Analiz

Kolombiya Devlet Başkan Adayı Turbay’a Suikast Girişimi

Kolombiya, 20. yüzyılın ortalarından itibaren sistematik siyasi şiddete sahne olmuş bir ülkedir.
Miguel Uribe Turbay’a suikast girişimi, Kolombiya demokrasisine gerçekleştirilmiş bir saldırı niteliğindedir.
Siyasi suikastlar çağrışımı yaratan saldırı, seçim güvenliği ve gençlik radikalleşmesi tartışmalarını alevlendirmiştir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

7 Haziran 2025 tarihinde Kolombiya’nın başkenti Bogota’da yaşanan olay, ülke siyasetinde yankı uyandıran bir dönüm noktası olarak kayıtlara geçmiştir.[1] Başkanlık adaylığı için ismi geçen ve halihazırda senatörlük görevini yürüten Miguel Uribe Turbay’a yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırı, sadece bireysel bir güvenlik zafiyeti değil, aynı zamanda Kolombiya demokrasisinin kırılganlığına dair ciddi bir uyarı niteliğindedir. Olayda Uribe Turbay ağır yaralanmış, iki kişi daha saldırıdan etkilenmiştir. Failin henüz 15 yaşında bir genç olması ise bu saldırının planlanması, yönlendirilmesi ve ardındaki potansiyel aktörler hakkında derin soru işaretleri doğurmuştur.

Kolombiya, 20. yüzyılın ortalarından itibaren sistematik siyasi şiddete sahne olmuş bir ülkedir. 1989 yılında başkan adayı Luis Carlos Galan’ın suikasta kurban gitmesi, 1990’larda gerilla ve paramiliter grupların yükselişi, gazeteci Diana Turbay’ın Pablo Escobar’ın liderliğini yaptığı bir grup tarafından kaçırılıp öldürülmesi gibi olaylar, hafızalarda derin izler bırakmıştır. İlginç bir şekilde Diana Turbay, aynı zamanda Miguel Uribe Turbay’ın annesidir. Bu yönüyle olay, sadece bireysel bir saldırı değil, Kolombiya’da siyasetle iç içe geçmiş bir aile dramının trajik devamı olarak da yorumlanmaktadır.

Saldırının, kamusal bir seçim etkinliğinde ve başkentin merkezine oldukça yakın bir noktada gerçekleşmesi, güvenlik önlemlerinin yetersizliğine işaret etmektedir. Devlet Başkanı Gustavo Petro’nun saldırı sonrası Fransa ziyaretini iptal edip yaptığı açıklamada, “Tüm başkan adaylarının güvenliği devletin sorumluluğudur” şeklindeki ifadesi, bu sorumluluğun geç de olsa fark edildiğini göstermektedir.[2] Ancak mesele sadece bireysel koruma sağlamakla sınırlı değildir. Asıl soru, Kolombiya’da siyasal katılımın neden hâlâ ölümcül bir risk taşıdığıdır.

Bu bağlamda saldırının bir genç tarafından gerçekleştirilmiş olması, silahlı aktörlerin hâlâ çocukları araçsallaştırabildiğini ve ülke genelinde siyasi manipülasyonun sadece medya yoluyla değil, doğrudan şiddetle de sürdürüldüğünü ortaya koymaktadır.

Saldırı sonrasında neredeyse tüm siyasi partiler ve liderler ortak bir kınama mesajı yayımlamış, saldırının demokrasiyi hedef aldığı vurgulanmıştır. Bu dayanışma, Kolombiya siyasi arenası için nadir bir birlik anı olarak kayda geçmiştir. Ancak bu tür olaylar, tarihsel olarak olduğu gibi, toplumda kutuplaşmayı da körükleyebilir. Eğer bu saldırının arkasında örgütsel bir yapı olduğu ortaya çıkarsa, suçlamalar daha geniş ideolojik cephelerde yankılanabilir.

Miguel Uribe Turbay’ın merkez-sağda konumlanan bir siyasetçi olması ve önceki açıklamalarında güvenlik, kurumların güçlendirilmesi ve yolsuzlukla mücadeleyi öne çıkarması, onu yalnızca seçimlerin değil, aynı zamanda kurumsal reform taleplerinin de simgesi haline getirmiştir. Bu nedenle bu saldırı, sadece bir kişiyi hedef almanın ötesinde, onun temsil ettiği siyasi çizgiye yöneltilmiş bir tehdit olarak da okunabilir.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun olayı “demokrasiye doğrudan saldırı” olarak nitelendirmesi, olayın uluslararası yankılar uyandırdığını göstermektedir.[3] Keza Şili, Ekvador ve İspanya gibi ülkeler de benzer açıklamalarda bulunmuş, Kolombiya’yla dayanışma mesajları vermiştir. Bu açıklamalar, bölgesel ölçekte demokratik süreçlere yönelik tehditlerin artık yalnızca yerel dinamiklerle açıklanamayacak kadar küreselleştiğini göstermektedir.

Latin Amerika genelinde son yıllarda artan siyasi şiddet dalgası göz önünde bulundurulduğunda, bu tür saldırıların münferit değil, yapısal bir güvensizlik ortamının sonucu olduğu görülmektedir. Ekvador’da 2023 yılında başkan adayı Fernando Villavicencio’nun öldürülmesi de buna örnektir.

Saldırıyı gerçekleştiren kişinin yalnızca 15 yaşında olması, Kolombiya’daki gençliğin ideolojik radikalleşmeye ne kadar açık olduğunu gözler önüne sermiştir. Bu durum, sadece bireysel değil, yapısal bir toplumsal sorunla karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Eğitim, istihdam ve sosyal koruma alanlarındaki yetersizlikler, gençleri silahlı yapılara yönlendiren başlıca nedenlerdir. Bu bağlamda saldırı, genç nüfusun kırılganlığının şiddete dönüşme riskini sembolize etmektedir. Toplumsal barış için gençlik politikalarına öncelik verilmesi kaçınılmazdır.

Saldırganın yaşının küçük olması, 1980’ler ve 90’larda Medellin’deki yasadışı grupların yaygınlaştırdığı “tetikçi” modelini akıllara getirmiştir. O dönemde suç örgütleri, gençleri para, statü ya da zorbalık yoluyla suikastlar için kullanmış; böylece hem izlerini örtmüş hem de korku toplumu inşa etmişlerdir. Günümüzde benzer bir yöntemle işlenen siyasi bir saldırı, Kolombiya’nın bu karanlık mirastan tam anlamıyla kurtulamadığını göstergesi olarak algılanmaktadır. Bu durum, yalnızca güvenlik değil, aynı zamanda toplumsal hafızayla yüzleşme ve adalet meselesidir.

Kolombiya’da güvenlik paradigması uzun süre askeri güç üzerinden tanımlanmıştır. Ancak bu saldırı, bireysel korumanın ve istihbarat mekanizmalarının daha hassas, çok katmanlı bir yapıya kavuşturulması gerektiğini ortaya koymuştur. Demokratik bir devlette güvenlik sadece “baskı” ile değil, aynı zamanda “öngörü” ve “önleme” mekanizmalarının da iyi bir şekilde işletilmesi demektir. Bu olay, güvenlik devletinin artık klasik yöntemlerle yetinemeyeceğinin açık kanıtıdır. Yeni güvenlik doktrini, hem sivil hakları koruyan hem de siyasi aktörleri etkin biçimde kollayan bir yapıda şekillenmelidir.

Siyasi figürlere yönelik saldırılar yalnızca adayları değil, seçmeni de hedef alır. Uribe Turbay’a yapılan saldırı, seçim atmosferinde korku ve çekingenlik yaratabilir. Özellikle kararsız seçmenlerin siyasi katılımı sekteye uğrayabilir, mitingler ve kamuya açık etkinliklerde büyük çekinceler doğabilir. Bu durum, seçimlerin özgürlükçü niteliğini gölgeleyerek demokrasiye dolaylı bir zarar verir. Seçmenin güvenini yeniden inşa etmek için devletin şeffaflık ve güvenlik garantisi vermesi zorunludur.

Uribe Turbay’ın sağlık durumu hâlen ciddiyetini korumaktadır. Yaşam mücadelesi verirken, onun çevresindeki siyasi hareket de geleceğini şekillendirmeye çalışmaktadır. Seçim süreci yaklaşırken bu olay, Kolombiya’daki diğer adaylar için bir uyarı işareti olmuş, güvenlik önlemlerinin artırılması gündeme gelmiştir.

Ancak bu olayın esas etkisi, Kolombiya halkının demokrasiye olan inancında hissedilecektir. Siyasetçilere yönelik suikast girişimleri, halkın seçim sürecine katılımını caydırabilir, kamusal alanlarda siyasal tartışmaların yürütülmesini zorlaştırabilir. Eğer devlet bu saldırının arkasındaki aktörleri ortaya çıkaramaz ve gerekli önlemleri almazsa, bu olay daha geniş bir güven krizi doğurabilir.

Sonuç olarak Uribe Turbay’a yönelik suikast girişimi, sadece bir güvenlik açığının değil, aynı zamanda demokrasinin istikrarı için gereken sosyal sözleşmenin ne kadar kırılgan olduğunun da bir göstergesidir. Bu olayın ardından Kolombiya’nın nasıl bir yol izleyeceği, sadece 2026 seçimlerini değil, aynı zamanda ülkenin demokratik geleceğini de doğrudan etkileyebilir.


[1] Mao, Frances, and Ian Aikman. “Colombia Presidential Hopeful Shot in Head at Rally”, BBC News, www.bbc.com/news/articles/c9dq8yxxy8zo, (Erişim Tarihi: 15.06.2025).

[2] “Colombian senator and would‑be presidential candidate is shot and wounded at Bogota rally”, AP News, https://apnews.com/article/colombia-senator-candidate-shot-57acb233e6057a81a42a5fd4d1228684, (Erişim Tarihi: 15.06.2025).

[3] Aynı yer.

Ali Caner İNCESU
Ali Caner İNCESU
Ali Caner İncesu, 2012 yılında Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olmuştur. Eğitimine Kapadokya Üniversitesi Turist Rehberliği ön lisans programında devam etmiş ve 2017 yılında mezun olmuştur. 2022 yılında Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi'nde Seyahat İşletmeciliği ve Turizm Rehberliği alanlarında yüksek lisans eğitimlerini başarıyla tamamlamıştır. 2024 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde University of Maryland Global Campus (UMGC) Siyaset Bilimi lisans programından mezun olmuştur. 2023 yılı itibarıyla Kapadokya Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora eğitimine devam etmektedir.2022 yılında Paraguay Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nde (Ankara) özel danışmanlık görevi de yürüten İncesu, ileri seviyede İspanyolca ve İngilizce bilmekte olup İngilizce ve İspanyolca dillerinde yeminli tercümandır.Çalışma alanları Latin Amerika, uluslararası hukuk ve turizmdir.

Benzer İçerikler