Dijital çağda bilgi, yalnızca bir iletişim aracı olmaktan çıkarak uluslararası ilişkilerde ve iç politika dinamiklerinde giderek daha fazla stratejik bir kaynak haline gelmiştir. Bilgi, devletlerin egemenlik sınırlarını yeniden tanımlayan, ekonomik rekabeti şekillendiren ve güvenlik politikalarının merkezine yerleşen çok boyutlu ve etkili bir güç enstrümanına dönüşmüştür.
Enerji ise tarih boyunca devletlerin fiziksel güvenliğinin, ekonomik kalkınmasının ve dış politika stratejilerinin temel taşı olmuş, devletlerin uluslararası sistemdeki konumunu belirlemede hayati bir unsur olarak yerini korumuştur. Ancak günümüzde bilgi ve enerji, uzun yıllar ayrı ayrı ele alınan güvenlik ve strateji alanları olmaktan çıkmış; siber güvenlik tehditlerinin artması, dijital altyapıların karmaşıklaşması ve küresel enerji sistemlerinin dijitalleşmesi gibi gelişmelerle birbirine sıkı sıkıya entegre hale gelmiştir.
Türkiye, enerji kaynakları ve iletim hatları ile Avrupa, Asya ve Orta Doğu arasındaki dijital veri akışlarının kritik kavşağında yer almaktadır. Bu stratejik konum, “siber koridor” kavramını dijital egemenlik ve enerji güvenliği açısından hem fırsat hem zorunluluk haline getirmektedir. Siber koridor, dijital altyapılarla enerji ve veri akışlarının güvenli ve egemen yönetimini sağlamaktadır. Blockchain gibi dağıtık defter teknolojileri ise şeffaflık, müdahale edilemezlik ve otomasyon özellikleriyle Türkiye’nin enerji ve bilgi alanlarında egemenliğini güçlendiren önemli araçlardır.
Siber koridorlar, internet trafiğinin ötesinde güvenlik, egemenlik, denetlenebilirlik ve sürdürülebilirlik ilkeleriyle organize edilen çok katmanlı stratejik yapılar olarak tanımlanır. Dijital diplomasi, veri güvenliği, yapay zekâ ve siber tehdit istihbaratı gibi ileri teknolojilerin entegrasyonuyla devletlerin dijital sınırlarını korur, bilgi akışını denetler ve dış müdahalelere karşı direnç sağlar. Ayrıca uluslararası ilişkilerde yeni güç mücadelelerine zemin hazırlayarak dijital egemenliğin somutlaşmasında kritik rol oynar.
Türkiye için siber koridor oluşturmak, sadece savunma değil, aynı zamanda bölgesel ve küresel dijital aktörler arasında proaktif dış politika yürütmek demektir. Çin’in “Dijital İpek Yolu” ve Rusya’nın “Egemen İnternet” projeleri, dijital ağlar üzerinden stratejik hegemonya kurma çabalarının örnekleridir. Bu projeler, dijital koridorların teknik yanı kadar siyasi, ekonomik ve güvenlik boyutlarının da önemli olduğunu göstermektedir.
Türkiye’nin dijital dönüşümde aktif olması stratejik üstünlük yaratabilir. Bu yüzden dijital altyapıları sadece tüketmekle kalmayıp geliştiren, yöneten ve uluslararası dijital ticaret yollarını şekillendiren lider bir aktöre dönüşmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Böylece dijital egemenliği güçlenmekte; enerji, savunma ve ekonomi alanlarında yeni fırsatlar doğmaktadır. Ayrıca yerli teknolojilerle altyapısını destekleyip dışa bağımlılığı azaltması mümkün olabilmektedir.
Blockchain teknolojisi, merkeziyetsiz, değiştirilemez ve şeffaf yapısıyla finans sektörünün yanı sıra devletlerin dijital altyapılarını da dönüştürme potansiyeline sahiptir. Merkezi otoriteye gerek kalmadan verilerin güvenli ve izlenebilir şekilde kaydedilmesini sağlayarak dijital egemenlik için stratejik bir altyapı sunmaktadır. Enerji sektöründe ise akıllı sözleşmeler sayesinde enerji alışverişi otomatikleşmekte, işlemler doğrulanmakta ve kayıtlar şeffaf tutulmaktadır. Böylece hem güvenlik hem verimlilik artmaktadır. Bu, enerji arz güvenliğinin yanı sıra enerji diplomasisinin dijitalleşmesini de desteklemektedir.
Türkiye’nin güçlü enerji altyapısı ve gelişen dijital kapasitesiyle uyumlu olan bu potansiyel, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın Temmuz 2025 tarihinde açıkladığı yaklaşık 30 milyar dolarlık doğudan batıya yeni nesil elektrik koridoru yatırımıyla somutlaşmaktadır. Bu koridor, fiziksel enerji iletimine ek olarak veri güvenliğini de önceliklendirerek blockchain tabanlı dijital altyapılarla desteklenmektedir. Enerji hatlarındaki veri akışlarının blockchain ile güvence altına alınması, izleme, denetleme ve şeffaf yönetim açısından kritik öneme sahiptir. Böylece Türkiye, bölgesel enerji ticareti ve küresel dijital ekonomide önemli bir rol oynayarak siber egemenliğini güçlendirebilir.
