Macron’un Pekin Ziyareti: Fransa AUKUS’un Rövanşını mı Alıyor?

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

5-7 Nisan 2023 tarihilerinde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Pekin ziyareti gerçekleşmiştir. Söz konusu ziyaretin tarihi, 24 Şubat 2023 tarihinde Çin Dışişleri Bakanlığı’nın Rusya-Ukrayna Savaşı’nın sona ermesine ilişkin Pekin’in pozisyonunu ve önerilerini içeren bildiriyi yayınlamasının ardından netleşmiş ve ziyaret, zamanlama itibarıyla 20-22 Mart 2023 tarihlerinde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Moskova’yı ziyaret etmesinden ortalama iki hafta sonra gerçekleşmiştir. Dolayısıyla Macron’un Şi’yle olan temaslarındaki temel amacının Çin’in arabuluculuğu vesilesiyle Rusya-Ukrayna Savaşı’nın sonlandırılması olduğu söylenebilir. Macron’un ziyaretine paralel olarak Şi’nin Kiev ziyaretinin gündeme gelmesi de tesadüf değildir. Bu anlamda Rusya ayağında Çin’in ve Ukrayna boyutunda da Fransa’nın arabuluculuğunun gündeme gelmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Bununla birlikte Fransa Cumhurbaşkanı’nın Çin ziyaretinin amacını Ukrayna’daki savaşla sınırlandırmak da eksik bir okuma olacaktır.

Nitekim Macron’un Pekin ziyaretinde Avrupa Birliği (AB) ile Çin arasındaki ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi ve derinleştirilmesi hususu da ele alınmıştır. Kuşkusuz Fransa başta olmak üzere AB ülkeleri, Çin’le ekonomik anlamda ciddi bir karşılıklı bağımlılık ilişkisi içerisindedir. Dolayısıyla Paris yönetimi, Pekin’le münasebetleri önemsemektedir. Bu da Çin’e karşı Avrupa’yı konsolide etmek isteyen Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) beklentileriyle örtüşmemektedir. Zaten Macron’un 9 Nisan 2023 tarihinde yaptığı açıklamalar da bunu teyit eder mahiyettedir. Zira Macron, söz konusu açıklamasında Avrupa’nın Tayvan Krizi’nin hızlanmasından hiçbir kazanımının olmayaacağını ve Avrupalı devletlerin hem Washington’dan hem de Pekin’den bağımsız bir strateji izlemesi gerektiğini; yani kendi çıkarlarını öncelemesi gerektiğini ifade etmiştir.[1]

Bilindiği üzere ABD, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik müdahalesinin ardından büyük ölçüde trans-Atlantik ilişkilerdeki hasarı onarmış ve müşterek tehdit algısı çerçevesinde Avrupalı devletleri Rusya’ya karşı bir araya getirmiştir. Washington yönetimi, benzer bir durumun Asya-Pasifik Bölgesi’nde de vuku bulmasını ve AB’nin Çin’in karşısında konumlanmasını arzulamaktadır. Zira ABD’nin küresel güç mücadelesindeki temel rakibi Çin’dir. Bu yüzden de Çin’i Tayvan üzerinden saldırgan devlet statüsüne sürüklemek isteyen ve bu amaç doğrultusundsa Pekin’i provoke eden adımlar atan bir Washington yönetimi vardır. Fakat Macron’un bahse konu olan açıklamaları, özelde Fransa’nın ve genelde ise Avrupa’nın ABD’nin beklentilerine uygun bir şekilde hareket etmeyeceğine işaret etmektedir.

Esasen Fransa’nın duruşunu da bizzat ABD’nin politikaları şekillendirmektedir. Çünkü Washington yönetimi, Asya-Pasifik’te Çin’i çevrelemeye yönelik bir strateji yürütmektedir. Güney Çin Denizi’ndeki ihtilafları ve Tayvan Sorunu’nu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışan ABD’nin bölgede ittifaklar aracılığıyla; Asya NATO’ları” da denilebilecek bir politika uyguladıkları görülmektedir. Bu anlamda ABD’nin iki temel ittifaktan yararlanmaya çalıştığı söylenebilir. Bunlar, QUAD ve AUKUS’tur. Fransa ise AUKUS’un kendisine yapılan bir ihanet olduğu kanaatindedir.

