Analiz

Türk Dünyası Diplomasisinde Çok Katmanlı Yapı: Budapeşte Bildirisi

Türk Devletleri Teşkilâtı, Avrasya merkezli çok taraflı diplomaside yeni bir güç odağı olarak öne çıkmaktadır.
Budapeşte Zirvesi, Avrupa’da Türk Dünyası’nın kurumsal kimliğinin ve stratejik ortaklık vizyonunun görünür hâle geldiği bir dönüm noktasıdır
Özbekistan’ın Şuşa Beyannamesi’ne katılımı, Türk Dünyası’nın güvenlik mimarisine Orta Asya’dan gelen en somut ve kurumsal destek adımı olmuştur.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Son yıllarda uluslararası ilişkilerde yaşanan kutuplaşma, bölgesel örgütlerin yalnızca güvenlik veya ekonomi temelli değil, aynı zamanda kültürel kimlik ve tarihsel aidiyet ekseninde de yeniden yapılandırıldığı bir döneme işaret etmektedir. Bu bağlamda Türk Devletleri Teşkilâtı (TDT), Avrasya merkezli çok taraflı diplomaside hem tarihsel mirası hem de jeopolitik stratejiyi harmanlayan yeni bir güç odağı olarak öne çıkmaktadır. TDT’nin kurumsal gelişimi ve küresel görünürlüğü açısından önemli bir kırılma noktası olan 21 Mayıs 2025 tarihli Budapeşte Zirvesi, bir gözlemci ülke olan Macaristan’ın ev sahipliğinde Avrupa kıtasında düzenlenmesiyle teşkilat tarihinde bir ilki teşkil etmiş ve Türk Dünyası’nın siyasî, ekonomik ve kültürel entegrasyon vizyonunun Batı’yla temas hâlinde ne ölçüde derinleşebileceğini somut olarak göstermiştir. Zirvenin yalnızca kurumsal çerçevede değil, aynı zamanda çok katmanlı enerji diplomasisi, bölgesel kalkınma, kültürel bütünleşme ve temsil eşitliği gibi alanlarda da önemli sonuçlar doğurması, Türk Dünyası’nın çok yönlü stratejik bir aktör olarak uluslararası sistemde artan ağırlığını teyit etmiştir.

21 Mayıs 2025 tarihinde Macaristan’ın ev sahipliğinde Budapeşte’de gerçekleştirilen TDT Gayriresmî Zirvesi, bir gözlemci ülkenin ilk kez liderler düzeyinde toplantıya ev sahipliği yapması bakımından önem arz etmektedir. Bu, değişen uluslararası düzende sembolik olmaktan da öte jeopolitik bir anlam taşımaktadır. Bu yönüyle Budapeşte Zirvesi, Avrupa’nın kalbinde Türk Dünyası’nın kurumsal kimliğinin ve stratejik ortaklık perspektifinin görünür hâle geldiği bir dönüm noktası olarak değerlendirilebilir.

Zirveye Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkiye ve Özbekistan cumhurbaşkanlarının yanı sıra Macaristan Başbakanı Viktor Orbán ve TDT Genel Sekreteri Kubanıçbek Ömüraliyev katılmıştır. “Doğu ile Batının Buluşma Noktası” temasıyla yayımlanan Budapeşte Bildirisi, teşkilatın kurumsal yapısının, çok boyutlu işbirliği mekanizmalarının ve küresel vizyonunun yeniden yapılandırılmasını amaçlayan kapsamlı bir çerçeve sunmuştur. Nahçıvan Anltaşması ve “Türk Dünyası–2040 Vizyonu” bu bağlamda yeniden teyit edilirken, zirvenin bir diğer stratejik yönü, Macaristan’ın Avrupa Birliği (AB) içerisindeki TDT-AB ilişkilerinin gelişimi için oynayabileceği köprü rolüne yapılan özel vurgudur.[i]

