Kerkük’te Bayrak Provokasyonunun Diğer Adı: “Türk-Kürt-Arap-Fars Savaşı” mı?

Paylaş

Irak’ta tüm gözlerin Musul operasyonuna kilitlendiği bir anda Kerkük Valisi Necmettin Kerim öyle bir adım attı ki, ortalık halen toz duman. Bayrak provokasyonu, DAEŞ sonrası Musul-Irak’ın geleceği bağlamındaki endişeleri fazlasıyla haklı çıkarmış durumda. Eğer önü alınamaz ise bu endişeler kapsamında gündeme gelen senaryoların hayata geçmesi de kaçınılmaz. Dolayısıyla fırtına yakın!

Zamanlaması itibarıyla bunun kontrollü ve sistematik bir kriz olduğu her haliyle ortada. Buna kriz fırsatçılığı da denilebilir. Ve bu gerginlik ile çok daha fazla krizin bir anda tetiklenmeye çalışıldığı da anlaşılıyor. Düne kadar birbirinin boğazına sarılmış olan Kürt unsurların bu noktada bir araya gelebilmesi ya da getirilmesi (böylesi bir birlikteliğe/ortaklığa mecbur bırakılmaları) bir üst iradeye işaret ediyor.

Nitekim başta Türkiye ve Irak olmak üzere bölgenin ortaya koyduğu tepkinin altında da aslında bu hedef ve arkasındaki “üst irade” hususu yatıyor. Bölge, bu provokasyonu kendisine dayatılmaya çalışılan ve bir oldubitti ile inşası sona erdirilmek BOP Projesi’ndeki iki önemli ayaktan biri olduğunu biliyor.

Peki, Bu Üst İradenin Hedefi Ne? 

Aslında bunun ne olduğunu hepimiz biliyoruz; sır olmaktan çıkalı on yıllar öncesine dayanıyor. Son iki on yıl içerisinde de bir kez daha ısıtılarak coğrafyanın gündemine sokulmuş vaziyette. “İkinci İsrail” inşası olarak da adlandırılan bu hedef, “Büyük Ortadoğu Projesi” (BOP) ile çok net bir şekilde ortaya konmuş durumda.

Burada sorulması gereken kritik soru şu: Vali Kerim niçin bu adımı şimdi attı? Açıkçası cevabı hiç de zor değil. Coğrafyanın bir araya gelmesi ve ortak bir irade geliştirme eğilimi ve bunun sonucunda ortaya çıkan kapasitenin etkisini göstermeye başlaması Kerkük provokasyonunu kaçınılmaz kılmış görünüyor. Biraz daha açmak gerekirse…

Öncelikle; bu kriz ile Türkiye’nin bölgede yürüttüğü dengeye ve işbirliğine dayalı çok boyutlu yeni politikanın hedef alındığı görülüyor. Vali Kerim, bir taraftan Ankara-Erbil hattına darbe vururken; diğer taraftan Ankara-Bağdat arasında da kriz çıkartmaya çalışıyor. İran boyutunun gündeme getirilmesi de, bölgede tam bir çorba durumuna işaret ediyor ve böylece Ankara-Tahran-Moskova hattının hedef seçildiği çok net şekilde anlaşılıyor.

Dolayısıyla Türkiye açısından zorlu bir kriz süreci daha söz konusu. Bir tarafta 2007’den bu yana inşa etmeye çalıştığı Ankara-Erbil hattı; diğer tarafta ise, yenilerde inşa süreci başlatılan Ankara-Bağdat. Ve tabi bunun yanında Moskova ve Tahran hattını da unutmamak lazım!

Türkiye hiç kuşkusuz oyunun farkında. O yüzden krize ilk yaklaşımı; aşamalı ve kontrollü bir şekilde olaya tepki vermek şeklinde oldu. Son açıklamalar ise, aslında tercihini büyük ölçüde ortaya koyduğunu gösteriyor. Irak ve İran’dan gelen tepkiler de bu mesajın alındığını gösteriyor.

Hedef, “BOP Kürdistanı” Üzerinden Bölgesel Etnik Savaş!

Öyle bir provokasyon ki, her iki ucu da eğer dikkat edilmez ise savaşa çıkıyor. Şöyle ki… Böylesi bir devletin inşasına bölge devletlerinin müsaade etmeyeceği biliniyor. Bu girişimin bölge devletleri açısından birer kırmızı çizgi oluşturduğu ve savaş dâhil her türlü yönteme başvurulmak suretiyle engelleneceği de ortada. Bundan ötürü bile bile bir lades durumu söz konusu.

Dolayısıyla hedef net: Coğrafyayı etnik bazlı bir savaşın içine çekmek ve böylece bölge ülkelerine müdahalenin önünü açmak. Daha somut ifadeyle Kürtlerle bölgedeki Türkler, Araplar ve Farslar arasında bir savaşı başlatmak. Daha da ötesi, böyle bir savaş başladığında bunun sadece belli bir alan ile sınırlı kalmamasını sağlamak, bölgede Kürt nüfusun bulunduğu tüm ülkelerde etnik temelli bir iç savaşı başlatmak; bu savaşı sadece Kuzey Irak ve Kuzey Suriye ile sınırlı tutmamak!

Anlaşılan o ki; bölgede Sünni-Şii eksenli mezhep çatışması üzerinden “İslam İç Savaşı”nı gerçekleştiremeyenler şimdi bunu etnik fay hatlarını harekete geçirmek suretiyle gerçekleştirmek istiyorlar.

Vali Kerim, Tam Biçilmiş Kaftan!

Bu arada, Kerkük Valisi ile çok şeyin yazılıp çizildiğini görüyoruz. Burada en dikkat çekici olanlarından bir kaçını sıralayalım: Talabani sonrası önce KYB’nin sonrasında ise tüm Kürt siyasi hareketinin lideri olmak; içinde bulunduğu yolsuzlukları ve bu bağlamda üzerindeki baskıyı bu tür provokasyonlar ile tolare etmek; İran adına bölgede Ankara-Erbil, Ankara-Bağdat hattını sabote etmek vb.

Fakat bir husus daha var ki, o aslında oynanan oyunu büyük ölçüde ortaya koyuyor: Vali Kerim Kerkük’e döndüğü 2009 yılına kadar ABD’de yaşıyor. Daha da ötesi, 1975’te tıp eğitimi için gittiği bu ülkenin de vatandaşı. Gürcistan, Afganistan ve hatta Irak’taki bazı isimleri göz önüne getirdiğimizde tablo netleşiyor.

Şimdi bu isim, sizce ABD’ye rağmen bu adımı atabilir mi? Ve yukarıda bahsettiğim bazı hususların hayata geçirilmesi daha çok kimin işine yarar? Nasıl ama? Hep aynı numara!

“Kirli Oyun” Sahnede!

Ve son soru, bu krizin zirve yapmaya ve Barzani’nin Ankara’ya karşı farklı bir hamle yapmaya başladığı dönemde Başkan Trump’ın damadı ve başdanışmanı Jared Kushner ile birlikte Genelkurmay Başkanı Dunford ve ABD ordusunun Irak’taki en üst düzey komutanı General Townsend’ın 4 Nisan’da Erbil’e gitmesini, Mesud Barzani başkanlığındaki karşılama heyetinde Başbakan Neçirvan Barzani, Güvenlik Ajansı Müsteşarı Mesrur Barzani ve Başbakan Yardımcısı Kubat Talabani’nin hazır bulunmasını nasıl değerlendirmek gerekir?

Evet, durum çok açık! DAEŞ ile birlikte “BOP Kürdistanı”nın meşruiyet zeminini ve coğrafyasını büyük ölçüde oluşturmuş olan emperyalist güçler, şimdi onu piyasaya “bağımsızlık” adı atlında sürmek için düğmeye basmış görünüyor.

Bunun adı deklare edilmemiş savaş ile eşdeğerdir. Fakat kantonlara müsaade etmeyen bir Türkiye’nin, bölgede başlı başına bir “BOP Kürdistanı”na seyirci kalmasını hiç kimse beklemesin. Gündeme gelen “Fırat Kılıcı”nın coğrafyasının Dicle ile daha bir anlam kazanması, genişlik-derinlik kazanması bu durumda olasılık olmaktan çıkacaktır.

Ve sürpriz yapmayı çok seven bu coğrafyada Türkiye yalnız değildir, bunun da bilinmesinde fayda var. Çünkü coğrafya açısından bıçak artık kemiğe dayandı, bu daha fazla devam ettirilemez!

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler