İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun dile getirdiği “Cep telefonlarınız, ilaçlarınız, yiyecekleriniz… bunların birçoğu aslında İsrail’in bir parçasıdır” ifadesi, uluslararası kamuoyunda dikkat çekici bir tartışmayı beraberinde getirmiştir.[i] Bu sözler, siyasi bir iddia olmanın ötesinde küresel ölçekte teknoloji bağımlılıklarını, veri akışlarının kontrolünü ve dijital egemenlik tartışmalarını gündeme taşımaktadır. Günümüzde teknolojik ürünler yalnızca donanım ve yazılımdan ibaret değildir; bu ürünlerin arkasındaki veri toplama, işleme ve yönlendirme mekanizmaları, devletlerin güç ilişkilerini ve uluslararası rekabeti doğrudan etkilemektedir. Bu bağlamda İsrail’in teknoloji ekosistemindeki rolü, sadece ekonomik bir katkı değil, aynı zamanda küresel güç projeksiyonunun da bir parçasıdır.
Netanyahu’nun sözleri, özellikle akıllı telefonlar ve dijital cihazların üretim zincirleri dikkate alındığında anlam kazanmaktadır. Günümüzde bu cihazlar; işlemcilerden sensörlere, ekran panellerinden yazılım altyapılarına kadar pek çok ülkenin katkısıyla üretilmektedir. İsrail, küresel teknoloji sisteminde doğrudan montaj veya nihai üretim aşamalarında ön planda görünmese de yüksek katma değerli alanlarda etkili bir aktör konumundadır. Örneğin Intel’in İsrail’deki Ar-Ge merkezleri, işlemci mimarilerinin gelişiminde kritik roller üstlenmiş; mobil cihazlarda kullanılan çip teknolojilerinin önemli bölümleri bu merkezlerde şekillenmiştir. Dolayısıyla “İsrail malı” söylemini yalnızca üretimle sınırlamak mümkün değildir; yazılım, algoritma geliştirme, veri analitiği ve güvenlik sistemleri gibi görünmeyen ama stratejik öneme sahip katmanlarda İsrail etkisi giderek artmaktadır.[ii]
İsrail’in dijital ekosistemdeki rolünün bir diğer boyutu, küresel ölçekte kullanılan yazılım ve uygulamalar üzerinden okunabilir. Moovit örneği, bu durumun somut bir göstergesidir. İsrail merkezli geliştirilen bu toplu taşıma uygulaması, kullanıcıların hareket verilerini, konum bilgilerini ve günlük yaşam pratiklerini büyük bir veri havuzunda toplamaktadır.[iii] Bu uygulamanın dünya genelinde milyonlarca kişi tarafından tercih edilmesi, sıradan bir dijital hizmetin ötesinde stratejik bir veri akışını da beraberinde getirmektedir. Bu tür uygulamalar, kullanıcıya kolaylık sağlarken, aynı zamanda devletler ve şirketler açısından büyük bir gözetim ve kontrol potansiyeli sunmaktadır. Avrupa Birliği’nin İsrail’i “güvenli veri ülkesi” olarak tanıması, AB vatandaşlarının verilerinin İsrail’e aktarılmasını kolaylaştırmış; böylece İsrail, yalnızca bir teknoloji üreticisi değil, aynı zamanda küresel veri akışlarının merkezlerinden biri haline gelmiştir.[iv]
İsrail’in teknoloji alanındaki etkisini yalnızca mevcut cihazlara ve uygulamalara indirgemek, konunun bütününü kavramakta yetersiz kalacaktır. İsrail, uzun yıllardır kendisini “start-up nation (girişimcilik ulusu)” olarak tanımlamakta ve bu imajı uluslararası alanda stratejik bir araç olarak kullanmaktadır.[v] Özellikle siber güvenlik, yapay zekâ, biyoteknoloji ve finansal teknolojiler gibi alanlarda gelişen girişimler, İsrail ekonomisine sadece gelir sağlamakla kalmamış, aynı zamanda ülkenin uluslararası politikada görünürlüğünü artırmıştır. Bu girişimlerden bazıları doğrudan küresel teknoloji devleri tarafından satın alınarak uluslararası pazara entegre edilmiştir. Bu süreç, İsrail’in küresel teknoloji ağındaki rolünü daha da güçlendirmiştir. Dolayısıyla “İsrail malı” kavramı, yalnızca ürünler veya uygulamalar üzerinden değil, aynı zamanda küresel sermaye ve şirket ağları üzerinden de okunmalıdır.
