Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 30 Eylül 2022 tarihinde Ukrayna’ya ait Herson, Zaporijya, Donetsk ve Luhansk bölgelerinin ilhakını onaylayan kararnameyi imzalamıştır. Bu gelişmenin ardından Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenski, Kiev’in hızlandırılmış bir prosedürle Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne (NATO) üye olmak için başvuracağını açıklamıştır.
2 Ekim 2022 tarihinde Orta ve Doğu Avrupa’da yer alan dokuz NATO üyesi ülkenin devlet başkanı, Rusya’nın Ukrayna topraklarını ilhak etmesini asla tanımayacaklarını ve Kiev’in NATO üyeliğini destekleyeceklerini ilan eden bir bildiri yayınlamıştır. Söz konusu bildiriye Macaristan, Arnavutluk, Bulgaristan, Hırvatistan ve Slovenya gibi devletlerin imza atmadığı görülmüştür. Dolayısıyla Orta ve Doğu Avrupa’daki ülkelerin Ukrayna’nın NATO üyeliği konusunda nasıl bir tutum izleyecekleri merak edilmeye başlanmıştır.
Bu kapsamda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Orta ve Doğu Avrupa’daki ülkelerin Ukrayna’nın NATO üyeliğine bakış açılarını değerlendirmek üzere Danimarka Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü (DIIS) Kıdemli Araştırmacısı Dr. Hans Mouritzen’den aldığı görüşleri dikkatlerinize sunmaktadır.
1. Ukrayna’nın NATO’ya üyeliği Orta ve Doğu Avrupa jeopolitiğinde ne tür sonuçlar doğurabilir?
Böylesi bir üyelik, Orta ve Doğu Avrupa’da bugün tanık olduğumuzdan ve hatta savaşın sona ermesinden sonra bile tanık olacağımızdan çok daha gergin bir durum yaratacaktır. Finlandiya’yla olan uzun sınırı da hesaba katılırsa Rusya ile NATO arasında bugünkünden çok daha uzun bir temas hattı ortaya çıkacaktır. Barents Denizi’nden Karadeniz’e uzanan “demir bir perde” görmüş olacağız. Sayısı az ya da çok tarafsız tampon devletlerin giderek ortadan kaybolması, yanlışlıkla da olsa savaş riskini arttıracaktır. “Güvenlik ikilemi” kuramına göre, Ukrayna’nın üyeliği yalnızca Rusya’nın gerilimi tırmandırmasına yol açmakla kalmayacak aynı zamanda Batı’nın düşmanlığını da körükleyecektir. Bu durum, Balkanlar’da I. Dünya Savaşı öncesindeki tırmanışa benzemektedir.
2. NATO’ya üye olan Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri, Ukrayna’nın ittifaka üyeliği konusunda nasıl bir rol oynayabilir?
Polonya, böyle bir süreçte Ukrayna için kolaylaştırıcı bir rol oynayacaktır. Bu, Polonya’nın mevcut savaş sırasındaki rolünün doğal bir uzantısı olacaktır. Bu durum, Danimarka ve Norveç’in olası İsveç ve Finlandiya’nın üyelikleri konusunda oynadıkları rollerle karşılaştırılabilir.
3. Orta ve Doğu Avrupa’da yer alan dokuz ülkenin devlet başkanı, Rusya’nın Ukrayna topraklarını ilhak etmesini asla tanımayacaklarını ve Kiev’in NATO üyeliğini destekleyeceklerini ilan eden bir bildiri yayınlamıştır. Macaristan, Hırvatistan ve Bulgaristan Devlet Başkanları’nın söz konusu bildiriye imza atmamalarını nasıl yorumlarsınız?
Söz konusu devletler, Rusya’nın “ilhakının” uluslararası hukuk açısından gayrimeşru olduğu görüşünü hâlâ destekliyorlar. Ancak tıpkı NATO’nun Batı Avrupalı üyeleri gibi, Ukrayna’nın üyeliğini desteklemiyorlar. Bu yaklaşım, muhtemelen ABD için de geçerli olacaktır. Sınırları tartışmalı bir devlet, yeni üyelik kriterlerine göre NATO’ya katılamaz. NATO, tabiri caizse sorun ithal etmez. Üstelik yeni üyelerin kabulü oybirliği gerektirir.
4. Ukrayna’nın NATO üyeliği konusunda Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin aralarında gözlemlenen uyumsuzluğu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Önceki soruda belirtildiği gibi, devletlerin arasında bir uyum yoktur. Özellikle de Polonya ve Macaristan, oldukça farklı noktalardadır. Polonya, Ukrayna’nın savaş çabalarını ve gelecekteki NATO üyeliğini güçlü bir şekilde desteklerken; Macaristan’ın Moskova’yla ilişkileri iyidir ve Kiev’i desteklememektedir. Bu arada yakın zamanda Berlin’de olduğu gibi, Prag’da da yüksek enerji fiyatlarına, yaşam maliyetlerine ve Ukrayna’ya daha fazla destek verilmesine karşı çıkan kitlesel gösteriler gördük.

Hans Mouritzen
Dr. Hans Mouritzen, Danimarka Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü’nde (DIIS) kıdemli araştırmacıdır ve bu merkeze bağlı olarak çıkartılan “Danish Foreign Policy Review” dergisinin editörüdür. Mouritzen, uluslararası örgütlerin özerkliği, küçük devlet dış politikası ve tarihsel hafızanın çağdaş dış politika kararlarını nasıl etkilediği üzerine teorik çalışmalar yapmıştır.