Çin’de Yaşanan Kuraklık ve Sellerin Gıda Güvenliğine Etkisi

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Çin Meteoroloji Merkezi’nin verilerine göre, 1961 yılından bu yana ülkede en sıcak yaz mevsiminin yaşandığı ifade edilmiştir.[1] Sıcakların artması sebebiyle yaşanan kuraklık, Çin’in birçok bölgesini ve şehrini olumsuz etkilemektedir. Ülkedeki en önemli ve büyük nehirlerden biri olan Yangtze Nehri Havzası’nın (YNH) bazı bölgelerinde sıcaklıkların 40 derecenin üzerine çıkmasından dolayı nehrin belirli bölümlerinde su seviyesi azalmıştır.[2] Bu sıcak havaların olumsuz etkisi yüzünden Çin’in güney bölgesinde son birkaç ayda yağış oranı azalırken; kuzey ve kuzeydoğu bölgesinde ise sık sağanak yağışlar yaşanmış ve bunun sonucunda sel ve taşkınlar meydana gelmiştir. Yaşanan kuraklık ve seller, Çin’in gıda güvenliği açısından büyük önem taşımaktadır. Zira tüm bunlar, Pekin’in su ve gıda güvenliğine ilişkin endişelenmesine sebebiyet vermiş, hidroelektrik üretiminde büyük düşüş yaşanmıştır. Bu durum, elektrik kesintilerine yol açarak ülkenin enerji güvenliğiyle ilgili sorunlarını artmıştır.

Çin’de gıda güvenliği konusu ülkeyi yönetenler tarafından binlerce yıldır mühim bir öncelik olarak görülmektedir. Şi Cinping liderliğindeki Çin, son yıllarda gıda güvenliğini ulusal güvenliğiyle yakından ilişkilendirerek bu yönde adımlar atmaktadır. Çin-Amerika Birleşik Devletleri (ABD) gerginliği ve çeşitli çatışmaların yaşandığı bir uluslararası ortamda ülkenin gıda güvenliği, enerji ve ekonomi güvenliği kadar önem taşımaktadır. Bu noktada 2021 yılının nisan ayında Çin Devlet Başkanı Cinping tarafından “gıda güvenliğinin ulusal güvenlik adına önemli bir temel niteliğinde olduğunun” ilan edilmesi, bu hususun Pekin için ehemmiyet arz ettiğini göstermektedir.[3]

Ayrıca Pekin Hükümeti’nin 14. Beş Yıllık Planına (2021-2025) tahıl ve gıda güvenliği hususlarının da eklenmesi, son aylarda yaşanan kuraklık ve sellerden dolayı gıda üretiminde sorunlar oluşabileceği için gıda güvenliğine verilen önemi bir kez daha ortaya koymaktadır. Bu plan kapsamında Çin’in her yıl 650 milyon tondan fazla tahıl üretimi yapması öngörülmektedir.[4]

Covid-19 salgınının ortaya çıkmasından sonra Çin’in gıda güvensizliği endişeleri de artmıştır. Ayrıca 2021 yılının kış mevsiminde ulusal politika dahilinde elektrik kesintilerinin yaşanması ve sebze ve gıda maliyetlerinin artması gibi sorunları da beraberinde getirmiştir. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın patlak vermesi sonucunda tahıl ve mısır tedarikinde sorunlar da ortaya çıkmıştır. Bunlara ek olarak kuraklıklar ve iklim değişikliklerinin yaşanması, birçok devleti olduğu gibi Çin’i de etkilemiştir. Pekin yönetimi, Siçuan şehri ve Yangtze Nehri’ndeki kuraklıkla mücadele için 10 milyar Renminbi tutarında bir acil durum bütçesi de açıklamıştır.[5] Bu husus, durumun ciddiyetini ortaya koymaktadır.

Çin’de tahmini olarak 2,2 milyon hektar tarım arazisi bulunmakta ve bu arazilerin kuraklıklardan etkilenmesi, 17 farklı şehirde 900 milyondan fazla vatandaşa olumsuz bir şekilde yansımaktadır.[6] Dolayısıyla sıcak havaların devam etmesi, Çin’in gıda ve enerji güvenliği açısından sıkıntılı bir geleceğe işaret etmektedir.

YNH’nin önemi için burada ayrı bir parantez açmak gerekmektedir. Zira bu havza, ülkede üretilen tahılın neredeyse yarısına yakınını oluşturmaktadır. Söz konusu havzada kuraklığın devam etmesinin tahıl üretimini nasıl etkileyeceği sorusu, ülkede ciddi kaygılara sebep olmaktadır. Bunun dışında havzanın enerji potansiyeli de mühimdir. Pekin yönetimi, son kalkınma planı kapsamında enerji ihtiyacını karşılamak adına kömürden hidroelektrik ve rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeye başlamıştır. Ancak Siçuan şehri ve genel manada YNH, Çin’in önemli hidroelektrik santrallerinden biri olup; eyaletin elektriğinin yaklaşık yüzde 80’ini sağlamaktadır.[7]

Eyalet, söz konusu elektriğin bir kısmını endüstriyel anlamda güç merkezleri niteliğinde olan Zhejiang ve Jiangsu’ya göndermektedir. Ancak Siçuan’da bulunan rezervuarların yarıya yakını, kuraklıktan dolayı kurumuştur.[8] Bu durum, Siçuan eyaletindeki yönetimi birkaç şehirde elektrik kesintileri yapmaya ve ülkedeki diğer bölgelerden elektrik almaya itmiştir. Devlete ait elektrik şirketi olan State Grid Corporation of China, bu durumla ilgili Siçuan’a elektrik sağlama çalışmaları yapacaklarını dile getirmiştir. Siçuan’da faaliyet gösteren fabrikalar da elektriğin konutlarda kullanımı koruyabilmek adına kendi işlerini küçültmek veya geçici anlamda kapatmak zorunda kalmışlardır. Siçuan’daki bu düşük yağış seviyeleri ile rezervlerindeki su seviyelerinin azlığı sebebiyle kuraklığın etkilerinin bir süre daha devam edeceği söylenebilir.

Yangtze Nehri’nin bazı kısımları ile birkaç kolundaki kuraklık ve su seviyelerinin azalması bölgedeki yerel pazarları da etkilemektedir. Zira o bölgelerdeki halkın ürettiği taze meyve ve sebzelerin üretim seviyesinin azalması, bu bölgelere gıdanın daha uzak şehirlerden taşınması gerektiğine işaret etmektedir. Dolayısıyla diğer bölgelerden gelecek ürünlerin yolda çürümesi veya çürüme seviyesinin artması kolaylıkla mümkün olacaktır. Buna ek olarak bu endişeler genel olarak yerel düzeyde kalmakta olup ülke içinde çözümü bir şekilde bulunabilir.

Kuraklıklar nedeniyle ortaya çıkan bu durum henüz küresel piyasaları etkileyecek büyüklükte olmasa da Rusya-Ukrayna Savaşı ile salgının etkilerinin devam etmesi bu durumu değiştirebilir. Zira savaş sebebiyle küresel piyasalarda mısır, tahıl gibi ürünlerin arzı azalmıştır. Bu durumun sürmesiyle kuraklığın da devam etmesi, Çin’i olduğu kadar dünyayı da zora sokacaktır.

Çin’deki doğum oranı, her ne kadar düşük olsa da nüfus büyüklüğünün fazla olmasından dolayı tüketilen toplam gıda miktarının yaklaşık dörtte birinin ithal edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle Çin, ithalatını arttırarak ve diğer ülke/bölgelerde satın alımlar yaparak gıda güvenliği ile sürdürülebilir gıda arzını iyileştirmek adına adımlar atmaktadır.

Söz konusu kuraklık ve sellerin ülkedeki gıda üretimini etkileme hususu devam eder veya artarsa, Çin’in denizaşırı anlamda attığı satın alma veya toprak kiralama gibi adımları da artacaktır. Bu bağlamda Çin’in tarım sektöründeki başarısı yalnızca ülkenin gıda güvenliği için değil; aynı zamanda dünyadaki gıda arzı ve güvenliği için de önem arz etmektedir. Zira Çin’in uluslararası piyasalardan ithalatını arttırması, dünyadaki arzı azaltacak ve gıda fiyatlarının artmasına neden olabilecektir. Ayrıca Çin’in gıda stoku yapmaya devam etmesi de uluslararası gıda arzının azalması ve gıda fiyatlarının artması manasına gelmektedir. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 23’üne ve dünyadaki ekilebilen arazilerin de yüzde 7’sine haiz olan Çin’in gıda güvenliğini sağlama ve sürdürme politikaları kendi kendine yeterliliği artırması ve dünyayı daha az etkilemesi açısından önemlidir. Bu noktada Çin’in küresel gıda güvenliği sorununun merkezinde olduğu görülebilir.

