kendi ülkesinin çıkarlarını değil, aynı zamanda Batı Afrika’ya refah ve güvenlik sağlamak için “kazan-kazan” prensibini de uygulamaktadır. Dolayısıyla Rabat, bu noktada bir lider ülke imajı veriyor denebilir. 

Sonuç olarak 31 Ekim 2025 tarihli BMGK kararı, bir dönemi kapatıp yeni bir dönemi açan tarihi bir belge niteliğindedir. Bu durum, Fas’ın sabır ve kararlılıkla yürüttüğü ulusal davasının haklılığının uluslararası planda tescilidir. Söz konusu karar, Fas’ın toprak bütünlüğünü pekiştirirken bölgeye kalıcı barış ve refah getirecek tek gerçekçi yol haritasını, yani özerklik planını, uluslararası sürecin kalbine yerleştirmiştir. daha müreffeh ve tüm bölgeye ilham verecek bir modele dönüştürüleceğine odaklanacaktır. Fas, bu süreçten sadece toprak bütünlüğünü sağlamış olarak çıkmamakta, aynı zamanda bölgesel bir güç, bir istikrar direği ve Afrika’nın geleceğine yön veren vizyoner bir aktör olarak konumunu da güçlendirmektedir. Dünya, gerçekçiliği ve kalkınmayı seçmiş; Fas da bu yeni dünyanın kazananlarından biri olmuştur. 


[i] “UN approves resolution supporting Morocco’s claim to Western Sahara”, The Guardian, 31 Ekim 2025, https://www.theguardian.com/world/2025/oct/31/un-approves-resolution-supporting-moroccos-claim-to-western-sahara, (Erişim Tarihi: 31.10.2025).

[ii] Aynı yer.

[iii] “Sahara occidental : le Conseil de sécurité de l’ONU apporte son soutien au plan marocain”, Le Figaro, 31 Ekim 2025, https://www.lefigaro.fr/international/sahara-occidental-le-conseil-de-securite-de-l-onu-apporte-son-soutien-au-plan-marocain-20251031 (Erişim Tarihi: 31.10.2025).

[iv] Aynı yer.

Göktuğ ÇALIŞKAN
Göktuğ ÇALIŞKAN
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünde lisans eğitimi alan Göktuğ ÇALIŞKAN, aynı süreçte çift anadal programı kapsamında üniversitenin Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yer alan Uluslararası İlişkiler bölümünde de eğitim görmüştür. 2017 yılında lisans mezuniyetini tamamladıktan sonra Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde yüksek lisans programına başlayan Çalışkan, bu programı 2020 yılında "Hindistan Şiiliği ve İran’ın Hindistan Politikasının Yumuşak Güç Çerçevesinde Değerlendirmesi: Kontrüktivist Bir Bakış" adlı teziyle başarı ile tamamlamıştır. 2018 yılında ise çift ana dal programı kapsamında eğitim gördüğü Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun olmuştur. Millî Eğitim Bakanlığı Yurtdışı Seçme ve Yerleştirme (YLSY) programı kapsamında Fransa’da dil eğitimi alan Göktuğ Çalışkan, ardından Fas’ta bulunan Uluslararası Rabat Üniversitesinde 2. yüksek lisansını "La Présence Chinoise En Afrique Et L’évaluation De La Politique Africaine De La Chine Dans Le Contexte Du Projet « La Ceinture Et La Route » : Les Cas du Kenya et de l’Ouganda" (Çin'in Afrika'daki Varlığı ve Çin'in Afrika Politikasının Kuşak ve Yol Projesi Bağlamında Değerlendirilmesi: Kenya ve Uganda Örnekleri) teziyle 2022 yılında tamamlamıştır. Aynı zamanda Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi olan Çalışkan, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde de doktorasına devam etmektedir. Çalışkan, ayrıca YLSY kapsamında Fas’ta yine Uluslararası Rabat Üniversitesi’nde doktoraya başlamıştır. Ankasam Uluslararası İlişkiler uzmanı olarak çeşitli konularda röportajları ve analizleri bulunan Çalışkan, kitap bölümleri, makaleler ve kitap incelemelerine de devam etmektedir. Çalışkan, iyi derecede İngilizce ve Fransızca bilmekte olup, Çin-Afrika İlişkileri, Sahel, Sahel’de Din ve Güvenlik, İran, Şiilik, Hindistan, Gıda Güvenliği, Afrika'da İklim, İsyanlar ve Terörizm, Afrika Jeopolitiği, Kuşak ve Yol Projesi, Orta Asya üzerine akademik çalışmalarını sürdürmektedir.

Benzer İçerikler