Analiz

Hindistan-Rusya İlişkilerinde “Ayrıcalıklı Stratejik Ortaklık” Dönemi  

Rusya, Hindistan’ın bazı Avrasya ülkeleri veya aktörleriyle ilişkiler kurmasını kolaylaştırmaktadır.
Belirli bir noktadan sonra Rusya’yla ilişkileri ilerletmek, Hindistan’ı dış politikada bir tercih yapma durumuna getirebilir.
Trump yönetimi, Yeni Delhi’nin Moskova’yla yakınlaşmasını büyük bir kayıp olarak görmüyor olabilir.

Paylaş

Hindistan Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar, 17 Kasım 2025 tarihinde Moskova’yı ziyaret ederek hem Rus mevkidaşı Sergey Lavrov hem de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le bir araya gelmiştir. Putin’in ayrıca 5-6 Aralık 2025 tarihlerinde Rusya-Hindistan Forumu’na katılmak üzere Yeni Delhi’yi ziyaret etmesi beklenmektedir. Bu temaslar, Ukrayna’daki savaşın başlangıcından bu yana Putin’in Hindistan’a ilk ziyareti olacaktır. Batı’nın baskısı ve yaptırımları altında olan Putin’in yurtdışı ziyaretleri, Rusya’nın hangi ülkeler tarafından kabul alıp desteklendiğini göstermesi bakımından önem arz etmektedir. Bu süreçte Putin, bazı Orta Asya ve Körfez ülkelerinin yanı sıra Çin’i ziyaret etmiş olup yakın zamanda da Hindistan’ı ziyaret edecektir. Jaishankar’ın Moskova’daki temasları esnasında açıklama yapan Lavrov, “Hindistan’la ilişkilerin ayrıcalıklı stratejik ortaklık seviyesinde olduğunu ve Rusya’nın dış politika öncelikleri arasında yer aldığını” belirtmiştir.[i]

Moskova açısından bakıldığında; Yeni Delhi’yle ilişkileri bir üst seviyeye taşımak, birkaç açıdan pragmatik sonuç doğuracaktır. Bunlardan birincisi, uluslararası arenada Batı karşısında ittifak kurabileceği ve Çin’le kurduğu stratejik ortaklığa benzer bir partner elde edecektir. Böylece “çok kutupluluk” düşüncesi tarafında hareket eden büyük ve orta güçteki ülkeler esasında dolaylı yoldan Batı karşısında bir kutup oluşturacaktır. İkincisi, Ukrayna’daki savaşla ilgili dünyadan daha fazla destekçi bulunması amaçlanmaktadır. Daha önceleri Ukrayna’yla ilgili Rusya’yı daha açık şekilde eleştirebilen Hindistan, gelinen noktada bu mesele üzerinde fazla durmamaktadır. Örneğin Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin 2022 yılının Eylül ayında Özbekistan’ın Semerkant şehrinde düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirvesi esnasında Putin’e söylediği “Savaş çağında değiliz” ifadesi,[ii] hala akıllardaki yerini korumaktadır. 

Üçüncüsü, enerji ve ticarette oluşan baskıları hafifletebilmek için güçlü bir ortak bulunmuş olacaktır. Bu konuda Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Hindistan’a uyguladığı yaptırım baskısı ve ilave gümrük vergileri, enerji ve ticarette Rusya’yla ilişkileri derinden etkilemektedir. Hindistan, enerji alanında Rusya’yla iş yaptığında Batı tarafından yaptırımlara maruz kalıp ticarette zarara uğramakta, Rusya’yla enerji ilişkilerini sonlandırdığında ise Moskova’yla ticari ilişkileri büyük zarar görmektedir. Bu bakımdan Rusya’yla ilişkileri bir üst seviyeye taşımak, Hindistan açısından bir ikilem oluşturmakta ve zorlu bir çaba gerektirmektedir. Dördüncüsü ve en önemlisi Rusya, bölgesel ve küresel jeopolitikte destek bularak etkinlik alanını genişletebilecektir. Bu bağlamda Orta Asya ülkeleri, Afganistan ve Çin, iki ülkenin ortak çıkarlarının bulunduğu aktörlere örnek olarak verilebilir. Rusya’nın Avrasya üzerindeki etkisi, Hindistan açısından oldukça cazip görünmekte ve olası işbirlikleri için faydalı bir çerçeve sunmaktadır. Örneğin Hindistan, diğer birçok meselede olduğu gibi Afganistan’daki Taliban yönetimiyle yakınlaşma konusunda Rusya örneğini takip ediyor olabilir. Bu bakımdan Rusya, Hindistan’ın bazı Avrasya ülkeleri veya aktörleriyle ilişkiler kurmasını kolaylaştırmaktadır. 

Yeni Delhi açısından bakıldığında, Moskova’yla ilişkileri bir üst seviyeye taşımak, faydaları olmakla birlikte zorlu bir süreci gerektirmektedir. En önemli zorluk şüphesiz ABD’nin yaptırım baskısı altında Rusya’yla enerji ve ticari ilişkileri sürdürebilmektir. Belirli bir noktadan sonra Rusya’yla ilişkileri ilerletmek, Hindistan’ı dış politikada bir tercih yapma durumuna getirebilir. Bu, dış politikada stratejik özerkliğin ötesine geçen bir durum arz edebilir. Daha önceleri Rusya’dan S-400 alımı sebebiyle CAATSA yaptırımlarına maruz kalması gerekirken bundan muaf olan Hindistan, gelecekte bu tür kolaylıkları ABD’den göremeyebilir. Bir diğer zorluk, Rusya’yla “özel” ve “öncelikli” stratejik ortaklıklar kurmak, Hindistan’ın jeopolitik olarak Asya kıtasındaki ve Pasifik’teki etki alanını daraltabilir. Bu bağlamda Yeni Delhi, Washington’la Hint-Pasifik’te “imtiyazlı ortaklıklar” yerine “ihtiyatlı birliktelikler” kurmak durumunda kalabilir. Bu da Dörtlü Güvenlik Diyaloğu’nun (QUAD) verimliliğini düşürebilir ve geleceğine ilişkin soru işaretleri yaratabilir. Nitekim Hindistan’ın QUAD’daki varlığı hem Rusya hem Çin tarafından uzun zamandır önemli bir eleştiri konusu olmaktadır. Jeopolitik olarak Hindistan’ın Rusya ve Çin’le ilişkilerini ilerletmesi, doğal bir sonuç olarak Batı bloğundan uzaklaşmasını beraberinde getirecektir.      

Hindistan’ın Rusya’yla ortaklıktan en büyük kazancı ise Avrasya ülkeleriyle ilişkilerini üst seviyeye taşıma imkanına sahip olmasıdır. Afganistan’da Taliban yönetimiyle geliştirilmeye çalışılan ortaklıklar bunun örneğidir. Taliban’ın hem Rusya hem Çin hem Hindistan’la angaje olması, Pakistan’ın bölgede yalnızlaştırılması ya da çevrelenmesi anlaşıma gelebilir. Bu strateji, Yeni Delhi açısından oldukça faydalı görülmeye başlanmıştır. Bu bakımdan Rusya’nın Hindistan’ı Avrasya’da birtakım ortaklıklar içerisine çekmeye başladığı veya bu konuda onu teşvik etmeye başladığı ileri sürülebilir. 

Buradan hareketle Hindistan-Rusya ilişkilerinin geleceğine dair bazı öngörülerde bulunulabilir. Bunlardan birincisi, ilişkilerin kurumsallaşması, ikili ve çok taraflı somut işbirlikleriyle sonuçlanmasıdır. Eğer bu ilişkiler somut işbirlikleriyle sahada ve masada birtakım olumlu sonuçlar doğurmazsa özellikle Hindistan’ın kazanımları azalabilir ve Batı’nın yaptırımları altında Hindistan, jeopolitik olarak yalnızlaşıp bir çıkmaz içine girebilir. İkincisi, Rusya’yla ilişkilerden elde edilecek ekonomik faydaların sınırlı olması ve bu yüzden Hindistan’ın dış politikada stratejik bir hataya doğru yönelmesidir. Bu bağlamda fayda-maliyet hesabıyla hareket eden Trump yönetimi, Yeni Delhi’nin Moskova’yla yakınlaşmasını büyük bir kayıp olarak görmüyor olabilir. En nihayetinde Hindistan, Rusya ve Çin ağırlıklı bir dış politika yörüngesi belirlerse daha fazla Amerikan baskısı ve yaptırımıyla karşılaşabilir.


[i] “Russia Proposes Cooperation with India to Develop Shipbuilding Industry”, Maritime Executive, https://maritime-executive.com/article/russia-proposes-cooperation-with-india-to-develop-shipbuilding-industry, (Erişim Tarihi: 20.11.2025).

[ii] “Hindistan Başbakanı Modi’den Putin’e: Şimdi savaşmanın zamanı değil”, Euronews, https://tr.euronews.com/2022/09/16/hindistan-basbakani-modiden-putine-simdi-savasmanin-zamani-degil, (Erişim Tarihi: 20.11.2025).

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.

Benzer İçerikler