Belgrad Üniversitesi, Dr. Slobodan Popovic: “ŞİÖ, Çin’in Başlattığı Çok Taraflı Diplomaside Önemli Bir Girişimdir.”

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), Çin’in öncülüğünde başlatılan çok taraflı bir diplomatik girişim olarak uluslararası ilişkilerde büyük öneme sahiptir. Örgüt, Çin’in felsefi, stratejik, ekonomik, siyasi ve güvenlik ilkelerini bir araya getirerek bölgesel ve küresel düzeyde etkili bir rol oynamaktadır. Aynı zamanda ŞİÖ, uluslararası ilişkileri tek taraflı bir perspektifle değil, çok taraflı bir yaklaşım çerçevesinde ele alarak küreselleşmeye katkıda bulunmaktadır.

Buradan hareketle Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), ŞİÖ’nün bölgesel ve küresel politikadaki yerini değerlendirmek üzere Belgrad Üniversitesi Asya ve Uzak Doğu Çalışmaları Merkezi Öğretim Üyesi Dr. Slobodan Popovic’dan almış olduğu görüşleri dikkatlerinize sunmaktadır.

1- ŞİÖ, bölgesel işbirliği ve dayanışmanın önemli bir örneğidir. ŞİÖ üyesi ülkeler arasındaki işbirliğini güçlendiren başarılı projeleri veya girişimleri açıklayabilir misiniz?

ŞİÖ, Çin’in başlattığı çok taraflı diplomasinin ilk örneklerinden biri olduğu için doğası gereği oldukça önemli bir girişimdir. Bu çerçevede Çin’in felsefi, stratejik, ekonomik, siyasi ve güvenlik ilkelerini bir arada taşımaktadır. Ayrıca Örgüt, gerçekliğin tek taraflı yorumlanması geleneğini de yıkmıştır.

ŞİÖ, kalkınma stratejilerini ve terörle mücadele programlarını kabul ederek diplomatik ilişkilerin ve diyalogun önemine dikkat çekmiştir. Bu yöntemin, mevcut zorlukların üstesinden gelmek ve potansiyel gelecekteki sorunların önüne geçmek için son derece etkili bir araç olduğunu bizlere göstermiştir. Birliğin askeri boyutundan yoksun olmadığını belirtmek gerekir. Öte yandan üye ülkeler, hem kolektif hem de bireysel olarak Bölgesel Terörle Mücadele Yapısı kapsamında yürütülen askeri tatbikatlar aracılığıyla askeri yeteneklerini göstermektedirler. Bu, “Üç Kötülük (Terörizm, Ayrılıkçılık ve Dini Aşırıcılık)” ile savaşmanın yollarından birisi olarak görülmektedir.

ŞİÖ, söz konusu “üç kötülüğe” karşı mücadeleyi bütün devletler için adil ve demokratik olacak yeni bir uluslararası düzen oluşturma amaçlarından biri olarak tanımlayan ilk uluslararası örgüttür. Birliğin terörle mücadele çabaları Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınmıştır. Sonuç olarak 2012 yılında BM ile ŞİÖ arasında diyalog, işbirliği ve koordinasyonun güçlendirilmesinin önemini vurgulayan bir anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşma, BM Önleyici Diplomasi Bölgesel Merkezi ve ŞİÖ Sekreterliği arasındaki işbirliğini yoğunlaştırmayı öngörmektedir. Bu işbirliği ve ŞİÖ’nün uluslararası düzenin iyileştirilmesine olan katkısı, BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen “A/71/L.11” sayılı kararda olduğu gibi birçok belgede tanınmıştır.

2. Sizce ŞİÖ, Birleşmiş Milletleri üyesi ülkeler arasındaki ekonomik işbirliği ve ticarette ne tür başarılar elde etmiştir? Bu işbirlikleri, üye ülkelerin ekonomik gelişimine nasıl katkıda bulunmaktadır?

Güvenliğin yanı sıra “ekonomi”, ŞİÖ’nün ikinci temel sütunudur. Örgüt, ekonomik çeşitliliğin sağlanması ve belirli stratejilerin hazırlanmasında, ayrıca sürdürülebilir kalkınma modellerine geçiş yolunda hizmet etmiş, altyapı arasındaki bağlantıları artırmayı ve Orta Asya ülkelerinin denizlere açılmasını amaçlamıştır.

Üye ülkelerin farklı ekonomik gelişmişlik düzeyleri, ŞİÖ bölgesinde daha fazla ekonomik, mali ve para birimi entegrasyonuna engel teşkil etmektedir. Bu durum, ŞİÖ Kalkınma Bankası’nın kurulmasında bir gecikme olarak ortaya çıkmıştır. Çin’in ekonomik gücü ve örgüt üyesi ülkelerin ilk ya da birincil ticaret ortağı konumundan kaynaklanan endişeler ortaya çıkmıştır. Üye ülkelerdeki önemli kaynaklara rağmen, ekonomik işbirliği henüz tam potansiyeline ulaşmamıştır. Bunun nedenleri; ticaret yapısı, piyasa düzenlemeleri, zayıf kurumsal çerçeveler ve üye ülkelerin çoğunun pazarlarının mütevazı rekabet gücünden kaynaklanmaktadır.

Çin, ŞİÖ İşletme Kulübü ve ŞİÖ Banka Konsorsiyumu gibi çeşitli mekanizmalar aracılığıyla üye ülkelerin gelişimine yardımcı olmak için önemli bir rol oynamıştır. Bu yardım, küresel finansal krizi ve Covid-19 salgınıyla birlikte ekonomik gelişimi etkileyen ŞİÖ bölgesindeki ülkeler için özellikle önemli hale gelmiştir.

3. Sizce, ŞİÖ’nün gelecekteki hedefleri ve uluslararası sahnede oynayacağı rol nedir?

ŞİÖ, 15 Haziran 2001 tarihinde Şangay’da kurulmuştur. Gelişmekte olan ülkelerin gelişen yeni uluslararası düzende etkisini kurumsal hale getirme amaçlı bir organizasyondur. ŞİÖ, nispeten genç bir organizasyon olarak sadece hayatta kalmayı başarmamış, aynı zamanda 11 Eylül saldırılarından sonra Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından başlatılan küresel terörle mücadelenin iktidar pozisyonunu kurumsal hale getirmiştir.

ŞİÖ’nün küresel yönetimde artan önemi, dönüşümü ve dünyanın bloklara bölünmesini aşma yeteneği, birçok ülke ve diğer uluslararası kuruluşlar tarafından dile getirilmektedir. Bu durum, Örgütün genişlemesine yol açmış, Hindistan ve Pakistan tam üye olmuşlardır. Ardından 2023 yılında İran üye olmuştur. ŞİÖ’nün Çin’e ait olmadığını vurgulamak çok önemlidir. Çünkü ŞİÖ üyeleri, diyalog ortakları ve gözlemci devletleri ya ABD’yle yakın bir müttefiktir ya da ABD’yle Asya ve Hindistan-Pasifik stratejisinin uygulanmasında işbirliği yapmaktadır. Üye ülkelerin aynı zamanda nükleer güçler, önde gelen enerji üreticisi ve tüketicisi ülkeler ve BM Güvenlik Konseyi’nin daimî üyeleri olduğu göz önüne alındığında, ŞİÖ’nün uluslararası etkisi, iç zorluklarla başa çıkma yeteneğiyle paralel olarak büyümeye devam etmesi beklenmektedir. Bu zorluklar arasında Pasifik, Kuzeydoğu, Hint Okyanusu ve Hazar’ı kapsayan deniz işbirliği mekanizmasının bulunmaması dikkat çekmektedir.

Dr. Slobodan Popovic

Dr. Slobodan Popovic, Belgrad Üniversitesi Asya ve Uzak Doğu Çalışmaları Merkezi’nde görev yapmaktadır. Popovic, Çin’in diplomasisi, jeopolitiği ve jeoekonomisi üzerine araştırmalar yapmaktadır. Ayrıca bu konularda akademik etkinlikler düzenleyen on yıllık deneyime sahiptir. Bunun yanı sıra halkla ilişkiler ve insan kaynakları konusunda uzmanlaşmıştır.

Dilara Cansın KEÇİALAN
Dilara Cansın KEÇİALAN
Anadolu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu olan Dilara Cansın KEÇİALAN, Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı'nda yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi alanında yüksek lisans eğitimini sürdüren Keçialan, ayrıca Atatürk Üniversitesi'nde Yeni Medya ve Gazetecilik bölümünde öğrenim görmektedir. ANKASAM'da Avrasya Araştırma Asistanı olarak görev yapan Keçialan'ın başlıca ilgi alanları Avrasya ve özellikle Orta Asya bölgesidir. İngilizce, Rusça ve az derecede Ukraynaca bilmekte olup Kazakça öğrenmektedir.

Röportaj

Szczecin Üniversitesi, Prof. Dr. Małgorzata Kamola-Cieślik: “ABD ve Çin, Ay’daki Helyum-3 Kaynakları İçin Bir Yarış İçindedir.”

Enerji kaynakları denildiğinde akla ilk olarak fosil yakıtlar gelmektedir. Dünya genelinde tüketilen enerjinin %80’ini...

Tufts Üniversitesi, Fletcher Okulu, Kıdemli Araştırmacı Dr. Mihaela Papa: “BRICS, Son Dönemde Ekonomik Ortaklık ve İnovasyonu Güçlendirmeye Öncelik Vermektedir.”

BRICS ülkeleri, global ekonomi ve politika arenasında giderek artan bir etkiye sahiptir. Brezilya, Rusya,...

Mahidol Üniversitesi, Dr. Daniele Carminati: “Hallyu, Yabancıların Güney Kore’ye Bakış Açısını Değiştirmeye Başlamıştır.”

Güney Kore’nin küreselde gitgide artan popüler kültürünün de etkisiyle Kore yumuşak gücü ve kamu...

KIMEP Üniversitesi Hukuk Fakültesi Geçici Dekanı Doç. Dr. Rustam Atadjanov: “Orta Asya’da Uluslararası Hukukun Gelişiminde Kaydedilen İlerleme Çok Yönlüdür.”

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Orta Asya ülkelerinin hukuksal etkilerini değerlendirmek üzere...