Macaristan Dışişleri ve Ticaret Bakanı Péter Szijjártó’nun zirve sonrasında yaptığı açıklamalar, ülkesinin TDT’ye yalnızca kültürel bir yakınlıkla değil, aynı zamanda jeoekonomik ve stratejik bir ortaklık perspektifiyle yaklaştığını açıkça göstermiştir. Enerji güvenliği, ekonomik büyüme, altyapı yatırımları ve karşılıklı ticaret gibi alanlarda sunduğu örnekler, Macaristan’ın Türk Dünyası’yla olan ilişkilerini çok boyutlu olarak değerlendirdiğini ortaya koymaktadır. Szijjártó’nun “barışın gerçek savunucuları” olarak nitelediği Türk devletleriyle derinleşen bu bağlar, Macaristan’ın TDT Avrupa Ofisi’ne ev sahipliği yapmasıyla da kurumsal zemine kavuşmuştur. Ayrıca, Macaristan’ın Orta Asya’daki hidroelektrik ve nükleer yatırımlarda aktif rol alması, bu ilişkilerin somut ekonomik çıkarlar temelinde yapılandığını göstermektedir.[ii]

Zirve bağlamında ele alınan önemli konulardan biri de Macaristan-Kazakistan ekonomik ilişkileri olmuştur. Ticaret hacminin %4,4 artarak 200 milyon dolara ulaşması ve orta vadede 700 milyon dolara çıkarılması hedeflenmiştir. Bu gelişme, sadece ikili ilişkiler açısından değil, aynı zamanda Orta Koridor üzerindeki lojistik ve ulaştırma hatlarının gelişimi açısından da önem taşımaktadır. Bu çerçevede, 27 Mayıs 2025 tarihinde başlaması planlanan Şimkent–Budapeşte uçuş hattı da iki ülke arasında hem fizikî hem de diplomatik bağların güçlendiğinin bir göstergesi olmuştur.[iii]

Kazakistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev’in yaptığı kapsamlı konuşma ise TDT’nin jeoekonomik kapasitesini somut verilerle vurgulamıştır. Tokayev, Orta Koridor’un (Trans-Hazar Uluslararası Taşımacılık Rotası) Çin-Kazakistan-Hazar-Azerbaycan-Gürcistan-Türkiye üzerinden Avrupa’ya uzanan stratejik köprü niteliğini pekiştirmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu çerçevede Kazakistan’ın Kırgızistan ve Özbekistan sınırlarındaki geçişleri dijitalleştirdiğini ve Çin sınırında üçüncü demiryolu geçişini açmaya hazırlandığını açıklamıştır. Ayrıca 2023 yılında TDT ülkeleriyle yapılan ticaret hacminin 11,4 milyar dolar olduğunu ifade ederek bu oranın artırılması için “ticaret geliştirme belgesi” hazırlanmasını teklif etmiştir.[iv]

Macaristan Başbakanı Viktor Orbán ise enerji güvenliği konusundaki açıklamalarıyla zirvenin jeostratejik boyutunu daha da pekiştirmiştir. Ukrayna’nın 2024 başında Rus gazının kendi topraklarından geçişini durdurmasının Macaristan açısından bir enerji krizine yol açabileceğini belirten Orbán, TürkAkım sayesinde bu tehditten kurtulduklarını vurgulamıştır. Macaristan’ın Rusya’dan 8,6 milyar metreküp doğalgaz ithal ettiğini, Azerbaycan’dan sınırlı akış başladığını ve MOL’un Kazakistan’daki faaliyetlerinin sürdüğünü aktaran Orbán, son on yılda TDT ülkeleriyle ticaret hacminin 30 milyar dolardan 45 milyar dolara ulaştığını ifade ederek bu ilişkilerin yalnızca enerjiyle sınırlı kalmadığını dile getirmiştir.[v]

