21. yüzyılda küresel enerji sektöründe yaşanan değişim ve dönüşüm, Paris İklim Anlaşması başta olmak üzere çeşitli milletlerarası çevre ve iklim anlaşmalarının etkisiyle birlikte hız kazanmış, pek çok devletin fosil yakıtlardan yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yapmaya zorlamıştır. Bu değişim aşaması, sadece ekonomik ya da teknik değil, aynı zamanda sosyal, politik ve çevresel boyutları da ihtiva eden çok katmanlı bir yapıya sahiptir. Bilhassa karbon nötrlük gayelerinin yaygınlaşması, fosil yakıt ihracatçısı hükümetler için ciddi yapısal değişim ihtiyacını sürekli olarak gündeme getirmiştir.
Orta Asya’nın enerji merkezinde yer alan Kazakistan, bu değişim dalgasının odak noktasındadır. Yaklaşık olarak 170 milyar tonluk kömür rezerviyle dünyanın en büyük kaynağına sahiptir. Hükümetin toplam elektrik üretiminin yaklaşık olarak %70’inin kömür kaynaklı olması, bu enerji türünün hem enerji arz güvenliği hem de ekonomik kalkınma açısından halihazırda temel bir kaynak olduğunu gözler önüne sermektedir. Meydana gelen bu durum, söz konusu ülkenin enerji geçişini dikkatli bir şekilde yönetirken kömür sektörünü çok ani bir biçimde terk etmek yerine stratejik bir değişim aşamasıyla yeniden yapılandırması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Kazakistan’ın kömür kaynaklarına ilişkin farklı uzman görüşleri mevcuttur. Devletin yayınlamış olduğu verilere bakıldığında mevcut tüketim oranlarıyla birlikte söz konusu rezervlerin 250 ile 300 yıl arasında yetebileceğini öngörülmektedir. Bazı uzmanlara göre ise bu süre 650 yıldır. Kazakistan’ın Paris Anlaşması kapsamındaki yükümlülükleri ve 2060 yılına dek karbon nötrlüğüne ulaşma doğrultusunda kömür tüketiminin zaman içerisinde azalması hedeflenmektedir. Bu sektörün sadece enerji üretimi açısından değil, bunun yanı sıra bölgede istihdam, dış ticaret dengesi ve bölgesel kalkınma bakımından da ülkenin ekonomisinde merkezi bir rol oynamaktadır. Bilhassa Pavlodar ve Karaganda gibi endüstri bölgeleri, büyük oranda kömür madenciliğine bağımlıdır. Bununla birlikte kömür sektörünün değişimi, bir tek teknik yatırımları değil, aynı zamanda bölgesel kalkınma stratejilerini, sosyal politikaları ve iş gücü dönüşümünü de gerektirmektedir.[1]
Kazakistan, 40’tan fazla kömür yatağına sahip olmakla beraber geniş ve ticari açıdan da en verimli rezervleri bu coğrafyanın orta ve kuzey bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Ülkenin kömür rezervlerini barındıran Karagandy kömür alanı, kömür kimyası gelişiminde kilit bir merkez konumundadır. Bunun yanı sıra ihracat destinasyonunda da farklı pazarlara erişilmiştir. Kazaksitan genel olarak Ukrayna, Rusya ve Avrupa ülkeleriyle gerçekleştirdiği ihracat, Avrupa Birliği’nin karbon sınır vergisinde gerçekleştirdiği vergiler nedeniyle yeniden şekillenmektedir. Buna karşılık Çin, Fas ve Hindistan gibi Afrika ve Asya ülkelerine gerçekleştirilen ihracatlarda artış kaydedilmiştir. Bütün bunların dışında Kazakistan, kömür endüstrisini sadece hammadde üretimiyle sınırlı tutmayarak katma değeri yüksek olan ürünlere yönelmiştir. Kömürün kimyasal yapısını incelemek suretiyle yakıtlara, kimyasallara ve değerli malzemelere dönüştürmeyi hedefleyen bir bilim ve teknoloji alanı olan “kömür kimyası” alanında Çin’le birlikte ortak projeler meydana getirmektedir. Bunun yanı sıra kömürü pek çok farklı alanda kullanılmak üzere petrokimya ürünlerine dönüştürmeyi amaçlamaktadır.[2]
2024 ile 2030 yıllarını içeren Yeşil Ekonomi Eylem Planı kapsamında yenilenebilir ve alternatif enerji rezervlerinin elektrik üretiminde %15’e yükseltilmesi, eski termik santrallerin çalışmasına son verilmesi öngörülmektedir. Ayrıca yenilenebilir enerji rezervlerinin toplam enerji karşısındaki oranı %6,5 seviyesindedir. Kömürün üretimi konusuna ekolojik açıdan bakıldığında, özellikle açık ocak madenciliği yapılması ve karbon salımları çevresel pek çok farklı riskler oluşturmaktadır. Fakat Bogatyr Komir gibi şirketler, yıllık olarak 40 milyon dolar düzeyinde ülkeye çevre yatırımı yaparak bu etkileri azaltmayı amaçlamaktadır.[3]
Kazakistan’ın mevcut zaman diliminde yürürlüğe koyduğu çok sektörlü sanayi ve yatırım alanındaki değişim ve dönüşüm stratejisi, sadece ülkenin ekonomik çeşitliliği çoğaltmakla kalmamakta; bunun yanı sıra çevresel sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm amaçlarını da merkeze alan bütüncül bir kalkınma anlayışının da şekillendiğini göstermektedir. Uzun seneler süresince enerji güvenliğini büyük oranda kömür ve diğer fosil yakıtlar üzerinden karşılayan söz konusu ülke, artık bu geleneksel yapıyı dönüştürerek yenilenebilir enerji odaklı bir ekonomik yapıya geçişin temellerini atmaktadır.
Bu kapsamda en dikkat çekici gelişmelerden biri, enerji üretiminde yenilenebilir rezervlerin payının giderek artırılması ve bu aşamada yerli üretim altyapısının kuvvetlendirilmesidir. Bunun yanı sıra rüzgâr enerjisi santralleri için temel bileşenlerin üretileceği tesislerin kurulması, Kazakistan’ın yenilenebilir enerji teknolojilerinde dışa olan bağımlılığını oldukça düşürmeyi hedeflediğini ve uzun süreli stratejik bir vizyon benimsediğini ortaya koymaktadır. Dahası planlanan santraller, karbon salımını düşürmeyi benimseyen enerji üretim modellerinin yaygınlaştırılması açısından da olumlu bir adım olarak değerlendirilmelidir. Kömür sektörü, Kazakistan ekonomisinde halen çok önemli bir rol oynamaya devam etse de bu rol aşamalı olarak dönüşmekte ve çevresel etkileri azaltılmış, kimyasal işleme dayalı üretim biçimlerine doğru yönelmektedir.
[1] “Kazakhstan Seeks to Unlock Economic Potential of Vast Coal Reserves”, The Astana Times, https://astanatimes.com/2025/02/kazakhstan-seeks-to-unlock-economic-potential-of-vast-coal-reserves/, (Erişim Tarihi: 23.07.2025).
[2] Aynı yer.
[3] “Kazakhstan joined the CCAC in 2023”, Climate and Clean Air Coalition, https://www.ccacoalition.org/partners/kazakhstan, (Erişim Tarihi: 23.07.2025).