Bu noktada siber güvenlik alanı ayrı bir önem arz etmektedir. İsrail, askeri ve stratejik deneyimlerini özel sektöre aktaran bir ülke olarak dünya çapında önde gelen siber güvenlik şirketlerine ev sahipliği yapmaktadır. Ancak bu şirketlerin bir kısmı, özellikle NSO Group tarafından geliştirilen Pegasus casus yazılımı örneğinde görüldüğü üzere, ciddi tartışmalara konu olmuştur.[vi] Pegasus’un gazetecilerden siyasetçilere kadar geniş bir yelpazede kişilerin telefonlarına sızmak için kullanılması, İsrail’in teknoloji ihracatının yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda politik ve etik boyutlarını da gündeme taşımıştır. Bu örnek, Netanyahu’nun sözünü ettiği bağımlılık ilişkisinin, bireylerin mahremiyetinden uluslararası ilişkilerin dinamiklerine kadar geniş bir alanda etkiler yarattığını göstermektedir.
Küresel bağımlılık teorileri bağlamında düşünüldüğünde teknoloji, yalnızca üretim araçlarıyla değil, bilgi ve veri akışlarını kontrol eden yapılarla da tanımlanmalıdır. Bağımlılık teorisi, genellikle gelişmiş ülkelerin az gelişmiş ülkeleri ekonomik olarak sömürmesi üzerine kurgulansa da günümüzde bu sömürü biçimi dijitalleşme üzerinden yeniden üretilmektedir. Veri, çağımızın yeni petrolü olarak görülmekte; kimlerin bu veriyi toplayabildiği, işleyebildiği ve yönlendirebildiği, uluslararası güç dengelerini belirlemektedir. İsrail, sahip olduğu teknolojik girişimler, veri analitiği altyapısı ve siber güvenlik kapasitesi sayesinde bu yeni bağımlılık ilişkilerinde etkin bir aktör haline gelmiştir. Bu durum, yalnızca kullanıcıların değil, devletlerin de dijital egemenliğini tartışmaya açmaktadır.
Türkiye ve bölge ülkeleri açısından da bu gelişmeler dikkatle analiz edilmelidir. Bir yandan İsrail kaynaklı teknolojiler günlük yaşamda yaygın bir biçimde kullanılmakta, diğer yandan bu teknolojilerin hangi stratejik sonuçlar doğurduğu konusunda yeterli farkındalık oluşmamaktadır. Türkiye’nin yerli ve milli teknoloji söylemini güçlendirmesi, sadece ekonomik bir hedef değil, aynı zamanda güvenlik ve egemenlik meselesidir. Eğer verinin akışı kontrol edilemezse, bireylerin mahremiyeti, kurumların güvenliği ve devletin stratejik kapasitesi dışa bağımlı hale gelir. Dolayısıyla küresel güç rekabetinde teknolojiye sahip olmak, sadece refah değil, aynı zamanda bağımsızlık meselesidir.[vii]
Son tahlilde, Netanyahu’nun provokatif ifadesi hem sembolik hem de somut gerçekliklerle örtüşmektedir. Küresel bağımlılıkların merkezinde artık doğal kaynaklar değil, dijital teknolojiler ve veri akışları yer almaktadır. İsrail, bu yeni çağın yükselen aktörlerinden biri olarak kendisini konumlandırmakta ve bu durumu siyasi bir söylem aracı haline getirmektedir. Bu bağlamda meseleye yalnızca tüketici gözüyle bakmak yerine, uluslararası ilişkiler ve bağımlılık teorileri ışığında değerlendirmek gerekmektedir. Aksi halde teknolojik bağımlılıklar görünmez bir biçimde derinleşmeye devam edecek; “İsrail malı” kavramı sadece bir söylem değil, günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelecektir.
Netanyahu’nun söylemi, aynı zamanda bir sembolik güç gösterisi olarak değerlendirilebilir. “Telefonlarınız İsrail malıdır” cümlesi, küresel tüketicilere yönelik doğrudan bir bağımlılık mesajı verirken, İsrail kamuoyu için de ulusal gururu pekiştirici bir unsur taşımaktadır. Burada dikkat çekici olan husus, teknolojik üretimin sadece ekonomik değil, aynı zamanda politik bir araç haline gelmesidir. Günümüzde teknoloji, ulus-devletlerin yumuşak güç unsurlarından biri olarak işlev görmekte; sahip olunan teknoloji kapasitesi, uluslararası ilişkilerde caydırıcılık ve prestij üretmektedir. Bu bağlamda İsrail’in teknolojik üstünlüğünü vurgulayan bu söylem, sadece dış dünyaya değil, aynı zamanda iç siyasete dönük bir meşruiyet aracı olarak da değerlendirilebilir.
Ancak söz konusu durum yalnızca söylem düzeyinde kalmamaktadır. Gerçek bağımlılık ilişkileri, verinin kimde olduğu ve nasıl kullanıldığı üzerinden okunmalıdır. Akıllı telefonlar, sosyal medya uygulamaları, toplu taşıma yazılımları ve benzeri dijital araçlar, bireylerin günlük yaşamını kolaylaştırırken, aynı zamanda kişisel ve toplumsal verilerin belirli merkezlere akmasına yol açmaktadır. İsrail’in bu ekosistemdeki rolü, kullanıcıların çoğu zaman fark etmediği bir düzlemde ortaya çıkmaktadır. Böylece, donanım üretiminden çok daha önemli bir alan olan veri sahipliği, İsrail’in küresel dijital ekosistemdeki stratejik konumunu güçlendirmektedir. Bu da Netanyahu’nun söyleminin altını dolduran asıl dinamiği oluşturmaktadır.
Sonuç olarak Netanyahu’nun “telefonlarınız İsrail malıdır” ifadesi, yüzeyde provokatif bir siyasi söylem gibi görünse de derinlerde küresel teknoloji bağımlılıklarını, veri egemenliği tartışmalarını ve dijital güvenlik sorunlarını gündeme getiren önemli bir işarettir. İsrail, donanım üretiminden ziyade veri toplama, yazılım geliştirme ve algoritmik kontrol gibi alanlarda etkili bir güç olarak öne çıkmaktadır. Bu durum, küresel ölçekte bağımsızlık ve mahremiyet tartışmalarını yeniden alevlendirmekte; devletleri kendi teknolojik altyapılarını geliştirmeye yönlendirmektedir. Dolayısıyla mesele, yalnızca bir cihazın “hangi ülkenin malı” olduğu değil; o cihaz üzerinden akan bilginin kimlerin elinde toplandığı, nasıl işlendiği ve hangi amaçlarla kullanıldığıdır. Bu açıdan bakıldığında Netanyahu’nun söylemi, küresel dijital ekosistemde güç mücadelesinin yeni bir boyutunu gözler önüne sermektedir.
[i] Mohammed Baleegh, “Anyone who holds a cell phone, owns a piece of Israel: Netanyahu”, The Siasat Today, https://www.siasat.com/anyone-who-holds-a-cell-phone-owns-a-piece-of-israel-netanyahu-3271723 (Erişim Tarihi: 23.09.2025).
[ii] Aynı yer.
[iii] “İsrail, Moovit uygulamasıyla her adımımızı izliyor!”, https://www.youtube.com/shorts/qmh2hjjYems, (Erişim Tarihi: 23.09.2025).
[iv] “Adequacy decisions”, European Commision, https://commission.europa.eu/law/law-topic/data-protection/international-dimension-data-protection/adequacy-decisions_en, (Erişim Tarihi: 23.09.2025).
[v] Mateusz Kaczmarek, “From Startup Nation to Space Nation: Inside Israel’s Booming Satellite Industry”, Tech Space2.0., https://ts2.tech/en/from-startup-nation-to-space-nation-inside-israels-booming-satellite-industry, (Erişim Tarihi: 23.09.2025).
[vi] Maggie Miller, “Israeli spyware giant NSO Group ordered to pay nearly $170M to WhatsApp for hacking accounts”, Politico, https://www.politico.com/news/2025/05/06/nso-group-pegasus-whatsapp-hack-170-million-damages-00332155, (Erişim Tarihi: 23.09.2025).
[vii] “Cybersecurity concerns grow over Israeli tech in smartphones after Netanyahu remark”, Türkiye Today, https://www.turkiyetoday.com/business/cybersecurity-concerns-grow-over-israeli-tech-in-smartphones-after-netanyahu-remark-3207212?utm_source=chatgpt.com, (Erişim Tarihi: 23.09.2025).