Washington’dan Gece Yarısı Gelen Telefon

Paylaş

Biraz gecikmeli de olsa “beklenen görüşme” dün gece yarısı gerçekleşti. Arama niçin rötarlı oldu, bunu bilemem ama bununla ilgili olarak her iki tarafça yapılan açıklamadaki ortak bir ifade fazlasıyla dikkat çekici.

Neden mi bahsediyorum? Elbette ABD Başkanı Donald Trump’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesinden…

Öncelikle “Amerika’nın Sesi” tarafından servis edilen Beyaz Saray kaynaklı kısa bilgiyi arz edeyim. Söz konusu açıklama aynen şöyle: “Başkan Donald Trump bugün Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD ve Türkiye arasındaki yakın ve çoktandır devam eden ilişkiler ve terörün tüm türlerine karşı savaşta paylaştıkları kararlılığı, telefonda görüştü. Başkan Trump, Türkiye’ye stratejik ortak ve NATO müttefiki olarak ABD’nin desteğinin süreceğini tekrarladı ve Türkiye’nin IŞİD karşıtı kampanyaya katkıları memnuniyetle karşıladığını söyledi.”

Dikkatinizi çekmesi için kastettiğim ifadeyi koyu bir şekilde yazdım.

Açıkçası ben bunu ilk okuduğumda gözlerime inanamadım ve yazılanlara bir kez daha bakma ihtiyacı hissettim. Çünkü, olacak şey değildi. ABD tarafı her zamanki pişkinliğiyle Türkiye’ye terörün tüm türlerine karşı savaşta yanınızdayız, desteğimiz sürecek diyordu.

Eğer ABD’nin yeni müttefiki olarak PYD/YPG/PKK’yı seçmesini bilmesek ve bu yanlış tercihten dolayı da Türkiye’nin “öyle mi, al sana müttefiklik” deyip, Rusya ile 27 Haziran sürecini başlatmasına hep birlikte şahit olmasak, bu “içten” ifadelere inanacak ve göz yaşlarım sel olup akıp gidecekti.

Ama hiç kimse kusura bakmasın. Bu telefonun hemen öncesinde “güvenlikli bölge” adı altında yeni bir çekiç güç operasyonunun temellerini atan, Türkiye’nin güneyinde “Irak modeli” üzerinden yeni bir kandil, terör yuvası kurmaya çalışan ve orayı silahlandıran bir ABD; bırakın Türkiye’yi, Türkiye dışında bile hiç kimseyi kandıramaz.

O zaman bu mesajı nasıl okumak gerekiyor?

ABD’nin Terör Kartlı Müttefiklik Anlayışı…

Bunu da mesajın bütünlüğü içerisinde rahatlıkla görebiliyoruz. Ters bir okumayla ABD Türkiye’ye kısaca şu mesajı veriyor: Ya benim stratejik ortak ve NATO’daki müttefikim olarak yanımda durursun ya da terörün tüm türleriyle savaşırsın.

ABD, Ankara’ya ayrıca benim Büyük Ortadoğu Projemdeki (BOP) iki müttefikim “PKK/PYD/YPG” ve “DAEŞ” terör örgütleri üzerinden de elini çek diyor. Dolayısıyla, ABD ile Türkiye’nin terörün tüm türleri hususunda aynı noktada duran birer müttefik ülke olduklarını söyleyebilmek oldukça zor. Bunun tek yolu ABD’nin DAEŞ’te olduğu gibi PYD/YPG/SDG’yi de terör örgütü olarak açıkça ilan etmesinden geçiyor. Yani, ABD tercihini yapmak zorunda!

Peki, ABD daha doğrusu Trump böyle bir ifadeyi niçin ya da ne zaman söylüyor?

Madde madde yazalım: 1) Türkiye’nin el Bab’taki operasyonunda finale yaklaştığı ve Türkiye’nin hemen güneyindeki, Suriye ve Irak’ın kuzeyindeki başka hedeflerin konuşulduğu; 2) Astana süreciyle birlikte ABD’nin Suriye ve sonraki süreçte Irak ile birlikte Ortadoğu’daki varlığının, çıkarlarının ciddi anlamda tehdit altında olduğunu hissetmeye başladığı; 3) Dolayısıyla Türkiye-Rusya-İran üçlüsünün BOP’a ve onun unsurlarına/araçlarına meydan okumaya başladığı, yani “Direnç Cephesi”nin dönüşünün gerçekleştiği; 4) Yani Türkiye-İran-Rusya üçlü mekanizmasının yeni bir kurumsal yapılanmaya doğru gittiği; 5) Buna karşılık kendisinin kurduğu tüm yapıların çatırdamaya başladığı bir dönemde…

Sadece bunlar mı? Elbette hayır! Filistin-İsrail sorununun tekrar zirve yapmaya doğru koşar adım gittiği son gelişmeleri ve bu bağlamda Washington üzerinde etkisini iyiden iyiye gösteren baskının kendisini de göz ardı etmemek gerekiyor.

Suriye Sonrası Yeni Hedef İran mı?

Bir diğer etken de, ABD’ye yönelik İran baskısı. Daha doğrusu İran’a yönelik bir savaş. Trump’ın başkan olduktan sonra ABD Merkez Komutanlığı CENTCOM’un karargahına düzenlediği ziyaret ve Rusya’nın ABD’yi İran konusunda uyarması bu kapsamda oldukça dikkat çekici.

Dolayısıyla, Irak ve Suriye sonrası ibrenin İran’a kaymaya, amiyane tabirle ABD’nin İran’a kafayı taktığı bir dönemde Washington Ankara’ya tercihini yap diyor.

Şam’ın da içinde yer aldığı “Direnç Cephesi”ni daha önce Arap Baharı ile birlikte Suriye’de duvara hızlı bir şekilde çarptıran ve bu cepheyi kendi içinde dolaylı bir çatışmanın içine sokan ABD, yeni cepheyi bu sefer İran üzerinden dağıtmak, dağıtmanın ötesinde savaştırmak niyetinde.

Düne kadar İslam dünyası içerisinde dolaylı bir iç savaş pelinde koşturan ABD, anlaşılan o ki doğrudan bir savaş planını uygulamaya koymuş vaziyette.

Nitekim, İran da çok büyük bir olasılıkla ABD-İsrail ikilisinin bal tuzağına düşmüş bir aktör olarak bunun farkında. Hizbullah ve Hamas üzerinden çıkışları, balistik füze denemesi, Yemen açıklarında vurulan gemi vb. tüm gelişmeler İran’ın yaklaşan bu sıcak tehdide karşı bir meydan okuması olarak değerlendirilebilir.

İngiltere Başbakanı May ve ardından Alman Şansölye Merkel’in apar topar Türkiye’ye yaptıkları ziyaretleri biraz da bu kapsamda değerlendirmekte fayda var gibi; ne dersiniz?


*Milli Gazete‘de Yayınlanmıştır.

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler