Tarih:

Paylaş:

Avrupa’nın Yeni Hint-Pasifik Açılımı

Benzer İçerikler

This post is also available in: English Русский

“Hint-Pasifik” kavramının üzerinde uzlaşılmış net bir tanımı olmamakla birlikte, Avrupa’daki birçok ülke/organizasyon tarafından farklı tanımlamalar yapılmıştır. Bunlar içerisinde bölgeye yönelik strateji belgesi yayınlayan ilk ve bölgede toprağı olan tek Avrupa Birliği (AB) üyesi ülke Fransa’dır. Bu kapsamda Paris yönetiminin strateji belgesinde coğrafi bir tanım yer almasa da doküman kapağındaki haritadan anlaşıldığı üzere, “Afrika’nın doğu kıyılarından Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) batı sahillerine kadar uzanan bölge”, Hint-Pasifik coğrafyası olarak nitelendirilmektedir.[1]

Diğer Avrupalı devletlerin de bu kavramsallaştırmaya katkıda bulunduklarını söylemek mümkündür. Örneğin Almanya’nın strateji belgesinde Hint-Pasifik; “Hint Okyanusu ve Pasifik olarak karakterize edilen tüm bölge” şeklinde ifade edilmiştir.[2] Hollanda’nın bölgeye yönelik strateji belgesinde ise “Pakistan’dan Pasifik adalarına kadar uzanan bölge” açıklaması yer almıştır.[3] İngiltere merkezli düşünce kuruluşu Policy Exchange’e göre de Hint-Pasifik’in tanımı, “Hindistan alt kıtasından yukarı Güneydoğu Asya ve Çin’e; oradan da Kuzeydoğu Asya ülkeleri olan Japonya ve Kore’ye kadar uzanan bölgedir”.[4]  

Almanya, Hollanda ve Fransa’nın bölgeye yönelik strateji belgelerinden istifade edilerek hazırlanan AB’nin 16 Eylül 2021 tarihli Hint-Pasifik Strateji Belgesi’nde ise Hint-Pasifik; “Afrika’nın doğu sahillerinden Pasifik ada devletlerine kadar uzanan geniş coğrafya” şeklinde tanımlanmıştır.[5]

Tüm farklı tanımlamalara rağmen Hint-Pasifik bölgesinin; %90’ı denizler üzerinden yapılan dünya ticaretinde %25 gibi hatırı sayılır orana ev sahipliği yapan Malakka Boğazı gibi kilit noktalara sahip olduğu, dünyanın en büyük pazarı niteliğinin bulunduğu, AB’nin bölgeye yılda 90 milyar dolar tutarında yatırım yaptığı ve bölgeden geçen deniz rotalarındaki bir kesintiye bağlı yaşanacak aksaklıkların çok ciddi sonuçlar doğurma potansiyelinin olduğu ifade edilebilir.

Hint-Pasifik bölgesine artan ilgi ve bu terimin jeopolitik bir konsept olarak kullanılmaya başlanması, dünyanın ekonomik ve politik ağırlık merkezinin de söz konusu bölgeye kaydığının göstergesidir. Avrupa’nın bölgeye olan ilgisi, Covid-19 salgını döneminde yaşanan konteyner krizinin de etkili olduğu tedarik zincirinde oluşan aksaklıklar sonrasında artmıştır. Çin’e olan bağımlılığı azaltma ve bölge ülkeleriyle öncelikle Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN), daha sonra Güney Kore, Yeni Zelanda, Hindistan ve Avustralya gibi ülkeler üzerinden alternatif ticaret ortaklıkları geliştirme çabaları da yaşanan bu gelişmenin bir sonucu olarak değerlendirilmelidir.  

Bölgeye yönelik strateji belgesi yayınlayan üç AB üyesinin dokümanları incelendiğinde dikkat çeken ortak hususlar; bölgenin önemini her geçen gün artırdığı, başta ticari olmak üzere ilişkilerin bölge ülkelerinin genelini kapsayacak şekilde geliştirilmesi ve çeşitlendirmesi gerektiği, ASEAN’la işbirliğinin önemi, çok taraflılık, başta denizde seyir serbestisi (Freedom of Navigation) olmak üzere Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku Sözleşmesi  kurallarına bağlılık ve Hint-Pasifik deniz ulaştırma rotalarının güvenliğinin sağlanması kapsamında bölgeye savaş gemisi gönderme konusundaki isteklilik olarak ön plana çıkmaktadır.

