2025 yılının Mayıs ayında Avrupa Birliği (AB), yaklaşık on dört yıldır uyguladığı Suriye’ye yönelik ekonomik yaptırımları kaldırarak ülkenin yeniden inşa sürecine destek olma kararı almıştır. Bu adım, Aralık 2024 tarihinde Beşar Esad rejiminin devrilmesiyle başlayan siyasi dönüşüm sürecinin hız kazanmasına vesile olabilir. Konuyla ilgili olarak AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, bu kararı “Suriye halkının yeni, kapsayıcı ve barışçıl bir ülke inşa etmesine yardımcı olmak” amacıyla aldıklarını belirtmiştir.
Günümüzdeki son gelişmeleri değerlendirmeden önce AB’nin Suriye’ye dönük yaptırımlarının yakın tarihinden bahsetmekte fayda vardır. 2011 yılında Suriye’de başlayan iç savaşta, Esad rejiminin güvenlik güçleri ve paralı milislerinin sivillere karşı saldırıları ve ağır insan hakları ihlalleri sonucunda AB, Esad yönetimine yönelik ilk ekonomik yaptırımları devreye sokmuştur.[1] Bu yaptırımlar, Suriye ekonomisinin hayati sektörlerine doğrudan etki ederek rejimin finansal kaynaklarını kısmayı amaçlamıştır. Bu bağlamda Suriye’nin petrol ve gaz ihracatına ve ithalatına kısıtlamalar getirilmiştir. Ayrıca Suriye’nin enerji altyapısına yatırım ve finansman yasaklanmıştır. Bunun yanı sıra ülkede uçak, gemi ve kara yolu taşımacılığı alanında kısıtlamalar uygulanmıştır. AB ülkelerinden Suriye’ye doğrudan uçuşlar yasaklanmış ve Suriyeli yetkililerin Avrupa havaalanlarını kullanması engellenmiştir.
Suriyeli üst düzey yetkililerin mal varlıkları dondurulmuş, ayrıca AB ülkelerindeki finansal kuruluşların Suriye’yle iş yapmaları kısıtlanmıştır. Beşar Esad ve çevresindeki üst düzey devlet yetkilileri ile onların aile bireyleri ve iş çevrelerine yönelik seyahat yasakları getirilmiştir. Bu yaptırımların temel amacı, rejimi uluslararası alanda izole ederek sivillere yönelik şiddetin sonlandırılması ve siyasi reformların gerçekleştirilmesi için baskı oluşturmaktı. Aynı zamanda AB, bu yaptırımlarla rejime doğrudan ekonomik zarar vererek savaşın maliyetini artırmayı hedeflemiştir.
Yaptırımların uygulanması farklı etkiler de doğurmuştur. Suriye ekonomisi giderek savaş ekonomisine dönüşmüş ve rejim, kaynaklarını alternatif yollarla sağlamaya çalışmıştır. Yaptırımlar siviller üzerinde de olumsuz etkiler yaratmıştır. Temel ihtiyaçlara erişim zorlaşmış ve ekonomik kriz derinleşmiştir. Aralık 2024 tarihi, Suriye için önemli bir dönüm noktası olmuştur. On yılı aşkın süredir süregelen iç savaş ve siyasi krizlerin ardından Beşar Esad rejimi, hem içeride hem de uluslararası arenada giderek artan baskılar sonucu devrilmiştir. Bu gelişme, sadece Suriye’nin değil, bölgesel ve küresel güç dengelerinin de yeniden şekillenmesine yol açmıştır. Esad rejiminin çöküşünün hemen ardından ülkede siyasi istikrarı yeniden tesis etmek amacıyla geçici bir hükümet kurulmuştur. Liderliğini Ahmed el-Şaraa’nın üstlendiği bu yeni yönetim, hem Suriye içindeki farklı etnik ve mezhepsel gruplardan temsilcileri bünyesinde barındırarak kapsayıcı bir yapıya yönelmiş hem de demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti ilkeleri konusunda uluslararası toplumla iletişim kanallarını açmıştır.
El-Şaraa Hükümeti, iç savaşın yıkıcı etkilerini aşmak için öncelikli olarak siyasi reform paketleri hazırlamış; geçici anayasa taslağı üzerinde çalışmış; siyasi tutukluların serbest bırakılmasını sağlamış; serbest seçimler yapılması için uluslararası gözlemcilere çağrıda bulunmuştur. Bu adımlar, uluslararası toplumun Suriye’deki yeni yönetimi meşru kabul etmesi ve destek vermesi için kritik öneme sahiptir.