Haziran 2025 tarihinde açıklanan Azerbaycan-Türkiye yeşil enerji işbirliği, Nahçıvan üzerinden Türkiye’ye yenilenebilir enerji transferi ve Türkiye’nin Avrupa’ya enerji köprüsü olmasını sağlamaktadır. Blockchain tabanlı izleme sistemleriyle desteklenen bu yapı, enerji akışlarının güvenli ve müdahale edilemez şekilde kayıt altına alınmasını sağlayarak Türkiye’nin enerji kontrolünü güçlendirecektir. Blockchain bu noktada hem tedarik zincirinin hem de enerji diplomasisinin güvenli dijital zeminde yeniden inşası için elverişli bir araçtır.[i]
Türkiye’nin jeopolitik konumu, enerji ve dijital veri akışlarında doğal bir geçiş noktasıdır. Ancak dışa bağımlılık, özellikle internet omurgasındaki yabancı bağlantılar, dijital egemenlikte kırılganlık yaratmaktadır. Bu sorunu aşmak için ulusal veri merkezlerinin yenilenebilir enerjiyle desteklenmesi, blockchain tabanlı enerji tedarik zincirlerinin kurulması ve bunların entegre bir “siber koridor” olarak yönetilmesi gerekmektedir. Bu üçlü stratejik yaklaşım, yalnızca güvenli bir enerji altyapısı kurmakla kalmayıp; aynı zamanda veri güvenliği, yapay zekâ uygulamaları ve dijital egemenlik politikalarının ortak bir zeminde buluşmasını da mümkün kılacaktır.
Blockchain Türkiye Platformu’nun Temmuz 2025 tarihinde yayımladığı raporlarda, bu yöndeki politikalar açık biçimde desteklenmiş ve enerji sektörü başta olmak üzere dijital kimlik, güvenli iletişim ve veri altyapıları için blockchain teknolojisinin yaygınlaştırılması önerilmiştir. Raporda özellikle yerli blockchain protokolleri ve regülasyon altyapısının hızla geliştirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca, 2026 yılında sona erecek olan Irak-Türkiye Petrol Boru Hattı anlaşmasının revizyon süreci, blockchain temelli dijital izleme, şeffaf işlem kaydı ve kriz durumlarında hızlı müdahaleye imkân veren sistemlerle desteklendiği takdirde; Türkiye, sadece boru hattının işletmecisi değil, aynı zamanda bu altyapı üzerinden veri ve bilgi akışını yöneten bölgesel bir dijital enerji aktörü konumuna gelebilir. Böylece Türkiye, enerji ve bilgi hatları üzerinde eş zamanlı egemenlik kurarak 21. yüzyılın stratejik güç mimarisinde yerini sağlamlaştırabilir.[ii]
Enerji altyapılarına yönelik siber saldırılar ve dezenformasyon kampanyaları, bilgi ve enerji egemenliğinin iç içe geçtiğini göstermektedir. Dijital çağda enerji hatlarına yapılan saldırılar, yalnızca fiziksel kesinti değil, kamuoyu manipülasyonu ve ekonomik istikrarsızlık da yaratmaktadır. Türkiye’nin enerji ve bilgi sistemlerini merkeziyetsiz, güvenli ve entegre koruması için teknik ve yönetişimsel dönüşüm şarttır. Blockchain tabanlı enerji veri altyapılarıyla şeffaflık ve müdahale edilemezlik sağlanmalı, ulusal bulut sistemleri ve milli veri merkezleriyle siber dışa bağımlılık azaltılmalıdır. Devlet, özel sektör ve akademi işbirliğiyle Türkiye, sadece enerji geçiş ülkesi değil, aynı zamanda bölgesel enerji ve veri akışlarının denetleyici merkezi olacaktır. Bu stratejik konum, Türkiye’nin enerji diplomasisi ve dijital egemenlik mücadelesini güçlendirecektir.
[i] “Azerbaycan’dan Türkiye’ye ‘yeşil enerji’ adımı”, Hürriyet, https://bigpara.hurriyet.com.tr/haberler/genel-haberler/azerbaycandan-turkiyeye-yesil-enerji-adimi_ID1612836/, (Erişim Tarihi: 24.07.2025).
[ii] “2035’e kadar 30 milyar dolarlık yatırım yapılacak”, Hürriyet, https://bigpara.hurriyet.com.tr/haberler/ekonomi-haberleri/bakan-bayraktar-2035e-kadar-30-milyar-dolarlik-yatirim-yapilacak_ID1614706/, (Erişim Tarihi: 24.07.2025).