Hint-Pasifik’te toprağı olan (La Réunion ve Mayotte Adaları, Yeni Kaledonya ve Fransız Polinezyası, Wallis ve Futuna Adaları ile Fransız Güney ve Antarktika Toprakları) tek AB üyesi olarak Fransa’nın bölgede 1,6 milyon vatandaşı yaşamaktadır. Bu nedenle Paris yönetiminin egemenliğindeki adaların oluşturduğu Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sayesinde Fransa, dünyada 100.2 milyon km² ile ikinci büyük MEB’e sahip ülkedir. Ayrıca bölgede 8000’e yakın askeri bulunan Fransa, deniz kuvvetleri unsurlarıyla da bölgede sürekli varlık göstermektedir. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 2018 yılında yaptığı Uzakdoğu gezisi esnasında gündeme getirilen çok kapsamlı ve dört sütuna dayandırılan (güvenlik ve savunma, ekonomi, çok taraflılık ve ortak değerlere bağlılık) strateji belgesi de bu anlamda ayrı bir inceleme konusu olabilecek niteliktedir.

Almanya’nın 1 Eylül 2020 tarihinde yayınlanan strateji belgesinde önemli görülen hususlardan ilki, “bölgeye yönelik siyasetin, hiçbir ülkenin soğuk savaş zamanında olduğu gibi taraf seçmek zorunda kalmayacağı bir yapıda oluşturulması gerektiği” ifadesidir. Önemli bulunan diğer hususlar ise; dünyanın en yoğun ticari trafiğine sahip Malakka Boğazı’nın aynı zamanda deniz haydutluğundan da en çok etkilenen bölge olması nedeniyle ilave koruma gerekliliğinin tespiti ve Kuzey Kore’ye uygulanan BM yaptırımlarının kontrolü için verilecek görevlere hazır olunduğunun vurgulanmasıdır.

Büyük bölümü AB’ye tavsiyeler şeklinde yazılan ve AB’nin kendi stratejik çıkarlarının peşinden gitmesi gerektiği sıklıkla hatırlatılan Hollanda’nın 2020 yılının Kasım ayında yayınlanan strateji belgesindeki en vurucu unsur ise “bölgedeki çoğu ülkenin, Hint-Pasifik coğrafyasını büyük güçlerden birinin piyonu olmaktan kurtaracak veya bu güçlerin kendi arasındaki mücadeleden zarar görmesini engelleyecek bir arayış içinde olduğunun” tespit edilmesidir. Dikkat çeken bir diğer husus da tek taraflı stratejik bağımlılıkları azaltma yollarının AB üyeleri veya kendisi gibi düşünen diğer ülkelerce araştırılması gerektiğine yönelik cümlelerdir.

AB’den ayrılmakla birlikte tarihsel olarak bölgeye ilgisi devam eden İngiltere’nin özel olarak Pasifik’e yönelik bir strateji belgesi bulunmamakla birlikte; 2 Temmuz 2021 tarihinde yayınlanan “Rekabet Çağında Küresel Britanya: Güvenlik, Savunma, Gelişim ve Dış Politikanın Bütünleşik Değerlendirmesi”[6] adlı raporun “Hint-Pasifik’e Kayış: Bir Çerçeve” başlıklı bölümünde, bölge siyaseti ele alınarak Körfez’de kesintisiz devriye görevi yapılan Kipion Harekâtı[7] kapsamında Kraliyet Donanması’na bağlı unsurlarla Bahreyn’deki komuta merkezinden idare edilen deniz varlığının 1980 yılından bu yana mevzubahis coğrafyada bulunduğu ifade edilmiştir.  

AB üyesi üç ülkeye ait her üç strateji belgesinin satır aralarından anlaşıldığı kadarıyla, bahse konu olan ülkeler, ABD’ye olan aşırı bağımlılıktan kurtulmayı ve Washington ile Pekin arasındaki ekonomik savaştan uzak kalmayı amaçlıyor gözükmektedir. Covid-19 salgını sonrasında daralan ekonomiler ve Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ardından artan enerji fiyatlarının da etkisiyle yaşanan küresel çaptaki enflasyon artışı ve Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) da öngördüğü şekilde ekonomilerdeki resesyon endişesi, Rusya’yla zaten kopma noktasına gelen ilişkiler nedeniyle Avrupa’yı Çin’e de alternatif aramaya itmiştir. Dünya’nın en hızlı büyüyen bölgesi olarak öne çıkan Hint-Pasifik ülkeleriyle işbirliği, Covid-19 salgını ve Rusya-Ukrayna Savaşı sonrasında Avrupa için önemli bir alternatif olarak gündeme gelmektedir.

Tüm bunların yanı sıra bölgede küresel güçler arasında ekonomik ve teknolojik alanda yoğunlaşan rekabetin son dönemde güvenlik alanına da kaydığını ve bunun Doğu ve Güney Çin Denizi’nde gözle görülebilir hale geldiğini de belirtmek gerekmektedir. Her ne kadar Avrupa’ya uzak bir coğrafya olsa da bölgedeki çatışmaların Avrupa’nın refah ve güvenliği için olumsuz sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle de Avrupa ve Asya’nın ekonomik konularda olduğu kadar siyasi ve güvenlik meselelerinde de birlikte çalışması gerektiği, strateji belgelerinde net bir şekilde ifade edilmektedir.

Almanya, Hollanda ve Fransa’nın strateji belgelerinden istifade edilerek hazırlanan AB’nin Hint-Pasifik Stratejisi’nde, Hint-Pasifik ile angajmanı güçlendirme ihtiyacının gerekçesi, ekonomik verilerle açıklanmış ve söz konusu ülkelerin belgelerinde de olduğu gibi, ASEAN’la işbirliği yapılmasının önemi vurgulanmıştır. Bu bağlamda “sürdürülebilir ve kapsayıcı refah, yeşil dönüşüm, okyanus yönetişimi, dijital yönetişim ve ortaklıklar, bağlantısallık, güvenlik ve savunma ile insan güvenliği” yedi öncelik alanı olarak belirlenmiştir.

Bahsi geçen alanlardan güvenlik ve savunma kısmında; deniz ulaştırma hatlarının güvenliğinden ve Hint-Pasifik bölgesinde kapasite geliştirme faaliyetleriyle güçlendirilmiş deniz varlığından bahsedilmektedir. Deniz varlığıyla ilgili olarak da Somali açıklarındaki deniz haydutluğu ile mücadele kapsamında AB Somali Deniz Gücü’nün (EUNAVFOR-Somalia/Operation Atalanta); Japonya, Pakistan, Hindistan ve Cibuti gibi Hint-Pasifik coğrafyasındaki partnerlerle ortak faaliyetler yürüttüğü ve bu tip faaliyetlerin devam edeceği dile getirilmiştir.

Ayrıca, Gine Körfezi’ndeki deniz haydutluğuyla mücadele kapsamında geliştirilen “Koordineli Deniz Varlığı Konsepti”nin de ihtiyaca bağlı olarak Hint-Pasifik’te de uygulanabileceği belirtilmiştir.

AB üyesi ülkelerin, bölgede iki yılda bir düzenlenen RIMPAC tatbikatlarına ve Atalanta Harekâtı’na katılmalarına ek olarak Hint-Pasifik bölgesinde kendi milli bayraklı gemilerini görevlendirmelerini de arttırdığı görülmektedir. Üstelik bu duruma AB’den ayrılan İngiltere’de dahildir.

Ülke bazında ele almak gerekirse; Almanya’nın Bayern isimli fırkateyninin 2 Ağustos 2021-18 Şubat 2022 tarihleri arasında, İngiliz Queen Elizabeth uçak gemisi grubunun 1 Mayıs-9 Aralık 2021 tarihleri arasında icra ettiği görevler ve 2021 yılının Eylül ayında başlayıp 10 ay boyunca devam eden Fransız Charles de Gaulle uçak gemisi grubunun Pasifik görevlendirmeleri, bu duruma örnek gösterilebilir

AB’nin bölgeye yönelik strateji belgesini yayınlanmasından sonra, 2022 yılının Şubat ayında Rusya-Ukrayna Savaşı patlak vermiş, aynı senenin Mart ayında AB Konseyi tarafından onaylanan ve Avrupa’nın savunma ve güvenlik alanındaki stratejik özerkliğinde önemli bir adım olarak görülen “Stratejik Pusula” belgesi yayınlanmış ve yine 2022 yılının Haziran ayında gerçekleşen NATO Madrid Zirvesi’nde “NATO’nun Yeni Stratejik Konsepti”[8] yayınlanmıştır.

Bu gelişmeler vesilesiyle Rusya-Ukrayna Savaşı’nın NATO üyelerinin bağlılığını güçlendirdiği anlaşılsa da yaşanan gelişmelerin ekonomik etkileri gün geçtikçe daha sarsıcı bir şekilde hissedilmiştir. İşin ekonomik boyutunun ön plana çıkmasıyla NATO’nun Stratejik Konsepti’nde yer alan bölgeye yönelik “güvenlik” temalı ifadeler de en azından Avrupalı müttefikler açısından bir bakıma havada kalmıştır. Yaşanan gelişmeler, Avrupa’nın Hint-Pasifik coğrafyasına olan ilgisinin öncelikle ekonomik hassasiyetler üzerinden devam edeceğine işaret etmektedir.

21 Mart 2022 tarihinde AB Konseyi tarafından onaylanan Stratejik Pusula’da[9] yer alan Hint-Pasifik’le ilgili ifadeler ele alındığında ise bölgenin önemine yapılan vurgunun tonunun arttığı, bölgedeki istikrar ve güvenlikle ilgili jeopolitik ve ekonomik ilginin “hayati” boyutta olduğunun ifade edildiği görülmektedir. Belgenin “ortaklar” bölümünde, yine artan şekilde önemli bir bölge haline gelen Hint-Pasifik’te ASEAN’la değişik konularda farkındalık paylaşımı ve bilgi değişiminin geliştirileceği belirtilirken; Hint-Pasifik stratejisinde belirtildiği şekilde bölgedeki deniz gücü varlığının arttırılacağı ve Japonya, Güney Kore, Hindistan, Pakistan ve Vietnam’la hâlihazırda savunma ve güvenlik alanında yapıcı temaslarda bulunulduğu belirtilmiştir. Buna ek olarak AB deniz unsurlarının Japonya, Güney Kore, Cibuti ve Hindistan gibi bölge ülkeleriyle müşterek bir deniz tatbikatı ve liman ziyareti yaptığı dile getirilmiştir. Söz konusu dokümanda; uluslararası deniz hukukuna saygı duyulması, anlaşmazlıkların barışçıl yollardan çözümü, kural temelli uluslararası düzen ve insan hakları gibi konularda Çin’le diyalog ve istişarelere devam edileceği dile getirilmiştir. Dokümanın sonunda yer alan hedefler bölümünde ise “2023 yılına kadar Hint-Pasifik’te AB deniz unsurlarının daha sık liman ziyaretinde bulunması ve bölgedeki ortaklarla fiili deniz tatbikatlarının icra edilmesi” gibi amaçlardan bahsedilmiştir.

AB’nin Hint-Pasifik stratejisini yayınlaması sonrasında yaşanan bir diğer gelişme de NATO’nun yeni Stratejik Konsepti’ne eski konseptte jeopolitik mücadele alanlarında yer almayan Hint-Pasifik bölgesinin dahil edilmiş olmasıdır. Konseptte, bölgedeki gelişmelerin Avrupa-Atlantik güvenliğine olan etkisi, göz önüne alınarak Hint-Pasifik’in NATO için önemi vurgulanırken; ortak güvenlik endişelerinin çözümü noktasında bölgedeki mevcut ve yeni ortaklarla diyalog ve işbirliğinin güçlendirileceği belirtilmiştir.

Hâlihazırda NATO’nun Akdeniz’deki Deniz Muhafızı Harekâtı’na katılan Daimi Deniz Güçleri’nin (Standing Naval Forces-SNF) kuvvet teşkilinde yaşanan sıkıntılar, Hint-Pasifik bölgesine güç nakledebilecek ve bunların lojistik desteğini sağlayabilecek sınırlı üye bulunması ve mali kaynaklı sıkıntılar ile NATO sorumluluk sahası dışında bulunulan bölgeye yapılacak görevlendirmeler için 30 üyenin tamamının onayının alınmasının gerekmesi gibi nedenlerle NATO bayrağıyla bölgede gemi bulundurmanın çok da kolay olmayacağı düşünülmektedir.

Sonuç olarak; üç üye ülkenin şekillendirdiği AB Hint-Pasifik Stratejisi’nde yer alan ifadelere rağmen ASEAN’la geliştirilecek işbirliğinin bölgesel ilişkilerin geliştirilmesine beklenen katkıyı sağlaması, Batı yanlısı ASEAN üyelerinin Çin’e olan ekonomik bağımlılıkları ve tarafsız kalma arzuları nedeniyle oldukça zordur. Japonya, Güney Kore, Hindistan, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ASEAN’a üye olmayan bölge ülkeleriyle veya Çin’in yumuşak karnı olarak görülen Tayvan’la geliştirilecek ilişkilerin de bölgedeki istikrara katkısının sınırlı kalacağı; hatta olumsuz etki yaratacağı öngörülebilir. Gerek coğrafi mesafenin uzaklığı gerek Çin etkisi gerekse de Fransa dışındaki ülkelerin askeri unsurlarını bölgede destekleyebilecek lojistik altyapısının bulunmaması nedeniyle deniz güvenliğine ilişkin yaşanabilecek sorunlarda, AB üyesi ülkelerin deniz unsurların “oyun değiştirici” bir etkisinin olması beklenmemektedir.

AB’nin yeni stratejisi; birliğin kendi çıkarlarını, Hint-Pasifik’teki Batı yanlısı güçlerin çıkarlarıyla uyumlu hale getirdiğini göstermektedir. Ayrıca Almanya’nın strateji belgesinde de belirtildiği şekilde Avrupa’nın Soğuk Savaş dönemindeki gibi bir “bloklaşma” yaratılmasının aksine; ekonomik açıdan çıkarlarını gözeterek Çin’le ilişkileri olması gerektiği seviyede tutacağı öngörülebilir. Fakat bunu yaparken de savunma ve güvenlik konularında ABD yanlısı bir tutumla dengeyi sağlaması olasıdır. Ancak denge adına bölgeye gönderilecek savaş gemilerinin, bölgede zaten yüksek olan tansiyonu daha da tırmandırmaları da ihtimal dahilindedir.


[1] “France’s Indo‑Pacific Strategy”, Ministry for Europe and Foreign Affairs, https://www.diplomatie.gouv.fr/IMG/pdf/en_dcp_a4_indopacifique_022022_v1-4_web_cle878143.pdf, (Erişim Tarihi: 24.07.2022).

[2] “Policy Guidelines for the Indo-Pacific”, Federal Foreign Office, https://www.auswaertiges-amt.de/blob/2380514/f9784f7e3b3fa1bd7c5446d274a4169e/200901-indo-pazifik-leitlinien–1–data.pdf, (Erişim Tarihi: 24.07.2022).

[3] “Indo-Pacific: Guidelines for Strengthening Dutch and EU Cooperation with Partners in Asia”, Government of the Netherlands, https://www.government.nl/documents/publications/2020/11/13/indo-pacific-guidelines, (Erişim Tarihi: 24.07.2022).

[4] “A Very British Tilt”, Policy Exchange, https://policyexchange.org.uk/wp-content/uploads/A-Very-British-Tilt.pdf, (Erişim Tarihi: 24.07.2022).

[5] “The EU Strategy for Cooperation in The Indo-Pacific”, European Commission, https://eeas.europa.eu/sites/default/files/jointcommunication_2021_24_1_en.pdf, (Erişim Tarihi: 26.07.2022).

[6] “Global Britain in a Competitive Age: the Integrated Review of Security, Defence, Development and Foreign Policy”, Government UK-Cabinet Office, https://www.gov.uk/government/publications/global-britain-in-a-competitive-age-the-integrated-review-of-security-defence-development-and-foreign-policy/global-britain-in-a-competitive-age-the-integrated-review-of-security-defence-development-and-foreign-policy, (Erişim Tarihi: 25.07.2022).

[7] “Operation Kipion”, Royal Navy, https://www.royalnavy.mod.uk/news-and-latest-activity/operations/red-sea-and-gulf/operation-kipion, (Erişim Tarihi: 26.07.2022).

[8] “NATO 2022 Strategic Concept”, NATO, https://www.nato.int/strategic-concept/, (Erişim Tarihi: 26.07.2022).

[9] “A Strategic Compass for Security and Defence”, The European External Action Service (EEAS), https://www.eeas.europa.eu/sites/default/files/documents/strategic_compass_en3_web.pdf, (Erişim Tarihi: 26.07.2022).

Emekli Deniz Albay Ferhan ORAL
1972 yılında Denizli’de doğdu. 1994 yılında Deniz Harp Okulundan mezun oldu. 24 yıllık meslek hayatı süresince değişik denizaltı gemileri ve karargah görevlerinde çalıştı. Çalıştığı karargah görevleri arasında, Bosna-Hersek AB Gücü Sivil-Asker İşbirliği Başkanlığı, Genelkurmay Başkanlığı Plan Prensipler Başkanlığı, Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Karargahı (SHAPE) Harekat-İstihbarat Başkanlığı ve Çok Uluslu Deniz Güvenliği Mükemmeliyet Merkezi yer almaktadır. Sosyoloji ve Denizcilikte Emniyet, Güvenlik ve Çevre Yönetimi alanlarında yüksek lisans sahibi olup, halen Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesinde Denizcilikte Emniyet, Güvenlik ve Çevre Yönetimi alanındaki doktora eğitimine devam etmektedir. Ulusal hakemli dergilerde yayınlanmış üç makalesi bulunmaktadır. Deniz güvenliği ve NATO konuları araştırma ve çalışma alanları arasında olup İngilizce ve temel seviyede Fransızca bilmektedir.