AB, Esad rejiminin devrilmesinin ardından Suriye’deki siyasi geçiş sürecine temkinli ama destekleyici bir yaklaşım benimsemiştir. AB, bu geçişin başarılı olması için yaptırımların tamamını bir anda kaldırmak yerine “koşullu angajman” politikasını uygulamaya başlamıştır. Bu politika çerçevesinde hükümetin reform adımlarını atması ve uluslararası standartlara uygun hareket etmesi koşuluyla bazı yaptırımlar Şubat 2025 tarihinde askıya alınmıştır.
AB, siyasi ve ekonomik reformların ilerlemesini yakından izlemek amacıyla saha raporları, bağımsız gözlemci ekipleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği mekanizmaları oluşturmuştur. Bu süreç, AB’nin Suriye’de demokratik dönüşümü desteklemek ve yeniden inşa sürecini şekillendirmek için uzun vadeli bir strateji geliştirdiğinin göstergesidir.
AB’nin Suriye’ye yönelik ekonomik yaptırımları kaldırma kararıyla eş zamanlı olarak Amerika Birleşik Devletleri (ABD) de Suriye’ye uyguladığı bazı yaptırımları hafifletme yoluna gitmiştir. Bu karar, Washington’un Suriye krizinde değişen jeopolitik ve insani dengeleri dikkate alarak attığı stratejik bir adım olarak kabul edilmektedir. 2019 yılında yürürlüğe giren “Sezar Suriye Sivil Koruma Yasası”, Suriye rejimini hedef alan en kapsamlı ve sert yaptırım paketlerinden biri olarak bilinmektedir. Bu yasa kapsamında Suriye yönetimi ve onunla iş yapan uluslararası kişi, kurum ve şirketlere karşı ağır ekonomik yaptırımlar uygulanıyordu.
Mayıs 2025 tarihinde ABD Hazine Bakanlığı tarafından yayınlanan “Genel Lisans (General License)”, Suriye’nin finansal sistemine erişimin bir kısmını yeniden açmıştır.[2] Bu lisans, Suriye’deki insani yardım faaliyetlerinin ve temel ekonomik ihtiyaçların karşılanabilmesi için finansal işlemlere izin vermektedir. Ayrıca bazı özel sektör ve ticari faaliyetlerin yapılmasına olanak tanımaktadır. Sezar Yasası kapsamındaki bazı kısıtlamaların geçici olarak kaldırılması söz konusudur. Bu karar, Suriye’deki insani krizin derinleşmesini önlemek ve ülkedeki ekonomik toparlanma sürecini desteklemek amacıyla atılmıştır. Aynı zamanda Suriye rejiminin uluslararası meşruiyet kazanması ve siyasi geçiş sürecine dahil edilmesi için diplomatik bir zemin yaratılmıştır.
ABD’nin yaptırımları hafifletme kararı, sadece insani nedenlere dayanmayıp daha geniş jeopolitik hesapları da içermektedir. Bunlar başında Rusya ve İran’ın bölgedeki etkisini dengede tutmak vardır. ABD, Esad sonrası Suriye’de Rusya ve İran’ın artan nüfuzunu dengelemek ve yeni yönetimin Batı’yla ilişki kurmasını teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Suriye’deki ekonomik iyileşme; mülteci krizinin hafiflemesi ve komşu ülkelerdeki güvenlik sorunlarının azalması açısından kritik önemde görülmektedir. ABD, bu dinamikleri göz önünde bulundurarak daha ılımlı bir politika benimsemiş durumdadır. Suriye’nin yeniden inşasında Çin ve diğer ülkelerin etkinliği artarken, ABD kendi ekonomik ve diplomatik pozisyonunu korumak için yaptırımları kademeli olarak gevşetmektedir.
AB’nin Suriye yaptırımlarını tamamen kaldırması, uluslararası sistemde Suriye Krizi’ne yönelik paradigmanın değiştiğini ortaya koymaktadır. Ancak bu yeni dönemin istikrarla taçlanabilmesi, geçici yönetimin iç dengeleri yönetebilme becerisine ve dış aktörlerin sahadaki angajmanlarının uyumuna bağlıdır. Post-Esad dönemi, aynı zamanda bölgesel-küresel aktörlerin pozisyonlarını yeniden tanımlayacağı bir dönem olacaktır.
[1] “Syria”, Consillium, https://www.consilium.europa.eu/en/policies/syria/, (Erişim Tarihi: 24.05.2025).
[2] “Treasury Issues Immediate Sanctions Relief for Syria”, Treasury, https://home.treasury.gov/news/press-releases/sb0148, (Erişim Tarihi:24.05.2025).