Hatırlanacağı gibi 2021 yılının Eylül ayında Kanberra yönetimi, ABD ve İngiltere’yle bir araya gelerek AUKUS Paktı’nı imzalamıştır. Bu anlaşma, Avustralya’nın nükleer denizaltılar elde etmesini öngörürken; Kanberra, Paris yönetimiyle imzaladığı denizaltı anlaşmasından çekilmiştir.[2] Bu süreçte dönemin Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian’ın yaptığı “Sırtımızdan bıçaklandık.” şeklindeki açıklama ise dikkat çekmiştir.[3]

Bu noktada Fransa’nın denizaşırı 11 milyon km2 Münhasır Ekonomik Bölge’sinin (MEB) 9 milyon km2’sini oluşturan yedi denizaşırı bölgesinin Asya-Pasifik’te yer aldığını hatırlatmak gerekmektedir. Bölgede 1.6 milyon Fransız vatandaşı yaşamakta ve 7.000 Fransız askeri personeli görev yapmaktadır.[4] Bu anlamda Paris yönetimi, jeopolitik düzeyde etkin olmak istediği bir bölgede bizzat ABD tarafından dışlanmış gözükmektedir. Dolayısıyla Macron’un 5-7 Mart 2023 tarihli Pekin ziyaretinin Fransa’nın bölgedeki yeni bir ittifak arayışı olarak yorumlanması da mümkündür.

Nitekim Avrupa, her ne kadar Rusya-Ukrayna Savaşı sebebiyle konjonktürel olarak ABD eksenine kaymış gözükse de kutuplu dünyada bir güç merkezi olarak konumlanma arzusu içerisindedir. Bu anlamda Fransa, AB’nin siyasi liderliğini üstlenme çabasındadır. Özellikle de Angela Merkel sonrası Almanya’nın içinde bulunduğu durum itibarıyla Macron’un bu yönde bir arzusunun bulunduğunu ifade etmek mümkündür. Dolayısıyla Macron’un Çin ziyareti ve bu bağlamda Tayvan konusunda verdiği mesaj, Fransa’nın Asya-Pasifik’te ABD’nin istekleri doğrultusunda hareket etmeyeceği şeklinde yorumlanabilir. Bunu AUKUS’un rövanşı olarak nitelendirmek de mümkündür.

Sonuç olarak ABD, Asya-Pasifik Bölgesi’nde Çin’i sınırlandırmak için çeşitli ittifaklara yönelmişse de bu esnada Fransa’yı dışlayan bir tutum sergilemesi, Washington’un Pekin karşısında Avrupa’yı konsolide etme gayesinde başarıya ulaşmasını zorlaştırmıştır. Zira Macron’un Pekin ziyareti, ABD’ye “Seninle değilim.” mesajının iletilmesi şeklinde okunabilir. Buna Kıta Avrupası’nın çok kutuplu dünyada bir kutup olarak konumlanma gayesi dahil edildiğinde ise Washington yönetiminin küresel güç mücadelesindeki temel rakibi olan Çin’e karşı Avrupa’nın desteğini alamayacağı öne sürülebilir.


[1] “Macron: Europe Should not follow US or Chinese Policy over Taiwan”, Reuters, https://www.reuters.com/world/macron-says-europe-should-not-follow-us-or-chinese-policy-over-taiwan-2023-04-09/, (Erişim Tarihi: 10.04.2023).

[2] “AUKUS: Fransa, ABD’den Sonra Avustralya Büyükelçisini De ‘İlişkiler Yeniden Tanımlanacak’ Diyerek Geri Gönderiyor”, BBC Türkçe, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-58826799, (Erişim Tarihi: 10.04.2023).

[3] “Batı Blokunda Denizaltı Krizi: Fransa, Washington ve Canberra Büyükelçilerini Geri Çağırdı”, Euronews, https://tr.euronews.com/2021/09/17/bat-blokunda-denizalt-krizi-fransa-washington-ve-canberra-buyukelcilerini-geri-cag-rd, (Erişim Tarihi: 10.04.2023).

[4] Mustafa Cem Koyuncu, “Fransa’nın Hint-Pasifik’teki Etkisini Arttırma Çabaları”, ANKASAM, https://www.ankasam.org/fransanin-hint-pasifikteki-etkisini-arttirma-cabalari/, (Erişim Tarihi: 10.04.2023).

Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN, 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2017 yılında Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu ‘’Uluslararası Güç İlişkileri Bağlamında İkinci Dünya Savaşı Sonrası Hegemonik Mücadelelerin İncelenmesi’’ başlıklı teziyle almıştır. Doktora derecesini ise 2021 yılında Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı‘nda hazırladığı “İmparatorluk Düşüncesinin İran Dış Politikasına Yansımaları ve Milliyetçilik” başlıklı teziyle alan Başaran’ın başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, İran araştırmaları ve Afganistan çalışmalarıdır. Başaran iyi derecede İngilizce ve temel düzeyde Farsça bilmektedir.

Benzer İçerikler