24 Şubat 2022 tarihinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in kararı doğrultusunda Rus Ordusu’nun Ukrayna’ya askeri müdahalede bulunması, bölgesel dengeleri değiştirmiş ve başta Avrupa devletleri olmak üzere uluslararası kamuoyunda büyük bir tepkiye yol açmıştır. Söz konusu tepkinin bir neticesi olarak Avrupa’nın “lokomotif ülkesi” Almanya, “ekonomik dev” görünümünden uzaklaşarak giderek “askeri bir güce” dönüşmeye başlamıştır. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa ülkeleri ise bir yandan Rusya’nın mallarına el koyarken; diğer taraftan da çeşitli yaptırımlar uygulamaya başlamıştır. Bu sert ve ani tepkiye rağmen Rusya’nın Ukrayna’dan çekilmesi sağlanamamıştır. Ayrıca Rusya’nın önemli partnerlerinden biri olan Çin’in pozisyonu da eleştiri konusu olmuştur.
Çin-Ukrayna İlişkilerine Genel Bir Bakış
İkili ilişkiler, Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda bağımsız Ukrayna’nın kurulmasına kadar gitse de bu dönemde ülkeyi kontrol eden aktörün Moskova yönetimi olması sebebiyle diplomatik temaslar Sovyetler Birliği-Çin Halk Cumhuriyeti şeklinde gerçekleşmiştir. Günümüz ilişkilerinin temeli ise Soğuk Savaş’ın bitmesi ve Ukrayna’nın bağımsız bir devlet olarak kurulmasıyla ortaya çıkmıştır. Çin, 24 Ağustos 1991 tarihinde bağımsızlığını ilan eden Ukrayna’yı bundan 3 gün sonra tanımış ve 4 Ocak 1992 tarihinde bu ülkeyle diplomatik ilişkiler tesis etmiştir. 1990’lı yıllarda ikili ilişkilerdeki önemli nokta, Ukrayna’daki Sovyet döneminden kalma nükleer kapasite ve ülkenin bağımsızlığı olmuştur. Bu konuda Çin, Ukrayna’ya nükleer konuları da içeren güvenlik garantileri vermiştir.[1]
2000’li yıllarda iki ülke arasındaki ilişkiler yoğunlaşmış ve bu durum, Ukrayna’nın Çin’in “Tek Çin” anlayışını kabul etmesine yol açmıştır.[2] Pek çok açıdan sorunsuz ilerleyen bu ilişkilerden Pekin çok ciddi şekilde yararlanmıştır. Çin, Sovyetler Birliği’nden kalma teknik ve idari yapının burada bulunmasını da iyi kullanmıştır.
Ayrıca ülkedeki pek çok önemli kişiyi istihdam ederek Ukrayna’nın insan gücünden faydalanmış ve uçak gemisi ile motor satın alımı ve yapımı gibi konularda Ukrayna’dan istifade etmiştir. İkili ilişkiler, pek çok açıdan iyi giderken Rusya’nın bölgenin yükselen gücü olması, Ukrayna’nın daha Batı yanlısı politikalar izlemesi ve Moskova’nın buna set çekme çabaları sonucunda Çin, zaman içerisinde ağırlığını Rusya’dan yana koyarak çok kutuplu dünya düzenini talep eden/etmeye çalışan bir devlet olmuştur.
Çin Dış Politikasının Temelleri
Günümüz Çin Dış Politikası kaynaklarını; başta “Utanç Yüzyılı” olarak adlandırdığı yüzyılın bir daha yaşanmamasını öngören, Mao Zedong’un liderliğini yaptığı Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) dünya görüşünden almaktadır.
Dış politika ilkeleri, Çin Halk Cumhuriyeti Anayasası’nın giriş kısmında kendisine yer bulmaktadır. Söz konusu metinde şu ifadeler yer almaktadır:[3]
“Çin, bağımsız dış politikayı, karşılıklı olarak egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygılı olmayı, düşman olmamayı, karşılıklı saldırmazlık, içişlerine karışmama, eşitlik, karşılıklı çıkar ve barış içinde bir arada yaşama ilkesinde, her ülkeyle diplomatik ilişkileri ve ekonomik kültür alışverişini geliştirmede ısrarlıdır. Emperyalizme, hegemonizme, kolonyalizme karşı koyulmasını, dünya halklarının birleşmesini, baskı gören milletlerin ve gelişmekte olan ülkelerin mücadelelerini, milletlerin bağımsızlığının korunmasını ve milli ekonomik hak mücadelesini geliştirmeyi dünya barışı ve insanlığın gelişimini sürdürmek/korumak için destekler ve çaba gösterir.”
Esasen Çin Halk Cumhuriyeti Anayasası, yukarıdaki ifadeler aracılığıyla Zhou Enlai’nin “Barış İçinde Bir Arada Yaşama İlkesi”ni vurgulamaktadır.
Rusya’nın Ukrayna’ya Saldırısı ve Çin’in Tutumu
Rusya’nın saldırısı hem dünya hem de Çin için önemli bir gelişme olmuştur. Bu savaş, Pekin açısından birbiriyle dengelenemeyecek üç temel amacın gerçekleştirilmesini oldukça zor hale getirmiştir. Birincisi, Rusya’yla olan stratejik partnerliğin korunması; ikincisi, Anayasa’nın ve dış politikasının temel ilkelerinden olan toprak bütünlüğü ve içişlerine karışmama ilkesine bağlı kalınması; üçüncüsü, Avrupa Birliği (AB) ve ABD’den gelecek yaptırım ve diğer baskıların minimize edilmesidir.[4]
Birbiriyle uyumsuz bu üç amacı gerçekleştirebilmek için zamana ve zemine göre söylem değiştiren Çin Dışişleri Bakanlığı, nihayetinde ağırlığını Rusya’dan yana koymuştur. Bu çerçevede stratejik partnerliğini güçlendirmeye öncelik veren Çin, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını “bağımsız bir ülkenin başka bir ülke toprağına saldırganlık” olarak değil; konuyu “kriz”, “çatışma” veya “Ukrayna Sorunu” şeklinde nitelendirmiştir.
Savaştan iki gün sonra ülkesinin pozisyonunu ilk defa açıklayan Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Soğuk Savaş’ın çoktan sona erdiğini ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) kendi pozisyonunu ve sorumluluklarını yeniden düşünmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bu anlamda Pekin yönetimi, gruplaşmanın olduğu Soğuk Savaş düşüncesinin tamamen terk edilmesi gerektiğine inanmaktadır. Buna ek olarak Çin, NATO, AB ve Rusya’nın yeniden diyaloğa başlamasını desteklemektedir. Ayrıca Pekin, denge kurmayı arayan, sürdürülebilir Avrupa güvenliği mekanizmasını ve Kıta Avrupası’nın uzun vadeli güvenliğini sağlamayı arzu etmektedir.”[5]
Çin, 26 Şubat 2022 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) düzenlenen ve Ukrayna’ya yönelik Rus saldırılarını kınayan karar tasarısında çekimser oy kullanmıştır. Bu hareketiyle hem Rusya’yı kendisinden uzaklaştırmamak hem de dış politika prensipleriyle çelişmemek için kendisini korumaya almak istemiştir. BMGK’dan olumlu sonuç çıkmaması üzerine BM Genel Kurulu’na giden ve 141 ülkenin oyuyla kabul edilen Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırısını kınayan tasarıda da Pekin yönetimi, çekimser pozisyonunu korumuştur.
Diplomatik anlamdaki bu çekimser pozisyon, Batı’dan Rusya’ya yönelen ekonomik yaptırımların ağırlaşması, sürecin küresel bir kampanyaya dönüşmesi ve en önemlisi de ABD’den gelen baskılar nedeniyle Çin’in Rusya’ya daha da yakınlaşmasıyla sonuçlanmıştır. Nitekim Eski ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Tayvan’da yaptığı bir konuşmada, Tayvan’ın bağımsız ve egemen bir ülke olarak tanınması gerektiğini dile getirmesi, Çin’in sert tepkisine neden olmuştur.[6] Pompeo’nun bu açıklamasına cevap veren Wang Yi, “Ukrayna, Doğu ile Batı’yı birbirine bağlayan köprü olmalı ve büyük devletlerin oyun sahası olmamalıdır…” demiştir.[7]
AB ve ABD’nin baskılarını asgari seviyeye indirmek için çalışmalar yapan Çin, özellikle de Avrupalı ülkelerle ekonomik ilişkilerini geliştirmeye çalışmakta ve genel anlamda ABD ile Avrupa arasında çatlak yaratmaya çabalamaktadır. Özellikle de enflasyonist dalga ve durgunluk belirtisinin baş göstermesi, sosyal refah bölgesi olan Avrupa için sorunları arttırırken; yaptırımların dünya için önemli bir sorun olduğu ifade edilmiştir.
Konuyla ilgili Wang Yi şunları ifade etmiştir:[8]
“Dünyadaki tüm ülkeler ayrılmaz bir topluluktur. Yavaş küresel ekonomik toparlanma göz önüne alındığında, sınırsız yaptırımlar uluslararası sanayi ve tedarik zincirlerinin istikrarını baltalayacak, gıda ve enerji krizini ağırlaştıracaktır. Bu durum tüm ülkelerde insanların geçim kaynaklarına zarar verecektir.”
2022 yılının Nisan ayı itibarıyla Çin’in ABD karşıtı pozisyonu daha da belirginleşmiştir. Bu süreçte Çin Dışişleri Bakanı aşağıdaki değerlendirmede bulunmuştur:[9]
“ABD, Hint-Pasifik Stratejisi’ni öne sürerek bölgesel gerilimler yaratmaya çalışarak bölgede zor kazanılmış barış ve kalkınmaya ciddi şekilde zarar verecektir. Ayrıca ASEAN merkezli bölgesel işbirliği yapısını ciddi şekilde aşındıracak çatışmaları kışkırtmaya çabalamaktadır.”
Rusya’ya yakınlaşmasına rağmen Çin’in bu krizde bir taraf olmadığı da sürekli olarak Çinli yetkililer tarafından dile getirilmektedir.
Çin Aslında Ne Yapmaya Çalışmakta?
Pekin’in bir taraftan Rusya’yı ezdirmeyen ve diğer yandan da krizi/çatışmayı dindirmeye yönelik çağrıları içeren iki yönlü bir politika izlemesinin en önemli nedenlerinden biri, Çin’in uluslararası ekonomik sisteme entegre olmasıdır. Çin, başta Avrupa ve ABD olmak üzere uluslararası kapitalden hala ciddi anlamda yatırım çekmekte ve bu sayede büyük bir ihracat devi olarak ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla Rusya’ya doğrudan verilecek açık destek sonucunda Rublenin uğradığı akıbete Yuan da uğrayabilir.
Ayrıca henüz Covid-19 salgınının etkilerini atlatamayan Çin, tedarik zinciri sorunlarını çözememiş ve daha da önemlisi, Donald Trump’ın etkisini üzerinden atamamıştır. Bu durumun enerji fiyatlarına da yansıması olmuştur. Dünyanın en büyük petrokimya tüketicisi olan Çin’in maliyetleri daha da artmıştır.
Bir diğer sebep de Çin’in devletlerin bağımsızlıklarına ve toprak bütünlüklerine saygıyı esas alan ve ülkelerin içişlerine karışmayı reddeden dış politika anlayışıdır. Rusya’nın bir başka ülkeyi askeri olarak cezalandırmayı amaçlayan faaliyetleri, Pekin’in temel prensipleri noktasında ciddi sorunlar yaratmaktadır. Çünkü Çin’in en yoğun siyasi ilişkide bulunduğu ülkeler Üçüncü Dünya ülkeleri ve geçmişte Bağlantısızlar Hareketi’nin üyeleri olan Latin Amerika ve Afrika devletleridir.
Rusya’nın söz konusu tavrı karşısında Çin’in çok fazla destek açıklaması yapması kendisini zor bir duruma sokabilir. Bunun yerine Pekin yönetimi, savaşı Rusya saldırganlığından ziyade; “ABD önderliğindeki Batı kuvvetlerinin hassas yerleri karıştırması” olarak değerlendirerek bu ülkelerin kamuoylarında var olan Amerikan/Batı karşıtı duygulara seslenmeyi uygun bulmaktadır. Ancak göz ardı edilmemesi gereken husus, Çin’in tavrının altındaki temel nedenin oluşturduğu stratejik kültürdür.
Stratejik Kültür
Her ne kadar Rusya, şiddeti orantısız kullanan “bozucu bir güç”; Çin ise “toparlayan, kurucu bir güç” olarak tanımlansa da[10] durum, söylenilenden çok daha farklıdır. Geçmişteki imparatorluklarda olduğu gibi “ben merkezli hegemonya” talebi olan bu iki devletin de siyasi kültürü; şiddeti kullanmaktan çekinme veya kurucu-bozucu olma değil; zamana ve mekâna uygun bir stratejik çerçeve oluşturma fikri üzerinden şekillenmektedir. Bu stratejik çerçeve; uzun vadeli getiriyi içeride ve dışarıda hangi yöntemle (sert güç veya yumuşak güç) sağlayacağı yönündeki fikri oydaşmadır. Rusya için mevzubahis getiri, son dönemlerde sert güç olarak ön plana çıkmaktadır. Çünkü bu ülke, içeride bir yandan uzun vadeli nüfus sorunu yaşamakta; diğer taraftan da sahip olduğu doğal kaynaklar, dünya için vazgeçilemez görülmektedir.
Çin ise savaşın sonunda oluşacak ortamda dengeleri kuran güç olmak istemektedir. Bu sebeple iki taraftan birini tercih eden değil; iki tarafın da kendisini seçmesini isteyen aktördür. Dolayısıyla sonunda kendisinin kazandığı bir sürecin yaşanmasını arzulamaktadır. Bu netice, uzun vadede Doğu ile Batı çatışmasının alanlarından biri olan Ukrayna’da herkesin kaybettiği, Kuşak-Yol Projesi’nin kuzey hattının güvence altına alındığı, uzayan savaşla birlikte Avrupa ile ABD arasında stratejik ayrılıkların yaşanmaya başladığı ve Rusya’nın savaşla daha da güç kaybettiği bir tarihin başlangıcı olabilir. Çünkü Çin, “Yok saymak için çok büyük, küçümsemek için çok yaşlı, yatıştırmak için çok güçsüz ve hafife almak için çok hırslıdır.”[11]
[1] “双边回顾”, China Embassy, https://web.archive.org/web/20150215092942/http://ua.china-embassy.org/chn/zwgx/shbgxhg/t141518.htm, (Erişim Tarihi: 18.06.2022).
[2] “中乌就乌克兰外长兹连科访华发表联合新闻公报”, China News, https://www.chinanews.com.cn/2002-01-31/26/159193.html, (Erişim Tarihi: 18.06.2022).
[3] “中华人民共和国宪法”.
[4] “China Faces Irreconcilable Choices on Ukraine”, Carnegie Endowment, https://carnegieendowment.org/2022/02/24/china-faces-irreconcilable-choices-on-ukraine-pub-86515, (Erişim Tarihi: 18.06.2022).
[5] “王毅同德国外长贝尔伯克通电话”, Gov.cn, http://www.gov.cn/guowuyuan/2022-02/27/content_5675924.htm, (Erişim Tarihi: 18.06.2022).
[6] “US Should Recognise Taiwan, Former Top Diplomat Pompeo Says”, Reuters, https://www.reuters.com/world/asia-pacific/us-should-recognise-taiwan-former-top-diplomat-pompeo-says-2022-03-04/, (Erişim Tarihi: 19.06.2022).
[7] “巴基斯坦总理伊姆兰·汗会见王毅”, Mfa.gov.cn, https://www.mfa.gov.cn/wjbzhd/202203/t20220323_10654450.shtml, (Erişim Tarihi: 19.06.2022).
[8] “王毅同法国外长勒德里昂举行视频会晤”, FMPCR, https://www.fmprc.gov.cn/wjdt_674879/gjldrhd_674881/202203/t20220310_10650611.shtml, (Erişim Tarihi: 19.06.2022).
[9] “王毅同越南外长裴青山通电话”, FMPCR, https://www.fmprc.gov.cn/wjdt_674879/gjldrhd_674881/202204/t20220414_10668069.shtml, (Erişim Tarihi: 19.06.2022).
[10] Mustafa Cem Koyuncu, “Çin Ukrayna Krizi’nin Neresinde?”, ANKASAM, https://www.ankasam.org/cin-ukrayna-krizinin-neresinde/, (Erişim Tarihi: 19.06.2022).
[11] Zbigniew Brzezinski, The Geostrategic Triad: Living with China, Europe, and Russia, CSIS, 2001, s. 2.