Çin, gıda arzını sürdürülebilir kılma ve arzını arttırma hamlelerinin yanında, bir ya da birkaç ülkeye bağımlı olmamak adına arz pazarlarını da çeşitlendirmeye çalışmaktadır. Bu noktada 2013 yılında açıklanan Kuşak-Yol Projesi kapsamında Afrika, Asya ve Latin Amerika gibi birçok bölgeden gıda ithalatı yapılması için yüzden fazla tarımsal işbirliği anlaşmaları imzalanmıştır. Pekin, Kuşak-Yol Projesi vasıtasıyla Pakistan, Mısır, Tanzanya ve Uganda gibi birçok devletle yaptığı anlaşmalarla buralardan tarım arazileri kiralamış veya satın almıştır. Pekin, bu şekilde gıda tedarik zincirlerini geliştirmeye çalışmaktadır.

Son olarak tarımsal faaliyetlerin ve üretimin Çin’deki kuraklıklardan ağır bir şekilde etkilenmesi muhtemel gözükmektedir. Son iki yıldır önce Covid-19 salgını sonrasında da Rusya-Ukrayna Savaşı’yla birlikte başlayan gıda enflasyonu, yüksek girdi maliyetlerinin etkisiyle devam edecek gibi görünmektedir. Kuraklıktan veya selden de kaynaklı olsa tarıma yönelik risk, politika yapıcılar adına hayati derecede önem arz eden bir konudur. Hasatın azalması daha fazla ithalata yol açabilir. Bu da yakın gelecekte küresel piyasaları etkileyebilir.

2022 yazının ABD, Avrupa Birliği (AB) ve Çin gibi birçok yer ve ülkede kurak şekilde geçmesiyle gıda güvenliği konusu daha ön plana çıkar hale gelmiştir. ABD ve AB’de bu yaz en sıcak ve kurak geçen yazlardan biri olmuştur. Dolayısıyla Çin kadar bu ülkeler de gıda hususunda endişe etmektedir. Bu durum Çin’i olduğu kadar tüm dünyayı da etkileyeceğe benzemektedir. Ayrıca gıda güvenliği endişelerinin önümüzdeki aylarda ve yılda Çin için öncelikli bir konu olmaya devam etmesi de muhtemeldir.


[1] Genevieve Donnellon-May, “How China Is Responding to Its Water Woes”, The Diplomat, https://thediplomat.com/2022/09/how-china-is-responding-to-its-water-woes/, (Erişim Tarihi: 13.10.2022).

[2] “China’s Drought Impacts over 900 mn People; Threatens Food, Energy Security”, Business-Standard, https://www.business-standard.com/article/international/china-s-drought-impacts-over-900-mn-people-threatens-food-energy-security-122100100218_1.html, (Erişim Tarihi: 13.10.2022).

[3] May-Wang, a.g.m.

[4] “La Chine vise une production céréalière de 700 millions de tonnes d’ici 2025”, CGTN, https://francais.cgtn.com/n/BfJIA-EA-DIA/FFDJEA/index.html, (Erişim Tarihi: 13.10.2022).

[5] “China’s Summer Struggle: Drought, Food Inflation, And Shortages”, SP Global, https://www.spglobal.com/ratings/en/research/articles/220831-china-s-summer-struggle-drought-food-inflation-and-shortages-12488611, (Erişim Tarihi: 13.10.2022).

[6] May-Wang, a.g.m.

[7] “China’s Drought Impacts…”,  a.g.m.

[8] Aynı yer.

Göktuğ ÇALIŞKAN
Göktuğ ÇALIŞKAN
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünde lisans eğitimi alan Göktuğ ÇALIŞKAN, aynı süreçte çift ana dal programı kapsamında üniversitenin Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yer alan Uluslararası İlişkiler bölümünde de eğitim görmüştür. 2017 yılında lisans mezuniyetini tamamladıktan sonra Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde yüksek lisans programına başlayan Çalışkan, bu programı 2020 yılında başarı ile tamamlamıştır. 2018 yılında ise çift ana dal programı kapsamında eğitim gördüğü Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun olmuştur. Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) bursu kapsamında 2017 yılı YLSY programını kazanarak halen Fransa’da dil eğitimi alan Göktuğ Çalışkan aynı zamanda Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisidir. YLSY programı kapsamında Fas'ta Uluslararası Rabat Üniversitesinde Yönetişim ve Uluslararası İstihbarat alanında 2. yüksek lisansını yapmakta olan Çalışkan, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası Ilişkiler bölümünde doktorasına başlamıştır. Iyi derecede İngilizce ve Fransızca bilmektedir.

Benzer İçerikler