12 Nisan 2024 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Çinli mevkidaşı Wang Yi ile yaptığı görüşmede, Pekin’in Tahran üzerindeki nüfuzunu kullanmasını istemiştir.[1] Wang ise ABD’yi Orta Doğu’da “yapıcı bir rol” almaya çağırmıştır.
1 Nisan 2024 tarihinde Suriye’nin başkenti Şam’daki İran konsolosluğu binasına düzenlenen ve aralarında iki generalin de bulunduğu çok sayıda İslam Devrim Muhafızları Komutanı’nın öldürüldüğü hava saldırısının ardından Çin, saldırıyı güçlü bir şekilde kınamış ve İran ile Suriye’nin egemenliğine saygı duyulmasını istemişti.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mao Ning, “Çin, Orta Doğu sorununun çözümünde yapıcı bir rol oynamaya devam edecek… ve durumun soğumasına katkıda bulunacak” diye eklemiştir.[2] ABD, Hamas’ı destekleyen İran’a baskı yapmak da dahil olmak üzere, Çin’in krizin çözümünde daha aktif bir rol oynaması için defalarca çağrıda bulunmuştur.
İran’ın İsrail’e misilleme olarak insansız hava araçları ve füzeler fırlatmasının ardından Çin, bölgede gerilimin tırmanmasından “derin endişe duyduğunu” söylemiştir. Çin’in arabulucu olarak rol oynamaya çalıştığı ve enerji ithalatının giderek artan bir kısmını sağladığı Orta Doğu’da daha geniş bir çatışma tehdidi bulunmaktadır. Konuyla ilgili Çin Dışişleri Bakanlığı, 14 Nisan 2024 yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullanmıştır:[3]
“Çin, ilgili tarafları sakin olmaya ve gerilimin daha fazla artmasını önlemek için itidalli davranmaya çağırıyor. Çin, uluslararası toplumu, özellikle de etkili ülkeleri, bölgesel barış ve istikrarın korunmasında yapıcı bir rol oynamaya çağırıyor.”
Hatırlatma yapmak gerekirse Çin, 2023 yılında İran ile Suudi Arabistan arasında arabuluculuk yapmış ve ayrıca Kızıldeniz’deki krizin yatıştırılmasında da önemli bir çaba sarf etmişti. Bu bağlamda Çin, Husilerin Kızıldeniz’deki gemilere yönelik saldırılarını sonlandırması için İran’ın söz konusu milis güçler üzerindeki nüfuzunu kullanmasını istemişti. Aksi takdirde Pekin, Tahran’la ilişkilerinin kötüye gideceği uyarısında bulunmuştu.
Çinli uzmanlar, İsrail’in Suriye’deki İran diplomatik misyonunu bombalamasına tepki olarak Tahran’ın misilleme saldırısının “sınırlı” olduğuna inanmaktadır. Ayrıca İsrail’in misilleme yapması halinde gerilimi artırabileceğini ve potansiyel olarak ABD’yi başka bir Orta Doğu krizine çekebileceğini vurgulamaktadırlar.[4] Nitekim İsrail’in İran’ı hedef alması, ABD’yi krize dahil etmek için stratejik bir hamle olabilir. Yine de Washington, böyle bir saldırıda İsrail’e destek vermeyeceğini bildirmiştir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde ABD’nin bugüne kadar İsrail’e verdiği destek nedeniyle Filistin’deki savaş halen sona ermemiştir. Bu yüzden Orta Doğu’daki krizi yatıştırma çabalarında ABD’nin samimi olmadığına inanılmaktadır. Çin, ABD’nin müttefiki İsrail’e tek taraflı destek sunmak yerine Birleşmiş Milletler platformundaki krizi yatıştırma çabalarına destek olmasını beklemektedir. Böyle bir durum söz konusuyken ABD’nin Çin’den Tahran üzerindeki nüfuzunu kullanmasını istemesi gerçekçi-samimi bir yaklaşım gibi durmamaktadır. Washington, bir yandan Orta Doğu’daki krizden çıkmaya çalışırken, diğer yandan Pekin’in bölgesel barışa daha fazla katkı sunmasını beklemektedir. Nitekim Batılı müttefikler, İsrail’e gerilimi düşürmesi konusunda baskı yaparken, diğer taraftan da Pekin’in yardımına ihtiyaç duymaktadırlar. Bu durum, Orta Doğu’nun barışı için uluslararası toplumun Çin’den destek arayışını gözler önüne sermektedir.
Çin’in Orta Doğu ülkeleriyle siyasi, ekonomik, askeri ve enerji bağları göz önüne alındığında bölgesel barışa en fazla katkı sunmak isteyen büyük güçlerden biri olduğu ileri sürülebilir. Nitekim Çin’in son on yılda İran’ın en büyük ticaret olduğunu vurgulamak gerekir. Benzer şekilde İran’ın petrol ihracatının %90’ı Çin’e gerçekleşmektedir. Bu anlamda İran, ABD yaptırımlarının üstesinden gelebilmek adına Çin’e büyük oranda bağımlıdır.
Yine de Çin, Batı’dan farklı olarak, bu tür enstrümanları herhangi bir baskı aracı olarak kullanma niyetinde değildir. Bunun yerine diplomatik girişimlerin desteklenmesine ağırlık vermektedir. Çin, daha geniş bir çatışmanın bölgedeki yatırımları ve ticareti, özellikle de enerji anlaşmaları açısından oluşturduğu risk konusunda gerçekten endişe duysa da temel nedenin Gazze’deki çatışmada yattığına inanmaktadır.[5] Bu nedenle Çin, gerçek çözümün ABD’nin İsrail’i dizginlemesiyle çözüleceğini savunmaktadır.[6]
Sonuç olarak Çin’in İran üzerindeki etkisini kullanmaktan ziyade öncelikle ABD’nin İsrail’e Filistin’deki savaşta verdiği tek taraflı desteğini çekmesi oldukça önemlidir. Eğer BM Güvenlik Konseyi’nde bu savaşın son bulması için ABD, İngiltere ve Fransa gibi aktörler ikna olurlarsa, İran ve İsrail arasındaki gerilim de kendiliğinden yatışacaktır. Böylece Batı da Çin’den yardım beklemek durumunda kalmayacaktır.
[1] “Antony Blinken asks China, others to rein in Iran on Israel”, Times of India, https://timesofindia.indiatimes.com/knowledge-centre/us/antony-blinken-asks-china-others-to-rein-in-iran-on-israel/articleshow/109230188.cms, (Erişim Tarihi: 15.04.2024).
[2] Aynı yer.
[3] “China ‘deeply concerned’ about escalation after Iran strikes Israel”, Reuters, https://www.reuters.com/world/middle-east/china-deeply-concerned-about-escalation-after-iran-strikes-israel-2024-04-14/, (Erişim Tarihi: 15.04.2024).
[4] “China calls on relevant parties to exercise calm and restraint as Iran launched military strike against Israel”, Global Times, https://www.globaltimes.cn/page/202404/1310569.shtml, (Erişim Tarihi: 15.04.2024).
[5] “Can China play a role in avoiding an all-out war in the Middle East?”, CNN, https://edition.cnn.com/2024/04/15/china/china-israel-iran-mediator-intl-hnk/index.html, (Erişim Tarihi: 15.04.2024).
[6] Aynı yer.