Zirvede kabul edilen Budapeşte Bildirisi’nde 70’i aşkın karar alınmış ve bu kararlar enerji, ulaştırma, dijitalleşme, finans, güvenlik, çevre, sağlık ve kültür alanlarını kapsamıştır. Trans-Hazar Orta Koridoru’nun güçlendirilmesi, e-Permit sisteminin yaygınlaştırılması ve Basitleştirilmiş Gümrük Koridoru Antlaşması gibi teknik adımlar, Türk Dünyası’nı Avrasya’da küresel bir lojistik aktör konumuna taşımayı hedeflemektedir. Türk Yatırım Fonu’nun projelere başlaması onaylanmış, mali istihbarat ve fintech kuruluşları arasında koordinasyon kararı alınmıştır. Ayrıca, tarımda sağlık ve bitki standartlarının uyumlaştırılması, gıda güvenliği ve kuraklıkla mücadeleye ilişkin kararlarla Budapeşte’deki Kuraklıkla Mücadele Enstitüsü’nün çalışmaları desteklenmiştir. İklim diplomasisi bağlamında COP29’un Bakü’de yapılması ve “Bakü İklim Birliği Paktı” bildirgesi övgüyle anılmış, Kazakistan’ın önerdiği 2026 Bölgesel İklim Zirvesi de kabul görmüştür.

Kültürel bütünleşme açısından Aktau’nun 2025 Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan edilmesi, Nevruz’un kurumsal düzeyde kutlanması, Türkoloji Dünya Kongresi’nin Aralık 2025 tarihinde Özbekistan’da yapılması ve UNESCO nezdindeki ortak kültürel başvuruların desteklenmesi, teşkilatın kültürel diplomasi kapasitesini güçlendirmektedir. Ayrıca gençlik ve spor değişim programları, Şahdağ Turizm Merkezi başkanlığında Azerbaycan’da düzenlenecek Birinci Türk Kayak Tatil Merkezleri Zirvesi, seçim sistemleri üzerine bilimsel toplantılar gibi sosyal entegrasyon başlıkları da öne çıkmıştır. Sekretaryanın artan görev yüküne karşılık olarak bütçesinin artırılması ve 2025 Azerbaycan Zirvesi’ne kadar bir eylem planı hazırlanması da bildiriyle karara bağlanmıştır.

Bu kapsamda dikkat çeken bir diğer husus, Azerbaycan ile Macaristan arasında şekillenen stratejik ortaklığın artık sadece ikili değil, TDT çatısı altında çok taraflı kurumsal bir çerçeveye dönüşmesidir. Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Macaristan Cumhuriyeti Başbakanı Victor Orbán arasında süregelen karşılıklı güven, Macaristan’ın Azerbaycan’ın egemenliğine verdiği destek ve enerji-ulaşım yatırımlarındaki koordinasyon, Budapeşte Zirvesi’nin gerçekleşmesinde temel rol oynamıştır. Macaristan’ın AB içindeki konumuna rağmen Türk Dünyası’na yönelik stratejik bir bağ kurması, bu ortaklığı daha da özgün hâle getirmektedir.

Zirvede dikkat çeken en hassas meselelerden biri, uluslararası alanda tanınmayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) durumu olmuştur. Her ne kadar Budapeşte Zirvesi’ne resmî olarak davet edilmemiş olsa da bildiride KKTC’nin Türkmenistan ve Macaristan gibi gözlemci ülkelerle birlikte “Türk Dünyası’nın ayrılmaz bir parçası” olarak vurgulanması, sembolik düzeyde güçlü bir destek anlamına gelmektedir. Bu bağlamda bildiride “Kıbrıs Türk halkının uluslararası toplum nezdinde eşit haklara sahip olduğu” özellikle vurgulanarak TDT’nin yalnızca ekonomik değil, siyasî düzlemde de ortak kimlik ve temsil anlayışını benimsediği ifade edilmiştir.

KKTC’nin katılmaması, büyük ölçüde zirvenin Avrupa kıtasında düzenlenmiş olması nedeniyle AB ülkelerinden doğabilecek tepkilerin önüne geçme çabasının bir sonucu olarak değerlendirilmiştir. Ancak bu stratejik sessizliğe rağmen Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, zirve kapsamında yaptığı açıklamada, KKTC’nin en kısa sürede tam üye olarak teşkilata katılması gerektiğini güçlü şekilde dile getirmiştir. Erdoğan, KKTC’nin teşkilat dışındaki konumunun, TDT’nin Türk Dünyası’nı bütüncül temsil kabiliyetini sınırladığını ifade etmiş ve bu durumun yalnızca sembolik değil, tarihsel ve stratejik bir eksiklik olduğunu vurgulamıştır.[vi]

Bildiride 1-2 Mayıs 2025 tarihlerinde KKTC’nin Girne kentinde düzenlenen TDT Bilge Kişiler Konseyi 17. Toplantısına yapılan özel atıfla, KKTC’nin kurumsal mekanizmalar içinde daha görünür şekilde yer almasına yönelik sürecin sürdüğü teyit edilmiştir. Bu çerçevede, Macaristan Başbakanı Viktor Orbán’ın Kıbrıs Türk toplumunun eşit haklarını savunan ve onların “Türk Dünyası’nın ayrılmaz bir parçası” olduğunu vurgulayan açıklamaları, AB üyesi bir ülke nezdinden gelen ve mevcut uluslararası statükoyu söylem düzeyinde de olsa Kıbrıs Türk dâvâsı lehine sorgulayan ilk anlamlı çıkışlardan biri olarak değerlendirilebilir. Bildiride, KKTC’nin Türk Dünyası’na tam entegrasyonu açık biçimde vurgulanırken, eşzamanlı olarak Suriye’nin toprak bütünlüğü ve ülkeye yönelik yaptırımların kaldırılması, İsrail-Filistin meselesinde 1967 sınırları temelinde iki devletli çözüm vizyonunun desteklenmesi ve Afganistan’la ilişkilerde ortak tutum geliştirilmesi yönünde kararlar alınmıştır.

Özbekistan’ın 21 Mayıs 2025 tarihinde Şuşa Beyannamesi’ne resmen katılması, Budapeşte’deki TDT gayriresmî zirvesi sonrasında Türk Dünyası’nda askerî işbirliği çerçevesindeki politikalarının kurumsal zemine taşındığını gösteren en dikkat çekici gelişmelerden biri olmuştur. Türkiye ve Azerbaycan arasında 2021 yılında Karabağ Zaferi’nin ardından imzalanan bu stratejik belge, Özbekistan’ın da taraf olmasıyla artık üçlü bir güvenlik mimarisi hâline gelmiş; savunma sanayii işbirliği, ortak askerî tatbikatlar ve istihbarat paylaşımı gibi alanlarda çok taraflı bir entegrasyon süreci başlatmıştır. Aynı zamanda Özbekistan’ın yalnızca Azerbaycan’ı değil, Rusya ve Kazakistan gibi diğer bölgesel ortaklarını da kapsayacak şekilde iç pasaportla ülkeye giriş hakkı tanımaya hazırlanması, bölge içi hareketliliği kolaylaştıran ancak güvenlik alanında daha yakın işbirliğini teşvik eden stratejik bir hamle olmuştur.[vii]

2025 Budapeşte Zirvesi, TDT’nin Avrupa ile kurumsal temasında yeni bir eşiğe işaret ederken, zirvede alınan 70’ten fazla karar TDT’nin teknik temelli, çok katmanlı ve küresel ölçekte etkili bir aktör olma yönündeki kararlılığını ortaya koymuştur. Macaristan’ın ev sahipliği, teşkilatın Avrupa’yla çatışmadan ama jeostratejik alanlarda eşgüdümlü biçimde ilerleme niyetini simgelemiş; Orta Koridor’un dijitalleştirilmesi, Türk Yatırım Fonu’nun Avrupa’ya açılması ve yeşil dönüşüm gibi teknik alanlarda AB sistemine entegrasyonun önünü açacak yapısal bir çerçeve geliştirilmiştir. Bu bağlamda Macaristan’ın hem TDT içinde hem de AB platformlarında köprü rolünü güçlendirme potansiyeli, Avrasya-Avrupa dengelemesinde kritik bir kaldıraç işlevi görmektedir.

Özbekistan’ın Şuşa Beyannamesi’ne katılımı, TDT’nin askerî entegrasyon sürecinde çok taraflı yapıya geçişin önünü açan stratejik bir adım olmuştur. Türkiye ve Azerbaycan arasında 2021 yılında tesis edilen savunma mimarisine dâhil olan Özbekistan, böylece yalnızca müttefiklik değil, ortak tehdit algısı ve savunma kapasitesi paylaşımına da resmen katılmıştır. Bu gelişme, önümüzdeki süreçte ortak tatbikatların artması, savunma sanayii işbirliklerinde teknik standardizasyonun gündeme gelmesi ve istihbarat paylaşımının kurumsallaşması gibi sonuçlar doğurabilir. Ayrıca, iç pasaportla giriş uygulamasının genişletilmesi, TDT içinde güvenlik eşgüdümünü sadece askerî değil, idarî düzeyde de pekiştirecek bir entegrasyon alanı yaratacaktır.

Bununla birlikte KKTC’nin zirveye davet edilmemesi, TDT’nin idealler ile uluslararası meşruiyet gerçekliği arasında hâlâ denge arayışında olduğunu ortaya koymuştur. Zirve Bildirisi’nde KKTC’nin “Türk Dünyası’nın ayrılmaz parçası” olarak tanımlanması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tam üyelik çağrısı, bu konuda kararlılık sergilenmek istendiğini gösterse de Macaristan’ın ev sahipliği ve AB hassasiyetleri çerçevesinde bu irade sembolik düzeyde kalmıştır. Realist bir öngörüyle bakıldığında, TDT’nin önümüzdeki süreçte Avrupa’yla teknik temelli işbirliklerini önceliklendirerek stratejik ağırlığını artırması; KKTC gibi yüksek siyasi hassasiyet taşıyan meselelerde ise pozisyonunu “jeopolitik bildiri” düzeyinde koruyarak uygun uluslararası konjonktürü beklemesi olasıdır. Böylece Budapeşte Zirvesi, TDT’nin hem güvenlik alanında derinleştiği hem de uluslararası dengeyi gözeterek ilerlediği bir geçiş dönemine işaret etmiştir.



[i] “Budapest Declaration of the Informal Summit of the Organization of Turkic States”, Organization of Turkic States, https://turkicstates.org/u/f/budapest-declaration.pdf, (Erişim Tarihi: 22.05.2025).

[ii] Ignácz Péter, “Szijjártó: Hungary to Further Strengthen Relationship with Turkic States”, Telex, https://telex.hu/english/2025/05/21/szijjarto-hungary-to-strengthen-relationship-with-turkic-states, (Erişim Tarihi: 22.05.2025).

[iii] Saniya Sakenova, “What Turkic Leaders Are to Discuss at Informal Summit in Hungary”, The Astana Times, https://astanatimes.com/2025/05/what-turkic-leaders-are-to-discuss-at-informal-summit-in-hungary, (Erişim Tarihi: 22.05.2025).

[iv] “Tokayev Prizval İspolzovat Potentsial Tyurkskogo Regiona”, TASS, https://tass.ru/ekonomika/24007539, (Erişim Tarihi: 22.05.2025).

[v] “Orban Otmetil na Sammite OTG Znacheniye Postavok Gaza iz RF”, TASS, https://tass.ru/ekonomika/24010759, (Erişim Tarihi: 22.05.2025).

[vi] “Erdogan Predlozhil Prinyat Severnyy Kipr v OTG”, Finfly, https://finfly.az/ru/news/erdogan-predlozhil-priniat-severnyi-kipr-v-otg, (Erişim Tarihi: 22.05.2025).

[vii] Viktoria Panfilova, “Uzbekistan Prisoyedinilsya k Soyuzu Azerbaydzhana i Turtsii”, Centrasia, https://centrasia.org/newsA.php?st=1747904940, (Erişim Tarihi: 22.05.2025).

Ergün MAMEDOV
Ergün MAMEDOV
Ergün Mamedov, 2020 yıllında Kütahya Dumlupınar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler tezli yüksek lisans bölümüne kabul almış ve 2022 yılında tezini başarıyla savunarak mezun olmuştur. Eğitimine hâlihazırda 2022 yılında başladığı Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler ana bilim dalında doktora öğrencisi olarak devam etmektedir. Gürcistan vatandaşı olan Ergün Mamedov, ileri düzeyde Gürcüce, orta düzeyde İngilizce ve başlangıç düzeyinde Rusça bilmektedir. Başlıca ilgi alanları, Güney Kafkasya ve Türk Dünyası coğrafyaları merkezli güncel diplomasi gündemi ve siyasî tarihtir.

Benzer İçerikler