Analiz

Ukrayna’da “Barış” ya da “Savaş” İsteyen Aktörler Kimler?

Ukrayna’yı barışa zorlayabilecek en güçlü aktörler İngiltere ve ABD olarak nitelendirilebilir.
Avrupa’nın güvenliğinin ABD tarafından göz ardı bir konjonktürde Avrupalı devletler ile ABD arasındaki görüş ayrılığının tavan yaptığı söylenebilir.
ABD’nin İngiltere’yle (Ukrayna’daki savaşın geleceğine dair) birtakım uzlaşı sürecine girmesi ve görüş birliği oluşması halinde Ukrayna’nın Rusya’yla müzakere masasına oturması beklenebilir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

28 Şubat 2025 tarihinde ABD Başkanı Donald Trump ile Ukrayna Devlet Başkanı Vlodomir Zelenski arasında Beyaz Saray’da gerçekleşen ve son derece tartışmalı geçen buluşma, Ukrayna’da barış ya da savaş isteyen aktörlerin kimler olduğuna dair yeni soru işaretlerine yol açmıştır. Olaylar bu noktaya gelmeden önce Rus ve Amerikan heyetleri arasında Ukrayna’daki savaşa son verecek bir ateşkes ve barış anlaşmasına ilişkin teknik ve heyetler arası görüşmelerin sıklaşması ve Suudi Arabistan’daki temaslarda Ukrayna’nın dışarıda bırakılması, savaşın kimler arasında yaşandığına dair birtakım işaretler vermiştir. Bu tabloda dünya kamuoyu, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşının aslında en başından beri Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (NATO) ve Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) karşı yürütüldüğünü bir kez daha hatırlamıştır.

Bu süreçte Türkiye, bir yandan Rus ve Amerikan heyetlerinin barış anlaşmasına dair yürüttükleri teknik görüşmelerine ev sahipliği yaparken diğer yandan Ukrayna Cumhurbaşkanı Vlodomir Zelenski’yi ağırlamış ve Beyaz Saray’daki tartışmalı Zelenski-Trump buluşmasını takiben Batılı aktörlerle yakın temaslarını sürdürmüştür. Olay gecesi Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İngiltere Başbakanı Keir Starmer’le telefon görüşmesi yapması ve Ukrayna’da barışın tesisine yönelik desteğini yinelemesi, devamında Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Londra’da düzenlenen Ukrayna ve Avrupa’nın güvenliğine ilişkin toplantıya katılımı, Ankara’nın Rusya-Ukrayna Savaşı’nın sona ermesine dair yürüttüğü proaktif diplomasinin son örnekleri olmuştur. 

Zelenski’nin Oval Ofis’teki tutumu karşısında Trump yönetimi, Ukrayna’ya yapmış olduğu askeri ve istihbarat desteğini askıya alırken; Zelenski’nin ABD’yle mineral anlaşmasına dönüş ve barış görüşmelerine hazır olduğu mesajları yanıtsız kalmaktadır. Zelenski’nin müzakere masaya oturması için ABD tarafından bir baskı aracı olarak kullanıldığı tahmin edilen bu tür adımların Ukrayna’nın kararını değiştirip değiştirmeyeceği halen belirsizdir. Sahada avantajlı bir konum elde eden Rusya’nın mevcut şartlarda masada da avantajlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer yandan Ukrayna’nın fiilen Rusya’ya kaybetmiş olduğu bazı topraklarını masada koruyabileceğine dair inancı azalmış görünmektedir. Her ne kadar Birleşmiş Milletler şartı uyarınca devletlerin toprak bütünlüğüne ve egemenliğe saygı ilkesine vurgu yapılsa da mevcut şartlarda masaya oturmak, Ukrayna için açık bir yenilgi olarak görülmektedir. Bu yüzden Ukrayna, henüz Rusya’yla masaya oturmak için kendini avantajlı bir konumda görmemektedir. Trump ise Ukrayna’ya bunu yapmaktan (masaya oturmaktan) başka şansının olmadığını Oval Ovis’teki görüşmede bizzat Zelenski’ye söylemiştir.[1] Dolayısıyla ABD nezdinden bakıldığında Ukrayna’nın barışa zorlandığı bir konjonktür söz konusudur.

