Tarih:

Paylaş:

Çin ve Rusya’nın Farklılaşan Güvenlik Anlayışları ve Stratejileri

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Batı’nın düşüncesine göre; Rusya ve Çin, güvenlik alanında ikili işbirliğini geliştirmenin yanı sıra Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) gücünü sınırlamak maksadıyla Asya’da güçlü askeri ittifaklar meydana getirmeye çalışmaktadırlar. Bu bağlamda Rusya’nın Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nü (KGAÖ) ve Çin’in Şanghay İşbirliği Örgütü’nü (ŞİÖ) geliştirmek suretiyle Batı’nın güvenlik yapısına meydan okudukları iddia edilmektedir. Başta Anglosakson devletleri olmak üzere Batılı güçler ise Rusya ve Çin’in kurallara dayalı uluslararası düzeni ve dolayısıyla küresel güvenliği tehdit ettiğini ileri sürerek NATO’nun yetki alanlarını genişletmeye çalışmaktadırlar. İttifakın özellikle de Asya’da etkisine karşı çıkan Pekin,[1] giderek Rusya’nın güvenlik kaygılarına hak vermeye başlamış ve Ukrayna Savaşı’nın başlarında Moskova’yı destekleyen bir tavır içerisine girmiştir.

Çin, Rusya’nın Ukrayna Savaşı’nı Batı liderliğindeki uluslararası sistemi yıkmak veya kendi güvenlik anlayışını dünyaya tanıtmak için bir fırsat olarak değerlendirmiş olabilir. Rusya ve Çin’in hemfikir oldukları husus; Batı’nın Soğuk Savaş mantalitesiyle hareket etmesidir. Bu düşünceye göre; Batı’nın güvenlik yapılanmaları (NATO, Dörtlü Güvenlik Diyaloğu-QUAD ve AUKUS), bloklaşma tehlikesine yol açmakta ve dünyayı güvenliksiz bir hale getirmektedir. Güvenlik alanında iki ülkenin örtüştüğü bir diğer husus; dayanışma içerisinde savaş ya da barış ayrımı yapmaksızın Batı’ya karşı sürekli mücadele etmektir. İki ülkenin ayrıştıkları nokta ise Batı’yla mücadele etmek için kullandıkları güvenlik argümanları ve izlenmesi gereken güvenlik stratejileridir.

Hemfikir oldukları hususlara açıklık getirmek gerekirse; öncelikle iki ülke, NATO’nun genişlemesine karşı birlikte mücadele edilmesini savunmaktadırlar. Çünkü onlara göre Batılı güçler, kendi güvenliklerini tesis etmek pahasına komşu devletlerin güvenliğini tehlikeye atmaktadır. Rusya, buna “bölünmez güvenlik ilkesi” demektedir. Çin de ilk başlarda bu fikri desteklemiştir; ancak güvenlik stratejisini Rusya’dan ayrıştırmıştır. İkincisi; Çin ve Rusya, Batı’ya karşı savaş ve barış ayrımının bulanıklaştığı hibrit savaş veya dördüncü nesil savaş yöntemlerini kullanma konusunda hemfikirdir.

Batılı yetkililer, söz konusu düşünceyi destekleyen tarzda açıklamalar yapmışlardır. Örneğin Kanada Savunma Kurmay Başkanı General Wayne Eyre, Rusya ve Çin’in barış ve savaş arasında ayrım yapmadığını ve aktif olarak Batı’ya meydan okumaya çalıştıklarını söylemiştir.[2] Yine Eski Finlandiya Başbakanı Alexander Stubb’a göre, Rusya’yla mücadele araçları değişmiş ve savaş ile barış arasındaki çizgi bulanıklaşmıştır.[3] Mark Leonard’ın kitabına atıfta bulunan Stubb, “Bir barışsızlık çağında yaşıyoruz.” demiştir. Gerçekten de Rusya ve Çin’in para birimleri, enerji, bilgi ve teknoloji gibi birçok aracı kullanarak Batı’ya karşı yürüttüğü savaş nedeniyle artık dünyadaki anarşik düzenin belirginleştiği ve barış ortamının giderek kaybolduğu söylenebilir.

Ayrıştıkları husus ise güvenlik anlayışları ve stratejileridir. Aslında bu husus, NATO üyesi devletler için de geçerlidir. Avrupa içerisinde bile yekpare bir güvenlik anlayışı geliştirmenin ne kadar zor olduğu Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan sonra daha net ortaya çıkmıştır. Aynı ittifakın üyesi olmalarına rağmen devletler birbirlerine karşı düşmanca tavır sergileyebilmektedir. Dolayısıyla en güçlü askeri-savunma ittifakları içerisinde bile devletlerin birbiriyle aynı, benzer veya örtüşen güvenlik çıkarlarına sahip olması oldukça zordur. Buradan hareketle, Rusya ve Çin’in NATO’ya karşı mücadele etmeyi savunurken; bunun yöntemleri konusunda farklı düşünmeleri doğal karşılanmalıdır. Çin’in güvenlik anlayışını Rusya’dan ayrıştırmaya başlaması, Ukrayna Savaşı’nın gidişatıyla yakından ilişkilidir. Daha açık bir ifadeyle Pekin, Ukrayna Savaşı ilerledikçe güvenlik alanındaki düşüncelerinin Moskova’dan farklı olduğunu, esasında farklı bir güvenlik konseptini savunduklarını görmüş ve bizzat yaşayarak deneyimlemiştir.

Ukrayna’daki savaş, Çin’in Rusya’yla yaptığı askeri işbirliğini ve güvenlikle ilgili stratejilerini gözden geçirmesi için bir fırsat olmuştur. Bu savaştan yaklaşık iki ay sonra Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Boao Asya Forumu’nda ilk kez Küresel Güvenlik Girişimi’nden bahsetmiştir. Çin’in Batı liderliğindeki güvenlik düzenine alternatif olarak sunduğu bu girişim, ilk aşamalarda kavram ve içerik açısından muğlak kalmış ve zaman içerisinde Pekin, bu girişimin içerisini doldurmaya çalışmıştır. Bu çabaların ilki, 2022 yılının Haziran ayında Pekin’de düzenlenen BRICS Liderler Zirvesi’nde görülmüştür. Zirve esnasında Cinping, BRICS’in genişlemesine ve küresel güvenliğe sıkça vurgu yapmış ve “blok siyaseti” ve “Soğuk Savaş zihniyetinden” uzak durulması çağrısında bulunmuştur. Pekin, çok kutupluluk çerçevesinde BRICS’in genişlemesinin Küresel Güvenlik Girişimi’ne bir katkı olacağı tezini savunmuştur.

Daha sonra ise Çin, ŞİÖ’nün kendi güvenlik anlayışına katkıda bulunacağı varsayımıyla hareket etmiştir. Bu anlamda Cinping, 2022 senesinin Eylül ayında Özbekistan’ın Semerkant şehrinde düzenlenen ŞİÖ Liderler Zirvesi’nin oturum aralarında ve yaptığı ikili görüşmelerde Küresel Güvenlik Girişimi’nden sıklıkla bahsetmiştir. Azerbaycan, Belarus, İran, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan, bu girişimle ilgili destekleyici bir dil kullanarak Çin’le çalışmaya hazır olduklarının sinyallerini vermiştir.[4] Rusya ise daha önce Cinping’in güvenlik vizyonunu desteklemiş ve bunun “çok önemli” olduğunu belirtmiştir.[5] İddialara göre, ŞİÖ üyeleri arasında yalnızca Hindistan ve Tacikistan söz konusu girişimi desteklememiştir.[6]

Çin’in hem BRICS hem ŞİÖ zirvelerinde muhataplarına anlattığı güvenlik anlayışının ve stratejilerinin Rusya’nınkinden ayrıştığı görülmüştür. Aslında bu kavram, başlangıçta Putin’in Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini haklı çıkarmak için kullandığı “bölünmez güvenlik” ilkesine benzetilmiştir. Lakin Pekin yönetimine göre devletler, kendi güvenliklerini sağlamak için diğer devletlerin güvenliğini tehlikeye atamazlar. Halihazırda Çin, NATO’nun genişlemesine karşı çıkarak dünyada topyekûn bir güvenlik sistemi inşa etmeyi planlamaktadır; fakat bunun yöntemi konusunda Rusya’dan farklı bir tezi savunmaktadır. Yani Çin, ŞİÖ üyeleri başta olmak üzere bölge devletlerine ve daha sonra dünyaya, Rusya’nın sunduğu güvenlik tezlerinden farklı bir konsept sunmaya çalışmaktadır. Rusya’nın güvenlikle ilgili tezlerinin ne kadar tehlikeli olabileceğini bölge devletlerine hissettirmektedir. Örneğin Cinping, ŞİÖ Zirvesi’ne gitmeden önce Astana’ya yaptığı ziyaret sırasında Kazakistan’ın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüne destek sözü vermiştir. Bu yönüyle Pekin, Astana’ya “Rus tehlikesine karşı Kazakistan’ın yanındayım” mesajını vermiştir.

Rusya’dan farklı olarak Çin, küresel güvenliğin sağlanması için öncelikle devletlerin kendi iç güvenliklerini sağlaması gerektiğini iddia etmektedir. Bunun için Çinli lider, terörle mücadelede ülkelerin kolluk kuvvetlerinin güçlü olması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda ŞİÖ üye devletlerinin askeri personellerine terörle mücadele eğitimi verilmesi için bir Çin-ŞİÖ üssünün kurulmasını teklif etmiştir.[7] Böylece Pekin, güvenlik alanında ŞİÖ devletlerine örnek olabilecek ve Orta Asya’da Rusya’nın liderlik rolünü alabilecektir. Bu bağlamda Pekin, bölge devletlerine kendi için güvenliklerini sağlamanın ne kadar önemli olduğunu hatırlatarak KGAÖ’ye ve Moskova’ya olan ihtiyacı ortadan kaldırmayı hedefliyor olabilir.

Çin’in Küresel Güvenlik Girişimi yavaş şekillenirken; şöyle bir güvenlik stratejisi ortaya çıkmaktadır: Uluslararası güvenliği sağlamanın yolu devletlerin kendi sınırları içerisinde güvenliği sağlamalarından geçmektedir. Bu yönüyle Çin’in güvenlik stratejisi içe dönüktür ve devletlerin güvenliğini esas almaktadır. Ulusüstü örgütler aracılığıyla bloklaşmaya karşıdır. Rusya’nın güvenlik stratejisi ise dışa dönüktür. Yakın çevrenin güvenliğini güç yoluyla korumayı (sağlamayı) esas almaktadır. KGAÖ örneğinde olduğu gibi, ulusüstü örgütler, gerektiğinde devletlerin güvenliğini sağlamanın bir aracı olarak kullanılabilir.

Sonuç olarak Çin, Ukrayna’daki savaşın gidişatıyla bağlantılı olarak güvenlik anlayışını ve stratejilerini Rusya’dan ayrıştırmaya başlamıştır. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın Çin’e en büyük katkısı, söz konusu yeni güvenlik anlayışı olabilir.


[1] “China Denounces NATO’s Asia Reach As ‘Dangerous’ as Bloc İntensifies Anti-China Rhetoric Ahead of Summit”, Global Times, https://www.globaltimes.cn/page/202206/1268916.shtml, (Erişim Tarihi: 10.10.2022).

[2] “Military Chief Warns China and Russia Are ‘At War with The West’ And Canada İs Not Ready”, National Post, https://nationalpost.com/news/politics/military-chief-warns-china-and-russia-are-at-war-with-the-west, (Erişim Tarihi: 10.10.2022).

[3] “NATO Found ‘Renewed Purpose’ Amid Ukraine War, Says Former Finnish PM”, Euractiv, https://www.euractiv.com/section/defence-and-security/news/nato-found-renewed-purpose-amid-ukraine-war-says-former-finnish-pm/, (Erişim Tarihi: 10.10.2022).

[4] “Xi Kicks off Campaign for a Chinese Vision of Global Security”, USİP, https://www.usip.org/publications/2022/10/xi-kicks-campaign-chinese-vision-global-security, (Erişim Tarihi: 10.10.2022).

[5] “President Xi Holds a Phone Conversation with Russian President Putin on Wednesday”, China Daily, https://www.chinadaily.com.cn/a/202206/15/WS62a9b928a310fd2b29e62eae.html, (Erişim Tarihi: 10.10.2022).

[6] “Xi Kicks …”, a.g.m.

[7] Aynı yer.

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.