Puşkov yanılıyor: AB’nin Türkiye’yi birliğe alma şansı sıfır!

Paylaş

Son olarak Hollanda ve İsveç’te patlak veren krizlerle zirve yapmış bulunan Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkileri bağlamında tespit yapan isimlerden biri de Rusya Federasyon Konseyi Enformasyon Politikası Komisyonu Başkanı AlekseyPuşkov oldu.

Puşkov’un, “Eğer Türk bakanların Almanya ve Hollanda’da Türk diasporası önünde konuşma yapmalarına müsaade edilmiyorsa, demek ki Türkiye’nin AB’ye üye olma şansı sıfıra eşittir” ifadesi ilk ve orijinal bir tespit olmamakla birlikte; Türkiye-AB ilişkilerine yönelik dış algı boyutuyla (daha somut bir ifadeyle; dışarıdan ilişkilerin nasıl göründüğüyle ilgili olarak) Rusya bakışını resmetmesi açısından önemli.

Zira bu ifade ile başta Puşkov olmak üzere birçok kesimin halen şunun farkında olmadığı anlaşılıyor: Türkiye aslında uzunca bir süredir AB defterini kapatmış durumda. Açıkçası, AB üyeliği Türkiye’nin çok da umurunda değil. Türkiye’nin gelecek projeksiyonunda AB üyeliği yok, hiç bir zaman için de olmadı. Ve bu noktada üyelik süreci sadece taktik bir hamleydi.

Gerçi, bu husus AB açısından da geçerliydi. Biri girmek, diğeri de almak ister gibi görünüyordu. Nitekim bu realiteyi son resmeden isimlerden biri de Hollanda’daki Özgürlük Partisi Lideri ırkçı GeertWilders oldu. Türk kamuoyunun da yakından tanıdığı Wilders’ın Türkçe altyazılı videosu, Avrupa siyasetinin geleceğini büyük ölçüde ipotek altına alması beklenen ırkçı-İslamofobik yapıda Türkiye-AB ilişkilerinin olamayacağını adeta deklare ediyordu.

Yayınladığı videoda Erdoğan’ın İslam Bayrağı’nı taşıdığını, Türkiye’nin Müslüman bir devlet olduğunu ve böyle bir devletin Avrupa’nın parçası olamayacağını söyleyen Wilders’ın bir diğer paylaşımında “Erdoğan ile aynı fikirde olan Hollanda’daki Türklere söylüyorum: Türkiye’ye gidin ve asla geri gelmeyin” şeklindeki çağrısı da, Avrupa’daki Türk ve Müslümanların geleceğiyle ilgili çok önemli ipucu veriyordu.

Daha somut ifade etmek gerekirse, Avrupa’nın Hitler adaylarından Wilders, adeta “Yeni Nazi Hareketin Ötekileri” olarak Türkleri hedef gösteriyor. Türkiye’nin bu ırkçı söylem ve hedef göstermenin peşini bırakmaması gerekir. Aksi takdirde bu sefer göç dalgası güneyden değil, yüzyıl sonra tekrar batıdan gelmeye başlar!

AB’siz Bir dünya Şart!

Evet, Türkiye-AB ilişkilerindeki ucu açık sürecin sonuna gelinmiş görünüyor. Hollanda’daki kriz ile bu husus perçinlenmiş ve tüm dünyaya deklare edilmiş oldu. Amiyane tabirle, uzatmaları oynayan “seviyeli ilişkide” artık sona gelindi. Şu anki durum, dipte kendisini gösteren krizin yüzeye yansıması. Siz buna arzu ederseniz mızrak çuvala sığmıyor da diyebilirsiniz.

Fakat anlaşılan o ki (Puşkov örneğinde de görüldüğü üzere), bu durum dışarıdan yeterince fark edilmiyor. Dolayısıyla, Ankara’nın bu hususu daha görünür bir hale getirmesi, bundan sonraki Türkiye-AB/Batı ilişkilerindeki temel hedeflerinden biri olmalı. Türkiye bunu yapabilirse, hem daha şahsiyetli bir dış politika izleyebilecek hem de ayağındaki bu iki yüz yıllık prangadan kurtulmak suretiyle, başta Türk-İslam coğrafyası olmak üzere, tüm dünyaya “Güçlü İstanbul Yürüyüşü”nde finale gelindiğini deklare etmiş olacaktır.

Bu adım atılırsa, Philip H. Gordon ve Ömer Taşpınar ikilisinin 2008’de bir ABD düşünce merkezi için kaleme aldıkları senaryodaki onlar açısından kâbus olan durum gerçekleşmiş olacaktır.

Türkiye-AB/Hollanda bağlamındaki krizi bundan dolayı sadece bu iki ülkedeki sandıklarla (ya da Avrupa’daki diğer seçim süreçleriyle de) izah etmek çok doğru değil. Dolayısıyla krizi konjonktürel olarak adlandırmak halen meselelere at güzlüğüyle bakmaktan farksız olacaktır. Kriz, Gordon ve Taşpınar ikilisinin de yaptığı tespitteki gibi, Türkiye’nin Batı’ya bakışındaki değişimin somut sonucudur. Yani mevzu yapısaldır.

Türkiye’nin AB’deki bu krizi kontrollü bir şekilde fırsata çevirip, bir an önce kendi göbeğini kesmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, Türkiye hiç bir dünya inşa süreci içerisinde yer alamaz!

Bunun için de öncelikle AB/Batı kompleksini aşmamız gerekiyor. Bunun için de müstemleke kafalara değil, yerli-milli şuura sahip bir zihniyete yönelmek gerekiyor. Unutulmamalıdır ki, Türkiye’nin temel sorunlarının başında Batı kadar, içindeki müstemleke kafalar gelmektedir. Türkiye, son iki yüz yıllık Batı ile ilişkilerinde ne yazık ki ölçü-dengeyi bu kafalardan-anlayıştan dolayı bir türlü yakalayamamış ve bu noktaya gelinmiştir.

Türkiye şahsiyetli adımlar atmaya devam ettikçe, Batı kalesi çökmeye mahkûm olacaktır. Yeter ki kendimize güvenelim ve birlik-beraberliğimizi koruyalım. Emin olun, bunu yaptığımız takdirde bundan sonra düşünmesi gereken Batı olacaktır. Türkiye, Türk milleti bunu yapacak güce ve kudrete sahiptir, bundan hiç kimsenin en ufak bir şüphesi olmasın!

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler