“Türkiye-Rusya-İran İttifakı”ndan ABD’ye Afrin-Münbiç Cevabı!

Paylaş

Gündem bir anda adres değiştirdi desek, herhalde abartmış olmayız. Şimdi tüm gözler Türkiye’nin güneyine, bir diğer ifadeyle Suriye’nin kuzeyine yönelmiş durumda. Nereden bahsettiğimi sanırım anlamakta hiç de zorlanmadınız. Evet, Afrin ve bir sonraki adım olan Münbiç (Menbiç)’ten bahsediyorum.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta yaptığı bir konuşmada Suriye’de Cerablus, El Bab ve İdlib sonrası yeni bir operasyonun başlatılabileceğini açıklaması, başta Washington ve Tel Aviv olmak üzere ilgili tüm başkentleri alarma durumuna geçirmiş durumda.

Açıklamayı müteakiben sınıra yapılan yoğun askeri takviye ve Afrin’deki PYD/YPG/SDG/PKK hedeflerinin Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından vurulmaya başlaması, bu noktada Ankara’nın düğmeye bastığını ve kararlı olduğunu göstermesi açısından oldukça dikkat çekici bulunmuş görünüyor.

Bu sefer Türkiye’nin daha kararlı olduğu ve bu kararının arkasında oldukça önemli desteklerin bulunduğu görülüyor. Bundan dolayı ilk defa bir tarih verilmiş durumda. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da konuşmasında buna vurgu yapıyor ve aynen şöyle diyor: “Afrin’de teröristler teslim olmazsa orayı başlarına yıkacağız. Münbiç’te bize verilen sözler yerine getirilmezse kendi göbeğimizi keseceğiz. Bir haftaya kalmaz ne yapacağımızı görecekler.”

Burada şöyle bir yanlış anlaşılma olmasın. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin muhatabı asla bir terör örgütü değildir; onun arkasındaki güçlerdir. Ve burada anlaşılan o ki, Ankara ABD’ye bir hafta süre vermiş bulunmakta ve ona son bir kez daha: “Ya ben ya da terör örgütü” çağrısında bulunmaktadır.

Bunu yaparken sarf edilen şu cümleler de oldukça dikkat çekicidir: “Buradan Suriye’deki terör örgütlerini destekleyen müttefiklerimizi kendilerini test etmeye davet ediyorum. …Böyle müttefiklik olmaz. Verdikleri silahların bir kısmı bize karşı kullanılıyor. …Bölge politikalarımızı ABD ile yürütmek istiyoruz. Bu tek taraflı olmaz. Yılanla yatağa giren neticelerine katlanır. ABD, yılan çukuruna atmakta bu kadar ısrarcıysa… Biz kendi başımızın çaresine bakarız.”

ABD’nin Cevabı Belli Değil mi?

Aslına bakarsanız ABD benzer bir çağrı/tercihe cevabını 2016 başlarında vermişti ve yanlış tercihinden dolayı Türkiye 27 Haziran 2016’da Rusya ile normalleşme sürecini başlatarak ABD’nin bölge politikalarına üst üste darbe vurmaya başlamıştı.

Burada etkili olan hususlardan biri de, ABD’nin bize değil, terör örgütlerine verdiği sözü tutma kararlılığı idi. Zira ABD Münbiç bağlamında bize verdiği sözü yerine getirmemişti. Şimdilerde gündeme getirilen ve bir haftaya kadar cevabı beklenen söz de muhtemelen yine bu.

Bu arada, Münbiç bağlamındaki sözü hatırlatmak gerekirse; ABD, PYD/YPG/SDG/PKK’lı teröristler DEAŞ/IŞİD’iMünbiç’ten attıktan sonra geri çekilecekler demişti, ama aylar geçtiği halde Münbiç boşaltılmamıştı. Hatta çekilen kimse olmadığı gibi, son bir yıldır buraya ciddi bir tahkimatın yapıldığı görülüyor. Öyle bir yığınak ki, 4.900 tır ve 2 bin uçak dolusu silahla donatılan ve sayıları 100 bini bulan bir “terör ordusu”.

Türkiye’ye karşı konuşlandırılan bu güç için önce DEAŞ/IŞİD ile mücadeleyi gerekçe gösteren ABD, şimdilerde kendine yeni gerekçeler bulmakla meşgul. Zira IŞİD/DEAŞ sonrası bölgedeki tartışmalı varlığı iyice zirve yapmış durumda ve bundan dolayı da işgalci güç konumunda.

ABD Dışişleri Bakanlığı Yakındoğu Politikalarından Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı David Satterfield Senato Dış İlişkiler Komitesi’nde yaptığı konuşmada bu gerekçeyi ortaya koyuyor. ABD’nin Suriye’deki askeri varlığını, bölgedeki İran etkisine karşı koymak ve Kuzey Suriye’deki müttefikleri Suriye Demokratik Güçleri (SDG)’ni korumak amacıyla süresiz olarak sürdüreceğini belirten Satterfield, Suriye’yi terk etmeme stratejisinin kendi fikri olmadığını, aksine Trump yönetimince etraflıca düşünülüp kararlaştırıldığını söylüyor.

Suriye’de kaybeden ABD, son bir umut olarak gördüğü PYD/YPG/SDG/PKK ipine sarılıyor. Bu terör yapılanması üzerinden “Yeni Suriye”yi şekillendirmek istediği anlaşılan ABD’nin bu niyeti Dışişleri Bakan Yardımcısı David Satterfield’in şu ifadesinde açıklık kazanıyor: “Kuzey Suriye’nin politik yapısının tüm Suriye’ye model olacak şekilde dönüştürülmesine ve yeni Suriye devletinde makul bir şekilde temsil edilebilmesine yardım etmeyi amaçlıyoruz.”

Türkiye-Rusya-İran İttifakı Kararını Verdi!

Dikkatinizi çekmiş olmalı. Son birkaç haftadır Türkiye-Rusya-İran birlikteliğini hedef alan yoğun bir taarruz var. Suriye’de ABD-Rusya’nın anlaştığı haberlerinden tutun da, Suriye’deki üslerin Türkiye tarafından desteklenen güçlerce vurulduğuna kadar…

Fakat bunların hiç birinin doğru olmadığı anlaşılmış durumda. Örneğin Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin bizzat bu ülkenin Türkiye olmadığını açıkladı ve örtülü bir şekilde ABD’yi işaret etti.

Dolayısıyla, Türkiye-Rusya-İran üçlüsünün algı operasyonlarıyla çökertilemeyeceği, bilakis bu ittifakı daha da kuvvetlendirdiği anlaşılmış durumda. Afrin-Münbiç’e yönelik olası bir operasyon da, aynen daha öncekilerde olduğu gibi bu üç devletin aralarındaki bir mutabakatın sonucu olarak tezahür edecektir. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Zira Türkiye ve bu iki devlet biliyor ki, bir gece ansızın Afrin-Münbiç’e girilmez ise, bir sabah uyandıklarında karşılarında nur topu gibi bir “BOP Devleti” bulacaklar ve kendilerinin balkanlaşma süreci başlayacaktır.

O yüzden bir müdahale şart, hatta geç bile kalındı!

Türkiye-Rusya-İran üçlüsü, Astana’daki kararların gereğini yerine getirmek durumunda. Münbiç’te yaşanan gelişmeler de zaten insani bir müdahaleyi kaçınılmaz kılıyor. PKK terörüne karşı halk isyan halinde…

Münbiç’te halk PKK ve ABD’yi istemiyor! ABD, Kürt gerçeği ile daha yeni tanışıyor. Eğer direnmeye çalışırsa o zaman bölgede bir ABD-Kürt savaşı kaçınılmaz olacaktır. Çünkü Münbiç’teki isyan sadece burayla sınırlı kalacak gibi değil. Tüm Suriye’yi içine alan ABD/PKK karşıtı bir halk hareketi söz konusu ve bölge Kürtlüğü kendilerinin kullanılmasını istemiyor! Daha da ötesi, bölge Kürtlüğü Türkiye’nin zarar görmesine karşı ve onunla birliktelikten yana. Bunu yakında daha net göreceksiniz, görecekler!

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler