Tarihsel Çerçeveden Hareketle Yeni Türkiye’nin Dış İlişkileri

Paylaş

Uluslararası ilişkileri analiz ederken olaylara “miyop” bakma alışkanlığı çoğu zaman sebep-sonuç ilişkilerini gözden kaçırmaya ve analizlerin sağlam zemine oturtulamamasına neden olmaktadır. Günümüzde Türkiye’nin uluslararası ilişkilere nasıl yaklaştığını ve uluslararası camiadan nasıl bir yaklaşım beklediğini görmek için de, analizlerde bu hastalıktan kurtulmak gerekmektedir. Tarihsel bir çerçeve içinde olaylar değerlendirildiğinde, Türkiye’nin son dönemdeki beklentilerini anlamlandırmak çok daha kolay olacaktır.

Modern devletlerin uluslararası ilişkilerdeki yükselişinin, temel olarak 1648 senesindeki Vestfalya Antlaşması ile başladığı düşünülmektedir. Esasen antlaşma öncesinde, savaş yıllarında gücün merkezde toplanmaya başladığı yerlerde vergilerin daha verimli şekilde toplandığı görülmüş; savaş sonrasında da egemenin tek olduğu modern devletlerin, gücün soylular ile monark arasında paylaştırıldığı feodal sistemdeki yapıların yerini almaya başlamasının önü açılmıştır. Günümüzdeki ulus devletlere giden yolda Fransız Devrimi ve sonrasındaki savaşlar, milliyetçilik akımı gibi akımları doğurarak uluslararası sistemin belirleyici aktörlerine son şeklini vermişlerdir. 1815 yılında Viyana Kongresi kararları ile Fransız Devrimi sonrasındaki savaşlar nihayet bulurken; Avusturya, İngiltere, Rusya ve yükselmekte olan Prusya (günümüzdeki Almanya) savaşlara sebebiyet verdiği düşünülen Fransa’yı makul ölçülerde cezalandırarak, sistemin o dönemden sonraki işleyişinin belirleyicisi olacak baş aktörler arasına almışlardır.

Tarihsel bir bakış, şu ana kadar sistemde egemen eşitler olarak görülen ulus devletlerin öncül rolünü ve yine o öncül aktörler içerisinde sistemin nereye evrileceğini belirleyen, eşitler arasında imtiyazlı aktörlerin var olduğunu göstermektedir. Türkiye de yakın dönemde uluslararası ilişkilerde gösterdiği tutumla, sistemin tarihsel çerçevenin izin verdiği sınırlar içerisinde geliştiğinin farkında olduğunu göstermekten çekinmemiştir. “Dünya beşten büyüktür.” Söylemi, esasında bu farkındalığı ortaya koyarken; bir yandan da egemen eşitler arasındaki imtiyazlara karşı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi üyelerine eleştiridir. Öte yandan YPG/ PYD gibi devlet dışı unsurların sistemin meşru unsurlarına tercih edilmesini eleştirirken Türkiye, aslında sistemin içerisinde hareket etmeye kendini adamış bir devlet olduğunu ve sistemin oluşturduğu ahlak içerisinde kalınması gerektiğini vurgulamaktadır.

Bu eleştiriler, Türkiye’nin günümüzde uluslararası sistemin meşru bir aktörü olarak saygı görmek istediğini ve uluslararası ilişkiler söylemlerini de buna göre belirlediğini göstermektedir. Sistemin meşru bir aktörü olarak, Türkiye’nin iç işlerinde tek egemen olmasına saygı gösterilmesini istemesi tarihsel bir haktır. Oysa yakın dönemde, atanmış bir lider yerine seçilmiş bir liderin kendisini yönetmesi tercihinde bulunan, daha sonra da bu sistemi bir adım öteye taşıyan Türkiye’nin içeride atacağı her adımın sesi dışarıda yankılanmaktadır. Bu sebeple, Türkiye’nin birçok iç meselesi bumerang etkisiyle dışarıdan da Türkiye’yi etkilemekte, Türkiye ise bu durumu egemenlik hakkına karşı bir tehdit olarak algılamaktadır. Başkanlık sistemi, OHAL gibi uygulamaların Avrupa’da örnekleri bulunurken Türkiye’deki uygulamalarının demokrasi dışı olabileceğine yönelik raporlar da bu sebeple yanlı olarak nitelendirmekte ve “egemenlik haklarının gaspı” olarak adlandırmaktadır.

Diğer tarafta sistemin meşru bir aktörü olarak Türkiye, yıllarca uluslararası camianın saygıdeğer örgütleri içerisinde yer almış; kendini yükümlülükler altına sokarak “ahde vefa” ilkesi altında antlaşmalara taraf olmuştur. Dışarıda ülkesini temsil eden devletin bu alandaki egemenliği de uluslararası hukukun bir gereğidir. Buna karşılık sistemin kurallarına uyma gereksinimi duymayan, antlaşmaların üzerlerinde bağlayıcılığı olmayacağı devlet dışı aktörlerin bölgede Türkiye yerine tercih edilmesi, Türkiye’nin sadece iç işlerinde değil dış ilişkilerinde de daha fazla saygı görmek istemesi sonucunu doğurmaktadır. Bugün Türkiye, Ortadoğu’da önemli bir satranç taşı olduğunu ve diğer ülkelerle beraber oyunun kurallarına göre hareket edilmesi halinde Suriye gibi sorunlu yerlerde kalıcı sonuçlar alınabileceğini söylemektedir. Buna karşılık devlet dışı aktörleri sahaya sürmek, satranç taşları yerine dama taşlarını oyuna dahil etmek anlamına gelecektir. Satrançta at, kale, fil ve diğer taşlar belirli kurallar dahilinde ilerlerken; dama taşları için tek hedef diğer taşları ortadan kaldırmak olacaktır. 1648 yılından bu yana oynanan uluslararası satranç zaten hayli karmaşıkken, kural kitabı olmayan bir oyuna geçilmesinin zararları Afganistan’da yaşananlardan bu yana görülmektedir. Vekalet savaşları sonrasında masada kalan son dama taşının bölgede yaratacağı tehdit, önceki örnekleri ile düşünüldüğünde son derece açıktır. Bu sebeple Türkiye için göreceği saygı sadece prestij anlamında değil; gelecekteki refahı açısından da önem taşımaktadır.

Bu çerçeveden hareketle Türkiye’nin yakın dönem dış ilişkilerine bakıldığında, her şey anlamını bulmaktadır. Türkiye, kendisi değişirken uluslararası sistemin bu değişimi algılamasını ummakta ve bu değişimin uluslararası sistemin zararına olmadığının algılanmasını istemektedir. Dış ilişkiler, ülkenin gelecekteki refahı için atılan adımları saygıyla karşılamayan platformlardan ziyade ikili görüşmelerle, en üst düzeyde zirve diplomasisi ile yürütülmekte; Rusya Federasyonu, Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelerle doğrudan temasa geçilmektedir. Böylece iç sorunların dışsallaştırılmaya çalışıldığı durumlarda Rusya ile mevcut ilişkilerin yıpratılmasına izin verilmemekte, dış ilişkileri ileride zorlayacak durumlar daha ortaya çıkmadan önlenmeye çalışılmaktadır. Avrupa Birliği ve diğer platformlarla ilişkiler ancak daha fazla diyalogla, tarafların birbirini anlamaları ve birbirlerine saygı göstermeleri ile mümkün olacaktır.

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler