Analiz

Trump’ın Zelenski-Putin Görüşmesini Hazırlama Girişimi

Trump, Zelenski ve Putin’i şartsız masaya oturtmayı hedefleyerek Avrupa’nın “önce ateşkes” şartına meydan okumuştur.
Avrupa başkentleri ateşkes olmadan müzakere olmaz derken, Zelenski şartsız görüşmeye hazır olduğunu açıklamıştır.
Moskova, kalıcı barış için güvenlik garantileri ve Rusça konuşan nüfusun haklarının korunmasını ön koşul olarak öne sürmektedir.

Paylaş

19 Ağustos 2025 tarihinde Vaşington’da gerçekleşen zirve, Ukrayna-Rusya Savaşı’nın diplomatik çözümü açısından kritik bir dönüm noktası olabilecek gelişmeleri beraberinde getirmektedir. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı (ABD) Başkanı Donald Trump’ın, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında doğrudan bir görüşme organize etmeye hazırlandığını açıklaması hem Avrupa başkentlerinde hem de Moskova’da yankı bulmuştur.[i] Bu gelişme, savaşın gidişatında yeni bir safhaya işaret etmekte ve Batı içindeki yaklaşım farklılıklarını gözler önüne sermektedir. Avrupa, öncelikle bir ateşkes sağlanmasını şart koşarken; Trump, müzakereleri ateşkes ön koşuluna bağlamadan yürütmek istemektedir. Moskova ise kalıcı barış vurgusunu öne çıkararak girişimlere temkinli bir destek sunmuştur. Bu farklı yaklaşımlar, barış arayışının yönünü belirleyecek temel parametreleri ortaya koymaktadır.

Trump’ın Zelenski’yle görüşmesinde, geçmişte çözdüğünü iddia ettiği diğer çatışmalarda “ateşkes uygulamadığını” vurgulaması dikkat çekmiştir. Bu yaklaşım, Avrupa’nın ısrarla dile getirdiği “önce ateşkes” şartına karşı bir meydan okuma niteliği taşımaktadır. Trump, müzakereleri kesintisiz sürdürerek tarafları aynı masaya oturtmayı amaçladığını ima etmiştir. Bu, onun klasik pazarlıkçı tarzının bir yansıması olmuştur. Oval Ofis’te Putin’le yapılan telefon görüşmesine Başkan Yardımcısı J.D. Vance ve Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun da katılması, Vaşington yönetiminin bu girişimi kurumsal düzeyde sahiplendiğini göstermiştir. Rubio’nun görüşmeyi “emsalsiz” olarak nitelemesi, Trump’ın diplomasi anlayışının daha kişisel lider temaslarına dayandığını ortaya koymuştur. ABD’nin hedefi, müzakere masasında doğrudan arabulucu konumuna gelmek olmuştur.[ii]

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, Putin’le “her formatta” görüşmeye hazır olduğunu açıklamıştır.[iii] Bu açıklama, Ukrayna’nın içinde bulunduğu zor koşullarda diplomatik süreci engellemek istemediğini ortaya koymuştur. Ayrıca Zelenski, güvenlik garantileri kapsamında ABD’den 90 milyar dolarlık silah alımını ve Ukrayna’da drone üretimini de gündeme getirmiştir. Bu, savaşın askeri boyutunun da diplomatik sürecin bir parçası olarak masaya taşındığını göstermiştir. Zelenski, Oval Ofis’te Trump’la Rusya tarafından işgal edilen toprakların oranlarını gösteren bir harita üzerinde konuştuğunu da açıklamıştır. Bu durum, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü meselesinin müzakerelerin kalbinde yer aldığını doğrulamıştır.

Avrupa liderleri, müzakere sürecinde Trump’tan farklı bir yaklaşım sergilemiştir. İngiltere Başbakanı Keir Starmer, “gerçek ilerleme” sağlandığını belirtmiş ve 30 ülkenin yer aldığı “Koalisyon”un Ukrayna’ya güvenlik garantileri konusunda ABD’yle birlikte çalışacağını açıklamıştır. Ancak Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, görüşmelerin başlaması için ateşkes gerektiğini vurgulamıştır. Almanya Başbakanı Friedrich Merz de benzer şekilde “silahların susmadığı bir ortamda” müzakerenin anlam taşımadığını ifade etmiştir. Bu söylemler, Avrupa’nın diplomasiye insani bir temel kazandırma arzusunu ortaya koymuştur. Ancak aynı zamanda, Trump ile Avrupa arasındaki farklılıkların büyümesine de neden olmuştur.[iv]

Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) Genel Sekreteri Mark Rutte, toplantıda Ukrayna’nın sınırlarının yeniden tanımlanması gibi konuların ele alınmadığını belirtmiştir.[v] Ona göre, bu tür meseleler ancak Zelenski’nin bizzat Putin’le yapacağı görüşmelerde gündeme gelebilir. NATO ve Avrupa Birliği (AB), güvenlik garantilerinin somutlaştırılmasını öncelikli adım olarak görmüştür. Bu, Ukrayna’ya verilen desteğin sadece askeri değil, aynı zamanda kurumsal ve siyasi bir çerçeveye oturtulmak istendiğini göstermiştir. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in de toplantıya katılması, sürecin yalnızca hükümetler arası değil, AB düzeyinde de sahiplendiğini ortaya koymuştur.

