Çok Kutuplu Dünya’nın Yeni Kutbu: Türk Devletleri Teşkilatı

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasından sonra Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) kontrolünde başlayan tek kutuplu uluslararası sistem, yeni güçlerin ortaya çıkmasıyla zaman içinde zayıflamış ve çok kutuplu bir yapıya doğru evrilmekte olduğu gözlemlenmiştir. Çin’in ekonomik yükselişi ve buna bağlı olarak siyasi ve askeri gücü Pekin’i çok kutuplu yapının ana aktörlerinden birisi yaparken, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 2000’li yılların başında iktidara gelmesi ve devletinin çıkarlarını enerji ve askeri gücü doğrultusunda yeniden şekillendirmesi, her ne kadar Rusya’yı ABD ve Çin düzeyine getiremese de, çok kutuplu uluslararası sisteme geçişte etkili olan önemli gelişmeler arasında yer almaktadır.

Bununla birlikte dünya siyasetinde yeni birliktelikler, kuruluşlar ve paktlar da ortaya çıkmıştır. Genel olarak baskın bir devletin çıkarları etrafında şekillenen bu yapılar, mevcut üyelerin ortak çıkarından ziyade; büyük güç rekabetinin birer parçası haline gelmişlerdir. Lakin bu birlikteliklerin haricinde müşterek iradenin ön plana çıktığı bir birliktelik olan eski adıyla Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Konseyi/Türk Keneşi); yeni adıyla Türk Devletleri Teşkilatı, uluslararası alanda çıkarları ve rekabeti merkeze alan bir hedef yerine; barışı, yerel dinamiklere saygıyı, refahı ve entegrasyon çabalarını merkeze alan bir amaçla karşımıza çıkmıştır.

3 Ekim 2009 tarihinde Nahçıvan’da yapılan Türk Konseyi 9. Liderler Zirvesi’nde Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan’ın imzaladığı Nahçıvan Anlaşması’yla birliğin temelleri atılmıştır. İstanbul’da 15-16 Eylül 2010 tarihinde düzenlenen 10. Türk Konseyi Zirvesi’nde ise birlik resmen hayata geçirilmiştir.[1] 2010 yılında İstanbul’da düzenlenen zirveden 11 yıl sonra 12 Kasım 2021 yılında ise yine İstanbul’da düzenlenen Türk Konseyi 8. Liderler Zirvesi’nde alınan yeni kararlar önemli bir jeopolitik kutbun doğduğuna işaret etmektedir.

Çin’in batısından başlayan ve Avrupa’ya geçişin son durağı olan Türkiye’ye kadar uzanan bu coğrafya, günümüzde giderek önem kazanmaktadır. Türk devletlerinin kendi aralarındaki işbirliğinin artması, yıllardır çözümsüzlükle anılan ve istikrarsızlığın temelini teşkil eden meseleleri de çözme noktasında yardımcı olmaktadır. Örneğin yıllardır çözülemeyen Karabağ Sorunu, savaşla bile olsa Birleşmiş Milletler (BM) kararları çerçevesinde çözülmüş, Hazar Denizi’nde Azerbaycan ve Türkmenistan arasında yaşanan yetkilendirme sorunuysa Türkmenistan ve Azerbaycan arasında yapılan anlaşmayla ortak çıkarlar dahilinde çözüme kavuşmuştur. Afganistan’da yaşanan krizde de Türk Devletleri Teşkilatı’na üye olan bütün ülkelerin çözüme yönelik takındığı tutum, mevzubahis sorunun çözülme umutlarını arttıran bir gelişme olmuştur.

Bütün Avrasya coğrafyası dikkate alındığında, “Türkiye-Güney Kafkasya-Hazar-Orta Asya Hattı” bölgenin kalbinden geçen en önemli güzergâhlardan biri olduğu gibi, Rusya-Hindistan, Güney Asya-Orta Asya, Çin-Avrupa, Hazar-Karadeniz, Batı Asya-Afrika gibi enerji, ticaret, kültür ve diplomasi rotalarının da merkezinde yer almaktadır. Bu sebeple Türk jeopolitiğinin yükselişi, istikrarsızlık yaratacak şekilde büyük güç mücadelesine dahil olmadığı için birçok coğrafyanın ve ülkenin de destekleyeceği bir girişim olarak değerlendirilmelidir.

Nitekim İkinci Karabağ Savaşı’nda Rusya’nın savaşa müdahale etmemesinin ve yapıcı tutum göstermesinin arkasında bu ana etken yatmaktadır. Çin’in de savaş boyunca taraf tutmaması, Türk jeopolitiğini doğru okumasından kaynaklanmaktadır. Zira Pekin’in 2013 yılından itibaren başlattığı Kuşak-Yol Projesi’nin ana coğrafyası olan bu bölgede yaşanacak barış ve bölge ülkelerinin işbirliği, Çin’den giden ticari hatların güveliği için elzemdir. Avrupa ülkelerinin enerji arz ve güvenliği de yine Türkmenistan’dan Azerbaycan’a; oradan Nahçıvan ve Gürcistan üzerinden Türkiye’ye giden hatların artmasına ve çeşitlenmesine bağlıdır.

Ekonomik projelerinin, arz güvenliğinin ve tedarik zinciri tartışmalarının giderek arttığı uluslararası sistemde, geçiş güzergâhlarının istikrarlı bir alana dönüşmesi, şüphesiz bütün ülkelerin çıkarına olacaktır. Bu sebeple uzun yıllar “aktif tarafsızlık politikası” izleyen ve hiçbir uluslararası birlikteliğe dahil olmayan Türkmenistan’ın “gözlemci ülke” olarak Türk Devletleri Teşkilatı’na katılması, Asya kıtasında bulunan bütün örgütler arasında Türk Devletleri Teşkilatı’nın çıkar odaklı bir yapıdan ziyade; barışa katkı sunacak önemli bir örgüt olduğunu kanıtlar niteliktedir.

Bu özelliğinden ötürü Türk jeopolitiğinin hem bölge hem de bölge dışı aktörler için “barışın jeopolitiği” olarak da algılanması yanlış olmayacaktır. Nitekim son düzenlenen toplantının ardından yayınlanan ortak bildiri,[2] bu doğrultuda hazırlanmış bir yol gösterici metin olarak literatüre geçecektir. Özellikle bölgesel ikili ve çoklu sorunlarda taraf tutmadan sadece barışı hedefleme doğrultusunda eklenen maddeler, yıllardır söz konusu coğrafyanın ihtiyacı olan “tarafsızlık” ve “yerele saygı” ilkelerini merkeze alan bir ruha işaret etmektedir. Enerji projelerinin ve güvenliğinin sağlanması, ülkeler arasındaki ticari bariyerlerin azaltılması, Avrupa-Kafkasya-Asya Taşımacılık Koridoru (TRACECA) v.b. uluslararası kuruluşlarla işbirliğinin geliştirilmesi gibi hedefler, sonuç bildirgesinin kapsayıcılığını ve “Yükselen Asya” realitesine uygun olarak hazırlandığını gözler önüne sermektedir.

Nihai olarak belirtmek gerekir ki Asya yüzyılı olarak adlandırılan içinde bulunduğumuz bu dönem; barış-savaş, istikrar-istikrarsızlık ve zenginlik-fakirlik gibi ikilemler arasında gidip gelirken; Türk jeopolitiği, Asya’nın kaderini olumlu yönde değiştirecek ve birçok güç merkezini bu coğrafyaya ve yerel dinamiklere odaklı bir bakış açısına yöneltecektir.


[1] “Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları 10. Zirve Toplantısının Bildirisi (İstanbul, 16 Eylül 2010)” Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, https://www.mfa.gov.tr/bildiri.tr.mfa, (Erişim Tarihi:13.11.2021)

[2] “Türk Devletleri Teşkilatı Sekizinci Zirve Bildirisi Yayınlandı”, Hürriyet, https://www.hurriyet.com.tr/gundem/turk-devletleri-teskilati-sekizinci-zirve-bildirisi-yayinlandi-41938160, (Erişim Tarihi:13.11.2021).

Mustafa Cem KOYUNCU
Mustafa Cem KOYUNCU
Mustafa Cem Koyuncu, Karabük Üniversitesinde Uluslararası İlişkiler bölümünde Master öğrencisi olup Hint-Pasifik Bölgesi, ABD-Çin Rekabeti, uluslararası güvenlik, jeopolitik ve stratejik araştırmalar alanları üzerinde çalışmalar yapmaktadır. Karabük Üniversitesi’nde eğitimine başlamadan önce, Boğaziçi Üniversitesinde Lisans eğitimini tamamlamıştır. Özel sektörde yöneticilik tecrübesi kazanmasının ardından Koyuncu, kariyerine ANKASAM’da devam etmektedir. Koyuncu, ileri seviyede İngilizce bilmektedir.

Benzer İçerikler