Zelenski’nin Trump’la yaşanan sözlü münakaşadan sonra Londra’da Avrupalı liderlerle bir araya gelmesi ve zirvede özellikle “Ukrayna’ya askeri yardımların devam etmesine” ilişkin mutabakata varılması, Avrupa’nın Ukrayna’da barışı istemediğine dair tartışmalara neden olmuştur. Buna ek olarak Avrupalı aktörler, “barış müzakerelerinde Kiev’in masada olması” çağrısında bulunarak[2] Amerikan ve Rus heyetleri arasındaki görüşmelerden duyduğu rahatsızlığı dile getirmişlerdir. Burada istisna olarak Türkiye’nin hem Ukraynalı heyetlerle hem de Rus ve Amerikan heyetleriyle eş zamanlı, eşit, tarafsız ve adilane bir diplomasi yürütmesi, örnek gösterilen ve takdir edilen bir dış politika duruşu olarak nitelendirilebilir. 

Diğer yandan Suudi Arabistan ve Belarus’un son dönemde Ukrayna Krizi’nde üstlenmeye çalıştıkları birtakım arabuluculuk faaliyetlerinin özellikle Türkiye’nin ulaştığı diplomatik başarının gerisinde kalması söz konusudur. Yine de Rusya’nın barış görüşmelerinin yeri konusunda Minsk’e işaret etmesi,[3] Ukrayna üzerinde daha fazla baskı kurulabileceği bir konjonktür yaratma amacına işaret edebilir. Nitekim Rusya Devlet başkanı Vladimir Putin, 5 Eylül 2024 tarihinde yaptığı bir açıklamada, Ukrayna barış görüşmelerinde Çin, Brezilya veya Hindistan gibi aktörlerin arabulucu olabileceğine işaret etmiştir.[4] Gelinen noktada Çin ve Hindistan gibi aktörlerin Ukrayna barış görüşmeleri sürecine yeterli katkıyı sunamayacakları ortaya çıkmıştır. Bu süreçte en büyük ilerlemenin özellikle Türkiye ile Ukrayna, Rusya, Avrupa ülkeleri, İngiltere ve ABD arasında gerçekleşecek diplomasi trafiğiyle sağlanacağı anlaşılmıştır.   

Avrupa’nın beklentisi özellikle Rusya ve Ukrayna arasında eşit katılımlı, adil ve kapsayıcı bir çözüme gidilmesi ve bu süreçte Ukrayna’ya desteğin devam etmesi yönündedir. Ukrayna’nın ABD tarafından bu sürecin dışarısında bırakılması ve doğrudan Rusya’nın muhatap alınması, transatlantik ilişkilerdeki derin çatlağın bugüne kadarki en net göstergesi olmaktadır. Hem Kiev hem de Kıta Avrupası, Rus ve Amerikan heyetleri arasında Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenliğinin dikkate alınmadığı olası bir müzakere sürecinden endişe duymaktadır. Bu korkular nedeniyle Avrupa, eşit katılım olmadığı sürece Ukrayna’da savaşın devam etmesi yönünde bir duruş sergiliyor gibi görünmektedir. Avrupa’nın güvenliğinin ABD tarafından göz ardı bir konjonktürde Avrupalı devletler ile ABD arasındaki görüş ayrılığının tavan yaptığı söylenebilir. 

Sonuç olarak Rusya-Ukrayna Savaşı’nda üçüncü yılı geride bırakırken ABD’de Donald Trump’ın göreve gelmesiyle barış çabalarında somut adımlar hızla atılmaya başlanmıştır. Savaşın başlangıcından günümüze İngiltere ve ABD’nin Ukrayna’ya verdiği destek dikkat çekmektedir. Dolayısıyla Ukrayna’yı barışa zorlayabilecek en güçlü aktörler İngiltere ve ABD olarak nitelendirilebilir. Fakat mevcut şartlarda İngiltere’nin bunu ne kadar yapmak istediği başka bir araştırmanın konusudur. Diğer yandan Kıta Avrupası’nın temel önceliği kendi güvenliğidir. Bu koşullar oluşmadığı müddetçe veyahut teknik görüşmelerde birtakım güvenlik garantileri almadıkları sürece Avrupa’nın Ukrayna ve Rusya’nın müzakerelere başlamasına sıcak bakmayacakları tahmin edilebilir. Bu konuda İngiltere’nin duruşunun daha net olduğu söylenebilir. Örneğin, 14 Mayıs 2024 tarihinde dönemin Birleşik Krallık Savunma Bakanı Grant Shapps, Ukrayna’yı kötü bir barış anlaşmasını, özellikle de toprak kaybını gerektiren bir barış anlaşmasını kabul etmeye zorlamayacağını veya ikna etmeyeceğini söylemiştir.[5] Shapps, “İngiltere’nin, zor kullanarak veya başka şekilde Ukrayna’yı kendi topraklarının bir kısmından vazgeçmeyi kabul etmeye ikna etmesinin hiçbir anlamı yokBu tamamen Ukrayna’yı ilgilendiren bir karar.” demiştir.[6] İngiltere’ye göre; Ukrayna’yı normal şartlarda diplomasi masasında güçlü kılacak en önemli faktör savaş cephesindeki başarısı olacaktı. Bu yüzden Londra, uzun süre Ukrayna’da “Barış için Savaş” politikasını sürdürmüştür. Trump yönetimiyle birlikte gelinen noktada ABD’nin İngiltere’yle (Ukrayna’daki savaşın geleceğine dair) birtakım uzlaşı sürecine girmesi ve görüş birliği oluşması halinde Ukrayna’nın Rusya’yla müzakere masasına oturması beklenebilir. 


[1] “Donald Trump CNN Türk’ün sorusunu yanıtladı: Zelenski’nin elinde koz yok barış istiyorum”, Hurriyet, https://www.hurriyet.com.tr/dunya/donald-trump-cnn-turkun-sorusunu-yanitladi-zelenskinin-elinde-koz-yok-baris-istiyorum-42712661, (Erişim Tarihi: 06.03.2025).

[2] “Ukrayna krizi: İngiltere Başbakanı Starmer Avrupa’nın dört maddelik planını açıkladı”, BBC, https://www.bbc.com/turkce/articles/czrnvprv7n6o, (Erişim Tarihi: 06.03.2025).

[3] “ABD-Ukrayna kavgasından Rusya karlı çıktı! Kremlin müzakere yerini açıkladı”, TGRT Haber, https://www.tgrthaber.com/dunya/abd-ukrayna-kavgasindan-rusya-karli-cikti-kremlin-muzakere-yerini-acikladi-3206217?s=1, (Erişim Tarihi: 06.03.2025).

[4] “Prez Putin says he’s constantly in touch with India, China, Brazil over Ukraine conflict”, Repository, https://repository.inshorts.com/articles/en/PTI/58b9825b-5678-4336-ad49-b85dffaaa24d?utm_campaign=fullarticle&utm_medium=referral&utm_source=inshorts, (Erişim Tarihi: 06.03.2025).

[5] “‘We will never force Ukraine to accept peace treaty,’ says UK defense secretary”, Kyiv Independent, https://kyivindependent.com/we-will-never-force-ukraine-to-accept-peace-treaty-says-uk-defense-secretary/, (Erişim Tarihi: 06.03.2025).

[6] Aynı yer.

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.

Benzer İçerikler