Rusya tarafı, Vaşington’daki girişimlere mesafeli bir destek sunmuştur. Kremlin’e yakın isimlerden Kirill Dmitriev, “geçici ateşkes” yerine “kalıcı barış” hedefinin öne çıkarılmasını olumlu karşılamıştır. Bu söylem, Moskova’nın Avrupa’nın ısrarla dile getirdiği “önce ateşkes” yaklaşımına karşı bir duruşu yansıtmıştır. Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Trump’la Putin’in Alaska’da yaptığı görüşmeyi “olumlu atmosferde” geçtiğini belirterek Moskova’nın diplomasiye kapıyı kapatmadığını göstermiştir. Ancak Lavrov, Rusya’nın güvenliği garanti edilmediği ve Ukrayna’daki Rusça konuşan nüfusun hakları güvence altına alınmadığı sürece kalıcı bir anlaşmanın mümkün olmayacağını vurgulamıştır. Bu şartlar, Moskova’nın görüşmelerde temel öncelikleri olarak öne çıkmıştır.

Gelişmeler, Batı içindeki farklı yaklaşımları net biçimde gözler önüne sermiştir. Vaşington, ateşkes şartı olmadan müzakereyi hızla başlatmayı hedeflerken; Berlin ve Paris, insani ve siyasi gerekçelerle ateşkesi ön koşul saymıştır. Londra ise her iki çizgi arasında köprü kurarak ilerlemeyi “birlik” olarak tanımlamıştır. Moskova ise kendi güvenlik çıkarlarını merkeze alarak sürece temkinli destek vermiştir. Bu tablo, Ukrayna Krizi’nin çözümünde yalnızca iki tarafın değil, aynı zamanda Batı ittifakı içindeki stratejik uyumun da belirleyici olduğunu ortaya koymuştur. Dolayısıyla, asıl müzakere masası yalnızca Kiev’le Moskova arasında değil, aynı zamanda Vaşington, Berlin, Paris ve Londra arasında da kurulmuştur.

Trump’ın Zelenski-Putin görüşmesini hazırlama girişimi, Ukrayna savaşında diplomatik çözüm için yeni bir yol açma potansiyeli taşımaktadır. Ancak bu yolun ne ölçüde ilerleyebileceği, tarafların farklı önceliklerini uzlaştırma kapasitesine bağlı olacaktır. Avrupa, ateşkes olmadan diplomasiye başlanamayacağını savunurken; Trump, geçmiş deneyimlerinden hareketle ateşkesi ön koşul saymamaktadır. Moskova ise güvenlik garantileri ve Rusça konuşan nüfusun hakları karşılanmadığı sürece bir anlaşmaya varılmayacağını vurgulamaktadır. Zelenski ise zor koşullara rağmen şartsız görüşme iradesi ortaya koyarak diplomatik sürecin önünü açmıştır. Bu tablo, savaşın kaderinin yalnızca cephelerde değil, aynı zamanda diplomasi masasında da belirleneceğini göstermiştir. Önümüzdeki haftalarda bu görüşmelerin somutlaşması, barış ihtimalinin gerçekçi olup olmadığını ortaya koyacaktır. Eğer diplomasi ilerlerse, bu girişim dünya siyasetinde yeni bir dönemin başlangıcı olabilecektir. Eğer başarısız olursa hem savaşın şiddeti artacak hem de Batı ittifakı içindeki çatlaklar derinleşecektir. Dolayısıyla Trump’ın girişimi tarihsel bir sınav niteliği taşımaktadır ve sonucu, yalnızca Ukrayna’yla Rusya’nın değil, tüm küresel düzenin geleceğini etkileyecektir.


[i] Debusmann Jr, Bernd, and Laura Gozzi. “Four Key Takeaways from Ukraine Talks in Washington.” BBC News, https://www.bbc.com/news/articles/c5yp4jggrj2o, (Erişim Tarihi: 24.08.2025).

[ii] Aynı yer.

[iii] Aynı yer.

[iv] Aynı yer.

[v] Aynı yer.

Ali Caner İNCESU
Ali Caner İNCESU
Ali Caner İncesu, 2012 yılında Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olmuştur. Eğitimine Kapadokya Üniversitesi Turist Rehberliği ön lisans programında devam etmiş ve 2017 yılında mezun olmuştur. 2022 yılında Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi'nde Seyahat İşletmeciliği ve Turizm Rehberliği alanlarında yüksek lisans eğitimlerini başarıyla tamamlamıştır. 2024 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde University of Maryland Global Campus (UMGC) Siyaset Bilimi lisans programından mezun olmuştur. 2023 yılı itibarıyla Kapadokya Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora eğitimine devam etmektedir.2022 yılında Paraguay Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nde (Ankara) özel danışmanlık görevi de yürüten İncesu, ileri seviyede İspanyolca ve İngilizce bilmekte olup İngilizce ve İspanyolca dillerinde yeminli tercümandır.Çalışma alanları Latin Amerika, uluslararası hukuk ve turizmdir.

Benzer İçerikler